2011'den bu yana farklı şekil ve yoğunlukta devam eden Libya iç savaşında son dönemde yaşanan gelişmeler, bu mücadelede rakip tarafları destekleyen Türkiye ve Rusya'nın ne yapacakları sorusunu gündeme getirdi.
Türkiye, 27 Kasım'da Trablus merkezli ve uluslararası tanınırlığı olan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile yaptığı anlaşma kapsamında Libya'daki çatışmaların parçası haline geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ekipman, danışmanlık ve eğitim desteği verdiği UMH'nin son dönemdeki kazanımları, Libya iç savaşındaki dengeleri değiştirdiği yorumlarına neden oluyor.
Rusya, 2018 sonundan itibaren Kremlin'e yakınlığı ile bilinen özel güvenlik şirketi Wagner Grubu'nun Libya'ya paralı asker göndermesiyle devreye girdi. BM raporları, Wagner grubunun 1.200 kadar paralı askeri ile tüm silah kapasitesi Rus kökenli olan General Halife Hafter güçlerini 2018 sonundan bu yana desteklediğini kaydediyor.
Mart ayından itibaren artan gerilim ve çatışmaların şiddetlenmesi, 'Türkiye ve Rusya'yı Libya'da karşı karşıya getirir mi' sorularını da doğuruyor.
Türkiye, 27 Kasım 2019'da UMH ile hem askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması imzalamış hem de Doğu Akdeniz'de deniz yetkilendirme muhtırasına imza atmıştı.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile bölgedeki zengin hidrokarbon kaynaklarının paylaşımına ilişkin attığı adımlara Libya ile benzer bir adım atarak karşılık veren Türkiye, bu kazanımı yitirmemek için Hafter'e karşı Trablus yönetimine askeri destek vermeye başladı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı unsurlar Trablus'ta kurulan bir koordinasyon merkezi aracılığıyla 2019 sonundan bu yana UMH'ye askeri eğitim, danışmanlık ve ekipman desteği veriyor.
Silahlı ve silahsız insansız hava araçlarıyla Hafter güçlerinin hava üstünlüğünü kıran ve hava savunma sistemlerinin çoğunu imha eden UMH, karada da topçu birlikleri sayesinde Hafter güçlerini geri püskürtmeyi başardı.
Savunma Bakanı Hulusi Akar, 20 Mayıs günü verdiği bir demeçte, TSK unsurlarının Libya'daki faaliyetleri sonucunda dengelerin önemli oranda değiştiğini belirtirken, "TSK unsurlarının eğitim iş birliği ve danışmanlık hizmetlerine başlamasından sonra Libya'daki dengeler önemli oranda değişti. Ülkenin birliği, beraberliği, bütünlüğü için çalışan ulusal mutabakat hükümeti unsurları büyük başarılar sağladı," ifadelerini kullandı.
Bakan Akar'ın kaydettiği başarılar arasında, UMH'nin 25 Mart'ta başlattığı Öfke Volkanı operasyonu kapsamında Trablus'un batı kıyısındaki kentlerin ve stratejik önemdeki Vatiyye Hava Üssü'nün Hafter güçlerinin elinden alınması bulunuyor.
Rusya ne karşılık veriyor?
Rusya'nın Libya politikası iki ayaklı bir görüntü çiziyor. Resmi politikası kapsamında Libya'da çatışan Trablus ve Tobruk yönetimlerinin 2015 anlaşması kapsamında siyasi uzlaşmaya varmaya çağıran Moskova, Wagner grubu aracılığıyla Hafter güçlerine destek vererek tarafını seçmiş görünüyor.
Birleşik Arap Emirlikleri sponsorluğunda Rus askeri malzemelerini satın alıp kullanan Hafter'in, 2019 sonuna kadar süren saha üstünlüğünü Wagner güçlerine borçlu olduğu kaydediliyor. Mayıs ayı başlarında basına sızan Libya yaptırımlar komitesi raporu, Wagner grubunun hem muharip güçler hem de keskin nişancılar aracılığıyla Libya'daki çatışma ortamının sertleşmesine neden olduğunu bildirdi.
Ancak son bir haftada yaşanan gelişmeler, Rusya'nın Libya'daki iç savaşa daha görünür bir şekilde katılacağı değerlendirmelerine neden oluyor. UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa, dün yaptığı açıklamada, Rusya'nın Suriye'deki Hmeymim Üssü'nden en az 6 Mig-29 ve 2 Su-24 savaş uçağını Hafter güçlerinin kullanımı için getirdiğini açıkladı.
21 Mayıs sabah saatlerinde bir bildiri yayımlayan Hafter'e bağlı hava kuvvetlerinden sorumlu Sakr Curuşi, "Önümüzdeki saatlerde Libya tarihinde en büyük hava harekâtını göreceksiniz. Tüm Türk hedefleri ve çıkarları savaş uçaklarımızın meşru hedefleridir. Sivilleri bunlardan uzak durmaya çağırıyoruz", açıklamasıyla Rus uçaklarının varlığına ilişkin dolayı bir atıfta bulunmuş oldu.
