Faik Bulut: Talabani ve Barzani'nin Irak İşgali Öncesindeki Gizli Rolleri

Yazar Faik Bulut, İndependent Türkçe için Mesud Barzani, Celal Talabani, İran ve Suriye'nin Irak işgali ve sonrasındaki süreç ile ilgili girişimlerinin ele alındığı bir yazı yazdı.

13.05.2024, Pts - 12:13

Faik Bulut: Talabani ve Barzani'nin Irak İşgali Öncesindeki Gizli Rolleri
Haberi Paylaş

ABD'nin Irak'ı işgal ederek diktatör Saddam Hüseyin'i devirmesinin üzerinden 20 yıl geçtiğini, o günden bu yana gizlenen pek çok şeyin ortaya çıktığını ve çıkmaya devam ettiğini dile getiren Bulut, bu konuda olayların perde arkasına ilişkin belgeleri derleyen Londra merkezli Suudi yayın kuruluşları olan El Mecelle dergisi ile Independent Arabia gazetesinin, birçok uzman yazarın yardımıyla farklı pencerelerden olaya bakmamızı sağladıklarını dile getirdi.

Faik Bulut'un İndependent Türkçe'de yayınlanan yazısı şöyle devam ediyor:

Ayrıca Foreign Policy dergisi, Bloomberg News gibi tanınmış yayın organlarında yayın yönetmeni veya güvenlik danışmanı olarak çalışan ünlü Amerikalı gazeteci John Walcott, 2003 yılındaki ABD-İngiltere ortak harekâtı sırasında batılı muhabirlerin (biri hariç), gelişmeleri nesnel biçimde vermekte niçin başarısız kaldığına ilişkin mesleki ayrıntıları kaleme aldı. 

ABD ve Arap dünyası hakkındaki uzmanlığıyla bilinen Tarık el-Şami, Amerikalı yöneticilerin işgalden 20 yıl sonra bu yanlış savaştan ders alıp almadıklarını sorguladı. 

Arap araştırmacı ve yazar Hamid el-Kenani, Irak dışındaki muhalefetin ülkenin işgal edilmesinde oynadığı rolü irdeledi. 

Bir diğer Arap yazar ve mütercim Ahmed Şafii, kendi deyimiyle "ABD tarihinin en hatalı ve rezil stratejisi sayılan Irak işgalinin Beyaz Saray'daki beyinsizlerin (başta oğul G. Bush Olmak üzere maceraperest Neo-Con yani Yeni Muhafazakâr ekip) bu işe niçin kalkıştıklarını" açıkladı. 

Neo-Con yönetiminin trajik aklının yol açtığı skandallar arasında Bush'un bir konuşmasındaki itirafını (Irak işgali hataydı ve gerekçesi yoktu) yakalayıp kamuoyuyla paylaşan Reuters haber ajansı oldu. 

Ahmed el-Süheyl isimli gazeteci işgal sonrasında bile Amerikan ölüm makinesinin katliamlara nasıl devam ettiğine dair örnekler verdi. 

Eski Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi işgalden 20 yıl sonraki Irak'ın mevcut durumunu mercek altına aldı. 

İrdeleyip sorgulamalar sırasında, "Saddam'ın devrilmesi, beklenen hedefleri gerçekleştirdi mi?" veya "Kürtler, Saddam'a başkaldırının yıldönümünü kutlarken yapılanları gözden geçiriyorlar!" türünden başlıklar atılıyordu.

Çoğu İngiltere arşivlerinden alınıp derlenen resmi belgeler, El Mecelle dergisi tarafından dosya haber-kapak konusu olarak 18 Mart 2024 tarihinde yayımlandı. 

Derginin yayın yönetmeni İbrahim Hamidi, aynı zamanda Arapça çıkan günlük Şark'ul Avsat'ın da kıdemli diplomasi editörü. Çeşitli uluslararası medya ve düşünce kuruluşlarına katkıda bulunan Suriyeli bir gazetecidir.

Hamidi, size aktaracağımız iki bölümün ilkinde Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK/İngilizce PUK) lideri Celal Talabani ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) önderi Mesut Barzani'nin Irak lideri diktatör Saddam Hüseyin'in devrilmesi sürecinde oynadıkları rolün ayrıntılarını ele alıyor.

