Mehmet Sögüt: Ah şu iyimserlik

Kürt’ün yok olması için gizli raporlar hazırlanıyordu. Kürdistan’ın demografik yapısı değiştirilecekti. Bazen Boşnakları, bazen Arnavutları, bazen de bilmem nerenin Türklerini getirip yerleştiriyorlardı. Tutmuyordu. Türk devleti ısrarlıydı. Kendi politikalarını hayata geçirebilmek için fırsat kolluyorlardı. Kürtleri kendilerine ezeli ve ebedi düşman bellemişlerdi.

19.04.2016, Sal - 08:36 [ Güncellenme: 19.04.2016, Sal - 16:56 ]

Mehmet Sögüt: Ah şu iyimserlik
Haberi Paylaş

Bu makûs talihin başlangıç tarihi 1915’tir. Ermeniler katledilirken, aslında yok edilenler bizlerdik. Onlardır ki taşa bile ses ve renk verirlerdi. Masumdular. Tıpkı Kürtler gibi iyimserdiler. Lakin iyimserlik ve hümanistlik birçok topluluğun yok olmasına yol açmıştır. Mesela Katharlar, bunun iyi bir örneğidir. Kathar kelimesini muhtemelen ilk defa duyuyorsunuzdur. Ben de bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Güney Fransa’da yaşamış bu halk. İnançları Aleviliğe çok yakın. Ateşi kutsal görür, semah döner, kadın ve erkeği eşit görür ve can onlar için kutsalmış. Dışa karşı kendilerine Hristiyan’ız derlermiş. On üçüncü yüzyılda Hristiyanlığı dayatmışlar. Katharlar kabul etmemiş ve Katolik Kilisesi onları yok ediyor.

Onlar da hümanistmiş alabildiğine. Zararsız oldukları için, hiç kimsenin onlara zarar vermeyeceğini düşünürlermiş. Bugün yeryüzünde tek bir Kathar yok.

Beni bizzat onların kalesine götürmüştü arkadaşım. Kalenin içinde bir kasaba inşa etmiştiler. Nasıl bir işkencede geçtiklerinin müzeleri vardı. Müzelere girdiğimde başım dönmüştü. Öylesine işkenceler yapmışlardı ki, inanınız anlatılacak gibi değil.

Biz Mezopotamya topraklarının kadim halkıyız. Rumlar da Anadolu’nun yerleşik halkıydı ve Ermeniler de.

Hepimiz birbirimizin kırımını izliyorduk. Fazla sürmemiş ve 1920’de Koçgiri’de Kürtleri de katlettiler. Bu sefer de öz kardeşler izleyici durumundaydı.

Zulüm seyirlik değildir. Bugün başkasına yapan, yarın bana da aynı zulmü reva görürdü. Nihayetinde öyle de oldu. Zulüm büyüdükçe büyüdü.

Ve biz hep iyimserdik!

Kürt’ün yok olması için gizli raporlar hazırlanıyordu. Kürdistan’ın demografik yapısı değiştirilecekti. Bazen Boşnakları, bazen Arnavutları, bazen de bilmem nerenin Türklerini getirip yerleştiriyorlardı. Tutmuyordu. Türk devleti ısrarlıydı. Kendi politikalarını hayata geçirebilmek için fırsat kolluyorlardı. Kürtleri kendilerine ezeli ve ebedi düşman bellemişlerdi.

Suriye’yi karıştırdılar. Dinci örgütleri eğitiyor ve yönlendiriyorlardı. Şam’da ‘’şükran’’ namazı kılacaklardı. Kobanê düşecekti. Planları tutmadı. Ve yüzbinlerce Suriyeli mülteci Türkiye’ye akın etti. Bu durumu fırsata dönüştürdüler. Avrupa’yı bu mültecilerle tehdit ediyorlardı ve Avrupa süklüm püklümdü. Artık Kürtleri rahatlıkla yok edebilirlerdi.

Nitekim savaşı başlattılar. İki bine yakın insanımız yok edildi. Yakıldılar, cenazeler askeri arabaların arkasına bağlanarak sürüklendi. Şehirler yerle bir edildi.

Türk partileri CHP’si, MHP’si ve AKP’si bir olmuştu. Kürt’e diz çöktüreceklerdi. Bu diz çöktürme hamlesi, dört ayı aşkın bir süredir devam ediyor. Ve Kürtler diz çökmedi. Eminim çökmeyeceklerdir de.

Ve bazı Kürtler hala seyirci!

Planları çok kapsamlıdır. Kürdistan’ın sınır şehirlerini Kürtlerden arındıracaklar. Bu iyice anlaşıldı.

Maraş, Malatya ve Zara’da bunu hayata geçirmeye çalışıyorlar. Avrupa’ya karşı tehdit olarak kullanılan selefi Araplar getirilip, Kürt Alevi bölgelerine yerleştiriliyorlar. Amaç oradaki Kürt Alevilerini katlettirmek ve sürgüne yollamaktır.

Bu bölgelerin Kürtleri ise hala çok iyimserler. Türk devletinin onları düşman gördüklerini algılayabilmiş değiller. Ve CHP’nin Truva atı görevini gördüğünü bilince çıkarmamışlar.

Şaşkınlar. Denize düşen yılana sarılır misali, bazılar hala CHP’ye sarılıyor. CHP ise tüm Kürt ve Alevi katliamlarının başaktörüdür. Bu körlük durumumuzu gideremezsek, birçok şeyimizi kaybetmek zorunda kalacağız.

Hala zorlama iyimser yorumlardan bulunuyoruz. Onların yönlendirmelerine çok açığız. Mesela Maraşlı Kürtlerin sadece Alevi kimlikleri öne çıkarılmakta. Bu bilinçli bir yarma hareketidir.

CHP’nin provokasyonuyla Pazarcık’ta halkımıza saldırılmış ve bir insanımız da şehit düşmüştür.

Halk hala tuzağın farkında değil…

Bununla birlikte, yetim çocuk muamelesi gören bir bölgeden netleşme beklenemez. Güvenlerinin pekişmesi gerekiyor. Onun için Pazarcık’a yüz binlerce Kürt akın etmelidir. Çünkü çok güzel bir bölgemizi kaybetmekle karşı karşıyayız. Boş evlere de Suriyeli Arapları yerleştirecekler. Devletin bu planı tutarsa, Kürdistan’ın içlerine de aynı yöntemleri deneyeceklerdir.

İyimserliği bir tarafa bırakalım. Kürtler kendi iç birliklerini sağlamalıdır. Ezidi’siyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle tek yürek olmalılar.

Evet, tek çare bu…

Başkasından umar beklemek, amiyane bir deyimle beyhudeliktir.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4557 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:21:05
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x