9 Ekim 2019 tarihinde ABD başkanı Trump’ın Türk askerlerin Rojava’ya müdahale etmeye yol vermesi tüm dünyayı şok etti, şaşkına çevirdi. Her kes şaşkınlık içerisinde iken, bu müdahalenin hemen akabinde “bu saldırı her ne kadar Kürtlere acı verecekse de fakat netice Kürtlerin lehinde olacak” diye; “Yeni bir Kürdistan bölgesi için ilk adım” başlığıyla bir makale yazdım ve okuyucular tarafında müthiş ilgi ile karşılandı. ( https://www.nerinaazad.org/tr/columnists/yahya-munis/yeni-bir-kurdistan-bolgesi-icin-ilk-adim )
Bu şaşkınlık devam ederken, bu konuyla ilgili Trump; “Ekibimle dahiyane bir plan uyguladık ve bunun için çok mutluyuz” mealin da bir mesaj yayınladı. Peki herkes üzüntü içerisinde iken Trump’u bu kadar mutlu eden “dahiyane plan”ı ne olabilir? ABD neden Kürt silahlı güçleri 32 kilometre güneye doğru petrol sahasına çekti?
Neden PYD sivil yöneticileri değil de YPG genel komutanı Mazlum Kobani’yi muhatap aldı, parlatıp öne çıkardı ve dünya politik güçlerine muhatap olmasını sağladı?
Bunları kısa kısa anlatayım: ABD şunu düşündü ve bu konuda Rusya ile antlaştı: Aşağıda belirteceğim gibi PYD-YPG’nin Rojava’yı askeri ve idari yönünde yönetme şekli konusunda bunlara söz geçirmemesinden dolayı bunları Türkiye ile terbiye etmek, diz çöktürmek. Artık Suriye savaşı sona doğru geldiği için, bundan sonra yapılacak savaş ve çatışmaların Suriye’nin geleceğinde belirleyiciliği de olmadığı, artık sorunlar masa başında hal olacağından dolayı Kürt güçleri, daha fazla boşuna yıpratmadan savaş sahasından çekip emniyete almak istendi. Zaten artık Kürt sorunu savaş sahasında değil de yeni bir Anayasa çerçevesinde Rusya ile beraber antlaşmayla belirlenecek. Bundan dolayı Türkiye’nin yaptığı gibi savaşla toprağı ele geçirmenin kalıcılığı hususunda hiçbir kıymeti har biyesi de kalmadı ve olmazda. Çünkü uluslararası güçlerin ve BM gözetiminde yapılacak Suriye anayasasıyla her şey sil baştan belirlenecek. Türkiye hiç belirleyiciliği olmayacak yaptıklarıyla kalacak. Bu arada Kürtler, yeni anayasa ile oluşturulacak yeni Suriye için, ABD gözetiminde yeni bir yapılanma ile hazırlıklarını yapacaklar, altyapılarını tahkim edip petrol gelirleri ile mali olarak kendilerini toparlayacak.
Mazlum Kobani meselesine gelince; güçlü askeri konumu nedeniyle, Kandilden bağımsız hareket edebilir, Rojava ve YPG’yi PKK– Kandil egemenliğinden çıkara bilir ve Barzani’ye yakın muhalif Kürtleri ve Roj Peşmergelerin katılımyla yeni bir yapılanmayla ABD projesi çerçevesinde yeni bir yönetim uluşturur. Mazlum Kobani’in Barzani’ye teşekkür etmesi bunun işreti olsa gerek. Büyük ihtimalle ABD Mazlum Kobani ile anlaşmıştır.
Türkiye’ye gelince; ABD Türkiye’yi Kürtlerle savaştırarak Kürtler nezdinde Erdoğan’ı şeytanlaştırmak, Kürtlerle arasını açmak, gelecek seçimde bir daha seçtirmemek. İleride Rusya ile arasını açmaya vesile olabilecek ve hiçbir kazanımı olmayacak Suriye savaşında Rusya ile baş başa bırakıp bu bataklıkta boğmak.
Peki bunlara karşı Kürtler ne yapmalıdır?
