Hizbullah, patlamaların meydana geldiği devlet birimleriyle işbirliğinde bulunmadığını söylüyor.
İran'da olduğu gibi Bekaa ve Güney Lübnan'da Hizbullah’ın kontrol ''kurtarılmış'' bölgelerindek gizemli patlamalar da en az bir yıldır devam ediyor. Bu yönde resmi güvenlik raporlarının, can kaybı ve yaralı sayılarının yokluğunda medya ise patlamaların geçtiği bu alanları olup bitenleri bilgi kaynağına erişme ve gerçeği bilme hakkına sahip Lübnan kamuoyuna iletmek amacıyla denetleyemiyor.
Belirsizlik, medya karartması ve patlamaların yaşandığı bölgelerin kapalı güvenlik alanları olarak değerlendirilmesi, Hizbullah ile İsrail arasında süregelen gizli bir savaş olup olmadığı konusunda birçok soru işaretine neden oldu. Zirâ İsrail, Hizbullah’ın Suriye’deki mevkilerini zaten hedef alıyor. Aynı zamanda İran'da meydana gelen, hayati tesislerin hedef alındığı esrarengiz patlamalar dizisi ile bu patlamalar arasında ilişki olup olmadığı merak ediliyor.
Uzun bir seri
Bundan birkaç gün önce Beyrut saatiyle 02.00 sularında Nebatiye kentine bağlı Deyr ez-Zahrani ve Humine beldelerinde sebebi bilinmeyen patlamalar meydana geldi. Görgü tanıkları, Hizbullah üyelerinin patlamanın meydana geldiği yere koşarak burayı güvenlik şeridine aldıklarını gazetecilerin olay yerine ulaşmasına izin verilmediği bildirdi.
Birkaç hafta önce ise Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi yakınlarında ve Nabi Şit beldesindeki bir bölgede meydana gelen patlamayla ilgili çelişkili bilgiler kaydedildi. Bazı medya kuruluşları patlamanın İsrail'in Hizbullah’a ait bir mevkiyi hedef alan saldırısından kaynaklandığını öne sürerken Hizbullah ise patlamanın İsrail’in 1982'deki işgalinden kalan kalıntılardan bir füzenin patlamasından kaynaklandığını öne sürdü. Ancak İsrail'in Lazkiye limanında İran konteynerlerini ikinci kez hedef almasının saatler ardından gelen bu anlatı, birçok şüpheye neden oldu.
Eylül 2020’de et-Tuffah bölgesindeki Ayn Kana ile Ceba arasındaki bölgede bir patlama duyulmuştu. Görgü şahitleri iki katlı bir binanın yerle bir olduğunu, patlamanın yakınlardaki yerleşim bölgelerini de etkilediğini bildirmişti. Komşular tarafından kaydedilen görüntüler hasarın boyutunu ortaya çıkarmıştı. Hizbullah’ın olay yerini hızla güvenlik çemberine alması ve patlamayla ilgili herhangi bir kapsamlı soruşturmayı engellemesi dolayısıyla olup bitenlere dair resmi bir açıklama yapılmamıştı. Geçen yıl Lübnan-Suriye sınırına bitişik el-Kasr bölgesinde birden fazla patlama kaydedilmiş, Hizbullah ise bu patlamaların uzak bölgelerde depolanan petrol malzemelerinden kaynaklandığını öne sürmüştü. Birkaç hafta önce ise Sur şehrindeki kamplardan birinde Hamas hareketine ait bir depoda şiddetli bir patlama kaydedilmiş, ancak gerçekler ortaya çıkmamıştı.
Tahran ile Beyrut arasında
Nitekim bu patlamalar, hakkındaki belirsizlik ve inandırıcı olmayan açıklamalar açısından İran’da gerçekleşenlere benzerlik teşkil ediyor. Devrim Muhafızları, konuyla ilgili açıklamalarından birinde, çok sayıda şehirde duyulan patlamalar dizisine gök gürültülü sağanak yağışların neden olduğunu duyurmuştu. Ancak vatandaşların yangınların çıkışını gösteren görüntüler kaydettiği biliniyor. Siyasi kaynaklar bu şüpheli hareketlerin Lübnan meşruiyetinin zayıflığını, tüm topraklarda egemenlik sağlayamayacağını doğruladığını söylüyor. Aynı zamanda Hizbullah'ın Lübnan topraklarında özgürce hareket etme kabiliyetine, her düzeyde hareket özgürlüğüne ve ülkeyi siyasi, askeri, diplomatik ve stratejik açıdan kontrol ettiğine işaret ediyor.