İkinci bölümde ise Saddam sonrasında Irak ile işgalci ABD'ye yönelik İran ve Suriye'nin siyasetlerinden bahsediliyor.

Biz birincisine ağırlık vermekle birlikte, ikincisinin de ana çerçevesini çizecek gizli görüşmeleri sunacağız. 

Sözgelimi Hamidi, elde ettiği gizli tutanaklara dayanarak dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un şu abartılı öngörüsünü aktarıyor:

Bu savaşla birlikte Saddam'dan kurtulacağız. El Kaide'yi teker teker avlayacağız ve Hizbullah'a asla müsamaha göstermeyeceğiz!

CIA ile görüşme sonrasında Talabani İran ile Suriye'ye gitti

Kimi haberlerde, "Talabani ile Barzani'nin Irak'a askeri müdahale tarihinden haberdar oldukları" ve "2002 yılı başında Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) karargâhını gizlice ziyaret ettiklerine" dair bir bilgi basına sızdırılmıştı. 

Oysa resmi belgelere göre; ABD'nin Irak'ta harekât için yaptığı plan doğrultusunda bir CIA heyeti, Şubat 2002 tarihinde Kürdistan bölgesine giderek iki Kürt lideriyle buluşup ilgili plan hakkında onlara bilgi vermişti.

Ardından Talabani ve Barzani, ABD'deki CIA merkezine davet edilmiş; bunun üzerine Talabani, alelacele müttefiki olduğu Suriye'ye giderek Amerika'nın "büyük sırrı" hakkında dönemin Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın yardımcısı Abdülhalim Haddam ile görüşmüştü.

Aynı belgeler, o süreçte ABD'nin Talabani aracılığıyla İran yönetimine haber gönderdiğini kayda geçiyordu. Şöyle ki:

Biz İran'a düşman değiliz. Tersine, bu işte İran ile ortak çıkarımız var. Daha önce Taliban rejiminin devrilmesinde olduğu gibi Saddam'ın düşürülmesi de ortak paydamızdır. Lakin İran, boşluğu istismar edip Irak'a aktif ve direkt müdahale etmemelidir. Kendi dost ve müttefiki Iraklılar aracılığıyla Irak siyasetine müdahale etmelerinde ise beis yoktur.

Bu münasebetle Kürt lider, Tahran yöneticilerine muhtemel bir askeri harekât sürecine hazırlıklı olmak bakımından, "Iraklı muhalif güçleri askeri eğitimden geçirip kendilerine ağır silah verilmesini" de dile getirmişti. 

Barzani, Şam'da ABD'nin "büyük sırrı" hakkında bilgi verdi 

Nisan 2002'de KDP lideri Barzani, partisinin iki üst düzey yöneticisiyle birlikte ülkesine gelen ABD'nin eski Irak büyükelçisi Ryan Crocker başkanlığındaki heyeti kabul etti. 

Bu görüşmede ABD'nin diplomat heyeti, "Saddam'ı devirme hususundaki kararlı tutumunu" aktardıktan sonra Kürt lideri Washington'a davet etti.

Barzani bu davet üzerine Almanya üzerinden ABD'ye gitmeyi planladı.

Ancak bundan önce yanında oğlu Mesrur, Hoşyar Zebari, Azad Pervari ve Şam'daki temsilcisi Gazi Zebari olmak üzere Suriye Cumhurbaşkanı Vekili Abdülhalim Haddam'ı durumdan haberdar etmek üzere Şam'a uğradı. 
 

Barzani bu görüşmede şunları söyledi: 

Bir Amerikan heyeti bölgemize gelip bizimle konuştu. Onlar Saddam sonrası Irak'ın geleceğini belirlemek üzere bir konferans düzenleme arzusundalar. Fakat nerede ve ne zaman olacağı belli değil. Konferansa davet edilecek Iraklı siyasi yapı ve oluşumlar ile ülkenin istikbali tartışılacak. Esas nokta budur.

