Son haftalarda Libya'da tansiyon giderek yükseliyor. Türkiye’nin 8 bin civarında cihatçıyı Libya’ya transfer ettiği haberleri sonrası Birleşmiş Milletler'in tandığı Sarraj liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükümetini'nin elini güçlendirdiği ve Hafter'e karşı bazı bölgelerde üstünlük sağladığı belirtiliyor.
Bloomberg haber ajansı, Libya'da Rusya tarafından desteklenen General Halife Hafter güçlerinin, ülkedeki Türk hedeflerine karşı "görülmedik şiddette" hava saldırıları başlatma tehdidinde bulunduğunu yazdı.
Türkiye'den ise yanıt gecikmedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Libya’nın doğusunda hakim olan Halife Hafter güçlerinin Libya’da Türk çıkarlarına saldırması halinde bunun ağır sonuçları olacağını söyledi. Aksoy, ‘‘Darbeci Hafter unsurlarını meşru hedef telakki edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz" ifadesini kullandı.
Bu durum, Moskova ve Ankara arasındaki bölgesel anlaşmazlığı da tırmandırıyor.
Hem Türkiye hem de Rusya adına paralı askerler, bölgede karşı cephelerde savaşı sürdürüyor.
Dr. Kerim Has’la Moskova’dan programında bölgede olası bir Rusya-Türkiye çatışması olup olmayacağı ve Libya’daki çatışma hâlinin nereye evrildiğini konuştuk.
Libya'daki el-Watiya askeri üssünün Sarraj güçleri ve Türkiye destekli cihatçıların eline geçmesinin kilit öneme sahip olduğunu söyleyen Kerim Has, “Ama bu durum, Hafter’in tamamen saf dışı kalacağı anlamına da gelmiyor” diyor.
El-Watiya askeri üssüne yönelik saldırılarda Rus destekli Wagner güçlerinden yaralanan askerlerin olduğuna dair bilgilerin geldiğine dikkat çeken Has, Rusya’nın dikkatini daha çok Libya’ya çevireceğini kaydediyor ve ekliyor:
“Hafter’e Rusya tarafından gönderilen Pantsir denen sistemlerin de ağır zarar gördüğüne dair Rus basınında haberler var. Bu olayın patlamasının ardından Putin’in Erdoğan’a telefon açması önemli. Rusya’nın rahatsızlığının iletildiğini görüyoruz. Rusya tarafı ister istemez desteğini artırmak zorunda kalabilir. Öte yandan Moskova’nın Suriye’deki hava üssünden Libya’ya Fethi Başağa, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin, Suriye'de Rusya'nın denetimindeki Hmeymim Hava Üssü'nden Libya'ya en az altı MiG-29 ve iki SU-24 savaş uçağının getirildiği yönünde istihbarat var. Uçaklara Libya'ya gelişlerinde Türkiye’nin olası müdahalesine karşı iki Su-35 uçağı eşlik etmiş.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Libya'da askeri faaliyetlerin derhal durdurulması ve BM himayesindeki siyasi sürecin yeniden başlatılması konusunda görüşmeleri de dikkat çekici. Berlin Konferansı kararlarına atıf yapılıyor.”
Libya’da sahanın giderek ısındığına vurgu yapan Kerim Has, “Libya’da Türkiye ve Rusya’nın doğrudan çatışmaya sürüklenme tehdidi yükseliyor” görüşünü dile getiriyor.
Hafter güçlerinin ülkedeki Türk hedeflerine karşı "görülmedik şiddette" hava saldırıları başlatma tehdidinde bulunmasına da dikkat çeken Has, “Demek ki Rusya tarafından savaş uçaklarının gelmesi neticesinde bir güven tazeleyen Hafter, bu açıklamayı” ifadesini kullanıyor:
“Şu an Libya’da durum, grift ve tehlikeli taraflara evriliyor. Diyelim ki Hafter tarafı, Türk askerlerinin bulunduğu hedefleri vurmuş olsa, TSK karşı tarafın hedeflerini vurmaya başlayacak. Türkiye kadar kimse Libya’da göstere göstere resmi ordusunu tehlikeye atmıyor. Rusya maşa kullanıyor, BAE ve Fransa yine aynı şekilde… Normalde Türkiye arabuluculuk rolü oynamalıydı ama gelinen noktada, bir tarafı destekliyor. Destek verdiği tarafın da Libya’yı kontrol etmesi çok uzak bir ihtimal. Türkiye’nin, Hafter’e destek olan bölge aktörlerinin tamamını karşısına alıp bir zafer elde etmesi mümkün görünmüyor. Erdoğan rejimi burada Libya’nın bölünmesine hizmet ediyor bir anlamda. İleride ülkenin batısında Hafter, doğusunda da Sarraj hâkimiyetinin keskinleşeceği bir süreç izlenebilir. Yani Ankara’daki iktidar, Libya’nın bütünleşmesine değil, bölünüp parçalanması senaryosuna hizmet ediyor.”