Esad Rejimi de döktüğü kanda boğuldu
Suriye’de federal ve demokratik bir sistem inşa edilmelidir.
Çoğunluğu sünni müslüman, Nusayri, Hristiyan, Dürzi, Arap, Kürt, Türkmen ve diğer hakların bir arada yaşadığı Suriye’de totaliter bir diktatörlük rejimi inşa eden ve 53 yıldır hem Kürt halkına hem de muhalif olan tüm Suriyelilere kan kusturan Esad Rejimi de nihayet çöktü.
Arap baharıyla ortaya çıkan halk muhalefeti ile anlaşmak, gerekli reformları yapmak yerine Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğiyle halk muhalefetini zorla bastıran Esad Rejimi, ülkesini terör örgütlerinin bataklığına çevirdi, yıllarca kendi halkını varil bombalarıyla katletmekten geri durmadı.
100 binlerce Suriyelinin ölümüne, milyonlarca Suriyelinin ise topraklarını terk etmesine neden oldu.
Esad Rejimi nihayet 27 Kasım’da Halep’te başlatılan operasyonun ardından 7 Aralık günü HTŞ öncülüğündeki muhalif güçlerin Şam’a girmesi üzerine son buldu.
Zalim diktatörlük rejiminin imdadına ne Rusya, ne Hizbullah, ne de İran koştu.
Geride yıkılmış kentler, milyonlarcası topraklarını terk etmek zorunda kalmış, kan revan içinde bir halk ve parçalanmış bir ülke bırakan Beşar Esad, ailesi ile birlikte ülkesinden kaçtı ve Rusya’ya iltica etti.
Suriye’de yaşananlardan tüm bölge devletleri de ders çıkarılmalıdır.
Esad rejimi gibi ordunun, muhaberatın, silahın, müttefiklerin gücüne güvenerek, baskı yöntemlerine yönelmek yerine adil ve demokratik sistemler kurmanın asıl güç olduğunu kavramalıdırlar.
Artık Suriye’de yeni bir dönem başlasa da sorunların çözümü için kat edilecek çok uzun bir yol olduğuna kuşku yok.
İktidarı devralan Heyet Tahriri Şam HTŞ ve diğer örgütlerin toplumun çoğulcu yapısına, ihtiyaçlarına uygun demokratik ve adil bir düzen mi kuracaklar, yoksa geçmişteki pratikleri, ideolojik biçimlenişleri üzerine çağdışı, BAAS rejimini dahi aratacak bir sistem mi inşa edecekler, zaman gösterecektir.
Kendi sınırları içinde yaÅŸayan Kürtlerin meÅŸru, kolektif haklarını tanımamakta ısrar eden Türk devleti, Suriye’de Kürtlerin yaÅŸadığı bölgede de otonom ya da federal bir statü oluÅŸmasını kendisi için beka sorunu olarak görmektedir.Â
Türkiye bu yanlış politikasından vaz geçmelidir.
Gerekli olan Sünni ve Şii nüfusu, Hıristiyan azınlığı, Kürt ve Dürzi bölgeleri ile çok renkli Suriye’ye federal ve demokratik bir sistemin inşa edilmesidir.
Birleşmiş Milletler’e, büyük devletlere ve başta Türkiye olmak üzere Suriye’nin komşularına düşen de bunu başarması için Suriye halkına yardımcı olmaktır.
9.12.2024
Düzgün Kaplan
Hak ve Özgürlükler Partisi
HAK-PAR Genel başkanı