Öte yandan onlar ne pahasına olursa olsun, Saddam rejimini devirmekte kararlı görünüyorlar. Eğer darbe olursa buna karşı koyamayız. Bu durumda ya ABD'ye karşı çıkacağız ve Saddam'ın kaderini paylaşacağız ya da geride kalan son kuvvet haline gelip ABD'nin elinde bir oyuncağa dönüşeceğiz.

Konferansta tartışma olduğu takdirde (Irak ve Kürtleri kapsayan-FB) milli sabiteleri hususunda sağlam görüşler ortaya çıkar ki, böylece uğrayacağımız zararı azaltıp Irak halkının menfaatleri ve birliğini koruyabiliriz.

Sizinle istişare etmeye geldim ki Amerika ziyaretinden önce durum açıklık kazanabilsin. Öncelikle Saddam'a yönelik darbeden fayda gelmez. Çünkü bizler seyirci konumunda kalacağız. Darbe sonrası yönetim çarkının bir parçası olacağız ki, bu da imkânsızdır. 

Böyle bir durumda felaketin ve hasar kaybının azaltılmasına çalışacağız. Ancak ABD'nin ne önereceğini bilemiyoruz. Dolayısıyla Washington dönüşünde vaziyet açıklık kazanacaktır.

ABD planı konusunda Esad kuşkulu, yardımcısı temkinli 

Abdülhalim Haddam, bu sohbet üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

Kuşkusuz, Irak'taki rejimin değiştirilmesi kararı 1991 yılında alınmıştı zaten. Ancak doğacak boşluğu İran'ın dolduracağı endişesi yüzünden uygulanamadı. Bu birinci neden…

İkinci olarak Kuveyt'in Irak tarafından işgal edilmesi petrol üretiminin geleceğini tehdit ediyordu. Dolayısıyla ABD, Körfez'deki petrol zengini ülkelerle güvenlik anlaşmaları yapmak suretiyle bölgede askeri varlığını inşa etti.

Üçüncüsü ise Irak'a yönelik siyasi ve ekonomik baskının Saddam'ın düşmesine yol açması mümkündür. Ancak şimdilerde ABD, Irak'taki rejimin komşularını tehdit etmesi konusunu tartışmaktadır. 

Gelgelelim Irak hükümetinin Körfez ülkeleriyle uzlaşması, bu ülkenin birçok Arap hükümetiyle ilişkisinin düzelmesini de beraberinde getirmiştir. Nitekim Beyrut'taki Arap Birliği Zirvesi sırasında Irak'a askeri müdahale reddedildi.

Dolayısıyla ABD'ye sormak gerekir: Arap Zirvesi'nde alınan ret kararını göz önüne alacaklar mı? Keza bölgedeki Arap halklarının kendi siyasetlerine dönük öfkesini görmezden gelebilecekler mi?

Kuşkusuz kimse Saddam'ı savunmuyor. Hatta Saddam'ın düşmesi için onlarla birlikte çalıştık. Esas endişemiz, savaşın ta kendisidir. Ondan ne bekleniyor, ne beklenmiyor?

Gerçekten de savaşın Irak ve bölge halklarına zararı büyük olacaktır.

Bahsettiğiniz konferansın düzenlenmesi konusuna gelince… Yabancı bir ülkede gerçekleşecek böyle bir konferansın Irak'a yönelik bir savaşa örtü olacağı düşünüldüğünde, toplantının milli olması varsayılabilir mi?

Çünkü savaş sadece rejimi ortadan kaldırmayacak, Irak devleti ile halkına da zarar verecektir. Büyük ihtimalle ABD harekât için hava üslerini kullanmak suretiyle Irak'ın altyapısını, askeri kurumlarını ve milletin moralini de tahrip edecektir. 

ABD'nin, Afganistan'da yaptığı gibi bir koalisyon cephesini Irak'ta hayata geçirmesi imkânsızdır. Çünkü Kürt kuvvetlerinin dışında cephenin örgütlü bileşeni olabilecek siyasi yapı yoktur Irak'ta. 

