Hendek mi, Çukur mu, Kuyu mu?

Hendek mi, Çukur mu, Kuyu mu?\n\nSon günlerde Kürd basınında Güney Kürdistan ile Batı Kürdistan arasında yapılmak istenen „Hendek“ ve „Çukur“ tartışması başını almış gidiyor.\n\nKDP’ye yakın duran çevreler, „Hendek“ meselesini gerekçelendirmek amacıy.

Aso Zagrosi

12.04.2014, Cts | 09:22

Hendek mi, Çukur mu, Kuyu mu?
Makaleyi Paylaş
Hendek mi, Çukur mu, Kuyu mu?

Son günlerde Kürd basınında Güney Kürdistan ile Batı Kürdistan arasında yapılmak istenen „Hendek“ ve „Çukur“ tartışması başını almış gidiyor.

KDP’ye yakın duran çevreler, „Hendek“ meselesini gerekçelendirmek amacıyla bir dizi gerekçeleri ileri sürüyorlar.

PKK çevresi ise bir dizi gerekçeyi ileri sürerek KDP’ye ateş püskürtüyorlar.

Aslında bu „Hendek“ yada „ Çukur“ sembolik olarak çok şey ifade ediyor ve Kürd davasına hizmet edebilir.

Belki Kürdler arasına sömürgeciler tarafından ve bizzat Kürdler tarafından da yüzyıllarca boyunca çizilen, Kürdlerin ruhlarına, psikolojik, sosyal ve bölgesel hafızalarına derin bir şekilde yer edinen duvar, hendek ve çukurlar da bu „Hendek“ sayesinde tartışma konusu olur.

Çünkü bu „Hendek“ Berlin Duvarı gibi fiziki olarak herkesin gözleri önünde olacak ve tartışılacak.

Bu „Hendek“ yüzyıllar boyunca Kürd Mirleri ve daha sonra Kürd partileri tarafından Kürdler arasına çizilen daha derin, daha kanlı, ulusal hedeflerden yoksun tüm çukurları/dipsiz kanlı kuyuları geride bırakacak.

Çünkü, bu „Hendek“ fiziki olarak var herkese hitap edecek.

Başkaları duvar örer, ama Kürdün yarası derinden olduğundan dolayı Kürd derin kuyuları kazar..

Kürdün yarası derin... Ancak „Derin Hendeklerle“ ifade edilebilinir.

Biz taraihimizden ders almayan bir milletiz. Bundan dolayı tarihimizdeki trajediler binlerce defa tekrar ederek mülti komediyalara dönüştüler.

Eski de onlarca hata yüzlerce Kürd Mir’inin hakimiyet alanları ve sınırları vardı. Bu sınırlarda Osmanlı ve Fars devletleri tarafından tespit edilirdi.

Ne zaman bir Kürd Mir’i sömürgeciler tarafından kendisine çizilen sınırları aşıp, Osmanlı ve Fars devletlerine resto çekip bağımsız Kürdistan’a doğru harekete geçtiyse sömürgeci devletleri karşılarında buldular. Mir Bedirxan, Mîrê Gewre-Paşayê Kore, Mîr Abdulrahman Baban ve Ardelan Mîrlerin direnişleri buna canlı örnektir.

Bu Mirlerin her hangi biri başarıya ulaşsaydı, Bağımsız Kürd Devleti ortaya çıkardı.

Mîrê Gewre-Paşayê Kore, İran ve Osmanlı devletlerini doğrudan hedef aldığından dolayı Osmanlılar Sadrazam Reşid Paşa önderliğinde 110 bin asker, İran devleti Şahzade Kahraman Mirza ve Mehemed Xani Zengene Emir Nizam önderliğinde 20 bin asker kendisine karşı savaşa gönderdi.

Mîrê Gewre’nin askeri komutanı Mehemed Bas’ın saf değiştirmesiyle Kürdler ağır yenilgi aldılar.

Kürd Mirleri ulusal bir konsept temelinde Romilere karşı birleşmiş olsaydılar, Rumiler Kürdistan’da bir gün dahi kalamazlardı. Herkes kendi sınırları içinde diğer kardeşlerinin kıyımlarına seyirci kaldılar. Hatta bir çok direniş sırasında düşmanla birlikte hareket ettiler..

Sonuçta Osmanlı ve Fars devletleri hepsini sırasıyla tasfiye ettiler.

Ben Kürd Mirlerini suçlamak istemiyorum. O günün siyasal seviyesi o kadar olabilirdi.

Ama, Kürd siyasal partilerine gelince o kadar toleranslı olmak istemiyorum.