Bence Kürtler güçlü bir Kürt-sel proje ile bunlara cevap vermelidir. Şöyle ki;
Eğer bir şehrin bina ve yapılarında, imar ve inşasında, depreme dayanaklık konusunda sakatlık söz konusu ise ve bu şehir için, çok güçlü ve yıkıcı bir deprem de bekleniyorsa, o şehir için acilen yapılması gerek ne olabilir? Elbette kentsel dönüşüm projesi ile o sakat binaları yıkıp depreme dayanabilecek bir şekilde o binaları yeniden inşa etmektir. Tıpkı bunun gibi “dünya yeniden dizayn ediliyor.” Önümüzdeki zaman içinde “Yeni bir dünya düzeni” kuruluyor; yani \"Yeni bir dünya düzeni depremi” yaklaşıyor. Bu “yeni dünya düzeni” ve bölüşümü çerçevesinde Kürtlerin bu gelen “yeniden dizayn ve bölüşüm depremine” hazırlıklı olabilmesi için, mevcut hantal, başarısız, işlevsiz ve üstelik düşmanlar tarafından sevk ve idare edilerek kısırlaştırılmış Kürt siyasi yapılanma ve temsiliyetlerin yıkılıp, yeni dünya düzene uyumlu hale getirmek, Kürt fıtrat ve toplumsal yapısına uygun, Kürt milli şuurunu içselleştirmiş bir siyasi yapılanmaya acilen gidilmesi gerekir. Kürtler, bu fırsatı da ıskalamaları halinde, bir yüz yıl daha esarette yaşamak mecburiyetinde kalırlar. Birlik ancak bu çerçevede ve bu amaçla olursa Kürde fayda sağlar. Yoksa 40 yıla yakındır başarısızlığı ispatlanmış, siyasetten müflisliği ayyuka çıkmış, mevcut hantal ve işlevsizleşmiş siyasi yapılanmaların etrafında rutin hale gelmiş \"birlik olalım\" edebiyatına kapılarak birliktelik oluşturmaya kalkışılırsa ve mevcut rutinleşmeyi devam ettirilirse, bu birliktelik Kürt halkına şu ana kadar olduğu gibi, zerre kadar faydası olmaz. Olsa olsa Kürtler için zaman kaybı, tekrardan oyalamayla bu hantal siyasi yapılanmaların ömrünü uzatır ve Kürt siyasi hareketin tıkanmışlığını sürdürülmüş olur ancak. Tam 33 senedir, Kürt tarihinde hiç bir Kürt siyasi hareketine nasip olmayan bir fedakarlıkla Kürt halkı, birlik oluşturup ölümüne PKK arkasında durdu, arkasında yürüdü. En büyük varlığı olan \"iradesini\" bile milyonlarca imza ile Abdullah Öcalan\'a teslim etti. Peki bu kadar fedakarlığa rağmen bu çabalar Kürt halkına zerre kadar kazanımı oldu mu? Yıkım ve kıyımdan başka? Aklı başında olan sermayedar, başarısızlığından dolayı müflis sanayiciye veya tüccara yatırım yapar mı?
Nasıl ki deprem kuşağında, depreme dayanıksız bir yapıyı, yoksullara barınak olarak tahsis etmek o yoksullara merhamet ve iyilik yapılmış olmayacaksa, şu anda ki hantal, beceriksiz, müflis ve işlevsiz siyasi Kürt yapıların etrafında Kürt birliği oluşturmak da Kürtlerin geleceği için onlara iyilik yapılmış sayılmaz. Çünkü ilk depremde çürük yapı o yoksullara mezar olacağı gibi, Kuzey ve batı Kürdistan da olduğu gibi, bu hantal siyasi Kürt yapılarda Kürt milleti için Kurtuluş vesilesi değil de bilakis altında kalacakları siyasi enkaz olacaktır.
Tekrardan üstüne basa basa söylüyorum; Kürt siyaseti, Kürt milletinin fıtratına ve toplumsal yapısına uygun ve milli bir ruhla yenilenmesi zaruridir. Yoksa Kürdün sonu felaketle sonuçlanacaktır.
Apocuların izi bile olmayan, tıpkı \"Kentsel dönüşüm projesi\" gibi, yeniden bir \"Kürt–sel değişim–dönüşüm proje\"ye acilen ihtiyaç vardır. Yoksa Kürtler \"yeni dünya düzenini de ıskalarlar.
“Bilindiği gibi birinci dünya Savaşı neticesinde İngiltere öncülüğünde Orta Doğu yeniden dizayn edildi. Bu düzenle Orta Doğu yüz yıla yakın bir zamanda yönetilebildi. Bu proje İngiltere\'nin dünyaya egemen olduğu bir dönemde oluşturulmuştu. İkinci dünya savaşından sonra dünya egemenliği İngiltere\'den Amerika\'ya geçmiş bulunmaktadır. Yani proje İngiltere\'nin, fakat egemenlik Amerika\'nın olunca artık proje yürümemeye başladı.”