Ayrıca bunda kimsenin menfaati olmaz. Siz de geçmiş hataları tekrar ederek Kürtlerin bedelini ödemesine yol açmayın! Örneğin İran Şahı ile ittifak yapıp Bağdat ile çatıştınız. Bağdat ile Tahran barışınca (Cezayir Anlaşması 1975-FB), siz Kürtler de İran'da mülteci oluverdiniz…

Amerika'nın zor kullanarak uluslararası siyasi ilişkilerini yürütme tarzı, dünyanın her yerinde kendine düşmanca dalganın yükselmesine neden oluyor.


Irak muhalefetinin geleceği ve gündemi tartışılıyor

Aynı günün akşamı Barzani ile Haddam arasında ikinci bir görüşme oldu. Bu sefer Irak muhalefetinin durumu ele alındı. 

Görüş alışverişinden sonra bir Kürt yetkilisi (Hoşyar Zebari) Amerikalılara ne söyleyeceğini anlattı:

Önemli olduğunu düşündüğünüz muhaliflerin konferansının sizin himayenizde olması ve Amerikan damgasını taşıması şart değildir. Böyle bir şey, bizi zorda bırakır. Mekânı ve zamanı henüz belirlenmemiş olan bu tür bir konferansın bir Avrupa ülkesinde yapılması tercih edilir. Muhtemel tarih Mayıs veya Haziran ayları olabilir.


Araya giren Haddam, Barzani'ye sordu: "Söz konusu konferansın gündemi ne olacak ve kim belirleyecek?"

Barzani yanıtladı: "Amerikalılar, Avrupalı yetkililerin bu konularda tereddütlü oldukları hissiyatıyla, Saddam rejiminin halka yönelik işlediği suç ve cinayetleri ön plana çıkaracaklar."

Haddam sordu: "Mesela Halepçe'de (1988 yılında) kimyasal silah kullanmalarını mı gündeme getirecekler? Oysa bu hususta ABD, Saddam rejimine yeşil ışık yakmıştı."

Barzani'nin cevabı şöyle:

Bu ve benzeri kıyım ile katliamlara ilişkin ele alınıp işlenecek çok malzeme var. Ayrıca Irak'ın geleceğinin demokrasi veya çoğulculuk üzerine kurulacağı ve ordunun rolü üzerinde de durulacaktır.

Konferansa katılacakları, Hazırlık Komitesi tespit edecektir. Mevcut durumda (KDP-YNK ve diğer Kürt partilerini de kapsayan) Kürdistan Demokrat Birliği var. Ayrıca Türkiye'de yaşayan Iraklı muhalifler ve bazı subaylar ile farklı (Sünni-Şii) oluşumlar da mevcuttur. Ancak onlarla henüz temas kurulmadı.

Konferans, Saddam sonrasında geçiş hükümetinin oluşumunu da tartışacaktır. Tıpkı Afganistanlıların Bonn şehrinde gerçekleştirdikleri (Bonn-2) konferansı gibi işlev görecektir.

Tabii, sadece rejimin değişmesiyle yetinilmeyecek. Gelecek için muhtemel alternatifler de ele alınacak. Mekanizması bir askeri darbe olmayacak. Çünkü Ebu Udayy (Saddam), darbelere karşı şerbetlidir. 

Üstelik varsayalım ki ABD, Cumhuriyet Muhafızları'ndan yüksek rütbeli bir subayı ikna edip Saddam'ı vurdurttu. Suikast girişiminin başarısızlığına karşı bizim (Kürt kuvvetlerinin) savunma tedbirimiz var ancak muhalefetin vaziyeti dağınıktır.

Görüşmeleri yakından izleyen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, "ABD'nin rejim değişikliği kararından şüphe duyuyordu."

Dolayısıyla Barzani ve Talabani'ye, "Sakın Afganistanlıların oluşturduğu Kuzey İttifakı'nın feci durumuna düşmeyin!" diyerek onları uyarmıştı.

Barzani ise, "Amerikalılar kesin kararlılar. Irak rejimi değişecektir. Ancak bu ABD açısından çok zor ve bedeli ağır olacaktır!" diyerek cevabını dolaylı iletmişti. 


Barzani ile Talabani'nin Almanya ve Amerika'daki görüşmeleri

Barzani, ABD'ye gitmeden önce Almanya'daki Amerikalılarla da buluşup tartışmıştı.

