Türkiye, Libya’da Rusya ile sıcak çatışmaya girer mi?

Libya'daki 'kimliği belirsiz' uçakların TSK hedeflerini vurması sonrası Ankara sessiz. Türkiye, Rusya’nın Suriye’den 300 savaşçıyı Hafter Libya’ya transfer ettiğini iddia etti. Rusya bu adıma, TSK'nın operasyonlarına karşı Varşavyanka tipi denizaltılarını Libya kıyılarına sevk ederek karşılık verdi.

11.07.2020, Cts - 20:13

Türkiye, Libya’da Rusya ile sıcak çatışmaya girer mi?
Haberi Paylaş

Libya’da, Türkiye’nin hava savunma sistemi kurduğu Vatiyye Askeri Hava Üssü’nün vurulması ile gözler savaşın taraflarına çevrildi. Libya Savunma Bakanlığı, üsse düzenlenen saldırının Hafter’e destek veren ülkelerce yapılmış olabileceğini duyurdu.

Türkiye Milli Savunma Bakanlığı da saldırıyı doğrulayarak TSK’ya ait bazı teçhizatın zarar gördüğünü açıkladı. Başka herhangi bir detay verilmedi.

Ne saldırının hangi ülke uçakları tarafından yapıldığı bilgisi mevcut ne de hasarın ne boyutta olduğu. Saldırı yapılırken, savunma sistemlerinin aktif olup olmadığı da hala cevaplanmayan sorulardan.

Saldırının yapılması ile ilgili iki kesin bilgi mevcut. İlki saldırının, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Trablus’a Libyalılarla bir dizi bağlayıcı anlaşma konusunu gündeme getirdiği ziyaretin hemen akabinde gerçekleşmesi.

İkinci ise, Türkiye’nin bahsi geçen üsse SİHA ve hava savunma sistemleri başta olmak üzere askeri teçhizat yerleştirmeye başladığı sırada yapılması. Bahsettiğim bu iki “gerçeklik” Rus basınında çıkan haberler takip edildiğinde daha da anlam kazanıyor.

Hemen hemen tüm batı basını “saldırı Hafter’in hangi ortağı tarafından yapıldı” konusunda görüş aktarırken, Rus Nezavisimaya çok kesin bir dille “saldırının Hafter’in ortakları değil, bizzat Hafter güçleri tarafından yapılmış olabileceği” ihtimalini ele aldı.

Nezavisimaya, “Hafter güçlerinin, Rusya’nın hediyelerini kullandığı tahmin ediliyor” denilen haberde Amerikalı kaynaklara atıfta bulunarak, Rusya’nın bir ay önce Hafter güçlerine en az 14 MİG-29 ve birkaç da Su-27 uçağı göndermiş olduğunu hatırlattı.

Libya’dan tek kaynaktan sağlıklı haber almak mümkün olmadığından farklı ülkelerin basınını takip etmek ve karşılaştırmak gerekiyor. Farklı ülkelerin basınında yer alan haberlere bakıp, mantık eleğinden geçirince olup biten hakkında göreceli sağlıklı bilgiye sahibi olabiliyorsunuz. Ya da en azından hangi ülkenin, neyi, nasıl göstermeye çalıştığını, açıkça dillendirmediği hedeflerini okuyabiliyorsunuz.

Hal böyle olunca, Libya konusunda hükümetlerin basını kullanarak en azından kendi kamuoylarına savaşın gidişatı hakkında ne mesaj vermek istedikleri anlaşılıyor. Bunun yanında aynı basın aracılığı ile, hükümetler karşılarındaki ülkeye de mesajlarını iletiyor. Saldırıdan sonra çıkan haberlerde bu daha da net gözüküyor.