Amerika şunu düşünüyor: “Madem ki egemenlik bende, o zaman kendime göre yeni bir proje ile yeni bir düzen kurmam gerekiyor.” Ve bunun için kolları sıvamış görünüyor. Rahmetli Çetin Altan’ın dediği gibi; “hiç kimse enseyi karartmasın.”
ABD’ nin kuracağı “Yeni Dünya Düzeni” projesinin ana direği Kürtlerdir. Görülecektir ki “21. Asır Kürtlerin asrı olacaktır. Büyük Kürdistan\'ın kurulması da ikinci bin yılın olayı olacak ve bütün dünyayı etkileyecektir.” Bundan dolayıdır ki Kürdistan\'ı egemenliğinde bulunduran devletler, bunu kendileri için varlık –yokluk meselesi olarak görüp her şeyi göze alarak engellemeye çalışıyorlar. Fakat çabaları boşunadır. Çünkü “onlar idare edenler değil de, idare edilenler” oldukları için bir sürü pürüz çıkarmalarına rağmen bu “ikinci bin yılın projesini” belki zamanlama bakımında birazcık da olsa geciktirebilirler, fakat kesinlikle engelleyemezler.
Yarım asırdan beri ABD müttefiki olan devletlerin, müttefiklikleri ( dostlukları ) gevşemiş bulunmaktadır. Türkiye’nin her konuda ABD isteklerine karşı (kendini vazgeçilmez sanıp) uzlaşmaz tutumu, ayak sürmesi, nazlanması ABD’yi çileden çıkarmıştır. Bu durum ABD’yi kendine daha muhtaç ve daha sadık müttefikler aramaya sevk etmiştir. Kuşkusuz ABD korumasına ve desteğine en fazla muhtaç olan halk şu an Kürtlerdir. ABD Kürtleri yanına aldığı takdirde, Kürtler vasıtasıyla hem İran, hem Türkiye hem de Suriye ve Irak üzerindeki etkisini arttıracaktır. Bir ucu Basra körfezi, bir ucu Karadeniz, bir ucu da Akdeniz olacak güçlü Kürdistan devleti ile hem İran ile Ortadoğu arasında bir set olacak, hem de İsrail üzerindeki yükün bir kısmını bu tarafa yönlendirerek hafifletmiş olacaktır.
Böyle bir Kürdistan\'a baktığınızda adeta Ortadoğu çadırının ana direği olacağını hemen fark edilebiliyor. Kürdistan, haritadaki konumu dışında sathi olarak da, içinde barındırdığı çeşitlilik bakımında dünyada benzeri olmayan bir iklim ve toprağa sahiptir. Şöyle ki:
Doğal kaynaklar bakımında; her türlü maden olarak, özellikle dünyanın sayılı kömür, petrol ve doğal gaz rezervlere sahip olan Kürdistan,
Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen eşsiz Mezopotamya ovasına, Zagros ve Cudi dağını da içinde barındırdığı dünyanın en önemli dağ silsilelerin den Ararat dağ silsilesinin varlığı. Buna ilaveten, bu konuda en önemlisi olan “Kürdistan’ın bu bölgesinin, Allah (cc) tarafında dünyada mübarek kıldığı dört yerlerden biri olarak Mekke, Kudüs, Sina dağı ile beraber Cudi dağı bölgesinin mübarek bir yer olarak vasıflandırmasıdır.\" (Mü\'minün suresi ayet 29) ve (Hud süresi ayet: 44)
Dünyada, hem bol güneş ve başta Ortadoğu’nun en büyük nehirlerinden Dicle Fırat olmak üzere bol akar suların beslediği tarım arazisine sahip, gerçek manada dört mevsiminden bihakkın yaşandığından tutun, eşsiz görünümlü doğal zenginliğine kadar, böyle entegre çeşitliliği beraber içinde barındıran dünyada başka bir ülke var mı? Böyle güçlü ve adeta Ortadoğu’nun tam ortasında/kalbinde bir yere konumlanacak bir Kürdistan devletine kim sahiplenmek istemez. ABD’nin de yapmak istediği böyle bir Kürdistan’a sahip çıkmaktır.
