Kadri Yıldırım: ‘Rojava ile diplomasi şart’

Mardin Artuklu Üniversitesinde eski Kürdoloji Enstitüsü Başkanı, HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, “Türkiye’nin Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi orada bir Kürt yönetimini teşvik etmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde uluslararası güçler devreye girecek ve Türkiye istese de istemese de bir takım gelişmeler olacak” dedi.

19.07.2015, Paz - 07:50

Kadri Yıldırım: ‘Rojava ile diplomasi şart’
Haberi Paylaş
2010-2015 yılları arasında Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürdoloji Enstitüsü Başkanı olarak görev yapan HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, Türkiye’nin güney sınırında bir Kürt koridoru kurulacağı PYD’nin bunun provasını yaptığı Hatay’a dayanmasıyla Türkiye için büyük bir tehlike oluşturacağı tartışmasını değerlendirirken, Türkiye’nin bir kürt yönetimini teşvik etmesi gerektiğini söyledi. Yıldırım, “Yapılması gereken Türkiye’nin oradaki kazanımları ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerin içine girmesi değil bilakis Irak Bölgesel Kürt hükümeti ile geliştirdiği olumlu ilişkileri Rojova’daki yönetim ile de geliştirmesidir. Biz bunu hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hem de iktidardan bekliyoruz” dedi.

‘CELABLUS ÖNEMLİ ENGEL”

HDP milletvekili Kürt koridoru meselesi ve çözüm sürecine ilişkin TARAF’a değerlendirmede bulundu. “Rojova yönetimi olarak siz orada üç kanton kurmuşsanız tabi ki bunların güvenliği, ulaşımı, iletişimi, ilişkileri sağlıklı bir zeminde yürümelidir. Bu sağlıklı yürümeyi engelleyen bütün setler şu veya bu şekilde ortadan kaldırılmalı. IŞİD bu kantonlar arasında bir set oluşturan bazı noktaları elinde bulunduruyor. Bunlardan birisi TelAbyad idi. Özgürleşmesiyle birlikte o engel ortadan kalktı. Şimdi en önemli engel Cerablus. Bunun da ortadan kalkması halinde bütün kantonlar rahat bir nefes alacak ve kantonlar arası engeller ortadan kalkacak.

Fakat iş Cerablus noktasına dayandığında daha önceki birimlerle ilgili harekete geçmeyen bölgesel ve uluslar arası güçlerin (Türkiye ile uluslararası güç olarak başını ABD’nin çektiği koalisyon güçleri) harekete geçtiklerini görüyoruz. Türkiye sınıra asker yığmış durumda hatta oraya sınır ötesi operasyonun an meselesi olduğu söyleniyor. Uluslararası güç dengeleri, başta ABD olmak üzere buna izin vermedikleri takdirde Türkiye’nin tek başına böyle bir operasyon yapmasına ihtimal vermiyorum. Bu operasyonun bir kısmı cılız da olsa belki IŞİD’e yönelik olabilir. Çünkü IŞİD’e dolaylı veya doğrudan destek vermekle itham edilen Türkiye bunu bertaraf etmek, yükünü biraz hafifletmek için çok düşük yoğunluklu bir operasyon düzenleyebilir.

‘KÜRTLER TEPKİSİNİ ORTAYA KOYAR’

Fakat Türkiye’nin amacı (Erdoğan, bedeli ne olursa olsun orada bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceğiz demişti) bu paralelde Kürtlere yönelik ve Kürtlerin oradaki kazanımlarının yok edilmesine yönelik olursa buna hem Kürdistan’ın dört parçasındaki Kürtler karşı çıkacak tepkisini ortaya koyacak. Hem de dünya demokrasi güçleri de sessiz kalmayacak. Yapılması gereken Türkiye’nin oradaki kazanımları ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerin içine girmesi değil, bilakis Irak Bölgesel Kürt Hükümeti ile geliştirdiği olumlu ilişkileri Rojova’daki yönetim ile de geliştirmesidir. Biz bunu hem Erdoğan’dan hem de iktidardan bekliyoruz.

Kürdistan’ın bir parçasındaki Kürtler ile çok iyi ilişkiler geliştireceksiniz (üstelik o çok iyi ilişkiler geliştirdiğiniz bölge de neredeyse bağımsızlığa ramak kalmış bir federasyon yönetimiyle yönetiliyor) ama henüz kantonlar seviyesinde olan, federasyon olmayan bir sistemle arayı açacak, soğuk bakacak, karşına alacaksın. Bu kabul edilemez bir çelişkidir. Türkiye’nin yapmasında fayda olan, Rojova yönetimiyle olumlu ilişkiler geliştirmesidir. Oradaki PYD ile olumlu ilişkiler geliştirmesi, iş birliği yapmasıdır. Bunu Kürt kazanımlarının yok olmaması adına yapmalıdır. Bunu yapmadığınız zaman uluslararası güç dengeleri devreye girer ve siz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ikinci planda kalırsınız. Size rağmen bu ilişkiler geliştirilir bu kazanımlar belki daha da ilerletilir ve öyle bir an gelir ki siz istemeseniz de artık kabullenmek zorunda kalırsınız Türkiye’de devleti olarak. İş böyle bir noktaya gelmektense çok daha önceden davranarak dengeleri kendi lehinize ve Kürtlerin lehine müşterek çıkarların lehine çevirmeniz gerekir.

