Genelkurmay Askeri Savcılığı Uludere/Roboski’de 34 kişinin hayatını kaybettiği hava saldırısıyla ilgili başlattığı soruşturmayı tamamladı.
Askeri Savcı Ali Müjdat Eski’nin yürüttüğü soruşturma sonucunda verilen 16 sayfalık kararda, 5 şüpheli sırasıyla Tümgeneral İlhan Bölük, Korgeneral Yıldırım Güvenç, Topçu Kurmay Kıdemli Albay Aygün Eker, Tuğgeneral Halil Erkek ve Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu olarak gösterilmişti.
‘Kaçınılmaz hata’
Kararda şüphelilerin ‘kaçınılamayacak bir hataya düştükleri’ belirtilerek şöyle denildi:
“TSK personelinin bahsi geçen TBMM ve bakanlar kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdiklerini, görevi yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldığından.. kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”
Roboskili ailelerin avukatları ise Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ne itirazda bulunacak. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, bu olaydan sorumlu olan Genelkurmay’ın bünyesınde yer alan bir savcılıktan objektif bir karar beklemediklerini ifade ederek, “Bu karar bizim için sürpriz olmadı. Zaten askeri savcılıktan başka bir karar beklenemezdi. Bu karara askeri mahkeme nezdinde itirazda bulunacağız. Bir sonuç alınmaması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacağız” diye konuştu.
‘Birbirlerini akladılar’’
HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Uludere olayına verilen takipsizlik kararına tepki gösterdi ve katliamı yapanlardan hesap soracaklarını söyledi. Tuncel, “Devlet bugün verilen kararla adalet yürüyüşüne bir darbe daha vurmuştur” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise “Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı birbirini aklamıştır” dedi.
‘Kaçınılmaz hata’ mutlaka açıklığa kavuşturulur
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu Başkanı, AK Parti Ordu Milletvekili İhsan Şener, “Neden kaçınılmaz hata, açıklığa kavuşturulmalı...” dedi.
Askeri Savcılık’ça verilen takipsizlik kararının, soruşturma ve sürecin bittiği anlamına gelmediğini söyleyen Şener, karara itiraz halinde bu sürecin Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı mahkemede devam edeceğini kaydetti. Şener, şöyle konuştu: “Nihai bir karar değil ama önemli bir aşamadır. Burada savcı görev yerine getirilirken, kaçınılmaz hataya düşüldüğünü belirtiyor. O ifadenin daha sonra savcılık tarafından açıklanmasına ihtiyaç var. Neden kaçınılmaz bir hata sonucu oluşuyor diye? Bu cümlenin mutlaka açığa kavuşturulacağını düşünüyorum. Bu tür müessif olayların, hiçbir zaman yıllar geçse de üstünün örtülemeyeceğini, bir şekilde bir gün bu hususla ilgili sorumluluğu bulunanlar varsa, bunların mutlaka hesap vereceği kanaatindeyim.”
‘Bu devlete, bu adalete lanet olsun’
Faillerin ortaya çıkarılmasını isteyen Roboskili aileler, konuyu AİHM’ye götüreceklerini söyledi. Operasyonda oğlu Erkan Encü’yü kaybeden ve Başbakan Erdoğan ile Şırnak Şerafettin Elçi Havalimanı’nın açılışı sırasında bir araya gelen Felek Encü, karara sert tepki gösterdi. Encü, “Başbakan’la görüştüğümüzde bize söz vermişti. ’Failleri bulacağız’ demişti. Bir grup toplantısında da, ‘Roboski olayı Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmaz’ diyordu. Ne oldu da bugün bu karar verildi?” dedi.
Olayda oğlu Serhat Encü’yü yitiren Halime Encü de “Hiç mi vicdanları yok. Bu devlete, bu adalete lanet olsun. İşledikleri katliamın hesabını veremeyecekleri için dosyayı kapatmak istiyorlar” diye tepkisini dile getirdi. Operasyonda ölen Cemal Encü’nün annesi Hazal Encü, kararı öğrendikleri andan beri ağladıklarını belirterek “Bu sabah 34 kez daha bizi katlettiler” dedi.
Genelkurmay Başkanı Özel evden onay verdi
Savcılık kararı, 34 sivilin hayatını kaybettiği operasyon hakkında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e bilgi verildiği, Özel’in operasyona evinde haritaları inceledikten sonra onay verdiği ortaya çıktı. Karar metninde şöyle denildi: “Genelkurmay II’nci Başkanı’nca konunun, onayını almak maksadıyla, MGK toplantısı nedeniyle karargâhta bulunmayan Genelkurmay Başkanı’na telefonla iletildiği, Genelkurmay Başkanı’nın tespitle ilgili bilgilerin işlendiği haritanın konutundaki çalışma ofisine gönderilmesini istediği, haritanın çalışma ofisine gönderildiği, Genelkurmay Başkanı’nca hava harekâtının yapılmasına onay verildiği, bu işlemlerin saat 20.00 civarında neticelendiği...”
CENGİZ ÇANDAR
Roboski’nin hesabı...
Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın Roboski katliamı ile ilgili olarak ‘kovuşturmaya yer olmadığı’na ilişkin olarak verdiği karar, tam olarak, konuyu uzun süredir kararlı ve ısrarlı biçimde izleyen ve en iyi bilenlerin başında gelen CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’ün basın toplantısında ifade ettiği gibi, ‘devletin, vicdanın, adaletin sona erdiği an’ diye zihinlerde yer edinecektir.