Bu eşsiz ülke Kürdistan’ın inşası amacıyla, Son bir yılda ABD PYD\'ye desteğinin sürdürülebilmesi için kesin kes şu üç konuyu hayata geçirmesini istedi:
1– PKK ile irtibatını kesilmesi.
2– Muhalif Kürtlerin iktidarlarına ortak etmeleri ve
3– Türkiye ile olan hududunu boşaltıp yerlerine Irak Kürdistanında bulunan Roj peşmergelerin Türkiye sınır hududu boyunca yerleştirmelerine razı olması.
Son dakikaya kadar da ABD bunları dayattı fakat PYD bunların hiçbirine razı olmadı ve ABD\'yi çileden çıkararak ABD\'nin Türkiye’yi çağırıp ancak onunla PYD\'yi terbiye edilebilecek kararı vermesine sebep oldu.
Nitekim geçen hafta ABD basınında çıkan haberde; “ABD heyeti YPG heyetine kalem fırlattı” başlığıyla bir haber yayınlandı.
Haber şöyle: Geçen hafta Amerika\'ya davet edilen DSG yi temsilen 4 kişilik heyetin başkanı İlham Ahmed ile ABD Dışişleri yetkilileri Rojava konusunda bir görüşme gerçekleştirdi.
ABD nin National interst gazetesinin yazdığı habere göre, çok tartışmalı ve sert bir ortamda geçen görüşmede
ABD dışişleri heyetinin DSG’lilere; “Yıllardır size oradaki muhalif (Kürt) gruplarla birleşin, ortak hareket edin diyoruz, ama sizi bir türlü buna ikna edemiyoruz. O zaman ne haliniz varsa görün, defol gidin,” deyip Kalemi kırarak Tercüman’ın yüzüne fırlattığını yazdı. Evet bu haberden bile anlaşılıyor ki ABD, PKK–YPG’lileri yola getiremediği, ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket etmediği için desteğini çekmek zorunda kalmıştır.” ( https://nationalinterest.org/blog/middle-east-watch/exclusive-inside-state-departments-meltdown-kurds-90241?fbclid=IwAR0janYrLNDDWFlcQRWDLEBMGzPx1VeEJYvCUvkpk1hdCOATEgA-MDqQOhY )
Peki bu olanlar güney Kürdistan üzerinde etkisi ne olabilir, Kürdistan yönetimi ne yapmalıdır?
Kürdistan\'ın dört parçasında ister iç dinamikleriyle olsun, isterse de dış dinamikleriyle olsun, değişim ve dönüşümle ilgili meydana gelecek her hangi bir olay ve hareketlenme, Kürdistan\'ın diğer parçalarını da etkiler. Ama her daim Kürt davasının ana merkezi olan Güney Kürdistan\'ı ziyadesiyle etkiler.
Şimdi, Kürtler açısından hayati derece önemli ve sarsıcı gelişmelere sahne olan Rojava’da ki olayların, tüm Kürtler açısında ne ifade ettiğini, Kürtlerin geleceğini nasıl etkileyeceğini ve tüm bu olanların Güney Kürdistan hükümetine ve Güney Kürdistan’ın geleceğine ne gibi etkisinin olacağını bakacak olursak veya öngörüde bulunursak şunu diye biliriz:
Bir Kürt aydını olarak ilk yapacağımız iş \"tarihte olan benzer bir olayı alıp şimdiki olayla çarparak veya karşılaştırarak ileri ki bir zaman için öngörüde bulunabilmeye çalışmaktır / çalışacağız\"
1991 yılındaki 1. Körfez Savaşını hatırlarsak ve o hareket sonucunda Güney Kürdistan yönetimini oluşturan gücün–aktörün şu an aynı yöntemle Rojava\'ya da, Güney Kürdistan\'a 1991 yılında yaptırdıkları doğum safhasını kendi yöntemleri ile yaşatıyor. Lütfen birinci körfez savaşının Güney Kürtleri ile ilgili olay ve safhalarını gün gün hafızalarımızda tekrardan hatırlayıp canlandıralım.
ABD bu planın önünü açmak, Kürdün evinin içini temizlemek için ilk yapmakta olduğu şey, Kürt düşmanları tarafında Kürtlerin geleceğinin karartmak ve kurtuluş yollarını tıkamak için Kürtlere musallat ettikleri (bir nevi serseri mayın görevi de gören) Apoculuk zihniyetini tasfiye etmekle işe başladığını görüyoruz. Zaten Öcalan kendisi de def\'aten bunu söyledi, söylüyor ve ABD tarafında Türkiye\'ye teslim edilişini de buna bağlıyor.
