Ankara’nın karanlık dehlizlerinde T.C. Devletinin derin güçleri tarafından organize edilerek, Kürdistan’daki mili demokratik Kürdistani örgütlerin önünü kesmek ve yine Kürdistan’da yeşermekte olan milli damarı engellemek üzere sahaya sürülen Apo’cu grubun ortaya koyduğu sol sapkın ideolojisi ve zorbalığa dayanan pratiği ile 40 yıl süresince Kürd Halkının büyük acılar çekmesine sebep olmuşlardır. Sömürgeci devletin Kürdistan’da siyaset arenasına sürdüğü, başında Apo’nun ve Ankara Tuzlu Çayır ekibi, karanlık güçlerden aldıkları emir ve talimatlar doğrultusunda özellikle Kürdistan’da yaşayan yurtsever iki kesimi hedefine alarak işe başlamıştır.
Kuzey Kürdistan’da halk arasında ki siyasi çalışmalarıyla, Kürd milli yurtsever damarını güçlendirip yaygınlaştırmak üzere faaliyet yürüten siyasi parti ve örgütlerin cesur ve saygın kadrolarına yönelik eylemleriyle, bu kadroları şiddet kullanarak saf dışı bırakmak ve imha etmek. Geçmişte ki Kürd isyanlarına katılmış milli özelliklere sahip aşiret, aile ve şahsiyetlerin itibarı ve etkinliklerini ortadan kaldırarak, kendilerinin istedikleri şekilde at oynatabilecekleri bir alan yaratmak.
Sömürgeci devletin derin güçleri Apo ve şürekâsının bu konularda başarılı olabilmeleri konusunda sınırsız bir destek verdikleri biliniyor olmasına rağmen bizzat A. Öcalan’ın farklı zamanlarda yaptığı itiraflar ve beyanlarıyla da sabittir. Örneğin; Kesire’nin babası Ali Kılıç, Pilot Necati, Abdurrahman Polat, Baki Karaer isimleri bunlardan sadece birkaç tanesidir. Ayrıca son yıllarda Doğu Perinçek, Yalçın Küçük, Mihri Belli, Duran Kalkan ve daha birçoklarının Apo’cu tayfayla hangi amaçlar uğruna nasıl bir talihsiz birliktelik içinde olduklarını ve Kürd halkına yapılan ihanetlerde nasıl bir düşmanlık içerisine girdiklerini sanıyoruz ki artık bilmeyen kalmamıştır.
Sömürgecilerin kontrolünde ki bu ekibin, Kürdistan’da bu 40 yıllık zaman diliminde ne tür eylemlerle Kürd milli demokratik mücadelesine ve Kürd halkına karşı hangi yanlışlara ve ihanetlere imza attıklarına hafızalarımızı tazelemek açısından büyük faydaların olacağı kanısındayız.
‘’Son 40 yılda Apo’cuların Kürd halkına çıkardığı maiyetlere bakalım’’
Apo’cuların öncesinde Kürd milli demokratik mücadelesini esas alan ve bu doğrultuda cesur samimi ve fedakârca mücadele veren siyasi kadrolara yönelik şiddet ve imha eylemleri. Örneğin; Ferit Uzun, M. Çamlıbel, Baksi Ailesi ve birçok yurtsever kadroların katledilmesi olayları. Kuzey Kürdistan’da milliyetçiliği ve yurtseverliği ile tanınan aşiret önderleri ve mensuplarına yönelik saldırılar. Örneğin; Bucak Ailesi, Tahir Adıyamanlar, Şex Said Ailesinin mensupları ve diğerleri. Bunlara yönelik vahşice eylemlerin sonrasında, yaygınlaşan saldırı ve zulümlere dayanamayarak kendilerini ve ailelerini korumak üzere koruculaşan on binler. Kürdistan’ın dört parçasında ki milliyetçi yurtsever, aydın ve entelektüelleri hedef alan ve ayrıca var olan milli özellikli parti örgüt ve şahsiyetlerin tümünü pasiflik, işbirlikçilik ve hainlikle suçlayarak tamamını siyaset dışında bırakmak üzere, sistematik bir biçimde baskı ve şiddet kullanmak. Güney Kürdistan’da 80 ile 150 yıllık siyasi geçmişi olan Kürd milli güçlerine yönelik KDP, YNK ve diğer yurtsever parti, lider ve kadrolarını