Rusya, Hafter lehine dengeyi korumak istiyor
Ankara'daki güvenlik çevreleri, Rus uçaklarının geçen hafta Libya'ya ulaştığına ilişkin ellerinde kuvvetli göstergeler olduğunu kaydediyorlar. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da dün yaptığı açıklamada, Hafter güçlerinin Libya'nın doğusunda "dış destekle" savaş uçağı konuşlandırdığı ifadelerine yer vermiş ancak ülke ismi belirtmemişti.
Bu gelişmeyi Rusya'nın ilk kez resmi bir şekilde Libya gerginliğinde sahne alması olarak değerlendiren çevreler, Moskova'nın Hafter aleyhine bozulan dengeyi yeniden sabitlemek için böyle bir adım atmış olabileceğini belirtiyorlar.
Ankara'da son dönemlerde yapılan değerlendirmeler, Rusya'nın Suriye ve Libya bunalımları arasında bağlantı kurma ve böylece Akdeniz'in iki önemli noktasında tamamen söz sahibi olma amacında olduğuna işaret ediyor.
Rusya'nın Libya'daki ağırlığı ve Hafter üzerindeki etkisi sayesinde Akdeniz'de önemli bir güç haline gelme stratejisi, son dönemde Batı'nın da kaygı duyduğu bir gelişme haline geldi. Bu kapsamda, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in geçen hafta yaptığı açıklamalarda, Hafter yönetimi ile UMH'nin aynı kefede tutulamayacağını açıklaması ve ABD'nin Libya Büyükelçisi Richard Norland'ın "Hafter müzakereden kaçınırsa tüm meşruiyetini yitirir" açıklaması dikkat çekti.
Askeri uzmanlar, Hafter güçlerinin Rus savaş uçaklarını kullanmaya başlaması durumunda hava üstünlüğünü yeniden ele geçirme ve iç savaşın seyrini değiştirme avantajına kavuşacağını kaydediyorlar.
Ankara da 21 Mayıs'ta önce Dışişleri Bakanlığı sonra da Cumhurbaşkanlığı sözcüleri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda iki temel mesaj verdi:
Savaş uçağı konuşlandırma ve hava operasyonu yapılacağına dönük açıklamanın Hafter ve destekçilerinin Libya'daki ihtilafı tırmandırma niyetinde olduğunun en açık göstergesi olduğunu belirten Ankara, dolaylı olarak da olsa bu adıma yanıt verebileceğinin mesajını verdi. Ankara'da yapılan değerlendirmeler, hava üstünlüğünün dengelenmesi için Türkiye'nin son operasyonlarda ele geçen Vatiyye Üssü'ne savaş uçağı konuşlandırmasının beklenebileceğini ortaya koyuyor. TSK'nın söz konusu üssü, Libya'da devam etmekte olan faaliyetleri için yeniden düzenleyerek kullanabileceği de belirtiliyor. İkinci mesaj ise Libya'daki Türk çıkarlarının hedef alınması halinde bunun çok ağır sonuçları olacağı ve Hafter unsurlarının meşru hedef olarak değerlendirileceğini bir kez daha hatırlatması açısından önemli. Türkiye, bu uyarıyı Türkiye ve İtalya'nın Trablus büyükelçiliklerinin hemen yakınına yapılan top saldırısından sonra da yapmıştı.Ankara-Moskova diplomasisi devam ediyor
Suriye'de 2015 senesinden bu yana karşıt taraflarda olmalarına karşın diyalog kanallarını hiç kapatmayan, Astana ve Soçi mutabakatları gibi önemli uzlaşılara imza atan Ankara ve Moskova, aynı yöntemi Libya'da da izliyorlar.
Ocak ayında Trablus ve Tobruk yönetimlerini Moskova'da buluşturan, 19 Ocak'ta toplanan uluslararası Berlin Konferansı'nda da önemli rol oynayan Türk ve Rus yönetimleri, bu adımları atarken askeri destek vermeye de devam ettiler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 18 Mayıs, iki ülke dışişleri bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Sergey Lavrov'un 20 Mayıs'ta yaptıkları telefon görüşmelerinde de en önemli unsurlardan biri Libya oldu. Rus tarafından yapılan açıklamalar, her iki tarafın Libya'da hemen kalıcı bir ateşkes ve Berlin Konferansı sonuçları uyarınca siyasi müzakerelerin başlatılması gerektiği konusunda görüş birliğinde olduğunu kaydediyor. Türk tarafından ise görüşmelere ilişkin kapsamlı bir açıklama gelmedi.
Yapılan değerlendirmeler, Türkiye ve Rusya'nın Libya'da açık bir şekilde karşı karşıya gelmek istemeyeceğini, vekalet savaşlarının ise süreceğine işaret ediyor. Her iki ülkenin ne Suriye'de ne de Libya'da böyle bir gerginliğin ana aktörü olmak istemeyeceği de kaydediliyor.