Hüseyin Palu: Rusya'nın Dönüşü ve Olasılıklar

40 milyonluk nüfusu ve 500 000 km. karelik toprağıyla bölünmüş Kürdistanı değil de adları var kendileri yok Suriye ile Irak devletlerini kurtarmaya çalışmak, üstelik bunu Kürtlerin gücüyle yapmak ABD ve Rusya’nın ortak yanlışıdır. Kürtler sadece kendilerini korumak için değil ülkelerini kurtarmak için savaşıyorlar ve bunu her ittifak kurdukları güce dayatmak zorundadırlar.

26.10.2015, Pts - 08:23

Hüseyin Palu: Rusya'nın Dönüşü ve Olasılıklar
Haberi Paylaş

RUSYANIN DÖNÜŞÜ VE OLASILIKLAR

Tarihin hiçbir döneminde bir devletin tek başına dünyaya hükmettiği görülmemiştir. Tunç çağı uygarlıkları ve Roma imparatorluğu dönemleri de buna dahildir. Her etkinin bir tepki doğurması ve karşıtını da doğurması diyalektik bir yasadır. Taraflar hep karşıtlarıyla birlikte var olmuşlar, birbirleriyle rekabet içinde gelişip güç haline gelmişlerdir.

İki kutuplu dünya düzeninin bozulmasıyla başlayan ABD’nin tek başına dünyaya hükmetme devri ancak 25 yıl sürdü. 25 yıllık hazırlık ve pusuda bekleme sürecinden sonra Rusya’nın çok iyi bir zamanlamayla sahaya indiğini görüyoruz. Beklenen de buydu. Bazılarının iddia ettiği gibi tarihin sonu olmadı.

ABD’nin bu 25 yıllık süre içinde tek başına dünyayı yönetmesi ona birçok yanlışlık yaptırdı. Rusya’nın Suriye ile eskiden beri savunma ve işbirliği antlaşması olduğu halde bu kadar zaman beklemesi ve ABD’nin yanlışlarının süreci tıkama noktasına getirdiği anda oyuna girmesi önemlidir. Rusya’nın hem askeri hem de siyasi hamleyle Suriye’ye çıkarma yapması sadece bir oyuncunun daha oyuna dahil olması değil, oyunun yeni kurallarla yeniden başlaması sonucunu doğuracaktır.

ABD soğuk savaştan sonra Güney Afrika Yugoslavya ve Bosna Hersek gibi yerlerde sorunların çözümünde başarılı olurken Afganistan, Filistin ve Ortadoğu’da hiçbir ilerleme kaydedemedi. Koordinatları biraz daha geniş alırsak ABD Müslümanların yaşadığı alanlarda hiçbir sorunu çözemedi, yanlışlıklar içinde bocaladı durdu.

Irak ve Suriye sahasında birbiriyle uzlaşmaz çelişkiler yaşayan bütün taraflara mavi boncuk dağıtarak sonuç almaya çalışan ABD tam bir çıkmaz içindedir. Bütün sorunların kaynağı olan bölgedeki statükoyu koruyarak sorunların çözülemeyeceği gün gibi ortadadır. Tony Blair’in yıllarca önce dediği gibi Ortadoğu kültürden coğrafyaya kadar yeniden dizayn edilmelidir, bu yapılmadan bölgedeki kaos derinleşerek devam eder.

Bölgedeki savaşa doğrudan müdahil olan tarafların üzerinde uzlaştıkları bir formül yoktur. Ortadoğu’da her etnik ve inanç grubunun esas aldığı değerler kendileriyle sınırlı olduğu için evrensel ilke ve ölçülerin de hükmü olmaz. Güney Afrika’da, Yugoslavya’da, İrlanda’da geçerli olan siyasal ve kültürel değerler burada geçersizdir. Aynı dinden, ırktan, ulustan olan Arapların bile 22 devlete bölünmüş olması yerelliğin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Bölgenin derin bir kaosu yaşaması eskiden zorla ve keyfi olarak oluşturulan statükonun sonucudur. Batılı devletlerin Irakta Sünni azınlığı, Suriye’de Şii azınlığı, Türkiye’de beyaz Türk azınlığı iktidar yaparak kaos rejimleri oluşturmaları, kaosun anahtarını da ceplerine koymaları bugün acı meyvelerini veriyor. Yapılması gereken önce bu rejimlerin yıkılıp statükonun bozulmasıdır ama ABD ve Rusya’nın bunu istediğine dair bir belirti yok.

