PKK Biter MDD Bitmez

'' Birbirine uyumla eklenen, garipliklerle dolu bir süreç.. Yani PKK, ‘kendimizi kayıtsız şartsız feshetmek istiyoruz, zamanı geldi ancak bu fesihin dili, aşamaları ve güvencesi devletin tasarrufunda! Misyonumuzu başardık, bundan sonrasını kontrol edemeyebiliriz, silahın kime geçeceği, kime doğrulacağı çok riskli yani artık yuvaya dönme zamanı! MDD aklının yönetimindeki legal alan Türkiye için tamamen güvenli!’ demiş ve böylece süreci başlatmış olabilir mi? ''

14.04.2025, Pts - 11:52 [ Güncellenme: 14.04.2025, Pts - 17:12 ]

PKK Biter MDD Bitmez
Haberi Paylaş

Devlet Bahçeli’nin Tekçi Osmanlı Türkiye’sine (ifade bana ait) uygun vizyondaki açılımında geçen herhangi bir cümle ya da kelimeye Apocuların (daha doğrusu Hikmet Kıvılcımlı, Mahir Çayan, Yalçın Küçük ve ardıllarının teorisinin ve/veya kontrollü pratiğinin himayesinde yani MDD hattının örgütlediği Türkiye PKK’sinin her bir alanının) herhangi bir itirazda bulunmadan kabullenmesi bana çok garip geldi!

Kimi legal bileşen ve kurmay kesim, pasif izleyiciliğe rağmen bile, halen Öcalan etrafında inançla kenetlenmeye devam ediyorsa, İmralı heyetine tam güven duyuyorsa ve endişelerini de samimiyetle ve açıkça dile getiriyorsa Öcalan’ın MDD hareketine ihanetinden ya da teorik ve/veya pratik sapmadan söz edemeyiz (elbette İmralı heyetinin de).. Buradan, Öcalan’ın halen MDD davasının insanı olduğu (Kürdün meselesinin değil), MDD’yi temsil edenlerden biri olduğu, Kıvılcımlı ve Çayan dahil hareketin tüm ileri gelenlerine, konseptine ve her kanattaki ardılına bağlı olduğu sonucu çıkar. Yani Öcalan’ın ‘umut hakkı’ ya da kendisine en küçük bir hak için taviz verdiğini düşünmek bu hareketi anlamamak demektir. O ciddi biri ama Kürdler bu ciddiyeti, bağlılığı ölçemiyor. MDD  tarafı bu ciddiyetin farkında olduğu için, kendileri de ciddi olduğu için süreç hakkında özenliler.

Nasıl oldu da MDD’nin karşıt olduğu ve tarihsel olarak asla uzlaşmayacağı mevcut iktidarın üstelik de Bahçeli bileşeninin diline, sözlerine, talimatlarına itiraz etmeden ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine gönüllüce, hızla uyum sağladılar? Her iki kesim de birbirine güveniyor ve saygılı.. Bunda, MDD’nin Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği olası risklere karşı inisiyatif alıcılığı ve bu nedenle harekete geçişi etkili olmuş olabilir. Yani asıl planlayıcı MDD de olabilir, iktidarla birlikte planlanmış da olabilir; dahası, iktidar süreci baltalasa ve sona erdirse bile PKK ‘başına buyruk’ üyelerini ‘kontrol altına alarak’ kendini de feshedebilir ya da dönüşebilir.