Anadolu Ajansı saldırıyı duyurduğu haberinde, askeri üssün vurulmasının arkasında Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait uçakların olabileceğine işaret etti. Libya basınında ise saldırıyla ilgili farklı ülkelerin ismi zikredildi. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı kaynakların saldırıda büyük ihtimalle Mısır’dan kalkan BAE’ye ait Fransız Mirage savaş jetlerinin kullanılmış olacağı bilgisi aktarıldı.

Arap basınında ise saldırıların Rafale tipi savaş uçakları ile yapılmış olacağı, bu uçakların ise sadece Fransız ve Mısır silahlı kuvvetlerinde bulunduğu belirtildi.

Ancak ilginç olan, adı geçen ülkelerin hiçbirisinin bu haberleri yalanlamaya gerek görmemesiydi. Bir başka tuhaf bilgi ise, uçakların izlediği güzergahı takip eden bazı sosyal medya hesaplarına göre uydu görüntüleri Vatiyye askeri üssüne bir saldırı olduğunu doğrulamıyordu.

Vatiyye üssüne yapılan saldırının Libya’daki savaşın gidişatını değiştireceği yorumları yapılsa da bunun nasıl olacağı hakkında fikir öne süren pek yok. Üstüne durulan ana nokta şu; yakın zamana kadar bu üssün, Sirte’ye yönelik harekât için hava destek üssü olacağı yazılıyordu. Mısır ise çok kısa bir süre önce Sirte kırmızı çizgimizdir demiştir. Böyle düşünüldüğünde, bu üsse yapılan saldırı, Mısır’ın haftalar öncesi yaptığı sözel uyarının, biraz daha “canlısı” olabilir.

Rus basını, bu olasılığı da dillendirmeyi seçti. Nezavisimaya, Vatiyye üssünde Türkiye’nin kurduğu hava savunma sistemlerinin vurulmasının Ankara’ya “Her aklına geleni yapamazsın mesajı taşıdığını” fikrine yer verdi. Aynı haberde fikri alınan bir Rus analist “Böyle bir mesaj verilmiş olabilir, lakin bu saldırı nedeniyle Türkiye’nin bölgeden çekileceğini düşünmek naiflik olur” dedi.

Türk basınına pek de yansımayan farklı Arap menşeili haberlerde ise bombalama sırasında Türk istihbarat subaylarının yaralandığını, subayların Trablus ve Türkiye’deki hastanelere nakledildiği bildirildi.

Tüm bunlar olup biterken, Hafter’i destekleyen Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Salih, Moskova’da yaptığı açıklamada son 2 aydır Hafter ve Rusya arasında önemli temaslar olduğunu belirtti. Temsilciler Meclisi Başkanlığı ve Rusya arasındaki temasların ana konusunun ise Mısır’ın Libya’ya ilişkin inisiyatifinin detayları olduğu söylendi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, Akile Salih ile yaptığı görüşmenin ardından Rusya’nın 2013 yılında kapatılmış ve diplomatlarını ülkeden tahliye edildiği Libya Büyükelçiliği’nin açılması çalışmalarının yeniden başlatıldığını açıkladı. Lavrov, Büyükelçiliğin komşu ülke Tunus‘ta olacağını ama Rusya’nın tüm Libya’da temsil edileceğini söyledi.

Saldırının hemen ardından gelen bu açıklamalar da oldukça önemli. Öncelikle Hafter hala oyunun önemli kişilerinden, tahmin edilen gibi diskalifiye edilmiş değil. Rusya ve Mısır ise bölgedeki varlığını güçlendirmekten yanan. Büyükelçiliğin Maslahatgüzarı olarak Camşed Boltayev gibi bölgeyi iyi bilen birinin atanması ise, bu büyükelçilik faaliyetinin sembolik bir adım olmadığının ispatı.

