KONDA’nın 2010-2019 yıllar arasında her ay ortalamada 2 bin 781 ve toplamda 266 bin 993 kişiyle yüz yüze görüşerek gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçları üzerinden hazırlanan raporda, Kürt sorununun çözümü konusuna da geniş yer verildi.
Denge ve Denetleme Ağı, 2019’dan bu yana 266 bin kişiyle yaptığı yüz yüze görüşmeler sonucunda “Türkiye’de Demokrasi Talebi Raporu” hazırladı.
Raporun başında, “2010 yılı temmuz ayında Kürt açılımı veya demokratik açılımın gündemde olduğu sırada yapılan bu araştırma, Kürt Meselesi’ne dair Türkiye toplumunun algılarını, beklentilerini, sorunun kaynağına, çözümüne ve devletten beklentilerine dair değerlendirmelerini, vatandaşlık tanımlarını, farklı kimliklere hoşgörülerini ve çatışmalardan etkilenmeleri ele alıyor” denildi.
Araştırma, Kürt sorununun çözümü, af konusu ve Kürtçenin serbestliği konularına da yer veriyor.
Söz konusu araştırmada, “Türk-Kürt, Sünni-Alevi, kadın-erkek, fakir-zengin, herkes mahkemede adil yargılanabilmelidir” konusunda şu değerlendirmelere yer verildi:
“Kanun karşısında herkesin eşit olması gerektiği fikrinin yüksek bir karşılık bulmasına karşın Kasım 2010’da sorulan bir soru seti gösteriyor ki, hakimin kimliği adil karar konusunda endişeyle karşılanabiliyor. Yüzde 26 hakimin Kürt olması, yüzde 11 ise hakimin başının kapalı olması durumunda adaletten ve adil karar çıkacağından tereddüt edeceğini ve güveninin azalacağını belirtiyor. Halbuki hakimin Türk olması yüzde 26 için güven artırıcı bir unsur. Kadın ve erkek arasındaki farkın kadın lehine işlediği tek konu bu gibi görünüyor. Hakimin kadın olması yüzde 11 için güven artırırken, erkek hakimler için bu oran yüzde 5.”
“Sizce Anayasa’nın temel esasları, ilkeleri arasında hangisine daha çok vurgu yapılmalıdır?” sorusuna görüşülen kişilerin yüzde 65’i “Haksızlığa karşı adalet”, yüzde 50’si “Türk, Kürt, Sünni, Alevi gibi her türden farklılıklar arasında eşitlik”, yüzde 36’sı herkesin kendini kısıtlamadan yaşayabilmesi için özgürlük” ve yüzde 34’ü “Her türlü bölünme ve yıkıcılığa karşı devletin bekası” yanıtlarını tercih etti.
“Çözüm Süreci”
Nisan 2013’te yapılan araştırmada, görüşülen kişilere “Mesele, Kürtlük Türklük meselesi değildir. Her türlü milliyetçilikten uzak durmak lazım” şeklinde okunan cümleyi yüzde 65 doğru veya kesinlikle doğru buluyor. Bu dönem, yeni anayasa sürecinin devam ettiği, Kürt meselesinde çözümle ilgili çeşitli adımların atıldığı bir dönem.
Aynı araştırmada “Kürt sorununun çözümünü hepimiz için gerekli” görenler yüzde 81 oranında.“Etnik kökenin Türk olmasını vatandaşlık için şart gören” kesim ise yüzde 24 oranında. Kökenden bağımsız olarak “ortak kimlikte birleşmek gerekir” diyen de yüzde 40.
“Baskıya Uğradığınızı Hissettiniz Mi?” Sorusu
Ocak 2017 tarihinde yapılan araştırmaya baktığımızda ise ayrımcılık ve baskıya uğradığını ifade eden oranı yüzde 11. Farklı kimlikler üzerinden bakıldığında, etnik, din, dindarlık, hayat tarzı verileri öne çıkıyor.
Dini inancı olmayanlar arasında yüzde 52, Aleviler arasında yüzde 44, Kürtler arasında bu oran yüzde 30, yaşam tarzını modern olarak tanımlayanlar arasında ise yüzde 24.
“Damadım/Gelinim Farklı Etnik Kökenden Olabilir” Değerlendirmesi
2010’daki 3 araştırmaya göre yüzde 55 ile 61 arasında değişen bir kesim, “Damadım/gelinim farklı mezhepten olabilir” cümlesine katılıyor. Damat veya gelinin Sünni olabileceği fikrine yüzde 85, Alevi olabileceği fikrine de yüzde 52 onay veriyor. Dini kimlik evlilikte önemli bir belirleyici.
“Damadım/gelinim farklı etnik kökenden olabilir” cümlesine katılanlar ise yüzde 61 ile 69 oranında değişiyor. “Gelin veya eş olarak kabul eder miydiniz?” sorusuna cevaben yüzde 89 Türk olmasını, yüzde 57 Kürt olmasını kabul edeceğini belirtti.
Anadilde Eğitim
Haziran 2012 araştırmasına baktığımızda, iki farklı durumda ama aynı konudaki görüşleri görülüyor. Almanya’daki Türk çocukların anadilinde eğitim alamamalarının insan hakları ihlali olduğunu söyleyenler yüzde 81 oranındayken, Türkiye’deki Kürt çocuklarının anadilde eğitim alamamalarının insan hakları ihlali olduğunu söyleyenler yüzde 47 oranında.
Şubat 2016’da ise “Almanya’daki Türk çocukları anadilleri olan Türkçe eğitim alabilmelidirler” ifadesine katılanlar yüzde 73 oranında ve kısmen katılanları da eklersek yüzde 84’e çıkıyor.
Aynı soru 2019 Ocak anketinde Suriyeli çocuklar için sorulduğunda yüzde 39 civarı olumlu fikir beyan ederken, Kürt çocukları için bu oran yüzde 42 oluyor.
“Kimleri Komşu Olarak Kabul Edersiniz?”
Araştırmaya katılanların yüzde 67’si Kürt birini ve yine yüzde 67’si Alevi birini komşu olarak kabul edeceğini belirtiyor. Diğer bir deyişle Kürtleri ve Alevileri komşu olarak istemediğini ifade edenler yüzde 33 oranında.
Gayrimüslim gelin ya da eşi kabul eden yüzde 39’a kıyasla, komşulukta yüzde 55 oranına ulaşılıyor.
Farklı Kimliklere Sahip Vatandaşların Devlette Yer Alması
Farklı grupların mensuplarıyla birlikte iş yapma, devletin kaynaklarını paylaşma, devlet görevlerinde yer alma hakkında görüşler şu şekilde:
Milletvekili ya da belediye başkanı adayı Ermeni ya da Musevi olursa görüşülen kişilerin yüzde 60’ı bu nedenle oy vermeyeceğini belirtiyor. Aday Kürt olursa yüzde 33, başı kapalı olursa yüzde 13, kadın olursa yüzde 5 oy vermekten vazgeçeceğini belirtiyor.
Öteki Kim?
Temmuz 2012’de yapılan araştırmaya göre, açık uçlu olarak “Türk/Kürt, Sünni/ Alevi, Solcu/Sağcı veya hayat tarzı bakımından, tercihleri ve fikirleri bakımından “benden, öteki” dediğiniz birileri var mı?” şeklinde sorulduğunda yüzde 74 öteki olarak nitelendirdiği birileri olmadığını belirtiyor.
Ötekisini etnik kökene dayalı tanımlayanlar yüzde 11, siyasi kimliğe göre tanımlayanlar yüzde 7, dine dayalı tanımlayanlar ise yüzde 5 oranında.