Talabani, bazen bu görüşmelere katılmış, kimi zaman da gitmemişti. 

O buluşmalarda Amerikalılar Irak muhaliflerinin katılacağı bir konferans konusunda ısrarlıydılar.

Dolayısıyla muhaliflerle birlikte Irak'a harekât ve sonrasını tartışarak ülkenin geleceğine ilişkin bir çerçeve çizilecekti.

Barzani bir sohbetinde, şöyle dedi:

Askeri müdahalede bulunmak istiyorsanız, sizi engelleyecek vaziyette değiliz.

Ancak soru şudur: Hedefiniz nedir? Rejimi değiştirmek mi, Irak'ı tahrip etmek mi?

Gayeniz tahrip etmekse, bu noktada sizi önleyecek kudretimiz yoktur. Ancak sizi onaylamayacağız.

Keza Saddam devrildikten sonra yerine darbeci bir general gelecekse yahut siz birisini dayatırsanız, mesela Afganistanlı Hamit Karzai'yi başımıza dikerseniz bu hususta da hemfikir olmayız. Halkın bu trajediden kurtulup kendi alternatifini çıkarmasına yardımcı olacaksanız, sizi destekleriz.


Her iki lider gizlice ABD'ye gidip CIA yetkililerinden planın ayrıntıları hakkında bilgi aldılar. Çok az yetkili bu ziyaretten haberdar idi.

Talabani, ABD'li yetkili Al Gore ile Suriyeli Haddam'a ne dedi? 

9 Temmuz 2002 tarihinde dönemin Suriye Cumhurbaşkanı Vekili Abdülhalim Haddam, Amerika ziyaretinde ABD Başkanı Bill Clinton'un Başkan Yardımcısı Al Gore ile görüştükten sonra ülkeye dönüşünde Şam'a uğrayan Talabani'yi şaşaalı bir biçimde karşıladı. 

Haddam ile sohbetinde Talabani görüşmenin ayrıntılarını şöyle aktardı: 

Al Gore'un sözünü olduğu gibi aktarıyorum. Al Gore bana dedi ki:

'Birlikte hareket edeceğiz. Başkent Bağdat'ın anahtarını sana teslim edeceğim. Biz Irak halkıyla birlikte Saddam'ı düşürmek istiyoruz. Irak halkı büyük bir halktır. Saddam'dan kurtulduğu gün çektiği onca acı sona erecek, ülkeye yönelik ambargo ve kuşatma da bitmiş olacaktır.

Kürdistan bölgesine gelince, 36. Paralel kapsamında onu korumaya devam edeceğiz. Zaten ülkeye yönelik kuşatmanın kaldırılması için ciddi bir baskı da var. Ayrıca Amerika'nın milli planıdır. Mevcut iktidar gitmiş olsa bile yerine gelecek (Bush) yönetimi de bunu uygulayacaktır. 

Onun için Irak muhalefeti şimdikinden daha iyi bir şekilde birleşmelidir ki ülke içindeki halk da onlara katılmalıdır. Biz de böyle bir muhalefeti destekleriz.'


ABD Başkan Yardımcısına görüşme için teşekkür ettim ama kendi görüşümü de dile getirdim ve ona şunları söyledim:

Irak'taki değişim halkın desteğini alacak demokratik tarzda olmalı; aksi takdirde mevcut diktatörün (Saddam) yerini, bir diğerinin alması bir işe yaramayacaktır. Kaldı ki Saddam sonrasında ne olacağına dair elinizde somut bir plan-proje de bulunmuyor. Dolayısıyla halk, sizin kalkışacağınız işin ciddiyetinden ve doğruluğundan şüpheleniyor. Ayrıca uluslararası şartlar, Saddam'ın onca yıldır iktidarda kalmasının vebalini size yükleme yönünde gelişiyor.


Haddam "Irak muhalefetinin vaziyeti nedir?" deyince, Talabani bu soruyu da açık açık yanıtladı:

Doğrusu, Irak Milli Kongresi örgütlü yapılar olarak sadece farklı Kürt partilerinden oluşuyor. Ahmed Çelebi'nin Milli Mutabakat Hareketi (MMH) ise, bazı bağımsız şahsiyetler ile rejimden kaçmış aşiret temsilcilerine ek olarak başka rızk kaynakları bulunmayan subaylardan ibarettir. 

