Belli bir coğrafyada, kendine has dili, kültürü, nüfus yoğunluğu olan, birbirine yakın bir ya da birden fazla etnisitenin siyasal ve toplumsal sözleşmeyi kendi içinde sağlamış topluluklar millettir .
Millet olmaktan kaynaklı hak, hukuk ve varlığını sürdürmek, geliştirmek ve dünya insanlığına kendisini millet olarak katma, kabul ettirme mücadelesini verenler ise o milletin milliyetçisi olur.
Milliyetçilik, milletinin kendisi olarak dünya milletlerinin bağımsız bir birimi şeklinde, oluşan, evrensel hukuka ve insanlığın kazandığı etik değerlere dahil olmayı savunmaktır...
Milliyetçilik, işgalcilik değildir.
Milliyetçilik; ırkçılık, şovenizm, sömürgecilik, faşizm, soykırım, dilkırım değildir..
Milliyetçilik, başka başka milletlerin gelişmesini engellemek, varlığına kast etmek değildir.
Milliyetçilik, toplumsal sözleşmesi ile kendi özgünlüğü ile gelişmişliğe adapte olmaktır.
Zira, her milletin kendine has kültürü, yani dili, folkloru, edebiyatı, tarihi, sosyal yaşamı vs. vardır, bu aynı zamanda insanlık tarihinin bir birimi, parçası, değeri ve mirasıdır. Bu tanımı, "uyuz", "aptallık" olarak değerlendirmek züldur. Bu değeri, başka bir devlete ve topluma, hele hele emperyal bir organizasyona katmayı ve katılmayı savunmak, en basit deyimi ile mazlumun haklarına tecavüz edenlere, yardım ve yataklık etmektir.
Milliyetçi, kendi milletinin bu mirasını onurluca sahiplenirken, diğer milletlerin gelişmişliğinin karşısında olamaz.
Milliyetçi, kendi milletine sahip çıktığı kadar, başka milletlerin gelişmesini de savunur. Zira milletlerin ulusal, kültürel, ekonomik gelişmesi, ancak huzurlu, barış içinde ve milletlerin birbirlerinin haklarına, insanı değerlere saygı duyduğu bir dünya ile mümkündür...
Milliyetçiler, ulusunun kazançlarını korumak üzere kendini konumlandırırken, başka milletlerin haklarına karşı hegemon, emperyali ve üstün davranma politikalarına karşı da duyarlı olur.
Bu duyarlılığı yitirdiği anda, kendi milletinin çıkarlarını, gelişmesini, dünya ile uyumunu riske eder, tehlikeye atar ve en azından haksız konuma düşürür, rezil eder.
Milletlerin ve insanlığın diyalogu ve gelişmesi, statü ile mümkündür.
Statüsüz bir milletin, dünya milletleri ile uyum sağlaması, varlığını sağlıklı sürdürmesi, ilkel dönem barbarlıklarının neticesinde aldığı yaraları tedavi etmesi vs. mümkün değildir .
O halde, "milliyetçiliğe karşıyım" demek yerine, faşizme, sömürgeciliğe, işgalciliğe, barbarlığa, şovenizme, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı durmak daha elzem ve gerekli olmuyor mu?
Devrimci, demokrat ve geleceğin huzurlu toplumu, toplumları ve insanlığı için bu daha zaruri değil mi?
Milliyetçiliği, faşizmin, sömürgeciliğin, işgalciliğin, barbarlığın, şovenizmin, soykırım ve asimilasyon politikalarına kılıf etmek, milleti aldatmak değil de nedir?
Milleti savunmak, bir ideolojinin, sınıfın, kişinin, partinin, grubun, holding ya da zümrenin, bölge ya da eyaletin çok çok üstünde düşünmeyi ve savunmayı gerektirir ..
Eğer birileri, millet ve insanlığın ötesinde düşünüp, bu saydığımız parçaları mazlum bir milletin karşısında konumlandırırsa, siyaseten devrimci, demokrat ve toplumsal gelişmenin karşısında şer güçlerinin yanında durduğunu ortaya koyar...
Milliyetçiler, dünyada tüm ideolojilerin, sınıf ve toplumsal mücadelelerin karşısında değildir. Ancak, bu mücadele tarzlarını sömürge ve soykırım koşullarını yaşayan, ulusal kurtuluş mücadelesinin esas olduğu ülkelerde güncel ve esas çelişki olarak sunmak ve savunmak, Frantz Fanon'un deyimi ile "doğru değildir!"
Bu sorun, temel çelişki ve çözümü hususunda sorunludur...
Yakın Doğu, Orta Doğu, Doğu Avrupa başta olmak üzere, 3. Dünya Savaşı, dünyanın her yanında etkisini ağır bir şekilde hissettirip, büyük alt-üst olaylara vesile olurken, milletlerin, kültürlerin karşısında yer almak, istemezlik göstermek, emeğe, tarihe ve insanlığa hizmet değildir...
Kürt ulusu ve Kürt milliyetçiliği ile Türk, Arap, Fars ya da başka egemen devletlerin "milliyetçi" sorunlarına bu çerçevede yaklaşmak, barış sorunu açısından da önemlidir .
Millet ve milliyetçilik, insanlık bağıntılı bir sorundur
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.