Hasan Cemal'den 'Vatan haini' ilan edilen Yıldız Tilbe'ye...

T24 yazarı Hasan Cemal, Seyit Rıza'nın idam edilişinin yıldönümü nedeniyle sosyal medya hesabından Seyit Rıza ve Şeyh Said fotoğraflarını paylaşmasının ardından Yıldız Tilbe'ye tepki gösterilmesini eleştirdi. Bugünkü yazısında Tilbe'ye seslenen Cemal, "Dersim acısını hissedenler için... Dersim yalanlarına isyan edenler için... Bu yazım Yıldız Tilbe'ye... Dersim acısını içinde hissedenler için yazıyorum bu yazıyı... Yıldız Tilbe'yi vatan haini ilan etmişler. Neden?" dedi.

17 Kasım 2020 - 03:53
17 Kasım 2020 - 03:53
 0
Hasan Cemal'den 'Vatan haini' ilan edilen Yıldız Tilbe'ye...

Tilbe'ye canını fazla sıkmaması konusunda öneride bulunan Cemal'in T24'te, "Vatan haini" Yıldız Tilbe'ye mektup; canını fazla sıkma! başlığıyla yayımlanan yazısı şu şekilde:

Dersim acısını hissedenler için... Dersim yalanlarına isyan edenler için...

Bu yazım Yıldız Tilbe'ye...

Dersim acısını içinde hissedenler için

yazıyorum bu yazıyı...

Yıldız Tilbe'yi vatan haini ilan etmişler.

Neden?

80 küsur yaşındayken yalancı şahit eliyle

yaşı küçültülüp 15 Kasım 1937'de

Dersim'de idam edilen Seyid Rıza'yı

sevdiği için vatan haini demişler

Yıldız Tilbe'ye..

İdam sehpasına yürürken cellatlarına:

Ben sizin yalan ve hilelerinizle

baş edemedim, bu bana dert oldu

ama ben de sizin önünüzde

eğilmiyorum, bu da size dert olsun!

diye bağıracak kadar dik durmuş

Seyid Rıza'ya, 83 yıl sonra daha hâlâ

mezar yeri bilinmeyen, 83 yıl sonra

daha hâlâ mahkeme tutanakları gizli tutulan

Seyid Rıza'ya sevgisini saklamayan

Yıldız Tilbe'yi vatan haini ilan etmişlerdir.

Ama o da geri basmamış, yürekli

davranmış, tweet üstüne tweet atmış:

Seviyorum Seyid Rıza'yı ve Şeyh Said'i

ve birçok evliyayı...

Size mi soracağım kimi seveceğimi...

Siz de kimi istiyorsanız onu sevin.

Siz sevmeyebilirsiniz

benim sevdiklerimi,

öyle bi talebim yok.

Kimi seveceğim

ve kimi sevmeyeceğim

kalbimden gelen bir şey...

Düşüncelerimden dolayı asın beni de

ya da hislerimden, inançlarımdan da

asabilirsiniz.

1937 ve 1938 yıllarının Dersim'inde

devlet tarafından işlenen insanlık suçu

nedir, Cumhuriyet tarihimizin 83 yıl sonra

bugün hâlâ yüzleşemediğimiz

kepaze sayfası nedir sorularının yanıtlarını,

2010 yılında yayımlanan Kürt Sorununa

Yeni Bakış: BARIŞA EMANET OLUN

isimli kitabımdan aşağıda özetliyorum.

Resmi tarih, 1937 ve 1938 yıllarının

Dersim'inden, "Tunceli'de eşkıya isyan etti,

bastırıldı," diye bahseder.

Gerçek bu değildir.

Dersim'de isyan olmadı.

Dersim'de, Dersimlilerin "Tertele"

dedikleri bir kıyım yaşandı.

Devrin hükümetleri tarafından planlı

programlı olarak önceden hazırlanmış

ve acımasızca uygulanmış olan,

eski deyişle bir tenkil harekâtı,

bir katliam...