Bunları da Amerika'daki Cumhuriyetçiler bizzat destekliyorlar. Muhtemelen bu desteğin arkasında İsrail'deki (aşırı sağcı) Likud Partisi vardır. CIA ise Dr. İyyad Allawi'nin mutabakat hareketine Ürdün'deki büroları üzerinden mali yardımda bulunuyor. 

Hem Amerikalılar hem de muhalif Milli Mutabakat Hareketi'nin (MMH) son toplantılarında, gördüm ki her iki kesim de Çelebi'nin harekete hâkim olmasından yana tavır aldılar. Onlara dedim ki: Ahmed Çelebi'yi getirip muhalefetin başına diktiniz. Hâlbuki bu zat geçici olarak koltuğa oturunca, bir daha kalkmadı.

Bu arada Amerikalılara da farklı bir öneri sundum, şöyle ki: Siz dışarıdan derleme bir muhalefet oluşturacağınıza aslında içeride muhalif hareketlerin çıkmasına yoğunlaşmalısınız. Mesela bizler (36. Paralel kapsamına giren Kürt bölgesinde ikamet edenler) hemen her oluşum ve partiyle irtibat halindeyiz. 

Onlar aracılığıyla Irak'ın diğer şehir ve mıntıkalarındaki muhalif öbeklere ulaşabiliyoruz. Sözgelimi (Şii inançlı) Davet Partisi ile (İran destekli diğer Şii) oluşumlarına ek olarak Nasırcı Parti, Komünist Parti, Arap hareketi vs. bunlardan sayılır. Mesela biz, YNK olarak Süleymaniye şehrinde muhalefet konferansına katılmayan tam 14 örgüt ve oluşumla bir toplantı yaptık. 

Ayrıca Dörtlü Komite aracılığıyla YNK, KDP, İslam Devrimi Yüksek Meclisi ve Milli Mutabakat Hareketi bir araya gelmiştir. Onlara göre A. Çelebi'nin başında bulunduğu MMH de mutlaka hesaba katılmalıdır. İyi güzel de MMH zaten Şiilerden oluşuyor. Burada eksik olan Sünni temsilidir. 

Özetle, Amerikalılara şunu dedik: Planınızda ciddiyseniz bahsettiğim içerideki muhalefet ile iş tutmalısınız.

Türk yetkilileri yanıltan ABD heyeti

Haddam-Talabani görüşmesine ilişkin Suriye tutanaklarına göre durum şöyleydi:

Amerikalılar, Türk yetkililerle görüşmelerinde genel ve beylik şeyler söylemişler. Örneğin (Saddam'ın saldırması halinde) Türkiye'yi koruyacağız. Irak'a uygulanan ambargo nedeniyle oraya gönderilen gıda maddelerine karşılık payınıza düşen petrolü alacaksınız. Ayrıca buraya geliş nedenimizin biri de KDP-YNK arasındaki kardeş kavgası sonrası varılan uzlaşmanın eksik kalan kısmını tamamlamaktır.


Bu arada Amerikan heyetindeki yetkililer Kürdistan'daki askeri cephe ile Irak ordusunun durumunu görmek isteyince, bir Türk subayı onlarla birlikte karşıya geçmiş.

O sırada iki Amerikalı yetkili Talabani-Barzani ikilisine şunları söylemişler:

Aslında bu tarafa geçmemizin nedeni Pentagon-Kongre ve Beyaz Saray yönetimince de onaylanan iki kararı size tebliğ etmektir.

Bir: Saddam'a çok büyük ve ağır bir darbe indireceğiz. Ordusu felç olacaktır. O karmaşa içinde bir subay (general) idarenin dümenini ele geçirip Saddam'ı devirecektir. İki: Irak muhalefeti ve bilhassa iki Kürt partisiyle birlikte hareket edeceğiz.

Talabani, İranlı yetkililere hangi mesajları iletti? 

Amerikalıların Irak Kürdistan'ına ziyaretleri giderek sıklaştı.

