Rojava’da bir yıldır iki farklı eksende yer alan güçler birlik görüşmeleri yürütüyorlar. Bu görüşmeler ABD ve Demokratik Suriye Güçleri Genel Komutanı Mazlum Kobanê‘nin himayesinde belli bir aşamaya gelmiş durumda. Ne var ki PKK ile KDP arasında Kürdistan’ın güneyinde tırmanan gerginlik bu yakaya, Rojava‘ya da sirayet ederek görüşmeleri tıkamış vaziyette.
Mazlum Kobanê geçtiğimiz günlerde Al-Monitor’dan Amberin Zaman’ın sorularını yanıtlayarak ABD’de Biden’in seçilmesini Rojava için bir şans olarak değenlendiriyor ve şöyle diyor:
“Buradaki durumu biliyorlar, hakimler ve Rojava için daha gerçekçi bir politika izleyeceklerini düşünüyoruz… Beklentilerimize gelince, öncelikle teröre karşı birlikte yürüttüğümüz bu savaşı birlikte bitirmeliyiz... Dolayısıyla ABD’nin buraya daha fazla asker göndermesi gerekiyor.
„Biden’dan diğer beklentimiz, Rojava’da ve Suriye’nin bütününde genel bir siyasi çözüme ulaşılana dek koalisyon güçlerinin burada kalmaları. Askeri ilişkilerimiz gayet iyi ama siyasi ilişkilerimizi yetersiz buluyoruz. Tüm çabalarımıza rağmen gereken düzeye ulaşmadı.“
Amberin Zaman’ın sorusundan ENKS’nin görüşmelerde PYD ile PKK arasındaki bağların koparılması konusunda ısrarcı olduğunu da öğreniyoruz. Bu konuya da açıklık getiren Kobanê şunları dile getiriyor:
„Burada herkes Rojava’nın Suriyeli Kürtler tarafından… yönetilmesi gerektiği konusunda hemfikir. Yönetimin Suriyeli Kürtler tarafından oluşması, bütün kararların Suriyeli Kürtler tarafından alınması, bu kararların şeffaf biçimde alınması ve Suriyeli Kürt kimliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi konusunda hemfikiriz.“
Güney’deki gerilime ilişkin görüşleri ise şu şekilde Kobanê’nin:
„Bugün (Güney) Kürdistan bölgesinde PKK ile KDP arasında gerilim var. Biz bu gerilimde taraf olmak istemiyoruz. Biz Suriyeli Kürtler olarak, Suriye Demokratik Güçleri, Rojava yönetimi olarak ne KDP’ye karşı veya lehte tutum belirteceğiz ne de PKK’ye karşı veya lehte. Bu temel prensibimizdir. Aynı şekilde mesele buraya, Rojava’ya, dışarıdan müdahaleye karşı olmaksa bunda hepimiz hemfikiriz…
„(Çatışma) elbette zarar verecek. Hem de çok çok verecek. Temelde her iki tarafta Kürtler var, Kürt güçleri var. Böyle bir çatışma Rojava’yı da olumsuz etkiler, Suriyeli Kürtler arasındaki diyaloğu da olumsuz etkiler. O yüzden biz gerginliğin azalması için büyük çaba sarf ediyoruz.“ (Ropörtajın tamamına ulaşmak için: https://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2020/11/syria-mazlum-kobane-sdf-mediate-pkk-us-election-biden-trump.html)
Söylenenler, dile getirilenler tercümeye yer bırakmayacak ölçüde yalın ve net. Yani Rojava’yı yöneten güçler, ABD askeri varlığının Rojava’da mutlaka kalması, hatta bunun daha da arttırılması, salt bununla da yetinmeyip siyasi ilişkilerin de bu ortak angajmana eşlik etmesi gerektiği yönünde. Bunu bir teminat ve garanti olarak gördüklerini de.
Rojava’da, Batı Kürdistan’da, Suriye’nin işgali altında bulunan Kürdistan’ın bu parçasında birliğin ne denli önemli olduğunun bilincinde olduklarına ve bu çalışmayı ABD ile birlikte himaye ettiklerine bir kez daha vurgu yapıyor Kobanê.
Burada bir parentez açıp 1992’nin Güney Kürdistanı’na bir kez daha göz atmakta yarar var. 19 Mayıs 1992’de yapılan seçimlerde KDP salt çoğunluğu sağlamış, YNK itirazda bulunarak her iki tarafın peşmerge güçleri çatışma için mevzilenmiş, devreye giren ABD çatışmayı engelleyerek her iki tarafı fifty fifty’e, yüzde elli ile yetinmeye, ortak bir yönetimde yer almaya zorlamıştı. Tersi yaşansaydı, iktidar mücadelesi başlamış olsaydı, Güney Kürdistan bugünkü düzeyde olmayabilirdi.
