Barışla Aklımızı Buluşturmamız Gerekir

12.05.2025, Pts - 09:30

Barışla Aklımızı Buluşturmamız Gerekir
Haberi Paylaş

Barış sureci ortaya atıldığı ilk günden itibaren bu surecin artı ve eksilerine takılmadan yepyeni bir fırsata dönüştürme şansını da kendi içinde saklı olduğunu söyledik durduk.  Sürecin gidişatına takiben, PKK’nin kendini feshetme süreci ise, eli kalem tutan aklıselim mantığıyla barışık her insanın önüne tarihsel ve siyasal bir fırsat doğurduğu muhakkaktır; yeter ki kalemini toparlayıcı yeteneğin aklıyla yazdırabilen, yüreğinde ben eksenli aktörlerden uzak tutabilenlere yol verilsin! Bilindiği gibi PKK, Soğuk Savaş döneminin en kalıpçı ideolojik argümanlarla ortaya çıktı ve ne yazık ki dünyadaki tüm değişim/dönüşümlere rağmen PKK bu çıkmazdan kurtulmayı başaramadı. Başaramadığı için Kürt halkının devasa sorunu sallanan beşik gibi sağa sola savurularak yoluna devam etti.

Hatırlanacağı gibi on yıl öncesinde de böylesi bir barış fırsatı doğmuştu ve o dönemde de bu fırsatın sahiplenmesi gerektiğini söylemiştik. Çünkü, daha on yıl öncesinde bile, Dünyada ve bölgede değişime yürüyen konjonktürel göstergeler de PKK’nin silahlı mücadelesinin artık işlevini büyük oranda yitirdiğini gösteriyordu.  Dolayısıyla PKK’yı etkisine alan ideolojik bağnazlıktan kurtulmama, değişim ve dönüşümleri görmeme inadı, Kürt halkının haklı talepleri bu nedenle cağın değişim dönüşüm konjonktürüyle uyuşmuyordu.  Uyuşmadığı için de uluslararası düzeyde Kürt halkının meşruiyetini gölgelenmekten ötesine geçmiyordu.  Geçmediği için, her haluklarda her fırsata Türkiye PKK’yı Kürt halkının hakkaniyetinin üzerinde inkârcı bir kalkan olarak kullanmağa çalıştı.

PKK’nin kendini feshetmesi bu inkârcı gerekçenin geçersizliğine bir nebze bile olsa katkı sunabilir. Böyle bir katkı hem Türkiye'nin genelinde hem de Kürtler arası demokratik siyaset alanı rayına oturmasını sağlar.  Sağlamakla kalmaz Kürt halkının demokratik taleplerini somutlaştırmaya taşıyacak uzun vadeli kazanımlarına da yol açabilir. Kaldı ki Kürt halkının halk olmasından kaynaklı talepleri ne PKK'nin ortaya çıkmasıyla başladı ne de PKK’nin feshiyle sonlanmış olur. Tam aksine Dünyamızda baş gösteren değişim dönüşümlere yeni bir akıl referansını ortaya çıkarır.  Olur olmaz birçok yetmezliklere rağmen, yeni bir dönemle yeni bir mücadele biçimiyle ortaya çıkması için, eli kalem tutan herkese yepyeni sorumluluklar yüklediğini da unutmamak gerekir.

Ola ki “biz” değil de “ben” olmaya kilitlenmiş aklı azat edebilirse, o zaman cağın değişim ve dönüşümleriyle uyumlu bir kapasite ortaya çıkmasından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu nedenle bir an önce gerçeğe odaklanan aklıselimin mantığıyla, “gönül böyle istiyor” isteminin arasındaki açılan makası daraltmak gerekir. Aklın hükmüne direnen ideolojik saplantılar, gönlünün istemine yelken açan arzuları bir kenara atıp, çağın gerçekleri ışığında bu barış süreci yepyeni bir şansa dönüştürme şansı olur elbet. Bu kadar yıkım ve viran sahnelerin kurulduğu bu topraklarda, ne silahlı mücadeleyle bir kazanım var ne de bu kadar baskı ve inkarcılıktan sonra Kürt halkını haklarından vaz geçirmesini başaran bir başarıcısı var! Dolayisiyla gerek Kürtler olsun gerekse Devlet erkanı olsun, bu kadar sıfırlardan sonra her iki kesimi de mutlu edecek sıfırdan bire yükselme iradesini ortaya koyma zamanıdır.

