Afrin’e saldırı ABD, NATO ve Rusya’nın tutumuna bağlı

Araştırmacı yazar Dr. Yekta Uzunoğlu, ‘Bir bölgeye girip müdahale etmek kolay ama oradan çıkmak çok zor ve bedeli ağır olur’ diyor ve Afrin’e olası bir saldırının da ABD, NATO ve Rusya’nın tutumuna bağlı olduğunu aktarıyor.

Yekta Uzunoğlu

19.01.2018, Cum | 09:10

Afrin’e saldırı ABD, NATO ve Rusya’nın tutumuna bağlı
Makaleyi Paylaş

Dr. Yekta Uzunoğlu, Türkiye’nin Afrine yönelik askeri güçle müdahale ederiz söylemini, bu durum karşısında ABD ve Rusya’nın tavrını, Suriye Türkiye ilişkilerinin boyutunu ve Rojava Kürtlerinin bu saldırı karşısındaki pozisyonlarını BasNews’e değerlendirdi.

Türkiye’nin Afrine yönelik saldırı tehditlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Orada ne hedefleniyor?

Türkiye'nin Rojavanın iki kantonuyla Afrin'in birleştirilmesini engelleme planı yeni değil. Afrin'le diğer iki kanton birleşirse ileride Başurla da anlaşıp petrol ve gaz boru hatını bu güzergah üzerinden Akdenize ulaştırmaları mümkün olacak ve böylelikle Türkiye, Güney Kürdistana karşı kullandığı en büyük kozunu kaybetmiş olacak. Tehditle olacak bir şey degil, böyle bir askeri müdahalenin gerçekleşmesi ABD, NATO ve Rusya’nın bu "niyet" karşısında alacağı tavra bağlı.

Olası Türkiye saldırısı beraberinde neleri getirir? Türkiye’nin gireceği pozisyon ne olur?

Alternatiflerden birisi ABD, NATO ve Rusya’nın "ne diyelim sizin kararınız" deyip Türkiye’yi Suriye girdabına bilfiil çekmek de olabilir. Askeri harekatlarda bir ülkeye girip müdahele etmek kolay ama yara almadan çıkabilmek öyle kolay değil. Sovyetler Birliği gibi, bir dönemin, dünyanın ikinci en büyük askeri gücünün Afganistana girişi, Amerika’nın Vietnam’a, Irak’a girişi ve akabinde yaşadıkları felaketler hala belleklerde olsa gerek. " Yakın geçmişte Sadam’ın Amerika’nın "oluruyla" Kuveyt’e girişi ve akabinde yaşadıkları da hala belleklerde canlı. Girmek kolay. Türkiye’nin Afrin’e giripte o girdaptan yara almadan çıkması mümkün mü? Böyle bir macera herşeyden önce Türkiye’yi ekonomik açıdan sarsar. İfade etmek istediğim sadece böyle bir askeri harekatın mali bedeli değil, Türkiye’deki sıcak paranın, yabancı yatırımların, hatta turizmin etkilenip ekonomiye yansıyacağı bedelidir. Böyle bir ekonomik açığı geçtiğimiz günlerde Ankara’ya gelen "kardeş" Katar Prensi’de kapatamaz. Taşınan suyla değirmen dönmez diye bir tabir vardır.

Rusya’nın tam çekilme süreciyle birlikte İdlip ve Afrin’in gündeme gelmesi neyi işaret ediyor? Rusya ve Amerika olası müdahelesinde Türkiye’ye tavırları ne olur?

Dünyanın stratejik açıdan böyle hassas bir bölgesindeki satrançta görünür oyuncular arasında sadece Amerika ve Rusya gibi iki oyuncu yok. İsrail, Şam, Iran var ve bir de bunların yanında görünmeyen oyuncu dizisi.

Böyle bir coğrafya’da satranç oynanırken görünür oyuncuların dışa yansıtmak istedikleri "tavırla ", gizli diplomasi denilen ve olayları asıl belirleyen oyuncuları ve oyunlarını okumak zor. Ama bir yıldır Avrupa basınında yazdığım gibi ABD’nin Türkiye ile olan ilişkilerinde bir yol ayrımının önünde ve bu yol ayrımına her geçen gün biraz daha yaklaşılıyor. ABD ‘yi Türkiye’ye bağlayan silah ticaretinden başka bir ortak menfaat konusu artık yokdenilebilir, olmadığı gibi Türkiye ABD’ nin Ortadoğu’daki yeni stratejisinin hayata geçirilmesi için bir çok güzergahta engel oluşturuyor. Rusya’nın böyle bir harekat karşısında dışa karşı görünür alacağı tavrın "pozitif" görünme ihtimali yüksek. Çünkü Lavrov ve idare ettiği kurum, çok sık dokuyan, görünmeyen diplomasiye mükemmel hakim olan eşine ender rastlanılan bir şahsiyet. Böyle bir uzmanın gerçek tavrını-niyetini okumak çok zor. Ancak ne Şam’ı nede Tahran’ı yanlız bırakmayacağı kesin. Rosneft ve Gazpromunda Başur-Rojava güzergahından geçirilmesi planlanan boru hatlarından ABD’den pay almaları halinde görünmeyen - okunmayan diplomatik ilişkilerde alacakları tavır, Türkiye’nin umut ettiği, beklenti içerisinde olduğu tavır olmayacaktır.

Türkiye ve Suriye rejimi ilişkileri hangi boyuta evrilir?

Ankara ile Şam’ın yakınlaşması bir dönem var olan ağabey - kardeş ilişkisine dönüşmesi mümkün değil. Son beş yıl içerisinde Suriye’de yüzbinlerce insan öldürüldü, Suriyenin büyük bir kısmındaki şehirlerde tabiri caizse taş üstünde taş kalmadı, 7 milyonun üzerinde bi insan ordusu yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kaldı. Bunu liderler unutmak istese bile halkın unutması mümkün mü? Günümüz Türkiye’sinin Ortadoğu’da 2 milyonluk Katardan başka dostu yok artık. Bu kadar düşmanın nerede kimle Türkiye’ye karşı ne yapacağını kestirmek mümkün değil, ama dostça tavır almayacakları kesin.

Rojava’daki Kürt gruplarının durumu bu saldırılar karşısında ne olur? SizceAmerika ve Rusya Kürtleri Türkiye’ ye karşı destekler mi?

ABD, Türkiye’nin haykırarak bazen tehdite varan tüm protestolarına rağmen Rojava’daki yaşamın tüm bölümlerinde desteğini şimdiye kadar sürdürdü, bundan sonra sürdüreceği de kesin. Çünkü; Kongrenin verdiği ve Trump’ın imzaladığı bir yardım paketi var. ABD nin bu bölgede güvenini kazanmış güç YPG/YPJ ve orada kurulan yönetimdir. Sadece son bir yıl içinde yapılan ağır silah sevkiyatının sayısına bakmak kafi. Uçaklarla yapılan hafif silahları rakamlara bile dökmek zor. Ruslar dışa doğru Türkiye’ye karşı sessiz kalsalar bile Kürtleri ve Esad’ı yanlız bırakmamaya gayret gösterecekleri aşikar. Bunun yanında Suudilerin, İsrail’in alacağı gizli tavırları da hesaba katmak lazım. Tüm bu verilerin ışığında Türkiye Suriye’ye girse bile, çıkmasının bedelinin çok ağır olacağı kesin.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
10526 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:10:23
x