Yıl 1926

Mülkiye müfettişi Hamdi Bey

raporunu yazar İçişleri Bakanlığı'na:

Dersim gittikçe Kürtleşiyor,

tehlike büyüyor. Dersim,

Cumhuriyet için bir çıbandır.

Bu çıban üzerinde

kesin bir ameliyat yaparak

acı sonuç ihtimali önlenmelidir.

Yıl 1931

Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın

hükümete verdiği rapordan:

Dersim cahildir.

Zorunlu iskan uygulanmalıdır.

Yüksek memurlara koloni [sömürge]

yönetimlerindeki yetkiler verilmeli.

Kürt kökenli yerli memurlar

tümüyle bölgeden çıkarılmalı.

Dersimli okşanmakla kazanılmaz!

Silahlı kuvvetlerin müdahalesi,

Dersimliye daha çok tesir yapar ve

iyileştirmenin esasını oluşturur.

Türk toplumu içinde Kürtlük eritilmelidir.

Yıl 1932

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın

hükümete verdiği rapordan:

Kuzey Dersim halkı batıya göç ettirilmelidir.

Askerî harekât başlamadan önce

tüm silahlar toplanmalıdır.

Yerli memurlar casustur.

Dersimlilere kendilerinin aslen

Türk olduklarını öğretmek lazımdır.

Uçakların talim uçuşları

Dersim üzerinde yapılmalıdır.

Dersim 1937/38 sorusunu,

ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden

Prof. Mesut Yeğen şöyle yanıtlar:

1930'lara gelindiğinde Cumhuriyet,

Tanzimat'tan beri boyun eğdirilemeyen

Dersim'i, önce İskan Kanunu (1934),

ardından da Tunceli Kanunu'yla

adım adım kuşattı, 1937 ve 38'deki

harekâtla da "fethetti."

1937-38'de ne bir anda patlayıp da

bastırılan bir isyan vardı ortada,

ne de örgütlü, planlı bir ayaklanma.

Olan biten, Dersimlilerin

"hayat alanlarını", "hali" korumak

için gösterdikleri ve bedelini

"mübalağa katliam, mübalağa sürgün"

ödedikleri kararlı ve fakat

"nafile" bir direnişten ibaretti.

Tarih, 17 Haziran 1937.

Son Posta gazetesi manşet atar:

Dersim meselesi tarihe karıştı!

Asiler sıkı bir çember içine alındılar.

Tunceli'de kahraman kuvvetlerimiz

vaziyete hâkimdir.

Asiler sığındıkları sarp

dağlarda imha ediliyorlar.

Berlin, 26 Kasım 2010

Hayatımda ilk kez Dersim üzerine bir

konferans izliyorum, adı,

1937/1938 Dersim: Bir Soykırımın Tanınması.

"Tertele'yi, kıyımı konuşmak istiyorum,"

diye başlıyorum, "acıların üstüne,

unutturulmak ve bastırılmak istenen

acılar üstüne konuşmak istiyorum."

Şöyle devam ediyorum:

Acıların kaynağında inkâr edilen

kimlikler var, hayat tarzları var.

İnkâr edilen kökler var.

Yine acıların temelinde yatan dini

kimlikler, mezhepler üstüne

konuşmak istiyorum.

Ancak kimlikler, kökler kaybolmuyor,

acılar unutulmuyor.

Şu noktaları vurguluyorum:

Geçmişle, gerçeklerle yüzleşmeden

barış ve huzuru yakalamak da,

özgürlükler düzenini

yakalamak da çok uzak ihtimaldir.

Dersim acısının, "Tertele"nin resmi tarih

tarafından nasıl unutturulmak

istendiğine işaret ediyorum.

Kürtlerin, Alevilerin acılarını

yıllar yılı nasıl içlerine gömdüklerine,

acılarını nasıl gizlice yaşadıklarına değiniyorum.

