Yıllar önce, rahmetli Sırrı Süreyya Önder, bir konuşmasında, İlkel milliyetçilikten söz ederken bir şöyle demişti:
Biz HDP’yi (Halkların Demokratik Partisi) neden kurduk biliyor musunuz?
Kürd milliyetçiliğinin önüne geçmek için kurduk.
Bu konuşma örneğin 2017 yılında, TBMM’nde veya HDP Grubunda yapılmış bir konuşma olabilir. Veya o günlerde bir gazeteciye verdiği röportaj sırasında yapılan bir konuşma olabilir.
Bu, kanımca, bugün, Kürdler için söylenen en olumsuz bir sözdür. Neden? Vatana el konulmuş, ana dilin yasaklanmış. Maddi-manevi bütün değerlerin gasbedilmiş. Maddi, manevi bütün değerlerin inkar ediliyor, reddediliyor. Bir Kürdün bu değerleri elbette yeniden kazanmak için çaba sarfetmesi gerekiyor. Bu da milliyetçi bir çabadır.
Rahmetli, Sırrı Süreyya Önder, o günden beri, Kürdlerin aklını çeldiğinden dolayı, benim için olumlu bir kişi olmamıştır.
Türk, Arap ve Fars milliyetçiliğinin içeriği ile Kürd milliyetçiliğin içeriği çok çok farklıdır.
Her üç milliyetçilik de Kürdleri asimile edip, diliyle kültürüyle yeryüzünden silmek ister. Enfal nedir, Halepçe nedir? Zilan Deresi, Sason, Dersim, Mahabad bizlere neyi hatırlatır? 13 Kasım 1960 Amude Sineması/Rojava, çoğu ilkokul öğrencisi 500 Kürd çocuğunun sinemada yakılması nasıl gerçekleşti? Bunlardan 300’e yakını yanarak yaşamını yitirmiş, geriye kalan 200’e yakını ağır yaralanmış sakat kalmıştı.
Her üç milliyetçilik de saldırgandır, işgalcidir.
Bu ırkçı bir tutumdur.
Kürd milliyetçiliğinin ise kimseye saldırmak, kimsenin toprağını işgal etmek gibi bir amacı yoktur
Kürd miliyetçiliğinin, kimseyi asimile etmek gibi bir amacı da yoktur.
Kürd milliyetçiliği, baskı, zulüm altındaki dilini gün yüzüne çıkarmak, Kürd dili ile yaşamak amaçlıdır.
Bu da, anti-demokratik baskılara karşı durduğu için, evrensel bir tutumdur
Türk, Arap ve Fars, ırkçı bir tutum olduğunu belirtmiştik.
Bu ‘senin rengin kara, sen beyazların içine karışma , senin yerleşim alanların, okulların, hastanelerin, otellerin vs. ayrı olsun’ ırkçılığından çok daha ağır bir ırkçılıktır. ‘Senin rengin kara …’ ılkçılığı 1994’den yani Nelson Mandela’dan önce Güney Afrika’da uygulanan bir ırkçılıktı. ABD’de, özellikle Alabama, Kansas, Teksas gibi Güney eyaletlerinde de böyle bir ılkçılık vardı.
Nelson Mandela’dan (1918-2013) sonra, Güney Afrika’da ırkçı yönetimin izleri silinmeye başlandı. Barack Obama’nın 2008’de ABD’de Başkan seçilmesiyle, ABD’de de ırkçı tutumların izleri silinmeye gayret edildi. Ama Kürdler üzerinde, gayrıresmi bir şekilde, müşterek yönetim oluşturan Ortadoğu devletleri kendilerini güçlü hissettikleri zaman, Kürdlerin üzerine çullanmayı ihmal etmiyorlar.
***
'Her türlü milliyetçiliğe karşıyız' sözü, resmi görüşü savunan bir anlayışın sözüdür.
Temeldeki sorunu Kürd milliyetçiliğinin gerekliliğini gizleme amaçlıdır.
Bu görüş karşısında Kürd miliyetçiliği elbette savunulmalıdır. Kürdler için en devrimci tutum, bilinçli olarak sürdürülen asimilasyon politikalarına karşı, Kürdçe konuşmak, Kürdçe’yi savunmak, Kürd dili ile yaşamaktır. Çocuklari Kürd dili ille yetiştirmek vazgeçilmez bir ama olmalıdır. Bugün çocukları iki dili, hatta üç dilli yetiştirmek mümkündür.
***
Ortadoğu'yu demokratikleştirmek, dünyaya örnek olmak ham hayaldir.
Ama gasbedilen değerleri yeniden kazanma daha somut, gerçekleştirilebilir bir süreçtir. Kürdlerin hakları ve özgürlükleri için mücadele etmek yerine, sömürgecisini demokratikleştirmeye çalışmak ham hayalden ibarettir. Baskı, şiddet, yasaklar, Kürdleri el altında tutabilmek içindir.
Türkiye'yi demokratikleştirmek için silahlı mücadeleye gerek yoktur.
***
Sırrı Süreyya Önder 3 Mayıs 2025’de vefat etti. Sırrı Süreyya’yı rahmetle anıyorum.
Ailesine, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
O günden sonra Kürdlerin önemli bir bölümü yoğun bir ağlaşma içinde. Anadil gibi temel konularda, ciddi çaba sarfetmeyen Kürdlerin böyle bir ağlaşmalı tutum içine girmelerini yadırgıyorum. Şöyle: Bugün, Kürdler adına siyaset yaptığını vurgulayan partinin milletvekillerinin önemli bir kısmı kendi ana dilini konuşamamaktadır. Ama, öğrenme çabası içinde olmadıkları da gözlenmektedir. Onların çocukları ise kısa bir süre sonra, babalarının, analarının bildiği 3-5 sözcüğü bile bilemez olacaklardır. Daha ileri bir tarihte de, kendilerini dışarıda bırakarak, ‘babam Kürdmüş’, ‘ana Kürdmüş’ diyeceklerdir. Esas ağlanacak, endişe edilecek durum budur.
***
Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu politikasının, PKK’nin devlete yardımıyla ve teşvikiyle gerçekleşen bir politika olduğunu da unutmamak gerekir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.