Kürdistanî Güçler Birleşin!
Güney Kürdistan’a akıl vermek konusunda, Kuzeyli Kürtlerin adeta birbirleriyle yarıştıkları görülmektedir.
Nizamettin Taş
06.07.2014, Paz | 13:12
Güney Kürdistan’a akıl vermek konusunda, Kuzeyli Kürtlerin adeta birbirleriyle yarıştıkları görülmektedir. Güney üzerine değerlendirme yapmayan neredeyse tek bir Kuzeyli Kürd yoktur. Hastalık derecesinde yapılan kimi bazı değerlendirmeler, artık terbiye sınırlarını aşarak müdahaleye dönüşecek kadar çığırından çıkmış bulunmaktadır.
Ulusal kongre konusunda durmadan çağrı yapan PKK’nin, Güneybatı Kürdistan’da diğer örgütlerin bırakalım örgütlenmesine izin vermesi, parti başkanlarını dahi içeriye bırakmaması, içerde olanları gözlerini bağlayarak sınır dışına atmasını hangi birlik çerçevesine oturmamız gerekiyor?
İŞID’in Musul saldırısından sonra, Kandil’den, gerillanın peşmergenin yanında savaşmaya hazır olduğuna dair pek çok açıklama yapılmıştı. Oysa aynı Kandil, peşmergenin Rojava’da örgütlenmesini savaş gerekçesi saymaktadır.
PKK’nin ulusal kongre ve gerilla konusunda samimiyetinin test edilmesi açısından öncelikle Kürd cephesinde yer aldığını kanıtlamasına ihtiyaç vardır. Rojava’daki yaklaşımı, söylemlerinin tam tersine, ulusal birlikten uzak ve Kürd halkının canı ve kanı pahasına elde ettiği tüm kazanımları tehlikeye atma eğilimi içerisinde olduğunu göstermektedir. Güneyde bağımsızlık ve referandum konusunda yapılan tartışmalara sanki üzerine vazifeymiş gibi Maliki’den önce Salih Müslüm ve YPG yöneticilerinin tepki vermesi, PKK’nin Kürtlerden yana değil, egemen ulustan yana tavır gösterdiğini kanıtlamaktadır. PKK yöneticilerinin, İŞID’in KDP tarafından desteklendiğine dair yaptıkları açıklamalar ile Maliki ve Irak parlamentosunda Şii milletvekillerinin yaptıkları suçlamalar arasında hiçbir fark yoktur.
PKK’nin İŞID saldırısından sonra Güney Kürdistan hakkında gösterdiği olumsuz reaksiyon, geçici, tepkisel bir yaklaşımın ürünü değil, bir tercih meseledir. PKK; Rojava’da, tercihini nasıl BAAS rejiminden yana koymuşsa, aynı şekilde HDP projesi ile Türk solu ve şimdi de Irak’ta Maliki rejimi ile birlikte hareket ederek, hakim ulus gerçekliği içerisinde saf tutacağını bir kez daha deklere etmiş bulunmaktadır.
PKK’nin tercihi stratejik bir yaklaşımın ürünüdür.
PKK; mevcut yaklaşımı ile Kürdistanî hiçbir oluşumun içerisinde yer alamaz. Beklenti içerisinde bulunan kimi bazı çevre ve kişilerin heveslerini kursaklarında bırakarak hayırlı bir gelişmeye imza atan PKK ittifak anlayışını hakim ulus gerçekliği içerisinde gerçekleştirerek saflarını netleştirmiş, rengini belli etmiş ve diğer Kürd örgütleri ile arasına mesafe koyarak farklı bir kulvarda yol alacağını göstermiştir.
*****
Son gelişmeler karşısında asıl eleştirilmesi gereken, tercihini Maliki ve BAAS rejiminden yana koyan PKK değil, kendisini Kürd ve Kürdistanî saflarda gören diğer örgütlerin söylemlerin dışına taşmayan pratikten yoksun örgütsüz tavırlarıdır. Güneyde neden birlik oluşmuyor, peşmerge ve diğer hükümet organları neden merkezileşmiyor diye her gün eleştiride bulunan kuzeyli örgütlerin, benzer anlayış ve yaklaşıma sahip olmalarına karşın, farklı örgütlerde yer almaları veya aynı çatı altında saf tutmamalarını hangi gerekçelere sığınarak savunmaktadır. Neden Kürtler arasında birlik sağlanmıyor diye ahkâm kesenlerin, öncelikle kendi aralarında birleşmeleri gerekmiyor mu?
Bu gün Güney Kürdistan’daki kazanımları savunmanın Kuzey Kürdistan’dan geçtiğini her kesimden daha fazla bu örgütler bilmektedir. Önlerinde olağanüstü elverişli koşullar doğmasına ve tüm gelişmeler Kürdistanî güçlerin birliğini zorunlu hale getirmesine rağmen aynı anlayışı savunan örgüt ve partilerin dahi birlikten uzak ve düşmanlığa varan anlamsız tartışmalar içerisinde debelenmesinin savunulacak hiçbir tarafı yoktur. Bu konuda özellikle kendisini Barzani çizgisinin takipçileri olarak gören örgütlerin içinde bulunduğu dağınıklık ibret verici bir tablo oluşturmaktadır.