Parti sırları
Hizbullah tarafından kontrol edilen bölgeleri hedef alan bir dizi patlamanın belirsizliğini koruduğuna ve bir sonraki açıklamaya kadar koruyacağına dikkat çeken gazeteci Yusuf Diyab, zirâ bu alanların devletin kontrolü dışında kaldığını, yargı birimlerinin soruşturma gerçekleştiremediğini belirtti. Aynı zamanda resmi kurumlar ve Hizbullah ile bir arada yaşamanın devletin partiye tâbi bölgelerde meydana gelen olaylara müdahale etmemesini gerektirdiğini açıkladı.
Bu patlamaların İsrail askeri operasyonu, güvenlik ihlalleri veya mühimmat depolarında teknik hatalardan kaynaklanabileceğini söyleyen gazeteci Diyab, bu patlamalardan birçoğunun yerleşim bölgelerinde meydana geldiğini, nitekim vatandaşlar için tehlike teşkil ettiğini vurguladı. Bu durumun da partiye ait askeri cihetin yerleşim alanları ve sivil tesisler içindeki varlığını kanıtladığına dikkat çekti.
Meydana gelen patlamalarla ilgili resmi bir soruşturmanın bulunmadığına vurgu yapan Diyab, “İletişime geçeceğiniz üst düzey güvenlik veya adli kaynaklar dahi bilgiye sahip değil” açıklamalarına başvurdu. Nitekim devletten daha kapsamlı hale gelmiş olması dolayısıyla Hizbullah’ın sırlarının bilinmesinin imkansız olduğunu söyleyen Diyab, devlet yetkililerinin can güvenliklerini tehlikeye atabilecek sırları deşmekten kaçındığını ifade etti.
İsrail saldırıları
Şarku’l Avcsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Siyasi yazar Ali el-Emin ise yakın zamanda birden fazla bölgede tekrarlanan bu patlamaların Hizbullah’ın başvurduğu gizlilik ve soruşturma sorumluluğunu almak istemeyen ilgili resmi kurumlar dolayısıyla belirsizliğini koruduğunu söylüyor. Sosyal medyadaki iddialar dahil olmak üzere askeri kalıntılar, elektrik jeneratörü veya İsrail’in saldırıları gibi çeşitli iddiaların varlığına değinen Emin, resmi açıklamaların ise bulunmadığını vurguluyor. İsrail’in saldırı düzenlediği iddialarının Hizbullah’ı utandırabileceğini belirten Emin, zirâ Hizbullah Genel Sekreteri’nin İsrail'in çatışma kurallarını ihlal etmesinin karşı askeri harekat ile sonuçlanacağı tehdidinde bulunduğunu hatırlatıyor. İsrail'in İran ve Hizbullah’ın Suriye'deki mevkilerini hedeflediğine, ancak Hizbullah ve İran’ın bunları örtbas ettiğini ifade eden Emin, Lübnan’da gerçekleşen patlamaların ise örtbas edilemediğine, bunların çeşitli sebeplerle ortaya çıktığına dikkat çekiyor.
Kendi güvenliğine tehdit olarak gördüğü şeyleri hedef aldığını söylediği İsrail'in Hizbullah’a karşı operasyonlar yürüterek bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmadığını vurgulayan siyasi yazar, böylece Hizbullah’ın askeri çatışmaya sürüklenmediğini belirtiyor. Bu durumun Hizbullah karşılık vermemeye devam ettiği ve savaşa yol açmadığı taktirde süreceğini de ekliyor. Nitekim iki tarafın da savaşa girmek istemediğini söyleyen Emin, zirâ Hizbullah’ın önceliğinin işgal altındaki Filistin olmadığını, İsrail'in ise güney sınırındaki istikrardan memnun olduğunu hatırlatıyor. Hedeflerine ulaştığı sürece risk almak istemediğini de ekliyor.
Devamlı koordinasyon
Hizbullah ile bağlantılı kaynaklar ise bu patlamalara dair ayrıntılardan bahsetmeyi reddediyor. Partinin medya ilişkileri kısmı tarafından anlatılanların doğru olduğunu, saha verilerine dayandığını vurgulayan kaynaklar, “Medyadaki yorumlar ise yeni değil. Zirâ medya; partiyi karalama ve imajını lekeleme, kamuoyunu ise kışkırtma politikası kapsamında partiyi hedef alacak malzeme arıyor” ifadelerine başvuruyor. Hizbullah'ın güvenlik ve yargı birimlerinin patlamaların meydana geldiği yerleri denetlemesini engellediği yönündeki haberleri yalanlayan kaynaklar, ‘direniş’ ile güvenlik güçleri arasındaki koordinasyonun kalıcı ve sürekli olduğunu öne sürüyor. Kendi deyimiyle ‘Hizbullah'ın nüfuzlu olduğu bölgeleri’ devletin kontrolü dışındaymış gibi gösterme girişiminin asılsız olduğunu da ekliyor.
Tony Boulos