Türk araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır, açılım süreci olarak tabir edilen iktidarın çağrılarında temel aktörlerin ve niyetin henüz tam netlik kazanmadığını söyledi .
Araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır, açılım süreci olarak tabir edilen iktidarın çağrılarında temel aktörlerin ve niyetin henüz tam netlik kazanmadığını söyledi .
Ağırdır, Rûdaw’a verdiği röportajda, Türkiye’nin Kürt sorununa dair mevcut durumu ve olası çözüm süreçlerini, yine ABD’deki Başkanlık seçiminde Trump döneminin Kürtler ve Türklere etkisini değerlendirdi.
Ağırdır, Türkiye’nin iç ve dış politikalarında Kürt meselesinin nasıl şekillendiğinin henüz tam netlik kazanmadığını belirterek, muhalefetin de siyaset yürütecek bir kapasitesinin olmadığını söyledi.
Bekir Ağırdır, Ortadoğu’daki siyasi ve ekonomik bölüşüm kavgasına dikkat çekerken, Türkiye’nin Kürt sorununu çözme çabalarının sadece iç politikayla sınırlı olmadığını, dış aktörlerin de bu süreçte belirleyici rol oynadığını dikkat çekti.
Trump’ın yeniden başkan seçilmesinin Kürtler açısından ne tür etkiler yaratabileceğine ilişkin ise Bekir Ağırdır, Kürtler ile Türkler için esasen dış aktörlerin değil, kendi iç hedeflerinin belirleyici olması gerektiğini vurguladı.
Türk araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır, Rûdaw’ın sorularını şu şekilde yanıtladı:
Rûdaw: Bir yandan bir çözüm süreci konuşuluyor. Bahçeli’nin bir çağrısı var ama iki hafta geçmeden kayyumlar atandı. Çok fazla senaryo konuşuluyor Ankara’da. Sizin izleniminize göre Türkiye’de ne dönüyor özellikle Kürt sorununun çözümü odaklı?
Bekir Ağırdır: Yani dönüyor demek doğru değil de ne oluyor diyebiliriz. Yani birçok dinamiğin bir arada olduğunu sanıyorum ben. Yani bir, Orta Doğu’da İsrail’in yaptıkları Gazze’deki soykırım, peşinden, Lübnan’a ve İran’a saldırılar vs. dünyayı hızlandırdı. Çünkü dünyada bir siyasi bölüşüm ve ekonomik bölüşüm kavgası var egemenler arasında. Ve Orta Doğu da bunun sahnelerinden biriydi ve İsrail’in yaptıkları biraz da o süreci hızlandırıyor. İşin bir yanı bu. Çünkü şunu biliyoruz ki, Orta Doğu’da Türkiye kendi senaryosunu, kendi hayallerini gerçekleştiremiyor olabilir. Ama dünyanın da Türkiye’yi ikna etmediği herhangi bir senaryo veya hayalin hayat bulma ihtimali yoktur. Dolayısıyla Türkiye bir o dünyadaki gelişmelere karşı bir pozisyon almaya çalışıyor herhalde. Onun için açılım dediğimiz hikayenin Kürtler ve Türkiye iç kamuoyundan daha çok dünyanın aktörlerine doğru bir anlamı ve iması olabilir. Neyse o, onu henüz tam bilmiyoruz.
“Şu anda senaryo şudur ve şu aktör başat olacak demek mümkün değil”
İkinci yönü içeriye dönük kısmı. İçeriye dönük kısmında da birkaç mesele var tabii ki bir tanede değil. Yani bir bu dünyanın gidişatı içinde Türkiye’nin bir Kürt meselesinin varlığı. Doğal olarak Orta Doğu’daki o aradığı etkin rolün önünde bir handikap, eşik. Onu halletmek gibi bir samimi niyet de olabilir veya içeride bu yerel seçimlerden beri kaybettiği ya muhalefetin oyları yükseliyor algısını manipüle edip, yeniden ‘bu işleri çözersek biz çözeriz’ algısını yönetme çabası da olabilir. Veya gerçekten düzen, sistem, devlet dediğimiz mekanizma ülkenin sorunlarını yönetemediğini görüyor ve iktidarı oluşturan aktörler arasında bir gerilim ve aktörlerin bir kanadının ya ‘acaba bu meseleyi çözersek bu işler çözülür’ gibi bir arayışı da olabilir. Şu demek veya bu ‘art niyetli bir şey’ demek ya da tamam bu iş demokratikleşme, anayasa reformu dahil çok bambaşka bir umut, en umutlu hayalden en umutsuz, beklentiye kadar aradaki bütün renkler mümkün olabilir. Şu anda senaryo şudur ve şu aktör başat olacak ve şu sonuç çıkacak demek de mümkün değil bence.