Kavgayı başlatıp barışı tepelemek kolaydır ama barışa sarılıp kavgayı tepelemek zordur. Lakin zoru başarıp barışa evrilmek de bir erdemdir. Kavganın taraftarı çoktur ve çok olmanın nedeni de bölgesel denklemin içinde saklıdır! Bilindiği gibi birinci barış surecinin akıbeti hemen hepimizin düşünce dünyasında bir iz bırakmıştır. Bırakılan izin en can alıcı tarafı ise, barışı kavgaya kurban ediliş izidir. PKK ve cenahına sorarsanız, kavgayı başlatan Devlet erkandır, Devlet erkanına sorduğunuzda başlatanın baş aktörü PKK’nin kendisidir. Lakin ikisinden hiçbiri kavga ateşini harlatıp üfleyenin niyetine niye balıklama dalış yaptıklarını itiraf edip gereken önlemi alma basireti göstermedi. Duran Kalkan ve Besê Hozat’ın halk savaş edebiyatıyla harlattıkları kavgaya karşılık, Devlet erkanı da tek Bayrak, tek Devlet, tek Milet gibi tekerlemelerle cevap verdi! Dolayısıyla kavganın tüm gelir gideri bir bilinmezliğin sofrasında meze olmaya başladı. Sonuç olarak, başlayan ya da başlatılan kavga, haliyle halkın üzerinde kural tanımazlığın hükmünü icra etme olarak başlayan olur. Bir kere kavga başladığında “ne yapıyoruz bu kavgayla nereye varırız?” diye düşünme imkânı sağlanmıyor. 

Şu günlerde, kavganın yerine barışın tercih edilmesine yönelik gelişmelere bu nedenle daha sıkı sarılmamız gerekir. Çünkü, Türk devletinin erkânı da değişim dönüşüm finalini yapmaya hazırlanan dünyanın gerçeklerinden dolayı PKK’nin bu değişim ve dönüşümden kaçış şansı yoktur artık.  Onun için kaçış şansı olmaması bile barış için büyük bir şanstır aslında. Bu nedenle her ne olursa olsun gerek Devlet erkanı gerekse PKK, içinde bulundukları konjonktürü aklıselim ile süreci zenginleştirmenin ötesi bir şansın olmadığının farkına varmaları gerekiyor. Velhasılıkelam “Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek dil” naralarıyla, ya da “Halk savaşı” gibi saçmalıklarla bir kez daha bu barışta sorumlu olanların ağzında sakıza dönüşmemelidir.

Dil uzanmışlığı barışa yol alan süreçte çıkmaz bir sokaktır. Çünkü bu dille ne Kürt sorunu bir barışla buluşur ne de Türkiye devleti demokrasiyle tanışır. Tüm yaşananlardan, onca acı tahribatlarla ödenen bu kadar ağır bedellerden sonra, bir kez daha kavgayı harlatan ağız dalaşına ne Kürtlerin lüksü kalmıştır ne de Türk devletinin şansı kalmıştır. Yani sözün kısası savaşın da barışın da sorumlusunun bir tarafı devletse, diğeri de PKK’nin kendisidir.  Dolayısıyla önümüze sil baştan gelen bu barış surecinin getirisine, aklımızın titreşimleriyle sarılma şansımızı sonuna kadar titretmeliyiz. Titretmeliyiz çünkü şiddeti başlıca yöntem sayan ve şiddet döngüsünden kopamayan PKK’yle bir yere varılmadığı görüldü.

Öte yandan görülen bir başka taraf ise, tek dil, tek devlet, tek bayrak, tek Milet gibi teklerle de çözülmedi de orta yerde durduğudur! Umarız ve dileriz ki bu kadar acılardan sonra, Türk devleti bu saatten sonra olmazların çıkmazından çıkıp Kürt sorununu çağdaş ve uygarca yöntemlerle, adalet ve eşitlik temelinde çözmeye çalışır.

Hüseyin Akıncı

 

Bu haber toplam: 5146 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:45:29
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x