İlham Ahmed: Şam ile anlaşma var ancak adımlar ağır atılıyor
Rojava Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed, Duhok'ta düzenlenen 6. Ortadoğu Barış ve Güvenlik (MEPS) 2025 Forumu'nda yaptığı konuşmayla Suriye'deki mevcut duruma dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Ahmed, Şam yönetimi ile yürütülen müzakerelerin hassas doğasına, yeni bir Suriye inşası için toplumsal uzlaşının gerekliliğine ve kalıcı bir barış için atılması gereken somut adımlara dikkat çekti.
Konuşmasının merkezinde, Şam ile varılan son anlaşmanın ardından sürecin yavaşlaması ve bunun sorumluluğunun Özerk Yönetim'e atılmasına yönelik eleştiriler yer aldı.
Şam ile müzakerelerde kritik eşik
İlham Ahmed, yaklaşık bir ay önce Şam yönetimi ile kritik bir anlaşmaya varıldığını kamuoyuyla paylaştı.
Bu anlaşmanın, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve iç güvenlik güçlerinin (Asayiş) katılımını içerdiğini belirtti. Ancak bu önemli adıma rağmen, müzakere sürecinin istenen hızda ilerlemediğini ve yer yer kopukluklar yaşandığını vurguladı. Ahmed, durumu şu sözlerle özetledi: “Yaklaşık bir ay önce bir anlaşmaya varıldı. Demokratik Suriye Güçleri’yle asayiş güçlerinin katılımı konusunda bir anlaşmaya varıldı. Fakat bunun ardından görüşmelerin devamı noktasında aksamalar oldu yer yer kopukluklar oluyor.”
Bu aksaklıkların, yaklaşık bir yıl önce imzalanan ve daha geniş bir çerçeve sunan 10 Mart Anlaşması'nın ruhuna aykırı olduğunu belirten Ahmed, uluslararası aktörlerin de devrede olduğunu belirtti. Özellikle ABD ve Fransa'nın anlaşmanın uygulanmasını ciddiyetle istediğini ve bu yönde çaba sarf ettiğini ifade etti. Askeri güçlerin tek bir yapı altında entegrasyonu konusunda bir ilke kabulü olduğunu ancak bunun hayata geçirilmesi için gereken diyalog ve toplantıların ağır ilerlediğini söyleyen Ahmed, gecikmenin kaynağı olarak net bir şekilde Şam yönetimini işaret etti: “Bu alanda adımlar ağır atılıyor. Bu da Şam’dan kaynaklanıyor, bizden kaynaklanmıyor.”
Toplumsal uzlaşı çağrısı: ‘Arapların empati yapması lazım’
Ahmed, askeri ve siyasi müzakerelerin ötesinde, Suriye'nin geleceği için toplumsal bir barışın ve karşılıklı anlayışın şart olduğunu vurguladı. Bu noktada, özellikle Arap toplumuna yönelik samimi bir empati çağrısında bulundu. Suriye'deki farklı halkların birbirini anlamasının, barışın temel taşı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bir Arabın bir Kürt ne istiyor diye kendisini onun yerine koyması lazım ya da diğer azınlıkların yerine kendisini koyması lazım. Bu şekilde birbirini anlamaları gerekiyor.”
İlham Ahmed bu anlayış eksikliğinin, iktidarı paylaşmak istemeyen bir zihniyetten kaynaklandığını ifade etti. Bir etnik grubun kendi dilinde eğitim görme veya kendi kültürünü özgürce yaşama talebinin, diğerleri tarafından bir tehdit olarak algılanmasının problemli bir yaklaşım olduğunu belirten Ahmed, bu zihniyetin köklerinin Sykes-Picot Anlaşması'na ve on yıllarca hüküm süren Baas rejiminin tekçi politikalarına dayandığını, bu nedenle bu köklü anlayışları yıkmanın zorlu bir süreç olduğunu söyledi.
Kalıcı barışın yol haritası: Yeni anayasa ve kapsayıcılık
Suriye'nin artık savaş ve çatışmadan yorulduğunu, ihtiyacının kalıcı ve adil bir barış olduğunu söyleyen Ahmed, bu barışın temelini oluşturacak yol haritasını da çizdi. Bu haritanın merkezinde, tüm Suriyeli bileşenlerin haklarını güvence altına alan yeni ve kapsayıcı bir anayasa yer alıyor. Ahmed, "Suriye'nin barışa, kalıcı bir barışa ihtiyacı var ki bu barışın da bütün hakların korunduğu bir anayasaya dayanması gerekiyor. Bütün halklar, azınlıklar, taraflar, kadınlar haklarını koruyabilmeli bu anayasa içinde" diyerek anayasal güvencenin altını çizdi.
“Kadının yer almadığı bir barış kalıcı bir barış olamaz”
Bu süreçte kadınların rolünün hayati olduğuna özellikle dikkat çeken Ahmed, “Kadının yer almadığı bir barış kalıcı bir barış olamaz. Yine silahlar kullanılır. O durumda da yine savaş çıkar. Bu nedenle kadınlar bütün kararlarda yer almalı, iradeleri olmalı” sözleriyle kadınların karar alma mekanizmalarındaki vazgeçilmez yerini vurguladı.
Yönetim şekli konusundaki temel anlaşmazlığa da değinen Ahmed, Özerk Yönetim'in adem-i merkeziyetçi bir model talep ettiğini, Şam'ın ise eski rejimin mirası olan 107. maddeye dayalı, merkezin güçlü olduğu bir yapıda ısrar ettiğini belirtti. Bu yasanın artık Suriye'nin gerçeklerine yanıt vermediğini ve nüfusun büyük bir kısmının bu görüşte olduğunu ifade etti.
“Suriye hepimizindir”
Konuşmasının sonunda, Suriye'nin geleceğinin tek bir grubun, partinin veya hareketin ipoteği altına alınamayacağını güçlü bir şekilde vurgulayan İlham Ahmed, ortak bir vatan vizyonu ortaya koydu. “‘Suriye hepimizindir’ görüşünün üzerinde uzlaşılması, ortaklaşılması gerekir. Şu an tek başına kimse yeni Suriye’yi inşa edemez. Herkesin buna katılması gerekir” diyerek tüm taraflara birlik ve beraberlik çağrısı yaptı. Barışın inşasında eğitimin ve zihinlerdeki sınırların kaldırılmasının önemine de değinen Ahmed, çocuklara adalet ve demokrasi bilincinin aşılanması gerektiğini ve Türkiye gibi komşu ülkelerle barışçıl ve serbest geçişe dayalı ilişkilerin herkesin faydasına olacağını belirtti.
İlham Ahmed son olarak, arabulucu güçlere diyaloğa her zaman açık oldukları mesajını verdiklerini söyledi.
Son güncellenme: 14:30:40
































































































































































