Çünkü ortada kanlı bir tarih ve binlerce tarihi tecrubeye rağmen hala kendi köşelerinde Mirlerin konumunu aşamıyorlar. Mirler direnişe geçtikleri zaman kendi adlarına cuma hutbesini okutarak sömürgecilerle var olan köprüleri uçuruyorlardı.

Son dönemler de bazı çevreler Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Barzaniler “Barzani Kralığını” ilan edecek diye propaganda yapıyorlar.

Keşke Güney Kürdleri Bağımsız Kürdistan’ı ilan edip Barzani’yi de kral seçseler. En azından Kürdlerin bir devleti olur. Devletimiz olduktan sonra kralımızla hesaplaşırız. Kaldı ki Güney Kürdistan’da Kralık ilan etme zemini de yok.Eğer Güney Kürdistan’da bağımsız bir devlete doğru gidilmek isteniyorsa Güney Kürdistan’daki tüm partiler yan yana gelerek ulusal bir konsept temelinde birleşirler ve Kürdistan Parlamentosunda Bağımsız Kürdistan kararı çıkarır ve ilan ederler.

Böyle bir girişim yok.

Kuzey Kürdistan’da PKK siyasal hakimiyetini kurarak Kürdlerin tüm temel siyasal taleplerini sulandırarak “demokratik özerklik” gibi uyduruk teorilerlerle Kürdleri yeniden Türkiye’ye entegre etmeye çalışıyor. Kuzey Kürdistan’da halk kitlelerinin safında belli ölçülerde Türk devletinden bir kopuş var. Fakat, açık perspektife sahip bir yapılanma olmadığından dolayı Kürdler var olana mahkum olmuş durumdadır.

Batı Kürdistan’da Kürdler için tarihsel bir şans ortaya çıktı. Fakat yanlış politikalar neticesinden bu şans heder edilecek.

Türk Devleti, Kürdlere karşı Osmanlı devletinin politikalarını uyguluyor.

Türk Cumhuriyeti döneminde Türk devletinin eline düşen tüm Kürd liderleri fiziki olarak imha ettiler ve mezarları dahi yok.

Osmanlılar döneminde yakalanan Kürd Mirleri sürgünlere gönderilir yada devlete yeniden entegre edilirdi.

“Ocalan Olayı” eski Osmanlı taktiklerine bir dönüştür. Ocalan’da Kürdleri yeniden devlete entegre etmek elinden gelen her şeyi yapıyor ve bu konu da hiç bir kusur işlemiyor. PKK çevrelerinde de ciddi rahatsızlar var. Bunu görmek gerekir.

Türk devletinin, hem KDP, YNK ve Güneydeki İslami Partilerle ilişkileri var hem de Ocalan aracılığıyla doğrudan PKK ile ve hem Batı Kürdleriyle ilişkileri vardır. Ayrıca Suriye’deki İslami çevrelerle de ilişkileri biliniyor.

Tam bir Osmanlı politikası.

Türk devleti Kürd çevreleriyle girdiği bu ilişkilerin tek bir amacı var: Bağımsız Kürdistan’ı engellemek..

Bu konuda da bir hayli başarılıdır.

Çünkü Kürdlerin birleştiği ulusal bir konsept yok.

Bugün tüm handikaplarıyla Kürdistan genelinde Güney Kürdistan bağımsızlığa gidebilecek alt yapıya sahiptir. Batı Kürdistan’ın Güney Kürdistan ile birleşme durumunda bu şans daha da artacak..

Bugün Batı Kürdlerinin bir kesimi Kanton ilan etmiş durumdalar. Yarın Suriye’de merkezi iktidarı ele geçiren bir Arap iktidarın kantonu olacaklar.. Eğer, her hangi bir Arap grubu merkezi iktidara sağlam bir şekilde yerleşirse, ilk son vereceği kanton olayıdır.

Bugün Güney ve Batı Kürdistan Kürdlerinin önüne tarihsel ve kaçırılmaması gereken bir şans çıkmış..

Birleşerek bu şansı değerlendirmeliler.

Ne Türk devleti, ne İran ve ne de Arap devletleri bu iki parçadaki Kürdlerin birleşmesini ister..

Bu şansı kaçırmayın!!

“Hendek” ve “Çukurları” Haleb’in ötesine, Hemrin Dağlarının bitiği alanlara ve Kızılırmak çevlerine kazalım…. Fiziki olmasa da beyinlerimize , ruhumuza kazalım..

Silav û rêz

Aso Zagrosî Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

9746 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:05:52:07
x