TİB yasası, MİT yasası, Passolig, Başkanlık sistemi bizleri tek adam, tek devlet sularına sürüklüyor. Günün birinde kendimizi \'Türkiye Birleşik Devletleri\'ni tartışırken bulursak şaşırmayın!Doksanlı yılların tabu kelimelerinden bir tanesi ‘özerklik’ti. Genelde PKK çevrelerinde kullanılan bu kelime ulusalcı faşistlerin ve onların hâkim oldukları anaakım medyanın tüylerini diken diken etmeye yeterdi. Daha kelime ağızdan çıkmadan tekrar oraya tıkılır ve başparmağını sallayarak “Ne demek özerklik? Yani siz Türkiye’nin bölünmesini istiyorsunuz öyle mi” diye ezberden adam dövülürdü. Oysa bakın geçen gün Diyarbakır’ın yeni Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak gayet güzel tane tane yerel yönetimler için neden ‘özerklik’ gerektiğini anlatmaya başladı. Gazetemiz yazarlarından Tarhan Erdem de güzel bir çıkış yaparak “Bu tür konuları konuşabilmeli, tartışabilmeliyiz” dedi. Evet bazı tabuları tartışmanın fazlası ile zamanı geldi. Sadece Diyarbakır için değil Akdeniz, Ege, Karadeniz, Trakya bölgeleri için de yerel özerklik konusunu enine boyuna tartışabilmeliyiz. Yalnız bu gidişle tartışmamız gereken sadece yerel özerklik olmayacak gibi…
Bugünkü güncel tartışmaların karşısına geçip hepsini alt alta yazıp baktığınızda karşınızda eskisinden çok daha farklı bir dönüm noktasında olduğumuzu görüyorsunuz. Türkiye farklı kesimler, yaşam tarzları ile birbirine benzemez sosyolojik ülkelere dönüşüyor. Toplumun içinde farklılıklar düşmanlık olarak algılanmaya başlıyor. Siyaset giderek takım tutma psikolojisine dönüyor. Bu gidişat yakın bir zamanda Türkiye’yi iki yoldan birini tercih etmeye zorlayacak. Ya bireysel özgürlükleri merkezine alıp devleti uzak tutacak ya da devlet bireyi ezip geçecek. TİB yasası, MİT yasası, Passolig, Başkanlık sistemi şimdilik bizleri tek adam, tek parti, tek devlet sularına doğru sürüklüyor. Günün birinde özerklik meselesini atlayıp kendimizi ‘Türkiye Birleşik Devletleri’ni tartışırken bulursak şaşırmayın!
Bülent Arınç ile Adnan Oktar arasındaki ‘kedicik’ polemiği son zamanların kuşkusuz en renkli siyasi polemiği olmaya aday. Bize diyecek tek söz kalıyor: Maşallah, maşallah!
Bana sorarsanız ‘AMA YASA’ MAHKEMESİ daha hızlı çalışmalı. Özellikle iki başvurunun sonucunu kişisel olarak çok merak ediyorum. Bir; MHP Milletvekili Engin Alan’ın tutukluluğuna itirazı, iki; Hanefi Avcı’nın aylardır bekleyen uzun tutukluluk süresine itirazı. Yahu bu iki itirazı sonuçlandırmak için ne bekliyorsunuz!
Geçen yıllarda Taksim’deki inşaat nedeniyle 1 Mayıs’ın meydanda kutlama yapılmasına ben de karşıydım. Gelin görün ki son haliyle Taksim bu bomboş haliyle miting meydanından farksız. Üstelik inşaat da yok. Tek bir insanın canının yanmasına değmez. Bu inattan vazgeçilmeli ve Taksim Meydanı’nda kutlamalara izin verilmeli. Tersi bizi yine tanıdık gerilimlere, aynı çıkmaz sokağa sürükleyecek.
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili sondan bir önceki kararı çok konuşuluyor. Bunu söylememin nedeni henüz son kararını hâlâ bilmiyoruz. Aslına bakarsanız Abdullah Gül Türkiye’de bazı siyasetçiler için ‘lüks’ sayılabilecek bir hakkını kullanıyor. Bunca yıl devletin zirvesinde görev yaptıktan sonra ‘kenara çekilip’ uygun zamanı bekleyebileceğini ima ediyor. Bu bile günümüz Türkiyesi’nde her siyasetçinin yapabileceği bir durum değil. Zira bazı siyasetçiler için kenara çekilmek, dokunulmazlığı kaldırmak, koltuktan inmek artık mümkün değil. Dokunulmazlık zırhı kalkıp, gücü yitirdikleri an kendilerini emekliler lokalinde değil, onlarca farklı davadan hâkim karşısında bulacaklarını biliyorlar. Sanırım Abdullah Gül de bunu bildiği için şimdilik rahat takılıyor!
Sevgili Murathan Mungan haklı, “Bu ülkede her şey olursunuz ama bir tek ‘rezil’ olamazsınız.” Rezil olabilmeniz için bir referansınız olması gerekir. Mesela ‘hırsızlık’ kelimesinin karşılığı konusunda hem ahlaki hem hukuki hatta dini olarak net bir karşılık yazabilmelisiniz. Ya da ‘rüşvet’ kelimesini tam olarak tanımlayabilmelisiniz. Eğer kelimenin karşısına herkes kendisine göre bir şey yazmaya başlamışsa o zaman birilerinin kafasında ‘rezil’ olan, bir başkasının kafasında ‘kahraman’a dönüşüyor demektir. Kuşkusuz ‘rezil olmak’ kelimesi yine ahlaki bir kavram. Ne yazık ki artık hukuk da evrensel hukukun ötesine düşüyor usta! Çok değil birkaç ay önce apartopar cezaevine atılan isimler karşınıza gazete manşetlerinde kahraman olarak sunulabiliyor. Referanslar olmayınca bu da normal! Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimin aday olacağı ya da yeni MİT kanununun neler getireceğinden çok daha ciddi asıl sorun bu.
Aklınızla dalga geçildiğinde, elinizde vicdanınızın kanamasından başka bir şey kalmaması!