PKK lideri Abdullah Öcalan o beklenen açıklamaları bir bildiri ile kamuoyuna deklare etti. Kürdistan'ın büyük şehirlerinde, DEM'in büyük çaba harcayarak “büyük tarihi an" diye insanları meydanlarda toplanmaya çağırma arzuları Kürtler üzerinde istedikleri etkiyi yaratamadı. Açıklama anının gelip çatması ile, meydanlarda minnet-rica ile davet edilen Kürtlerin büyük çoğunluğu, bildiri okunduktan sonra büyük bir moral bozukluğu ve hayal kırıklığı ile oradan ayrıldılar.
İnsanları merak ve heyecan içinde bırakan an geldi ve PKK lideri Abdullah Öcalan o beklenen açıklamaları bir bildiri ile kamuoyuna deklare etti. Kürdistan'ın büyük şehirlerinde, DEM'in büyük çaba harcayarak “büyük tarihi an" diye insanları meydanlarda toplanmaya çağırma arzuları Kürtler üzerinde istedikleri etkiyi yaratamadı. Açıklama anının gelip çatması ile, meydanlarda minnet-rica ile davet edilen Kürtlerin büyük çoğunluğu, bildiri okunduktan sonra büyük bir moral bozukluğu ve hayal kırıklığı ile oradan ayrıldılar. Aslında ben kötümser değilim. İyi ki bu gerçeklikler toplumun önüne seriliyor. Derler ya "Bir musibet, bin nasihatten evladır" diye. Gerçekler, dezenformasyonlarla uyutulmaya çalışılan kesimlerin uyanmasına ve “kral çıplak” denmesi gerçeğini gözler önüne seriyor. Gerçeklerin tüm şeffaflığı ile ortaya dökülmesi, illegal yapıdaki totaliter örgüt ve devletlerin kendi toplumlarını uyutmak için şişirilen otoriter ve totaliter lider kültü balonlarını da patlatıyor. Bu totaliter ve otoriter liderlerin, toplumun algısında yeşertilen ilahi bir kutsallığa hiç te sahip olmadıkları gerçeğini orta yere döküyor. Dilerim Öcalan serbest bırakılıp özgürlüğüne kavuşur. Yukarıda toplumun büyük kesimine belletilenlerin ne kadar suni, yalan ve hayali olduğunu, onun gerçek kişiliği ve şahsiyetini Kürt toplumunun birebir görmesi ve dokunarak karar vermesi en büyük dileğim. Umarım bu gerçekleşir. Bütün dileklerim onun hastalanmaması ve ölmemesi.
Öcalan'ın 40 yıldır başını çektiği örgütün, Kürtlerin inkar edilmiş ve yok sayılmış ulusal hakları için mücadele ettiğini deklare etmesiyle Türk devleti ile yaşanan çatışmalarda yüz binin üzerinde insanın hayatına mal oldu. 1999 yılında yakalanıp Türk devletine teslim edildiğinde, Kürtlerin büyük çoğunluğunun hiç beklemedikleri bir Öcalan kişiliği ile yüzleştiler. Türk devleti ile girdiği çatışma ve savaşta, arkasında yüz binin üzerinde bıraktığı ölümler orta yerde dururken, sorgu ve mahkemede; "Devletime hizmet etmeye hazırım" dedikten sonra yargılandığı davada hayatını kaybeden asker ve polis ailelerinden özür dilemesi Kürtlerdeki şaşkınlığın son kertesiydi. Samimi inanmış ve onurlu örgüt liderleri, pratik hayat içinde ortaya çıkan olumsuz durumlarda -kendileri kaynaklı hatalar ve hak ihlalleri- özeleştiride bulunmaları ve zarar görenlerden özür dilenmesi o liderin büyüklüğü ve erdemliliğini gösterir. Ama Öcalan örneğinde olduğu şekliyle değil. Yani savaştığı devletin eline esir düştükten sonra yapılacak her pişmanlık ve özür -samimi dahi olsa- bir zayıflık ve korkaklık olarak tanımlanır. Büyük ve samimi liderler, güçlü ve özgür oldukları zamanlarda bu özeleştiriyi yaptıklarında anlamlıdır. Eğer Öcalan bu konuda gerçekten samimi olsaydı, bizzat kendisinin müsebbibi olduğu ölüme gönderdiği genç Kürt insanların ailelerinden de özür dilemesi gerekirdi. Bu her iki özrün bahanesi de vardı. “Çok gençtik ve epeyce tecrübesizdik, bu iş ölmek ve öldürmekle olmuyor" diyebilirdi. Bu özrü hala bekliyorum. Dağlarda ve kırsalda, şehirlerde hayatını kaybeden Kürt gençlerinin ailelerinden geç te olsa bir özür dileyecek mi? Gördüğüm kadarıyla Öcalan da böyle bir karakter ve irade yok.