Farklı kanatlardaki MDD ileri gelenleri (Bahçeli’nin yazısında da detaylanan) süreci ya sesli destekliyor ya da sessiz kalarak reddetmiyor. Öyleyse, Türkiye’nin çıkarı için ya da olası risklerin önüne geçmek adına PKK’nin feshinin MDD tarafından tarafından da istendiği sonucu olasılık olarak ileri sürülebilir. Türkiye PKK’si hareketi ve başardıkları ile MDD rüşdünü ispatladı, sözle kabul ettiremeyeceğini zorun rolü ile denedi ve nihayetinde kendi aklını, niyetini kabul ettirdi, sistem için sistem içine dahil olma yolunda ilerliyor. Bu, partilerinin kapatılma ihtimalinin ortadan kalkacağı anlamına gelebilir. Durum buysa, Tekçi Osmanlı Türkiye’si de isyancılara geleneksel adalet tutumu ile yaklaşıyor olabilir.

Belki de milliyetçi muhafazakarlık sadece iktidarın değil, CHP, MDD ve diğerlerinin de ortak paradigması haline gelmiştir! Süreci sadece İyi, Zafer ve Hürriyet partileri desteklemiyor.

Tarihi boyunca MDD ileri gelenlerinin şahsında bu hattın, bu hareketin MHP lideri karşısındaki suskun ve seviyeyi koruyan hali de devletin çıkarları ile ilgili olabilir: ‘Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır..’

Birbirine uyumla eklenen, garipliklerle dolu bir süreç.. Yani PKK, ‘kendimizi kayıtsız şartsız feshetmek istiyoruz, zamanı geldi ancak bu fesihin dili, aşamaları ve güvencesi devletin tasarrufunda! Misyonumuzu başardık, bundan sonrasını kontrol edemeyebiliriz, silahın kime geçeceği, kime doğrulacağı çok riskli yani artık yuvaya dönme zamanı! MDD aklının yönetimindeki legal alan Türkiye için tamamen güvenli!’ demiş ve böylece süreci başlatmış olabilir mi?

Bahçeli’nin, Öcalan’ın ve Bakırhan’ın açıklamalarındaki tamamlayıcılık, uyumlu kararlılık dikkat çekicidir. Bahçeli’nin son yazısına göre sürecin sadece PKK’nin feshi ile sınırlı olmadığı açıktır; gelecek perspektifiyle katı ve net bir ‘vatandaşlık tanımı ve sorumluluğu’ çerçevesini belirtme olabilir.

Bu savdan bu sürecin başarıyla sonuçlanmasının gecikebileceği ancak engellenemeyeceği sonucu çıkarılabilir. Erdoğan’ın görüşmesi de böyle okunabilir. Ancak yanılmak her zaman mümkündür!

Görünen, MDD hareketinin de PKK’nin feshinde karar kıldığıdır. Bunun yol ve yöntemini, gereklerini iktidardan beklemeye devam ediyorlar. Talep diye açıklanan 13 maddeye göz atıldığında mesele biraz daha berraklaşır. Bu da saygıdeğerdir. İktidarın yaptığı da saygıdeğerdir. Muhalefetin yaklaşımı da saygıdeğerdir. Bu saygıdeğerlik skalasında Kürdlerin skorunu ölçmek Kürdlerin aklına gelmiyor..

İktidar kamuoyundan herhangi bir şeyi gizlemiyor, her şey açıklıkla yürüyor. Başlatanı her kim olursa olsun Terörsüz Türkiye’nin PKK’nin feshi kısmının yerinde ve desteklenmesi gereken bir konsept olduğu açıktır. Terörsüz Türkiye gerçekleştiğinde farklı bir dönemin kısa sürede başlayacağını öngörüyorum.

Kürd haklarının verilmesi demokrasi artışına bağlı değildir, böyle bir şart olamaz. Aksine, ‘geçmişin telafisi, adaletin gereği’ olarak haklar teslim edildikten, tahribat telafi edilmeye başlandıktan sonra demokratik sistem ve birey güçlenir; hakların tanınması demokratikleşme işaretidir. Bölge dışında anayasal eşit vatandaşlık ile bölgede federe yönetim talep eden sayısı arttıkça adalet ve demokrasi arayışında Kürd varlığı ve katkısı artacaktır.

Bu haber toplam: 19719 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:19:13:49
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x