Ben ve eşim Gülden Taysun’un aralarında bulunduğu ve kurucusu olduğumuz Kürd KAV’ın 16. Kongresi nedeniyle eşim Gülden Taysun’un vefatı ve kendimin de tedavi görmeme rağmen Sayın Celal Baykara ve bazı vakıf üyelerinin ısrarları nedeniyle yeni yönetimde görev almak ve kongremizi izlemek üzere vakıf binasında toplandık. Henüz resmi toplantı başlamamıştı ki ben ve bazı arkadaşlar gelen üyelerimizi ve misafirlerimizi karşılamak üzere vakfın dış kapısının önünde duruyorduk. Gelen tüm üye ve misafirlerimizle tek tek ilgilenip ve gelenlerin birçoğu ile hasret giderip Kürd KAV ve genelde Kürd siyaseti hakkında sohbet etme imkanımız oldu.
Bu meyanda gelen misafirler arasında HAK PAR Genel Başkanı Düzgün Kaplan da vardı. Herkes gibi ona da hoş geldin deyip hatırını sormak istediğimde ben size kırgın ve kızgınım diyerek bir anda ortamı germiş oldu. Ben kendisine sebebini sorunca sen neden Kemal Burkay’ı eleştiren yazılar yazıyorsun? Diyerek ortamı bir anda çirkinleştirdi ve devamında sizler Kürdistan kelimesini Kemal Burkay’dan öğrendiniz diyerek kendi haddini aşan bir söz kullandı. Ben ise kendisine Kürdistan Mücadele Tarihini ve bu coğrafyanın Kürdistan ismiyle bin yıldır anıldığını söylemeye çalışırken bir anda saygısızca arkasını dönerek ortamdan ayrıldı.
Şimdi buradan Bay Düzgün Kaplan’a sormak istiyorum, neden asıl karın ağrısının gerçeğini gizleyerek ve sanki Kemal Burkay kendisini savunamayacak biriymiş gibi ya da Kemal Burkay’ın tetikçisi rolüne giriyor, oysa Kemal Burkay kalemi güçlü birisidir şayet ihtiyaç duyduğunda benim eleştirilerime pek ala cevap verirdi. Esasen gizlenen konunun benim HAK PAR’dan istifa etmemle ilgili olduğunu biliyorum. Dolayısıyla siyasette henüz olgunlaşamamış Düzgün Kaplan’ın genel başkanlığında parti meclisine seçilmiş olmama rağmen üç dönem genel başkan yardımcılığını yaptığım HAK PAR’da birçok sevdiğim ve saygı duyduğum mücadele arkadaşlarıma rağmen partiden istifa ettim.
HAK PAR’dan istifa ettim ancak hiçbir zaman HAK PAR’ın kurumsal kimliğine ya da orada mücadele eden arkadaşlarıma düşman olmadım. Düzgün Bey genel başkanlığını Kemal Burkay’a borçlu olabilirsin buna bir itirazım olmaz ama siyasetin terbiyesini öğrenemediğin için senin duruşuna her zaman itiraz ederim ayrıca HAK PAR’ın kurumsal kimliği ve son seçimlerde ortaya koyduğu siyasi tutumundan dolayı oyumu HAK PAR’a verdim ayrıca HAK PAR’a Kürdlerin oy vermesi için bu konuda özel bir çabam oldu ve yine HAK PAR’ın kurmuş olduğu seçim stantlarını siyasi terbiyemin gereği olarak ziyaret ettim.
Şimdi buradan Bay Düzgün Kaplan’a sormak istiyorum, dört nesil Kürdistani mücadelede bulunmuş Ağrı Hareketi’nde ve Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nde önemli görevler almış ve 25 yıllık sürgün yaşamına katlanmış bugün de yüzlerce mensubuyla mücadeleye gönül vermiş bir ailenin ferdi olarak senin Kemal Burkay üzerinden bana ahkam kesmeye ne hakkın ne de haddin vardır. Bilmelisin ki kutsal Kürdistani mücadele Avrupa kentlerinin tribünlerinden seyredilecek kadar kolay bir iş değildir ayrıca hesaplaşmanın yeri de bir Kürd kurumunun kongresinin yapılacağı yerin kapısının önü değildir
Şayet benimle kendi kuyruk acını paylaşmak istiyorsan birkaç arkadaşın şahitliğinde bir araya geliriz ve kozumuzu orada paylaşarak boyunun ölçüsünü alırsın. Yine Kemal Burkay ile ilgili yazılarım ve eleştirilerim arşivlerde durmaktadır. Eğer istersen onları da bütün boyutlarıyla konuşuruz. Bu arada umuyor ve temenni ediyorum ki enerjini ve paranı tükettikten sonra soluğu Avrupalılarda almazsın, ben ve aile fertlerimiz Kürdistan’da yaşamaktayız dolayısıyla bizler ülkemizde yaşamayı ve mücadele etmeyi tercih edenlerdeniz. Sana tavsiyem Düzgün Bey ya adam ol ya da adam gibi genel başkanlığını yap.
Senin o provakatif seviyesizliğine rağmen Kürd KAV Kongresinin büyük bir olgunluk ve devrimci bir duruş içerisinde geçirdiğimiz için son derece mutluyum.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.