ilkel milliyetçilikle suçlayarak tamamını hainlik ve işbirlikçilikle damgalayıp, onlara karşı savaş açıp, on binlerce peşmerge ve militanın ölümüne sebep olmak. Ayrıca Güney batı Kürdistan’da yaklaşık altmış yıllık geçmişi olan, ENKS bileşenleri ve kahraman ROJ peşmergelerini düşman ilan etmek. Kuzey ve Güney Kürdistan’da ki yanlış eylem ve politikalarla 80 bin dolayında Kürd gencin ölümüne 6 bin köyün boşaltılmasına, 10 milyon insanımızın ata topraklarını terk ederek, sömürgeci metropollerde sefil perişan bir hayata mahkûm edilmesine ve daha da önemlisi, bahsi geçen Kürd’lerin kendi anadilini unutmasına ve ayrıca kendi kültürlerine yabancılaşmasına sebep olmaları. Sözde devrimci halk savaşı, zindanlarda ki ölüm oruçları ve hendek barikat eylemleri olarak bildiğimiz ve devletin kontrolünde yapılan bu eylemliliklerle, binlerce Kürd gencinin ölümüne ve sakat kalmasına sebep olunmuş ve yine yüz binlerce insanımızın evlerinin çoluk çocuklarının başlarına yıkılmasına neden olunmuştur. Kürd milli değerleri olan Ala Rengin yerine, bazı bez parçaları LGBT flamaları alanlarda sallandırılmış, Ey Ragıp marşı yerine sosyalist enteryonalist marşı çalınmış. Kürdistani mücadele önderleri olan Qazi Muhammed, M. Mustafa Barzani, Şex Said ve diğer büyüklerimize olmadık hakaretler ve itiraflar atılarak Kürd halkı nezdin de, itibarsızlaştırma faaliyeti sistematik bir biçimde sürdürülmüştür. Kürd mili demokrat ve yurtsever partileri ve örgütleri özellikle dışlanarak Kemalist, Ateist Türk solcu kalıntılarıyla seçim ittifakları yapılarak, yüzlerce Türk solcusu ve Alevi’si, Kürd’lerin kutsal oylarıyla parlamentoya gönderilerek, adeta Kürd halkının emeği ve alın terinin ürünü olan oylar Kürd düşmanlarına altın tepside ikram edilmiştir.
Geldiğimiz bu aşamada daha sayıp yazamadığımız binlerce olayda, Kürd halkı Apo’cular vasıtasıyla mağdur ve perişan edilirken, Kürd ’lük ve Kürdistani’ lik adına zerre kadar bir kazanımdan bahsedilmesi mümkün değildir. Esasen 1973’lerden itibaren sömürgeciler tarafından titizlikle hazırlanan, 1980’lerden sonra sahada görünür olunan Apo’cu bedbahtlar, günümüzde de Kürd ‘lük ve Kürdistani’lik adına hiçbir zaman ne samimi olmuşlar ne de Kürd’ler adına herhangi bir iddianın sahipleri değillerdir. Tüm zamanlarda sömürgeci istihbarat örgütlerinin emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden bu yapı kendi örgütsel, ailevi ve kişisel ihtirasları nedeniyle ellerinde bulundurdukları avantajlardan asla vaz geçmeyerek, Kürd halkını daha büyük badirelere sürüklemekten vazgeçmeyecek gibi görünmektedirler.
Elli yılı aşan siyasi geçmişimin yaklaşık yirmi beş yılını Apo’cu bedbahtların Kür halkına yaptıkları kötülükler üzerinde geçirdim. Önceden bir proje olduklarını yaşadığımız tecrübelerden ve öngörülerimizden dolayı kendi halkımıza ve Kürd gençliğine anlatmaya çalıştık, karanlık güçler deşifre edilmeden ve onlara karşı korkusuzca bir mücadele yapılmadan Kürd halkının ve onun fedakâr çocuklarının doğru bir siyasete kanalize edilmesi mümkün değildir. Bizler mensup olduğumuz halka yönelik sorumluluklarımız nedeniyle, bu yapıya hep muhalif kaldık keşke tarih bizi yanıltsaydı ve keşke Kürd halkı eziyet ve zulme maruz kalmasaydı.
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.