Bir ülkenin 34 silahsız insanı, üstelik çoğu tüyü bitmemiş çocuk, F-16 bombardımanı sonucu hayatını kaybediyor ve bunun için ‘kovuşturmaya yer olmadığı’na karar veriliyorsa, sözün bittiği yere gelindi demektir.
Ya da sözün başlayacağı yere. Zira, ‘karar metni’nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özer’in ‘haritaları inceledikten sonra’ Roboski operasyonuna –yani katliama- evinden onay verdiği ortaya çıkmıştı.
Başbakan Tayyip Erdoğan , Roboski’nin hemen ertesinde Genelkurmay Başkanı’nı tebrik etmişti. Şimdi soru: Tayyip Erdoğan’ın da operasyondan haberi var mıydı? Operasyona onay vermiş miydi?
İkinci soru, Başbakan, Roboski tepkileri üzerine, “Bekleyin biraz. Yargı çalışıyor. Genelkurmay Askeri Savcılığı konu üzerinde çalışıyor. Bakalım ne çıkacak?” diye kamuoyunu ‘sabıra’ davet etmişti. Peki, şimdi ne diyecek? Bizlerin diyeceği çok kısa ve basit: Roboski asla unutulmayacak, unutturulmayacak ve sorumluları, kim olurlarsa olsunlar, bir gün mutlaka hesap verecekler. O hesap verilmedikten sonra, Türkiye ’de ne demokrasi olur, ne de Kürtlerle ‘barış’...
MURAT YETKİN
Ayıptır, günahtır
Uludere’de 34 kişinin ‘operasyon kazasıyla’ öldürülmesinin emrinin nereden geldiğini Türk mahkemeleri ‘takip edemiyormuş’; anladığımız budur. Yani mahkemelerimiz oradan bir grubun geçtiği istihbaratını verenin belli, alanın belli, değerlendirilip operasyon gerekliliğini bildirenin, o bilgiyi ‘bizi aşar’ diye siyasi otoriteye sorup izin alıp ’vur’ emri verenin, hep kayıt altında olduğunun bilindiği bir askeri-siyasi silsiledeki isimleri saptayamadığını söylüyor bizlere.
Bu olacak iş değildir. Ayıptır, günahtır. Operasyonun sorumlusu kimse ortaya çıkarılmalıdır. Kamuoyunun 34 yurttaşın öldürülmesini ‘yanlışlık olmuş’ diye halının altına süpürülmesine göz yumacak durumda olduğunu sanmıyorum. Tutuklu vekiller örneğinde olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi başvurusunun da işe yaramadığı yerde konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceği anlaşılmaktadır. Yani bu işin ’Takip edemedik’ denilerek burada kalmayacağı görülmektedir.
ORHAN KEMAL CENGİZ
Hukuk karikatürize edildi
Uludere soruşturmasında başından sonuna her şey ama her şey yanlıştı. En baştan gizlilik kararıyla soruşturmanın üzerine perde çekildi. Dava açık yürütülmeliydi. Ölenlerin yakınları, avukatları, barolar her aşamada davaya katılabilmeliydi, engellendiler...İş askeri mahkemeye gittikten sonra, umutlar iyice azalmıştı zaten. Hukuk sistemi bize, Uludere’de 34 kişinin üzerine bomba yağdıranların, bakanın çocuğunun evinde arama yapılırken ayak ayak üstüne atan polis kadar bile bir sorumluluğu olmadığını söylüyor. Görevini ifa ederken yakışıksız davrandığı düşünülen o polis görevden alınıyor ama sistem insanların üzerine bomba yağdırılmasında bir yanlışlık, kusur, ihmal dahi bulamıyor! Suçun, suçlunun, mağdurun kimliğine, muktedirin o anki hislerine göre tanımlandığı büyük bir çarpılmaya, hukukun karikatürize edilmesine tanıklık ediyoruz. Olan budur.
PINAR ÖĞÜNÇ
Yatıp kalkıp bunu hatırlatacağız
Biz dinlemiştik bu hikâyeyi, diğer yanından. Nasıl, neden yola çıktıklarını, saat kaçta nerede olduklarını, ilk top atışının, sonra hava bombardımanın nasıl başladığını. Operasyonu böyle teferruatıyla, o profesyonel soğukkanlı asker diliyle okurken göğsüm sıkıştı, midem bulandı. Hele katliamdan tam 580 gün sonra Başbakan’ın Roboskili ailelerle yaptığı o buluşmayı hatırlayınca. O yalandan ‘failler hesap verecek’ sözleri… Şaşırdık mı? Ne acı ki hayır. Sivil olmayan bir mahkemeden ne sonuç çıkabilirdi? Gerçi sivilin de paralelini, kesişenini konuşmak gerekiyor ya artık, sivil ve adil bir yargı demeli. Yoksa her şey net. Başbakan ‘Ahmet’i, Mehmet’i nasıl ayırsın’ demiş, askeri savcı münasip dille bunu anlatıyor. Fakat o kadar kolay değil. Bir gün hakikaten tüm sorumluları ve ardındaki siyasi iradeyi yargılayan bir mahkeme çıkacak. Hesabını vereceksiniz. Yatıp kalkıp bunu hatırlatacağız çünkü.