ABD, Talabani aracılığıyla iki farklı mesaj iletti.

ABD ile İran'ın Saddam'ın devrilmesinde çıkarı olduğu da vurgulandı.

Talabani'nin temas kurduğu üç İran yetkilisinin (Cumhurbaşkanı Rafsancani, Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Alayları Komutanı Kasım Süleymani, Irak Şii muhalefetinden sorumlu Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Seyfullah) ortak görüşleri şöyleydi:

Biz ABD ile çatışmak istemiyoruz. Problem şu ki, onlar farklı yollarla iki yıldan beri bizimle irtibat kurmaya çalışıyorlar ancak biz reddettik.

Bu arada İran destekli İslami Devrimi Yüksek Meclisi lideri Muhammed Baqır El Hekim ile temas kurulması için kendisine haber gönderildi.

Ya mıntıkamız (Kürdistan), Irak'ın güneyi, Kuveyt, Suriye, herhangi bir Arap ülkesi veya Birleşmiş Milletler örgütünün daveti üzerine ABD'de kendisiyle görüşülmesi istendi. Gittiği takdirde, dönemin ABD Başkanı Bush veya yardımcısı Dick Cheney tarafından kabul edilebileceği söylendi.


O görüşme esnasında Talabani'ye refakat eden bir "yoldaş" İranlılara hitaben dedi ki:

Sizler, her camideki Cuma hutbesinde Amerika'ya ölüm diye slogan atıyorsunuz. Aslında siz de onlar da abartıyorsunuz. Zira M. Baqır El Hekim'e de nasihat ettiğimiz üzere, Irak'taki durum çok farklı. Bu hususta ABD ile işbirliği yapabilirsiniz.


Sonuçta, İranlıların yanıtları şu oldu: 

Biz, sizin durumunuzu istismar etmeyelim. Asıl siz, mevcut özel durumdan azami derecede faydalanıp kendi lehinize çevirmeye bakın. Mesela ülkesi Afganistan'ı ABD'ye teslim eden Amerikan vatandaşı ve görevlisi Hamit Karzai'nin Irak idaresinin başına geçmesine izin vermeyin. 

Siz (iki Kürt partisi) ile diğer Şii veya milli oluşumlar sözünü bir edip Amerika'ya inisiyatifi kaptırmamaya bakın. Gücünüzün yetmediği yerde, her bakımdan size yardımcı oluruz.


İran ile Suriye: "Irak'ı, ABD için Vietnam bataklığına dönüştürelim"

ABD'nin işgalinden önceden haberdar olan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile ruhani lider Ali Hameney buluşmasında durum değerlendirildi. Bu uzun görüşmenin iki noktası önemlidir:

  • Bir: Irak'ı ABD'nin Vietnam'ı haline getirerek savaş bataklığında debelenip kaybetmesini sağlamak.

    Bu hesap tuttu; zira Suriye ile İran, o dönem Irak'a yasadışı yollardan sızıp ABD işgaline direnen İslami ağırlıklı cihatçılara yol verdiler, sınırı geçmelerine göz yumdular ve bazen de yardımcı oldular. Maksat Irak'taki savaşı hem Suriye hem de İran topraklarından uzak tutmaktı. 

    Ne yazık ki, günü kurtaran bu plan daha sonra tersine döndü. Zira cihatçılar toplandıkça El Kaide ve IŞİD direnişin öncü vurucu güçleri haline geldiler. Böylece militan cihatçılar başta Suriye iç savaşı olmak üzere bütün bölge ülkeleriyle batılı devletlerin başına bela oldu. 
     
  • İki: Esad ile Hameney, Saddam sonrasındaki kargaşadan istifade edecek Kürtlerin devlet kurmasını engelleme hususunda anlaştılar. Onlara göre böyle bir devlet; Suriyeli, İranlı ve Türkiyeli Kürtlere de örnek olacaktı.

Şimdilerde Ankara, Tahran ve Şam yönetiminin sınırın ötesinde veya kendi topraklarındaki Kürt siyasi ve silahlı hareketlerini imha etme konusundaki ortak tutumu zaten bunu göstermektedir. 

 

Bu haber toplam: 7585 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:21:01:08
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x