Seyid Rıza'nın cenazesinin de

yok edildiğini, mezarının da

yok edildiğini söylüyorum.

Resmi tarih buyurdu ki:

Yalanda yaşayacaksın!

Bir süre yaşadık, ama sonra resmi tarihe

burada olduğu gibi isyan ettik.

Seyid Rıza'nın idam sehpasına yürürken,

"Kerbela evladıyız! Hatasız, günahsızız.

Bu ayıptır! Bu zulümdür, cinayettir!"

diye attığı çığlığa hiç olmazsa bu kadar yıl

sonra kulağımızı açabildik.

Seyid Rıza'nın darağacına giderken attığı

çığlığı bizzat duyan, zamanın emniyet

müdürlerinden [1960'larda Demirel

hükümetlerinin Dışişleri Bakanı]

İhsan Sabri Çağlayangil, kendisi de

Dersimli olan CHP Genel Başkanı

Kemal Kılıçdaroğlu'nun teybine

1986 yılında şöyle der:

Mağaralara iltica etmişlerdi.

Ordu, zehirli gaz kullandı,

mağaraların kapısının içinden.

Bunları fare gibi zehirledi.

Yediden yetmişe,

o Dersim Kürtlerini kestiler.

Eski Hava Kuvvetleri komutanlarından,

12 Mart Darbesi'nin altında imzası olan

rahmetli Muhsin Batur Paşa anılarında,

genç bir havacı subay olarak Dersim'deki

"özel görevi"nden şöyle söz eder:

Elazığ'ın biraz uzağında,

Harput'un eteklerinde

çadırlı ordugâh kurduk.

Bir müddet sonra ilk durak

Pertek olmak üzere harekete geçtik.

Ve iki ayı aşkın süre özel görev yaptık.

Okuyucularımdan özür diliyor

ve yaşantımın bu bölümünü

anlatmaktan kaçınıyorum.

Demirel, 1991 yılı Şubat ayında,

DYP'nin başında ana muhalefet lideriyken,

bir akşam Ankara'da,

Anadolu Kulübü'nde

bana şunları söylemişti:

Asker 1980 öncesi benden

"Dersim Kanunu" istedi.

Vermedim. Benden bunu

istemeyin dedim.

Dersim'de korkunç

şeyler olmuştur.

Renkli bir mozaiktir Anadolu.

Yirmi küsur dil vardır.

"Ne mutlu Türküm diyene"ye gelince...

Bakmayın, "olana" dememiş falan,

biraz ırkçılık kokar."

Başbakan Erdoğan'ın

daha yakın geçmişteki

(2010 yılındaki)

"Dersim'de 50 bin kişi katledildi"

sözüyle birlikte, Çağlayangil'in tanıklığı

ve Muhsin Paşa'nın söyledikleri bile

kendi başına Dersim 37-38'in nasıl bir

kıyım olduğu gerçeğinin altını çiziyor.

Aradan 70 küsur yıl geçmiş olmasına

rağmen tarihimizin bu rezil sayfasının

bugün bile hâlâ gizli tutulmaya,

unutturulmaya çalışılması

ve devlet arşivlerinin yasak olmamasına

rağmen hâlâ açılmamış olması,

yalnız acı değil, aynı zamanda acıklıdır.

(Hasan Cemal, Kürt Sorununa Yeni Bakış:

BARIŞA EMANET OLUN,

Everest Yayınları, sayfa 217-222)

Evet, Yıldız Tilbe;

Canını fazla sıkma.

Şunu da yaz bir kenara:

Tarihimizdeki acılarla, kırımlarla,

soykırımlarla yüzleşemediğimiz

sürece, "resmi tarih"in bizi

yalanda yaşatmak isteyen sayfalarından

hesap soramadığımız sürece,

bu güzel memlekete barış, huzur

ve demokrasi gelemez.

Ne yazık ki öyle.

Bu haber toplam 17226 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 22:35:56