Yusuf Ziya Döger: Siyasal Şuuraltının Başur'da değişimi

Toplumların siyasal mücadele tarihleri onların kolektif bilinçlerinin şekillenmesinde önemli bir işlev gören dinamiklerin başında gelir.

14.04.2014, Pts - 08:57

 Yusuf Ziya Döger: Siyasal Şuuraltının Başur'da değişimi
Haberi Paylaş
Toplumların siyasal mücadele tarihleri onların kolektif bilinçlerinin şekillenmesinde önemli bir işlev gören dinamiklerin başında gelir. Toplumların siyasal ve sosyal gelecekleri oluşturulan kolektif bilincin tarihsel mücadeleden etkilenerek toplumun geleceğine ait evirilme biçimine yönelik veriler ortaya koyar. Kürdistan mücadelesinin tarihsel süreçte oluşturduğu kolektif bilinç parçalanmış Kürdistan’ın her parçasında farklı toplumsal evirilme biçimlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Parçalanmış Kürdistan’ın etkisi (sömürüsü) altında kaldığı farklı siyasal rejimlerin anlayış ve yapısından kaynaklanan farklı ilişki biçimleri aynı zamanda farklı kolektif bilinçlerin geliştirilmesini de zorunlu kılmıştır. Ancak bu ilişki biçiminde zorunluluk istekli duruşun yansıması değil koşulların dayatmasından kaynaklanmıştır.
Koşulların her parçada farklı oluşu siyasal mücadele ve sosyal yaşam biçiminin de toplumsal evirilmenin farklılaşmasına yol açmıştır. Bu farklılık aynı zamanda her parçada farklı siyasal şuuraltının oluşmasına yol açmıştır. Koşulların işleyiş biçiminin doğurduğu farklı evirilmeler siyasal şuuraltına dayanan siyasal tercih ve beklentilerin her parçada farklılık doğurmuştur. Bu çerçevede gözlem yapabilme imkânına sahip olduğum Başur üzerinden değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Başur ve Bakur’da siyasal mücadele tarihlerinin başlangıç dönemi ve etkilenme alanı aynı olmasına rağmen daha sonra milli sınırlarında kaldıkları devletlere/sömürgecilerine yönelik geliştirdikleri algıların farklı olmasından dolayı kolektif bilinç biçimlerini farklı kılmıştır. Bu nedenle siyasal mücadele süreçlerine yöneldiğimizde siyasal geleneklerinin de farklılaştığını görmekteyiz.

Irak Devletinin ikinci dünya savaşına kadar İngiliz işgal ve sömürgesi altında kalmasından dolayı Başur siyasal anlamda sürekli dinamik kalan bir mücadele alanı haline gelmiştir. Bu dinamikliğin altında ise kendisiyle mücadele edilmesi gereken ilk rakibin hem dinsel, hem de ırksal bakımdan farklı niteliklere sahip olmasının etkisi vardır. Dinsel farklılık rakibe karşı direncin mihenk taşını oluşturmuştur. Dönemin İngiliz sömürge yönetimi ilan edilmiş Kürdistan Melikliğine savaş açmış ve kazanımların elden çıkmasına neden olmuştur.
Ki bu durum Melikliğin merkezi durumundaki Süleymaniye’de siyasal mücadelenin hız kazanmasına etki etmiştir. Ki elverişli konumundan dolayı Süleymaniye’yi Kürdistan’ın düşün merkezi haline getirmiştir. Bu merkez siyasal mücadele rotasının belirleyicisi olma görevini üstlenmiş ancak geliştirdiği siyaset tarzı Başur’un tümüne şamil olamadığı için kısa sürede farklı mücadele biçimlerinin de serpilmesine neden olmuştur.

Her ne kadar bu tarihsel süreçte farklı mücadele biçimlerini sergileyenler arasında zaman zaman sıkıntıların yaşanmasına neden olsa da bugün geçmişten devralınan siyasal şuuraltının Kurdistan söz konusu olunca ortaklaşmaya varabileceklerine yönelik verilerde oluşturmuştur. Ancak Kurdlerin siyasal şuuraltını besleyen asıl olgunun tarihsel veri olan aşiret yapılanmasına dayandığını unutmamak lazım. Bugün Kürdlere ait parti ve örgütlenmeler arasındaki sıkıntıların buradan kaynaklandığını görmek gerekir. Ki Aşiret mantığına dayanan alan koruma düşüncesinin parti ve örgütlere sirayet ettiğini Başur’da çok net müşahede edebilmek mümkün. Küçük olsun ama benim olsun anlayışı eski ve yeni parti ve örgütlenmeler için hala geçerli akçe niteliğinde olması bunun açık göstergesidir.

Yine tüm bunlara rağmen Başur’da gözlemleme imkânı bulduğum en önemli verilerden biri de halkın değerlerine saygının nispeten ön planda oluşuydu. Yüzyıllık demokrasi tecrübesi olanlara taş çıkartacak şekilde bir tahammül var. Bu tahammül hem dinsel hem de ırksal verilere üzerinden gerçekleşmektedir. Bunun nasıl başarıldığı konusunda kafa yorunca yüzyıl içerisinde kazanımların hep git gel durumunda olması ön plana çıkmaktadır. Her kazanımdan sonra yaşanan kayıp daha etraflı düşünmeye sebep olmuş ve buna yönelik çabalar kısmen de olsa gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu zorunluluk siyasal şuur altının tarihsel tecrübelerden beslenmesini de zorunluluk haline getirmiştir.

Fakat zaman zaman kısır döngüye dönen siyasal şuur altı yeni yapılanmaların ortaya çıkmasına yol açmış ve bu yapılanmaların toplumda da karşılık bulduğu son seçimlerle kanıtlanmış durumdadır. Bu anlamda Yekitiya İslam Partisi, İslam Toplumu Partisi (bu iki parti Rahmetli Şeyx Osman geleneğine dayanıyorlardı) ve Goran Hareketi (Talabani’nin YNK’sine dayanıyordu) net örnekler olarak ortada durmaktadır. Şeyx Osman’ın vefatından sonra varisi durumundaki oğlu siyaset sahnesinden çekilmiş ama çevresindekiler yeni oluşumlarla varlıklarını faklı kulvarlarla devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Talabani’nin partisinden çıkan ve yeni örgütlenme olan Goranlar YNK’yi toplum nezdinde çoktan geride bırakmış durumdalar.
SONUÇ:
Yeni oluşumların toplumda karşılık bulması eski siyasal şuuraltı etkisinin kırılması anlamına gelmektedir. Unutmamak gerekir ki toplumun taleplerini gündeme getiren ve buna yönelik veriler oluşturan her yapı mutlak halktan destek bulur. Aşiretsel dayanakların ve mücadele tarihlerinin kullanılarak Başur da egemenlik oluşturulamayacağına yönelik veri altı ay önce yapılan seçimlere rağmen ulusal hükümetin henüz yeni yeni kurulma aşamasına gelmesi gösterilebilir.


Evet, tarihsel mücadele takdire şayandır ama içinde bulunduğunuz zaman diliminin sorunlarına çözüm üretemiyorsa mutlaka yeri bir başka örgütlenme tarafından doldurulabilir. Dolayısıyla bir millet için hiç kimse vazgeçilmez değildir. Goran hareketi bunun açık göstergesidir.
Nerina Azad
Bu haber toplam: 12625 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:02:28:00
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x