Sömürgeci İran, Türkiye, Irak ve Suriye devletlerinin uzun yıllardan beri işgal altında tutmakta olduğu Kürdistan topraklarında kurdukları egemenlerin Rejimleri ve Milliyetleri birbirinden çok farklı olmasına rağmen Kürd halkının kendi topraklarını özgürleştirmek üzere verdikleri mücadeleyi sonuçsuz ve başarısız kılmak için uygulamakta oldukları baskı, zulüm ve asimilasyoncu politikaları tıpa tıp birbirlerinin aynısıdır.
Bu gerçeklik Kürdler adına mücadele verdiklerini iddia eden tüm Kürd siyasi çevreleri tarafından biliniyor ve görülüyor olmasına karşılık Kürd siyasi parti ve örgütlerinin düşmanlarını zaafa uğratacak veya Kürd halkına reva görülen baskı ve zulmü ortadan kaldıracak bir anlayışla kendi aralarında düşmanlarına cevap olabilecek düzeyde birlik ve dayanışma sağlayamamış olmaları siyasi bir körlük değilse çok ciddi bir yetersizlik ve samimiyetsizliği ortaya koymaktadır.
Kürdistan sömürgecilerinin Kürd ulusal mücadelesi karşısında zorlandığı her koşulda ve zamanda biri diğerinin adeta imdadına koşarak Kürdistani kazanımları boşa çıkarmak üzere büyük bir dayanışma sergiledikleri, Kürdler tarafından birçok kez görüldüğü halde buna karşılık Kürd parti ve örgütleri ise aynı ırka mensup oldukları, aynı zulme ve baskılara maruz kaldıkları ve eğer samimiyseler aynı amaç uğruna mücadele ettiklerini söylemelerine rağmen günümüze kadar ısrarla kendi iç birlik ve dayanışmalarını hayata geçirmiyor ya da geçiremiyorlarsa böylesi bir durum acaba başkalarının inisiyatifinde hareket ettikleri anlamına gelmiyor mu?
Dört sömürgeci devletin kendi aralarındaki birtakım derin uzlaşmaz çelişkilerine rağmen Kürd ve Kürdistan mücadelesinde birlikte bir tutum takınarak Kürdistani mücadeleyi engellemeye çalıştıkları bu süreçlerde herhangi bir Kürd örgütünün yalnız başına bu ırkçı ceberut devletlerle başa çıkamayacağı ya da özgürlük mücadelesini zaferle sonuçlandırmasının mümkün olmayacağı gün gibi ortadayken Kürd örgüt ve partilerinin birbirlerine çelme takmasının izah edilebilir bir tarafı var mıdır?
Sömürgeleştirilmiş Kürdistan topraklarındaki Kürd halkının büyük bedeller sonucunda elde etmiş olduğu bir takım kazanımlara yönelik düşmanlarımızın ortaklaşarak yaptıkları saldırılara baktığımızda Kürdlerin birlikte direnmek ve yine birlikte mücadele vererek mevcut kazanımları korumaktan başka da bir alternatifin olmadığı günümüzde Kürd siyasi çevrelerinin kendi aralarında yeni suni ayrılıklar yaratarak yeniden bölünme ve parçalanmalara sebep olmaları ya yetersizlikten ya da birilerinin kontrolünde siyaset yapmaktan başka bir anlam taşımadığı çok rahatlıkla görülecektir.
Sömürgecilerin ellerinde bulundurdukları siyasi, diplomatik, teknolojik ve ekonomik imkanlarla Kürdistani kazanımlara ve mazlum Kürd sivil halkına gaddarca saldırdığı bu kritik süreçlerde çok iyi bilinmelidir ki düşmanlar tarafından hedeflenen Kürd halkının topluca imha edilmesine yönelik bir soykırım hareketi olacaktır. Her gün onlarca Kürd gencinin toprağa düştüğü ve binlerce masum insanımızın mağdur edildiği bu süreç oldukça kritik ve tehlikelidir. Bütün bunlara karşılık Güney Kürdistan’da KDP ve YNK’nin birbirleriyle cebelleşmesi ve özellikle PKK’nin o bölgedeki sekter tutumu Kürdlere büyük kaybettirmektedir.