Çünkü bütün hikaye bu değil. Kayyum meselesi de bunun içinde şu; İktidar ya da Devlet Bahçeli bu açıklamayı yaparken ve sonra iktidar sözcüleri ona katılırken çok net bir tanım var. ‘Terör ve PKK’nın silah bırakması’ diyor. PKK’nın silah bırakması diye problemi tanımlarsanız o problemin çözümü için de Abdullah Öcalan’ın çağrısı ya da pozisyonu evet kendi başına bir anlamdır. Ama meseleyi ülkenin demokratikleşmesi, devletin reformu vesaire diye alırsanız tek ve biricik aktör o değildir. Ama iktidar kanadı baştan itibaren çerçeveyi böyle koyuyor. Ve şimdilik de ona uygun biçimde de kayyum diye yürüyor, oradan bakıldığı zaman. Ama bütün bunlar Türkiye’nin ihtiyacı ve meselesinin çözümü müdür? derseniz orada farklı düşündüğümüz açık bu iktidarlan. Ama şimdilik iktidar çerçeveyi böyle koyuyor.
Henüz muhalefetin ya da toplumsal muhalefetin ya da muhalefetteki aktörlerin CHP veya DEM dahil bütün bu iktidar kanadında tasarlanan bu senaryoyu bozacak ya da yönünü değiştirecek ya da onun kapsamını daha demokratikleşmeye doğru kapsamını genişletecek bir maharetleri ya da siyaset üretme kapasitelerini henüz görmedik. Onun için bütün bu analizlerimiz muhalefetin yapacakları, yapmak isteyecekleri ve yapabilecekleri yok. Onun için şu olur demek sonuç için erken.
Rûdaw: Çok kısa bir soru daha sormak istiyorum. Trump yeniden başkan seçildi. Bütün ülkeler, herkes acaba bizim için ne olacak? İyisi mi kötüsü mü? Biz de Kürtler açısından soralım. Özellikle Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kuzeyinde. Kürtleri neler bekliyor Trump’ın yeni döneminde?
Bekir Ağırdır: Valla şunu söyleyeyim. Şimdi ben başta söyledim. Benim okumam Trump’tan bağımsız olarak dünya bir siyasi egemenlik kavgasını yeniden bölüşmeye uğraşıyor. Ekonomik egemenlik alanlarını da yeniden bölüşmeye uğraşıyor. Yani Batı ile Çin, Batı ile Rusya, Batı ile Hindistan. Bir yandan da bir kültürel mesele daha var. Aynı zamanda Batı ile Müslüman coğrafya. Dolayısıyla bütün bu gerilimin içinden Türkler ve Kürtler şunu anlamalılar. Bizimle veya bu meseleyle ilgisi Amerika’nın, Trump’lı veya Trump’sız Amerika’nın bizim hayrımıza bir şey üzerinden düşünmelerinden değil. Bu egemenlik kavgası içinde hangimizi kendi savaşlarının sonucu için yanlarında tutmak işlerine geliyor, gelmiyor üzerinden bakıyorlar. Dolayısıyla benim tezim Türklerin de Kürtlerin de Amerika bizim için ne düşünüyor, Avrupa Birliği bizim için ne düşünüyordan önce kendimiz için biz ne hayal ediyoruzun peşine düşmemiz lazım.
Rûdaw: Teşekkürler, çok sağ olun.
Bekir Ağırdır: Ben teşekkür ederim