Uzmanların çoğu saldırının Mısır ve Fransa tarafından yapılamayacağını düşünüyor. Bu yorumlarda Fransa’nın NATO üyesi olması ve Mısır’ın Türkiye’yi karşısına açıkça almak istemesi gerçeklerinin payı büyük. Rusya’nın devlet olarak, kendi eli ile bu operasyonu gerçekleştiremeyeceği düşünülürse, en kritik olası failler Hafter güçleri ve BAE gibi gözüküyor. Fakat Hafter diyenlerin de Hafter’in arkasında duran Rus Wagner gücü ve hediye silahlarını da işaret ettiklerini unutmamak gerekiyor.

Failler hakkında tahminler devam ederken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Başkanlığı'nı yürüten Almanya’nın öncülüğünde yapılan son Libya toplantısında Alman Dışişleri Bakanı’nın daha öncekilere göre sert bir çıkış yaptığı görüldü.

Dış müdahalelerin bu çatışmadaki itici güç olmaya devam ettiğini söyleyen, bakan Heiko Maas, sorunu masaya çekmenin vakti geldiğini söyledi. Maas altını çize çize “Artık uçak yok, tank yok, kamyon veya silah dolu gemi yok ve artık yalan söylemek yok. Bu alaycı saçmalığı durdurmanın zamanı geldi.” dese de, müdahil devletler hiç duracağa benzemiyor. Mısır’ın son kabul görmeyen ateşkes teklifinden sonra, kolayca masaya oturulacağını düşünmek yanlış.

Son haftalarda Libya etrafındaki gelişmeler bize iki önemli noktayı işaret ediyor. İlki Türkiye’nin bölgesel bir güç olma hevesi ile “Mavi Vatan” hedeflerine doğru ilerlerken, kolay kolay aynı safta durmayacak Fransa, Rusya, BAE, Mısır hatta Yunanistan’ı birlik olmaya zorlaması. NATO ve NATO karşıtı, ABD ile farklı ilişkileri olan bu ülkelerin Türkiye’ye karşı durmak için, yan yana gelmesi, Türkiye siyasetini gerçekten kaygı verici bulduklarını göstermekte.

Bir diğer önemli konu ise, savaşın sonucunu değilse bile gidişatını ve savaşa müdahil olan güçlerin ülkelerindeki kamuoyu desteği alabilmesinin en önemli kaynağı olan basının rolünü görebilmek.

En son örneğe bakalım, Türkiye’nin resmi devlet haber ajansı Anadolu Ajans, Rusya’nın Suriye’den 300 savaşçıyı aylık 1000-1500 dolar maaş karşılığında Hafter güçlerine destek için Libya’ya transfer ettiğini iddia etti. Türk devlet ajansının bu iddiasına Rusya sessiz kalmadı. Rusya medyası, Türkiye’nin Libya’daki operasyonlarına karşı Rusya’nın Karadeniz filosundan ve Suriye’deki Tartus üssünden Varşavyanka tipi denizaltılarını Libya kıyılarına sevk ettiğini yazdı.

Burada önemli bir fark var. Rusya başta olmak üzere farklı ülkeler, bu tip ve benzer haberler verirken bırakın devlet ajanslarını, adı devlet yanlısı olan yayınları bile bazen kullanmaktan imtina ediyor. Kısaca yapacaklarını, daha kitabına uyduruyor.

Libya savaşında basının önemini konuşurken belki de üstünde durulması gereken en önemli nokta, bugün Türkiye’de bağımsız oldukları iddiası ile bile haber yapan gazete ya da internet portallarının “AKP’nin hoşuna gitmeyecek” haber yapmaktan çekinmesi.

Bu açıdan Türkiye’deki yabancı dil bilmeyen okurlar, ancak bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az Türkçe yayından yararlanarak, dünyada ne olup bittiğini, ülkelerinin nasıl bir savaşın içinde olduğunu anlayabiliyor. Tabi o sabah uyandığından özgürce yayın yapabilen bu birkaç internet sitelerine hala erişim engeli getirilmediyse…

Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz

Nerina Azad
Bu haber toplam: 7966 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:28:21
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x