Hali hazırda kendisini KDP geleneğinde gören, bildiğim kadarıyla dört-beş oluşum ve herhangi bir örgüte mensup olmayan, ancak Barzanilere sempati duyan geniş bir çevre bulunmaktadır. Bunlar arasında ideolojik, stratejik, siyasi, örgütsel hiçbir açıdan en ufak bir görüş ayrılığı yoktur. Buna rağmen aralarında birlik sağlanmış değildir. Bunun sağlıklı bir gidişata tekabül etmediğini, belirtmemize dahi gerek yoktur.
TKDP; yarım yüz yılı bulan uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Fakat toplum nezdinde gerekli gücü, tüm bu yıllar boyunca gördüğünü ileri sürmek mümkün değildir. Askeri darbeden önce KUK zemini üzerinden kısmen kitlesel bir güce kavuşmuş olsa dahi, daha sonra otuz yıl boyunca adeta silinecek düzeyde çalışmalarına ara vermesi, mevcut durumda altından kalkılması hayli zor ve karmaşık bir takım sorunların doğmasına neden olmuştur. Kariyer çekişmesi, atalet ve güvensizlik gibi bölünmenin ana unsurlarının had safhada yaşandığı bu gelenek içerisinde sorunlar anlamsız bir şekilde kan davasına dönüştürülerek adeta kangren haline getirilmiştir. KDP geleneğinden doğan yapıların yaşadığı sorunların normal yöntemlerle çözülmesi mümkün değildir ve yeni bir operasyona ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle Barzani ailesi üzerinden siyaset yaptığını söyleyen ve bunu rant kapısı haline getiren, dedikodu üreten, dejenere olmuş güvensiz tiplerin en azından ön saflarda yer almasına, karar mekanizmaları üzerinde etkide bulunmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Gençlerin, kadınların, aydınların, kısaca yeni simaların akın ettiği ve geleneksel yapısından apayrı, güven veren, fedakâr, disiplinli tüm Kürtleri kucaklayan yeni bir oluşumun inşası halinde, kuzeyde muazzam bir gelişmenin sağlanacağını kesindir. Barzani çizgisine bağlı, ancak ayrı örgütlenmelerle bu hedefin gerçekleşmesi mümkün değildir. Kaldı ki bölünmüş halde hareket etmenin, ideolojik, siyasi, örgütsel herhangi bir izahı yoktur. Aynı düşünceleri savunan çevrelerin farklı örgütlerde yer almasını, halkın anlayışla karşılayacağını sanmak kadar ahmakça bir davranış olamaz. Oysa kendini adeta yeniden yaratarak aynı çatı altında birleşen KDP geleneğinin, hızlı bir gelişme sağlayarak, merkezi bir oluşum olarak siyaset sahnesindeki yerini almaması için kendilerinden başka engelleyici hiçbir neden bulunmamaktadır. KDP kökeninden gelen örgüt ve çevrelerin inandırıcı olmak istiyorlarsa birleşmekten başka seçenekleri yoktur.
Aslında sadece bu gelenekten gelenler değil, kendisini Kürd ve Kürdistanî sayan tüm çevrelerin bir çatı altında birleşmesine ihtiyaç vardır. Kendisini Kürdistanî duruşa sahip gören- buna PKK’ye sempati duyan geniş bir kesim de dahildir- örgütlü, örgütsüz muazzam bir potansiyel güç bulunmaktadır. Yapılan açıklamalarda hemen tüm kesimler Kürdistanî güçlerin birliğinden yana tavır takınmaktadır. Aynı çatı altında birleşmeyi savunan, daha doğrusu bu amaç doğrultusunda rol oynayabileceğine inanan her kesimin sorumluluk üstlenerek birlik çalışmalarına aktif katılması, çağrıda bulunması, teşvik edici konumda hareket etmesi için elverişli tüm koşullar mevcuttur. Güven ortamının tesis edilmesi açısından yapıcı, toparlayıcı, çözümleyici bir dilin kullanılması ve ayrılık tohumlarını eken tutum, davranış ve sorunların özenle geri plana atılması gerekmektedir. Umutsuzluk eken, bozgunculuk yapanlara pirim verilmemesi halinde, Kürdistanî tüm çevrelerin aynı saflarda birleşmesini, güç olmasını engelleyecek hiçbir neden bulunmamaktadır. Bunun için bir araya gelmenin, toplantılar yapmanın, sorunları daha resmi ve sonuç alıcı konferanslarda çözmenin ve bunu giderek yeni temelde örgütlemenin her türlü imkân, koşul ve kararı mevcuttur.
Aynı çatı altında birleşmek, örgütlerin kendi kimliklerine son vereceği anlamına gelmemektedir. Her örgüt bir taraftan kendi özgün örgütsel çalışmalarını sürdürürken diğer yandan kongre, platform veya meclis tarzında bir araya gelmenin, bir çatı altında birleşmenin adımları atılmalıdır.
Şimdi birlik olma zamanıdır.
Güney’de bağımsızlığa doğru yol alınırken, Kuzey’de, Kürdistanî güçlerin birliğini sağlayarak somut bir karşılık vermeliyiz.
Her Kürdün bu tarihi sorumluluk bilinciyle hareket ederek irade göstermesi, yapıcı rol üstlenmesi ve seferber olması, başarının olmazsa olmaz koşuludur. Gençler, kadınlar, Kürd aydınlarına özellikle büyük rol düşmektedir ve bu tarihi başarıya imza atmak için seferber olacaklarına dair en ufak bir kuşkumuz yoktur.
6 Temmuz 2014
Botan Ahmed Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
26000 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:11:53