1 Ekim’de yeni yasama yılı çalışmalarına başlayacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) oldukça hareketli günler bekliyor.
AKP Grubu’nun hazırladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin 1. Yargı Paketi düzenlemeleri meclis gündeminin ilk sırasında. Ancak HDP dışındaki siyasi parti gruplarına gönderilen değişiklik tasarısı, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu dışında fazla heyecan yaratmadı.
AKP’nin yasa değişikliklerini HDP’ye göndermemesi bir anlamda “demokratikleşme ve yargı reformu” konusundaki samimiyetinin de göstergesi. TBMM’de üçüncü büyük gruba sahip, yargının üzerine en çok gittiği, binlerce üyesi, yöneticisi mahkemelerde süründürülen, yaklaşık 7 milyon oy almış bir siyasi partiyi yok saymak, yargı reformunun gerçek hedefini de ortaya koyuyor.
HDP’li üç büyükşehir belediye başkanının (Diyarbakır, Van, Mardin) görevden alınarak yerlerine il valilerinin kayyum atanması yanında, bazı ilçe belediye başkanlarının (Kulp) ve kritik il yöneticilerinin (son olarak Dersim il eş başkanları) gözaltına alınarak tutuklanması, siyasi kulislerde “Erdoğan’ın kurduracağı yeni Kürt partisine alan açmak” şeklinde değerlendiriliyor.
Halen Türkiye’de faaliyet gösteren Kürt partilerine ilave olarak, iktidar destekli yeni bir Kürt partisi projesi, uzun süredir siyasi kulislerde konuşuluyor. Özellikle son birkaç seçime kadar AKP’ye oy veren dindar-muhafazakâr Kürt seçmeni yeniden kazanmayı hedefleyen Erdoğan’ın o nedenle HDP’nin kriminalize edilmesi, yönetici kadrolarının tutuklama, yargılama, mahkumiyet kararlarıyla siyaseten yasaklı hale getirilmesi, bu stratejinin aşamaları.
HDP önüne gönderilen annelerin yanı sıra, son olarak yıllardır süren KCK davalarında yargılanan yüzlerce önde gelen ismin mahkumiyet kararları Yargıtay’da onaylandı. Aralarında Kürt siyasetinin bugüne kadar öne çıkan isimlerinin de yer aldığı çok sayıda kişiye cezaevi yolunun görünmesiyle birlikte, bir anlamda HDP ve bölgedeki diğer etkili oluşumu Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) kadro anlamında zayıflatılarak pasifize edilmesi planının önemli bir aşaması daha tamamlandı.
AKP kulislerinde yeni Kürt partisi kuruluşuna Öcalan’ın da destek verdiği, oluşum ortaya çıktığında desteğini bir mektupla kamuoyuna duyuracağı iddia ediliyor. AKP’lilerin iddiasına göre, HDP’nin izlediği politikadan, yöneticilerin tavrından ve kendi önerilerine tam olarak uyulmamasından, sözünün dinlenmemesinden yakındığı öne sürülen Abdullah Öcalan’ın, HDP’ye alternatif yeni Kürt partisi oluşumuna desteğini açıklamasıyla HDP’den kopmaların yaşanacağı ileri sürülüyor.
Bir yandan HDP’yi ve Kürt siyasetini bölme çabalarına hız veren iktidarın diğer yandan da ittifak ortağı MHP’ye alternatif aradığı İYİ Parti nezdinde nabız yokladığı kaydediliyor. 30 Ağustos resepsiyonunda Meral Akşener ile Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın samimi şekilde tokalaşmaları üzerine inşa edilen bu yorumlar, son dönemde iktidar medyasında da sıklıkla yer alıyor. İktidara yakın yazarların ısrarla yıl sonuna doğru Erdoğan’ın kabinede değişikliğe gideceği, bu noktada İYİ Parti’den bazı isimlerin de hükümete gireceği, Cumhur İttifakı’nın üçlü bir kombinasyona (AKP+MHP+İYİ Parti)dönüşeceğini içeren yazılarına AKP suskun kalırken, İYİ Parti cephesinden ise farklı yanıtlar geliyor.
Genel Başkan Meral Akşener iki parti arasında mesaj alışverişi olduğu iddialarına; “Şu netlikte söyleyebilirim ki, AKP ile herhangi bir mesaj alışverişimiz yoktur. Ne şahsıma ne arkadaşlarımıza ne de bizden oraya herhangi mesaj trafiği söz konusu değildir. Bir resmin üzerinden bir kesim insan temennisini ifade ediyor, bir kesim insan da spekülasyon oluşturuyor" karşılığını verdi.
Akşener geçen hafta katıldığı bir canlı yayında ise AKP ile işbirliği yapıp yapmayacakları, Erdoğan’a destek verip vermeyecekleri sorusuna şöyle yanıt verdi; "Biz hâlâ AKP'yi eleştirmeye devam ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini eleştirmeye devam ediyoruz. Bu itirazlarımız değişmiş değil. Şu olursa, buna CHP'nin de destek vereceğini zannediyorum. Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamıyor. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa orada oluruz. Zannediyorum ki CHP de orada yer alır."