TÜRKİYE KÜRT YÖNETİMİNİ TEŞVİK ETMELİ

Türkiye hiç olmasa bu aşamadan itibaren böyle çok üstten meseleye bakarak ben orada bir Kürt yapılanmasına izin vermiyorum demektense Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi orada bir Kürt yönetimini teşvik etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu hem bölge barışı, hem de süreç açısından olumlu görüyorum. Kürtlerle Türkler veya Kürt yönetimi ile Türk yönetimi bir araya gelerek her iki tarafında menfaatine olacak şekilde meseleyi birlikte masaya yatırmaları gerekir. Aksi takdirde uluslararası güçler devreye girecek ve Türkiye istese de istemese de bir takım gelişmeler olacak.

‘SÜRECİN BOZULMA RİSKİ HER ZAMAN KARŞIMIZDA’

İki yıldan fazla süre geçti ve tek tük ihlalleri hariç tutarsak henüz somut bir çatışma ortaya çıkmadı. Bir takım provokasyonlar oldu sürecin bozulması için halen de provokasyonlar yapılıyor. Ama bu kabul edilebilir bir durum olmadığı için PKK da bu oyunun içine düşmedi. Soğukkanlı sağduyulu düşünen askeri taraf da sanırım bunu fark etti. Bunların dışında süreç ilerliyor. Ama sürecin bozulma riski her zaman karşımızdadır. Bunun bir ucu da bana göre MHP’ye bağlı.

MHP’NİN DAHİL EDİLMEMESİ EKSİKLİKTİR

Şimdiye kadar sürecin içine MHP’nin dahil edilmemesini bir eksiklik olarak görüyorum. Çözüm süreci HDP ile AKP arasında yürüyor izlenimi MHP’yi de bazen CHP’yi de rahatsız ediyordu ve niye şeffaf bir şekilde yapılmıyor serzenişleri vardı. Dolayısıyla CHP’nin de MHP’nin de mutlaka sürece dahil edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu iki partiden bir tanesi içine çekilmediği takdirde sürecin eksik kalacağını düşünüyorum. CHP büyük ölçüde meseleyi kavramış sürecin devamından yanadır. MHP’nin dışarıda kalması bir eksikliktir. Mutlaka MHP’den randevu alınıp gidilmeli. Çözüm sürecinin felsefesi, yararları, olumlu tarafları anlatılmalı. Onu fikri alınmalı, tavsiyeleri göz önünde bulundurulmalı. Eğer randevu verirse HDP’ye, veya görüşmek isterse, diyalog kanalını açarsa, MHP ile görüşülmesinde büyük yarar görüyorum. Endişeleri, çekinceleri nedir o dinlenir, çekince ve endişelerin aslında yersiz olduğu kendilerine uygun bir dille aktarılır, anlatılır. Ve bir köşesinde MHP’nin de yer alması sağlanır, sağlanmalıdır. O zaman daha geniş mutabakatlı bir süreç olur.

ÇÖZÜMÜN İÇİNDE OLMADIĞI KOALİSYON OLMAZ

Çözümün içinde olmadığı bir koalisyon bana göre çözümün bir nevi bittiği manasınagelir. Koalisyonu kuran partilerin eğer çözüm süreci diye bir süreç programlarında yer almazsa bu demektir ki her iki taraf da bu süreci ya bitirmiştir ya da askıya almıştır. İster bitirilsin ister askıya alınsın bunun riskli ve tehlikeli sonuçları vardır. Tekrar çatışmalı bir atmosfere girilmesi söz konusu olur. Bu da ülkeyi şimdiye kadar olduğundan daha fazla bir felakete götürebilir. Onun için bir kere koalisyon tarafları mutlaka süreci programlarına koymalıdırlar. Konu sadece koalisyon partileriyle de sınırlı değil. ABD var, Avrupa Birliği var. Dünya demokrasi güçleri var. Bütün bunların da koalisyon kuracak partiler üzerinde etkili olabileceklerini düşünüyorum. CHP ile koalisyon kurulursa CHP’nin sürece itirazı yok. Belki biraz daha şeffaf olması kendisinin de aktif olarak yer almayı isteyebilir. O da haklıdır.

Taraf
Bu haber toplam: 2584 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:26:16
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x