Oyuna en son dahil olan Rusya da öncelikle kendisine Suriye ve Irak devletlerini müttefik seçerek statükonun yanında olduğunu gösterdi. ABD ve Rusya’nın kendilerine IŞİD’in yenilgisini amaç edinerek savaş yürütürken IŞİD’i doğuran, direkt ve dolaylı yoldan besleyen devletleri ve bölge sistemini korumaları kevgirle su taşımaya benzer ve sonuçsuz bir çabadır.

Rusya bölgeye yeni bir şey vereceği için değil Amerika’nın yanlışları yüzünden döndü. Putin Obama’ya bakarak adeta bu kadar yanlışı ben de yaparım. Konu askeri ve siyasi güç kullanıp bölgede nüfuz sahibi olmak ise bunu senden daha iyi yaparım demeye getirdi. Üstelik Rusya hala meşru sayılan ve BM de temsil edilen bir devletle ittifak yapıyordu. ABD’nin angaje olduğu muhalif Arap gruplarının hukuki ve siyasi olarak sorunlu durumda olmaları Rusya’ya daha haklı bir pozisyon da sağlıyor.

Böylelikle bölgede soğuk savaş dönemine benzer bir kutuplaşma ve cepheleşme yeniden başlıyor ve bu kez daha önceki gibi ideolojik, sınıfsal bir amaç ve farklı sosyo-ekonomik vaatler de yok. Savaş halklara hiç bir gelecek vadetmeyen sadece onların kanı üzerinden nüfuz hegemonya ve bölge zenginliklerinin talanına hizmet ediyor.

Rusya’nın İran, Irak Şiileri, Suriye, Yemen ve Lübnan Şiileriyle birlikte geniş bir cephe oluşturarak mezhepsel temelde bir cepheleşmede taraf haline gelmesi en korkunç senaryodur. Suudi, Körfez emirlikleri, Sünni Araplar ve Türkiye böyle bir cepheleşmede ABD ile taraf haline gelirse savaş bölgeyi taş devrine dönderir.

Çağın vebası haline gelen IŞİD boyundan, cüssesinden daha büyük kötülüklerin kaynağı oluyor. Bu uğursuz akım hem hastalık yayıyor hem de bölgenin gerici statüsünü korumanın gerekçesi haline geliyor. İran, Irak, Suriye ve Türkiye rejimlerinin yıkılması gerekirken bunlar IŞİD sayesinde tekrar meşruiyet kazanmış oluyorlar.

40 milyonluk nüfusu ve 500 000 km. karelik toprağıyla bölünmüş Kürdistanı değil de adları var kendileri yok Suriye ile Irak devletlerini kurtarmaya çalışmak, üstelik bunu Kürtlerin gücüyle yapmak ABD ve Rusya’nın ortak yanlışıdır. Kürtler sadece kendilerini korumak için değil ülkelerini kurtarmak için savaşıyorlar ve bunu her ittifak kurdukları güce dayatmak zorundadırlar.

Bölgede haklı pozisyonda olan tek güç Kürtlerdir. Kürtlerin dışında kalan bütün örgüt ve yapılar her türlü ileri ve çağdaş amaçlardan yoksun, bölgeyle birlikte kendilerini de tüketen bir kör dövüşüne sürüklenmiş ve bundan kurtulmanın çaresini bulma imkanına da sahip değildirler.

Bütün mücadele biçimlerinin yerini silahlı güce bıraktığı Ortadoğu’da Kürtlerin varlığı ve geleceği de kendi yurtlarında konsolide güç olmakla güvencede olabilir. Dünyada ve bölgede itibar sahibi olma ve askeri siyasi projelere dahil olma ancak hesaba katılır, olmazsa olmaz kabilinden bir güç ve performansla mümkündür.

Ne varki parti ve parça biçimindeki bölünmüşlüğün aşılamaması Kürtleri kavgalarının öznesi haline getiremiyor, bölge ve dünya güçlerinin savaşında bir nesne olmaya mahkum ediyor. Bireysel ve örgütsel bencillik sömürgeci devletlerin de teşvik ve yönlendirmesiyle bir handikap haline gelmiş durumdadır. Bugün bölgede IŞİD’e karşı en aktif halde savaşan Kürtler emek ve çabalarının çok altında bir karşılık buluyorlar. Büyük devletler Kürtlere bir gelecek ve statü vadetme yerine \"ölmemek için savaşmak zorundasınız\" der gibi Kürtleri cepheye sürme tavrı içindedirler.

Kürtlerin kendi mücadelelerinin ürünlerini toplaması ancak ulusal program ve doktrin ışığında bir çabayla mümkündür ve bu da ne yazık ki ufukta görünmüyor.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 3531 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:30:31
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x