İsrail basını: 'Suriye’de güç paylaşımı İsrail’in güvenliğini artırabilir'
Uzmanlara göre Suriye’de tüm etnik ve dini grupları kapsayan bir güç paylaşımı modeli, hem ülke içi istikrarı sağlayabilir hem de İsrail’in kuzey sınırındaki güvenlik risklerini azaltabilir.

The Jerusalem Post’ta yayımlanan analize göre, Suriye’de tüm etnik ve dini grupları kapsayan merkezi bir güç paylaşımı modeli, yalnızca ülke içi istikrara değil, aynı zamanda İsrail’in kuzey sınırındaki güvenlik ortamına da ciddi katkı sağlayabilir. Analizde, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ahmed el-Şara ile gerçekleştirdiği görüşmenin, Suriye’nin geleceğine ilişkin yeni bir siyasi mimari ihtiyacını yeniden gündeme taşıdığı belirtiliyor. Makale, Şara yönetiminin dışlayıcı politikalarının bölgedeki kırılganlığı artırdığına dikkat çekerken, kapsayıcı bir yönetim yapısının hem Suriye azınlıklarını koruyacağı hem de İsrail için uzun vadeli güvenlik garantisi oluşturacağı vurgulanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın hafta başında Suriye’nin fiilî lideri Ahmed el-Şara’yı Beyaz Saray’da ağırlaması, ülkenin geleceğine ilişkin tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Görüşmeye Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da katılırken, Suriye’nin Kürt, Dürzi ve Alevi topluluklarından temsilcilerin davet edilmemesi dikkat çekti.
Toplantıya komşu ülkelerden, özellikle de Suriye’deki istikrarsızlıktan en fazla etkilenen İsrail’den yetkililerin çağrılmaması da eleştirilere yol açtı. Analistler, Şara’nın temsilinde görülen dışlayıcı yaklaşımın, ülkenin uzun yıllardır süren mezhep temelli gerginliklerinin devam ettiği anlamına geldiğini belirtiyor.
Şara’nın yakın bir tarihte Fox News’e verdiği röportajda, Suriye’nin Abraham Anlaşmaları’na katılımı konusunda “henüz konumunun belli olmadığı” yönündeki açıklaması da tartışma yarattı. Şara, bunun yerine 1967’den beri süregelen ihtilaflı bölgeler için İsrail ile müzakerelerin yeniden açılması talebinde bulunmuştu.
Uzmanlara göre bu söylem, Şara yönetiminin gerçek bir barış sürecine hazır olmadığını ve Suriye’nin azınlık topluluklarının güvenlik kaygılarının göz ardı edildiğini gösteriyor. Ayrıca yeni yönetimin Türkiye’nin bölgedeki nüfuzundan bağımsız hareket edemediği yorumları yapılıyor.
Politika uzmanları, Suriye’nin geleceğine dair kapsayıcı bir yaklaşımın zorunlu olduğunu vurguluyor. Kürtler, Dürziler ve Aleviler başta olmak üzere tüm toplulukların devlet kurumlarında eşit şekilde temsil edilmesi gerektiği; askeri, siyasi ve bürokratik yapının paylaşıma dayalı bir modele kavuşturulmasının ise ülkenin uzun vadeli istikrarı için şart olduğu ifade ediliyor.
Analistler, bu modelin yalnızca iç barışı sağlamakla kalmayacağını, aynı zamanda İran ve Türkiye gibi dış aktörlerin Suriye üzerindeki etkisini de sınırlayacağını belirtiyor. Böyle bir yapının komşu ülkelerle ilişkileri iyileştirebileceği, özellikle İsrail’in kuzey sınırında uzun süredir devam eden güvenlik tehditlerini azaltabileceği düşünülüyor.
İsrail’in de bu nedenle kapsayıcı bir Suriye modelinin oluşmasına stratejik önem atfettiği belirtiliyor. Uzmanlar, tüm etnik ve dini toplulukların yönetime ortak edildiği bir Suriye’nin, radikal grupların yeniden güç kazanmasını engelleyebileceğine ve bölgesel istikrarın güçlenmesine katkı sağlayacağına dikkat çekiyor.
Orta Doğu’daki güç dengeleri değişirken, Suriye’de güç paylaşımına dayalı yeni bir yönetim modelinin uzun vadede hem bölge ülkelerine hem de İsrail’e güvenlik ve istikrar sağlayabileceği değerlendiriliyor.
Son güncellenme: 13:31:08




































































































































































































