BBC Japonya'daki Kürt diasporasını ve son dönemde artan Kürt karşıtlığının sebeplerini araştırdı.
"Ben buraya çocukken geldim, çocuklarım burada büyüdü, son üç-dört yılda yaşadıklarımız anlaşılır gibi değil... Dükkanın önüne gelip bağırmalar, Japon bayrağına sarılıp 'Yabancılar defolun' demeler... Video çekmeler..."
Japonya'nın Saitama bölgesinde restoran sahibi Tevfik Taş, son dönemde yaşadıklarını BBC'ye bu şekilde anlatıyor.
Taş, Japonya'da son dönemde farklı gruplar tarafından taciz ve "ırkçı saldırılara" maruz kaldığını söyleyen Kürt göçmenlerden biri.
Japonya'daki saldırı iddiaları Japonya Kürt Kültür Derneği Başkanı Vakkas Çıkan'ın 7 Haziran'da yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla tekrar gündeme geldi.
Çıkan, Japonya'da bazı milletvekilleri ve yerel yöneticilerin Kürtleri açıkça suçladığını ve bazı yayınlarda Kürtleri karalayan tek taraflı haberler yayımlandığını söyledi.
BBC Japonya'daki Kürt diasporasını ve son dönemde artan Kürt karşıtlığının sebeplerini araştırdı.
Kürtler neden Japonya'ya göç etti?
Otuz dört yaşındaki Tevfik Taş'ın babası 1990'ların başında Japonya'ya göç etmiş.
Japonya'ya göç eden diğer birçok Kürt gibi Kahramanmaraş Pazarcıklı.
BBC'ye konuşan gazeteci ve yazar İrfan Aktan, 1990'lı yıllarda itibaren Pazarcık ilçesi ve çevresinde yaşayan Mahkan adlı Kürt aşiretinden birçok kişinin , Türk vatandaşlarından vize istemeyen Japonya'ya göçtüğünü anlatıyor.
Japonya'da bugün Kürt nüfusunun neredeyse tamamı Saitama bölgesindeki Warabi ve Kawagchi kentlerinde yaşıyor.
Karihömen: Japonyada Kürt Olmak kitabının yazarı olan Aktan, iki şehrin belediye istatistiklerine referans vererek kayıtlı Kürt sayısının 1300'ün üzerinde olduğunu söylüyor, bunlara kayıtsız göçmenler eklendiğinde sayının iki bin civarında olduğu tahminini paylaşıyor.
Bunların birçoğu iltica başvurusunda bulunan ve başvurusu değerlendirme aşamasında olan kişiler. Diğerleri ise çeşitli yollardan oturum hakkı elde etmiş.
BBC'ye konuşan Japonya Kürt Kültür Derneği Genel Sekreteri Vakkas Çolak, 200 kadar Kürt göçmenin evlilik yoluyla, 140 kadar kişinin ise aile durumu nedeniyle özel oturum sahibi olduğunu söylüyor.
'Karihömen' statüsü nedir?
Japonya, 1981'de Mültecilerin Statüsüne İlişkin Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi'ne taraf olmuştu ancak dünyanın iltica kabul oranı en düşük ülkelerinden biri.
Japonya Göç Hizmetleri Ajansı'nın 2025'te yayımladığı istatistiklere göre, ülkeye geçen yıl 12 binden fazla iltica başvurusu yapıldı.
BBC'nin incelediği istatistiklerdeki verilere göre uyruklara göre başvuruda üçüncü sırada Türkiye kökenliler vardı. Bu kişiler toplam başvuruların yüzde 10'unu oluşturdu.
Japonya 2024'te sadece 176 kişinin iltica başvurusunu kabul etti, bu sayı 2023'te 303'tü.
Kabul edilen ülkeler arasında Türkiye kökenliler yer almadı.
Japonya Mülteci Avukatları Ağı'na göre, ülkede bugüne kadar yalnızca bir Türkiye kökenli Kürt'ün iltica başvurusu kabul edildi.
Bu kişinin sekiz yıl süren ve 2022 yılında sonlanan zorlu bir yasal mücadele vermesi gerekti.
Vakkas Çolak, daha önce 14 kişinin yasal mücadeleyle bu hakkı kazanmasına rağmen, başvurularının bakanlık tarafından onaylanmadığını ve bu insanların İsveç'ten Yeni Zelanda'ya başka ülkelere gitmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.
İrfan Aktan'ın verdiği bilgiye göre başvurusu reddedilen Kürtler, bir süre göç hizmetleri dairesinde tutuluyor ve sonra denetimli olarak serbest bırakılıyorlar.
Aktan "karihömen" adı verilen bu süreç hakkında "Yani hiçbir çalışma hakkınız yok. Kamusal haklardan faydalanamıyorsunuz ve öyle belirsiz bir rejim içinde yaşıyorsunuz" diyor.
BBC'nin sorularını yanıtlayan modern Japonya tarihi uzmanı Ray Matsumoto, "Kürtler temel insan haklarından mahrum bırakılıyor ve korku ve belirsizlik içinde yaşamaya zorlanıyorlar" diyor.