Irak Merkezi ve Mezhepçi Hükümeti özellikle İran ve Türkiye devletlerinin büyük destek ve kışkırtmalarıyla Kürdistani kazanımlara yönelik ciddi saldırılar yapmakta ve adım adım işgal ve yeni baskı hareketleri geliştirmektedir. Bütün bunların sebebi Irak Merkezi Hükümeti’nin güçlü olduğundan değil bilakis Kürd parti ve örgülerinin kendi içlerindeki çatışmalar ve yetmezliklerden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca Kuzey Kürdistan’da adeta ciddi bir umutsuzluk, güvensizlik ve büyük bir dağılma yaşanmakta, PKK’nin uzun yıllardır uyguladığı yanlış siyaseti ve pratiği nedeniyle halk arasında ve örgütsel yapılarda muazzam bir belirsizlik yaşanmakta, gelinen noktada uygulanan yanlış ve sekter siyaset anlayışının sonucu var olan Kürd potansiyeli kullanılarak önümüzdeki seçimlerde daha kaç tane ırkçı şoven Türk solcusunun parlamentoya taşınacağının iğrenç hesapları yapılarak entegrasyoncu politikaları Kuzey Kürdistan halkına farz etmek üzere çirkin ve alçakça bir siyaset yürütülmektedir.
Rojava Kürdistanı’na gelince Arap baharıyla ortaya çıkan tarihi fırsat PKK’nin kendisinin dışındaki Kürdleri adeta düşman ilan ederek Baas kalıntısı Arap aşiretleri ve karanlık güçler tarafından araya sızdırılmış kaçkın Türk solcularıyla oluşturduğu ve giderek Kürd milli damarını yok etmeye yönelik siyaset tarzıyla adeta Beşar Esad katiline hizmet edecek bir anlayış hakim kılınmış ve ayrıca Türk işgalci güçlerinin Güneybatı Kürdistan topraklarını işgal etmesi için her türden bahane yaratılarak binlerce Kürd gencinin şehadetine neden olmuştur. Bu arada PKK hareketi onlarca yıllık Kürd partilerini ve Kahraman Roj Peşmergeleri’ni Beşar Esad ve her an Rejimin denetime girecek Arap aşiretleriyle hiçbir koşulda verim alınamayacak bu süreçte sonuç olarak Rojava Kürdistanı’nda da büyük bir umutsuzluğa sebep olunmuştur.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Doğu Kürdistan’da her iki KDP’nin yeniden bir çatı altında birleşmesi ve Jina Emini’nin İran Mollaları tarafından katledilmesi olayından sonra Doğu Kürdistan’daki gelişmekte olan Rejim karşıtı protesto ve direnişi diğer Kürdistani partilerle birlikte yönetiyor olması önemli bir kazanım olarak görülmelidir. Doğu Kürdistan ayaklanmasında da görüleceği üzere Kürdler arası birliğin binlerce yıllık Acem saltanatını nasılda zora sokarak büyük sarsıntılar yaratabildiğine şahit olmaktayız. Ancak ne yazık ki bu olayda da Kandil’in denetimindeki PJAK diğer parçalarda olduğu gibi Doğudaki bu onurlu başkaldırıya da en yetkili ağızlardan İran Molla Rejimini destekleyici bir açıklamayla her zaman ki talihsiz rolünü ortaya koymuş ve bir kere daha Anti Kürd, Kürdistani olduğunu sergilemiştir.
Uygar dünyanın ve mazlum Kürd halkının özlemini çektiği Kürdlerin devletleşmesini savunduğu ve yardımlarını esirgemediği bu süreçte PKK ve benzeri çıkarcı ve kontrollü siyasi çevrelerin Kürdleri her bir parçadaki egemen ve işgalci güçlere entegre etmek ve eklemlendirme çabalarını elbette ki tarih bütün çıplaklığıyla ortaya koyacaktır. Ancak ne yazık ki bu kritik süreçlerde olan Kürd halkına ve onların cesur evlatlarına olacaktır.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.