ABD, yeni dünya düzeni çerçevesinde büyük Orta Doğu projesi planlamasında, Kürt ve Kürdistan\'ı merkeze alan büyük bir proje uygulamasının ciddiyeti içerisinde olduğunu sağlam kanıtlarıyla biliyorum. Güney Kürdistan\'ın bu projenin üs merkezi olduğundan da adım gibi eminim. Bundan bir kaç yıl önce üst düzey bir ABD diplomat dostumun bana söylediği; \"İleri ki zamanda büyük elçilik olacak planlaması çerçevesinde dünyanın en büyük ABD Konsolosluk yerleşkesinin Erbil\'de yapılması bunun bariz kanıtı olsa gerek.\"
Peki bunu nereden çıkarıyoruz ve nereden biliyoruz? Çok kısa olarak açıklayayım:
1– 1990\'ların başında, başkan Mesut Barzani Amerika devletinde ki bir ziyaretin dönüşünde Ankara\'ya uğrarken beraber olduk. Başkan Barzani\'ye, ABD\'nin Kürtlerle ilgi politika ve niyeti soruldu. Başkan Barzani; “ABD\'nin Kürlerle ilgili evvelden belirlenmiş olduğu bir politikası var. Bana da ipucu verdiler. Fakat nihai hedeflerini bana da açıklamadılar. Bu münasebetle ABD\'nin Kürtlerle ilgi nihai hedeflerini ben de bilmiyorum” dedi.
2– ABD\'nin Türkiye\'deki Kürt politikasının mimarı ( şu anda da ABD\'de Dışişleri Bakanlığında Kürt meselesiyle ilgili üst düzeyde görevli olan) yakın dostum bir ABD diplomat, 1997 yılındaki bir tarihte beni aradı. \"Kürt sosyal sınıfının katmanların her kesiminden birer kişiyi bir araya getirebilirsen, gelip onlarla görüşmek isterim\" dedi. Toplandık. Uzun uzun Kürt meselesini konuşurken, özet olarak şöyle dedi: \"Bu gelişimin sebebi, size (Türkiye de ki Kürt sorunu konusun da) ABD\'nin devlet politikasını net olarak aktarmak istiyorum. Kürt sorununuzun çözümü için siz Kürtler, kendinizi sadece PKK ile endekslemeyin. Alternatif bir yapılanma içerisinde çalışma yapmanız gerekiyor. Çünkü şunu bilmeniz gerekir ki, ilerideki ABD\'nin Kürt politikasındaki planlamasında, Öcalan ve çizgisinin (yani Apoculuğun) yeri yok.”
Bu anlattıklarıma istinaden söyleyecek olursak, bu Kürdistan merkezli devasa dünya projesinin Kürtler lehinde sonuçlanması için dünya Kürtlerin ve özellikle de, Güney Kürdistan yönetiminin yapması gereken, başkan Barzani’yi büyük Kürdistan gemisinin dümenine oturtmak, inisiyatifi ele geçirtmek ve olayları onun kontrolüne verdirmektir. Bununla beraber tüm Kürtler de, bir baba şefkatinin hissiyatıyla, Kürtlere ve Kürt davasına yaklaşan, ayni zamanda bilge ve başarı kaptanlığını da hayattaki pratiker tecrübesiyle ispatlamış bir lider olan kak Mesut Barzani etrafında kenetlenmelidir.
Dünyanın geçmekte olduğu şu değişim ve dönüşümün zirvede olduğu bu çalkantılı ve fırtınalı devresinde, Kürdistan gemisini başarılı ve salimen karaya çıkarabileceğine güvenmeleri lazım. Yoksa dünyanın geçmişte buna benzer geçirmiş olduğu değişim ve dönüşümlerdeki gibi Kürtler, yine eli boş ve öksüz kalacağından hiç bir şüpheniz olmasın.
Bu konuda biz de, en güçlü bir şekilde Türkiye Kürdistan\'ın da mevcut olana alternatif olacak kadro oluşturma ve çalışma yapmaya hazırız. Bunu ziyadesiyle yapabileceğimizden de emin olunabilir.
Yorum ve irtibat için [email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
43640 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:14:39