Benzer bir yaklaşımın ABD tarafından Rojava için de gösterildiğini, tek renkliliktense çoğulculuğun, uzlaşmanın yeğlenmesi gerektiğini anlıyoruz.
Evet, Rojava PYD öncülüğünde YPG ve YPJ’nin destansı mücadele ve direnişi, binlerce, onbinlerce insanın canını ve kanını vermesiyle özgürlüğüne kavuştu. Bu güçler olmasaydı, İŞİD çakallarının tılsımı bu fedayi güçler sayesinde bozulmasaydı, bugün ne Rojava olurdu, ne de Esad rejimi Şam’da ayakta kalırdı.
YPG ve YPJ’nin destansı direnişi olmasaydı, o çakallara ağa-babalık yapan TC yöneticileri Şam’da Emevi Cami’sinde namaza durur, hilafetlerini ilan ederlerdi.
ENKS’de yer alan güçler yanlış ata oynadılar, bunun sonucu otel lobilerinde devrimi yönetmeye kalkarak taraftarları nezdinde de kaybettiler. Bu doğru. Ancak ENKS’de yer alan güçlerin, özellikle de KDP Irak’ın Rojava’da küçümsenmeyecek bir ağırlıkları da var.
Ulusal birlikse diğer tarafları yok sayarak oluşmuyor. Bu salt bize özgü bir durum da değil. Dünyada birçok örneği var. Bir önceki yazımda Güney Afrika örneği ile bunun ne denli zorunlu olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştım.
Mazlum Kobanê’nin birlik görüşmelerini himaye eden, bu görüşmelerde üçüncü taraf olarak yer alan ve Rojava’da mutlaka kalması ve askeri varlığını daha da güçlendirmesi yönünde çağrıda bulunduğu ABD’nin, 1992’de Güney Kürdistan’da oynadığı rolü, bugün Rojava’da da oynaması gerektiği konusunda ısrarcı olduğu ise açık.
Bu birlik sağlanmaz, ENKS bir şekliyle yönetime ortak edilmezse, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var işin içinde. Bunun bedeli ise oldukça ağır. Bu yükü kaldırmak, bunun yaratacağı sonuçlara katlanmak ise tek bir parti ve gücün altından kalkacağı bir iş değil.
Kısaca, birlik sağlanmazsa Afrin, Serê Kaniyê ve Girê Sipî’den sonra diğer bölgeler de bir şekliyle gidebilir elden. ENKS’yi ‘iktidara’ ortak etmeyelim derken, bakarsınız Rojava’nın tümünü kaybetmiş olursunuz! Bu olduğunda da fatura gelir, buna razı olmayanlara kesilir. Ve kimse sizin Rojava direnişindeki kahramanlığınızı hatırlamak istemez bile.
PKK ile KDP arasında gelişmesi muhtemel bir çatışmada taraf olmak istemediklerini, bunun tüm taraflara, tüm Kürtlere zarar verebileceği gibi, Rojavalı güçlere de zarar vereceğini, bu nedenle de tüm taraflara bundan kaçınılması çağrısında bulunuyor Kobanê.
Böylesi bir gerilim ve çatışma, Kürdistan’ı aralarında bölüşen, Kürt halkına zulümde hiçbir sınır tanımayan sömürgeci güçlerin yararına, her parçadaki Kürt halkının ise zararına olur. Hiçbir gerekçe, tüm bir halkın aleyhine sonuçlar doğuracak bir çatışmayı haklı kılmaz.
Özetle, ‘sorun Rojavalı Kürtlerse, evet biz Rojavalı Kürtleriz. Nasıl ki kimi güçler KDP’ye gönül bağları ile bağlıysa, diğerleri de PKK ile aynı duygular içinde. Bu, Rojavalı Kürtlerin birliği önünde engel olmamalı. Biz her iki tarafın ortak noktalarda birlikte hareket etmesinden yanayız’, diyor Kobanê.
ENKS’liler KDP ile duygudaşlar. Bunda yadırganacak bir durum yok. PYD’yi de PKK ile birlikte hareket etmeye iten bağlar mevcut. Bunlar normal. Önemli olan, bu iki güce taraftar olan kesimleri aynı Güney Kürdistan’da olduğu gibi bir arada tutmak, kazanımları koruyup geliştirmektir.
Mazlum Kobanê’nin kim olduğunu, kimlerle duygudaş olduğunu anlatmaya ise ihtiyaç yok. Bunu ABD’liler de biliyorlar ve birlikte mücadelede engel olarak görmüyorlar. Bunu yaparken bir dengenin de, balansın da sağlanmasını istiyorlar.
Güney Kürdistan’da çatışma başlarsa, Rojava’yı tümden kaybetmeyi göze alıp almamakta mesele? Buna razıysak, bunu içimize sindirebiliyorsak sorun yok demektir. İçimize sindiriyorsak şayet, basalım tetiğe ve Kürt halkını bu ızdıraptan kurtaralım!
15.11.2020