Ancak yine de AKP-İYİ Parti yakınlaşmasıyla ilgili kulisler ve işbirliği yakınlaşması iddiaları giderek artan şekilde iktidar kontrolündeki medyada yer alıyor. Son dönemde MHP sözcülerinden İYİ Parti ve Akşener’e yönelik hakaret ve tehdit içeren sert açıklamaların artması, İYİ Parti-AKP yakınlaşmasına karşı MHP’nin kendini konumlandırması, ittifaktaki yerini sağlama alma çabası olarak yorumlanıyor.
Konuyla ilgili Ahval’e değerlendirmelerde bulunan İYİ Parti Genel İdare Kurulu’nun (GİK) bir üyesi “Bütün bunlar AKP’nin niyet okuması, partimizi yoklaması” dedi. AKP’nin MHP’yi kontrol etmek için bu konuyu gündemde tuttuğunu ifade eden İYİ Parti yöneticisi; “Bizim partimizin tabanı en anti-Erdoğan tabandır. CHP’de dahi böyle bir anti-Erdoğan tavrı yoktur. O yüzden bizden AKP ile işbirliği çıkmaz. MHP AKP arasında seçmen, taban akışkanlığı olur, bizim partide olmaz. O yüzden hiçbir şekilde işbirliği, yakınlaşma da olmaz. Meral Akşener de zaten öyle şeyler söylüyor ki, AKP ve Erdoğan bunları yapsa zaten CHP de diğer partiler de bir araya gelir. Yani güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, anayasada kapsamlı demokratikleşme ve değişiklik, Cumhurbaşkanının tarafsızlığı, parti başkanlığını bırakması, yetkilerinin sınırlandırılması, TBMM’ye hesap vermesi vs. şartlar bunlar. Erdoğan bunları yapar mı? Bu adımları atar mı? Atarsa zaten kim destek vermez, kim karşı çıkar. O nedenle AKP-İYİ Parti yakınlaşması afaki ve temelsiz bir şey, boş iddialar” diye konuştu.
CHP-İYİ Parti ittifakını, CHP-HDP yakınlaşması üzerinden hırpalamaya çalışan AKP yönetimi, bu yöndeki söylemlerinin dozunu artırarak, İYİ Parti üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Ancak her iki partiden yapılan açıklamalarda da ittifakın sürdüğü, işbirliğinin devam ettiği vurgulanarak “iki partinin iki ayrı tüzel kişilik olduğu, siyasi görüş ve yaklaşımlarında farklılıklar olabileceği, bununda doğal olduğu” dile getiriliyor. Son olarak CHP’nin ortak anayasa çalışmasına katılma önerisini geri çeviren İYİ Parti, kendi bünyesinde yeni anayasa çalışması yaptığını bildirdi. CHP’nin Yargı Reformu yerine yeni anayasa çalışması için oluşturduğu İbrahim Kaboğlu başkanlığındaki komisyona katılım davetine HDP-Türkiye İşçi Partisi (TİP)-Demokrat Parti (DP) ve Saadet Partisi’nin (SP) TBMM’deki üyeleri katılarak destek verdi. Beş partinin ortak anayasa değişikliği teklifinin bu hafta meclis açıldıktan sonra kamuoyuna açıklanarak, TBMM başkanlığına verileceği duyuruldu.
Erdoğan bir yandan MHP’ye alternatif arayışını diğer yandan Kürt siyasetinde HDP’yi zayıflatarak yeni Kürt partisi oluşumu stratejisini sürdürürken diğer yandan da kendi partisi içinden çıkacak iki yeni partinin kuruluşu hızlanmış durumda. Ahmet Davutoğlu ve arkadaşlarının ihracı sonrasında hızlanan AKP’den istifalara karşın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın resmi web sitesindeki üye sayısı verileri 6 Eylül 2019’da takılmış durumda.
Ali Babacan-Abdullah Gül cephesinde de partileşme çalışmaları sürerken sürpriz bir çıkış SP lideri Temel Karamollaoğlu’ndan geldi. Siyasi parti liderlerini ziyaret turu başlatan Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile başladığı turu, Kılıçdaroğlu ve Akşener ile sürdürürken Davutoğlu ve Babacan’ı da ziyaret edeceğini açıkladı. Bu arada Karamollaoğlu’nun "Başka aday çıksa da devretsem diyorum aslında... Artık bizim yaşımız kemale erdi. Ama şu anda pek gözükmüyor" sözleri SP kongresinde genel başkanlığı bırakma mesajı olarak değerlendirildi.
Davutoğlu’nun SP ile işbirliği yapabileceği, SP’nin başına geçebileceği iddiaları daha önce gündeme gelmiş, her iki tarafta bu iddialara suskun kalmıştı. Karamollaoğlu’nun başkanlığı bırakma mesajı içeren sözleri ve Davutoğlu-Babacan ziyareti açıklamaları, bu iddiaları bir kez daha gündeme taşıdı ve siyasi kulisleri dalgalandırdı. Dolayısıyla Davutoğlu’nun da SP liderliğine sıcak baktığı, geçmişten bu yana içinde yer aldığı ve ideolojik sorunu bulunmayan SP’nin başına geçebileceği beklentileri güçlenmiş durumda. Davutoğlu’nun AKP’den ihraç kararı sonrasında ilk açıklamalarını canlı yayına çıkarak SP’nin kanalı TV5’te yapması da bu birleşmenin ön adımı olarak nitelendiriliyor.
1 Ekim’de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla yeni yasama dönemine başlayacak TBMM’yi oldukça hareketli bir dönem bekliyor.