Japonya'da Kürtler iki ana iş kolunda aktifler. Bunlar lokantacılık ve yaklaşık 15 yıldır yükselen inşaat yıkım işi.
Aktan, Kürtlerin yoğun olarak kaçak çalıştığı inşaat yıkım sektörünün "Japonların çalışmak istemediği ve Japonya'da 'zorlu, pis ve tehlikeli bir iş' algısına sahip olduğunu söylüyor.
Japonya neden sıkı göç politikaları izliyor?
ABD'deki Washington State Üniversitesi'nden Ray Matsumoto, Japonya'nın sıkı göç politikasını savaş sonrası erken dönemle ilişkilendiriyor.
"ABD işgali sırasında Japonya çok etnikli bir imparatorluktan sözde homojen demokratik bir ulus-devlete dönüştü. O dönem Koreliler, kendilerini vatandaşlıktan, temel haklardan mahrum bırakan ve toplumdan yabancılaştıran bu yeni sistemin kurbanı oldular" diye ekliyor.
Matsumoto'ya göre bu durum, özellikle iltica başvurularında, Japonya'daki göçmenleri etkilemeye devam ediyor.
Vakkas Çolak, ülkedeki bazı sosyo-ekonomik faktörlerin de süreçte etkili olduğunu düşünüyor:
"Aşırı nüfus yaşlanmasıyla birlikte Japonya'da sağlıktan balıkçılığa, temel gıdadan üretime iş gücü açığı ortaya çıktı. Japonya hükümeti 2024'te gelecek beş yıl için 820 bin kalifiye işçi alımı kotası belirledi. Buna karşı çıkan aşırı miliyetçiler ve ırkçılar propaganda geliştirdiler, Kürtleri de bir günah keçisi haline getirdiler. "
Çolak'a göre bunun nedeni, Kürtlerin sayılarının az olması ve "diplomatik açıdan korumasız görünmeleri".
Çolak "Bilinçli bir şekilde 'Japonya'ya uyum sağlamayan profili çizersek başka yabancıların da gelmesini engellemiş oluruz' amacıyla yapıldığını düşünüyoruz" diyor.
Japonya'da 'Kürt karşıtlığı' nasıl yükseldi?
BBC'nin sorularını yanıtlayan Ray Matsumoto, ülkede Kürt karşıtlığının, "gürültü şikayetleri ve Japonya'daki çöp yönetmeliklerine uyulmamasıyla ilgili mahalle sorunları" gibi nedenlerle uzun süredir hissedildiğini söylüyor.
"Ancak bu, 2023'te, özellikle sosyal medya platformu X'te, Göçmenlik Kontrolü ve Mülteci Kabul Yasası'nda değişiklik yapılmasıyla ilgili meclis müzakereleri nedeniyle yaygın bir nefret söylemine dönüştü" diye ekliyor.
2024'te kabul edilen yasa, iltica başvurusu iki defadan fazla reddedilenlerin sınır dışı edilmesini mümkün hale getirdi.
Gazeteci İrfan Aktan da nefret söylemlerinin sosyal medya platformlarında yükselişine dikkat çekiyor:
"Koreliler, Çinliler, Vietnamlılar, gibi 'Japonya'yı mahveden, hain' diye aşağılanan ve her türlü canavarlığın atfedildiği gruplar vardı. Bu nefret söylemi 2023'te Kürtlere yöneldi."
Ray Matsumoto, "Kürt gibi davranan bir Türk vatandaşının X'te yaptığı bir dizi kışkırtıcı paylaşımın" da bu süreçte etkili olduğunu söylüyor.
Japonca yayın yapan Asahi Shimbun gazetesi, Japonya'da Kürt karşıtlığını körükleyen paylaşımlar yapan bir Türk ile 5 Haziran 2024'te konuşmuştu.
Bu kişi, Japonca yaptığı sosyal medya paylaşımında, "Japonya Kürtlerin vatanıdır. Misafir değil ev sahibiyiz. Resmi dil Kürtçe olmalıdır" yazmıştı.
Bu kişi yayına verdiği röportajda, Google Çeviri aracılığıyla, tepki çekmek umuduyla en az 180 Japonca mesaj yazdığını söylemişti.
Ray Matsumoto, gelişmelerin ardından "Kürt karşıtı nefret söylemi X'in ötesine geçti ve Zaitokukai gibi aşırı sağcı gruplar tarafından organize edilen protestolara dönüştü" diyor.
Vakkas Çolak ise internette "bazı trol hesaplarla kışkırtılan bu nefret söyleminin" sokakta güçlü bir karşılığı olmadığını belirtiyor:
"Eylemlerde Kürt karşıtı en fazla üç-beş kişi toplanıyor. Buna karşılık yüzlerce kişi de ırkçılık karşıtı protestolar düzenliyor."
Japonya'da 24 Temmuz'da Danışman Meclisi seçimleri yapılacak.
Çolak'a göre göçmen karşıtı söylemler "seçim malzemesi" haline geliyor:
"Tamamen sessiz olan iktidar partisi bile muhafazakar oyları kaybetmemek için göçmen karşıtlığını pompalamaya başladı. Bu seçimlerle ilgili, ne kadar gerçek, göreceğiz.