Belli ki ona bu açıklamayı açıklamayı saptıranlar, üzerinde aylarca çalışılmış, devletin derini ve görünen kesimleri ile inceden inceye pazarlıklar yapılmış bir konu. Bu bildiri, Türk devleti ile örgüt lideri Öcalan ve dışarıdaki aktif örgüt liderlerinin geleceğiyle ilgili verilen vaatler sonucu kamuoyuna açıklanan bir bildiridir. Bu bildirinin Kürtlerin ulusal haklarıyla, devletin egemenliği üzerinde Türk-Kürt ortaklaşmasını dayalı taleplerin yanından bile geçmemiş, bu talep ve gerçekliği koparıp atan, reddeden bir açıklama duyduk. Yani eski tas eski hamam. Bağımsızlık bir yana, federasyon ve özerklik gibi statüleri yerden yere vurup kötüleyen ve yerin dibine koyan bir açıklamayı dinledik. Evet, silahla şiddetle böylesi hakların alınması konusunun yanlış olduğuyla herkes hemfikir. Kendisi anayasal vatandaşlığa fit olabilir ama Kürtlerin büyük çoğunluğu ayrılma ve ayrı bir devlet kurma taraftarı olmamakla beraber, federasyon veya en azından özerkliği büyük çoğunluk istiyor. Öcalan, tüm Kürtlerin lideriymiş gibi böyle bir şerh koyması ne hakkı ne de haddidir. O kendi örgütü ve DEM'in politikasını benimseyebilir savunabilir. Kürtler adına konuşamaz.
Evet bir bildiri ile Öcalan bu taleplerini nihayet kamuoyuna duyurdu. Bu satırların yazarı da örgütün bütün bileşenlerinin bu çağrıya uymalarını, destekliyor. Çünkü mevcut durum en fazla Kürtlere zarar veriyor. Kürtlerin en doğal ve temel insani hakkı olan ulusal talepleri kriminalize edilerek "terör" ile iltisaklandırılıyordu. Örgütün bir an evvel silahlı eylemlere son vermeli, PKK nin de kendisini fesh etmesi artık bir zorunluluktur. Tabi bu daha başlangıç. Örgütün dışarıdaki aktif yöneticilerinin yaşları 60-80 arasındadır. Binlerce kişiden bahsediyoruz. Bu kesim sağlam güvenceler almadan silah bırakıp örgütlerini feshetmeleri pek mantıklı görünmüyor, kaldı ki mümkün de görünmüyor. Önümüzdeki günlerde izleyip göreceğiz. Kürtler için yeni bir umut doğmuş. Her zaman bir umut vardır. PKK'nin silah bırakması gerçekleşirse, Türk şoven ve ırkçı kesimim şimdiden el ovuşturup sevinçleri fazla uzun sürmez, Dünya demokratik kamuoyu, Türk devletini adım atmak için çok daha fazla sıkıştıracaktır. Kürtler de gerçek bir Kürt partisi etrafında kenetlenerek ulusal haklarını şiddetsiz bir şekilde dillendirecek bir yapıya kavuşur.