İddianameye göre Ümit Özdağ Afganistan ve Suriye'de yaşanan iç savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan mülteciler ile ilgili ırkçı görüşlerini yalan-yanlışlarla paylaştığı için tutuklandı.
"Kaçma ihtimali yok" diyerek tutuklanmasına karşı çıkmak ile savunma yapılamaz. Tutuklama kararına İtiraz edilecekse bu suçları iddia edildiği gibi defalarca tekrar etmesine rağmen neden 5 yıl beklendi ve şimdiye kadar neden tutuklanmadı diye itiraz etmek gerekir. Ayrıca tutuklamanın siyasi bir karar olduğunu söyleyenler var. Bu doğru kabul edilse bile hakkında yıllar öncesine dayanan iddialara rağmen bugüne kadar tutuklanmaması da siyasidir.
Irkçılık yaparak halkı kin ve nefret duyguları ile tahrik etmek suçtur, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Çünkü ırkçılığın başladığı yerde ifade özgürlüğü olmaz.
Türkiye'de 330.000 kişi cezaevlerinde. Sadece Ümit Özdağ bu şekilde gözaltına alınıp tutuklanmadı. Türkiye'de yıllardır siyasi davalarda sistemli bir şekilde kaçma ihtimali olmayanlar da tutuklanıyor. Bu uygulama yeni olmamasına rağmen nedense kaçma ihtimali olmayan insanların tutuklanmaması gerektiği birilerinin aklına Ümit Özdağ tutuklanınca geldi?
Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı gibi kaçma ihtimali olmayan binlerce insan bugün cezaevlerinde.
"Kaçma ihtimali olmayanların tutuklanması insanları aşağılamaktır" deniyor. Doğrudur insanlar bu şekilde aşağılanarak tutuklanmamalı. Ancak Ümit Özdağ ırkçılık yaparak öteki olanlara karşı halkta kin ve nefret duyguları oluşturmak iddiası ile tutuklandı. İddialar doğruysa Özdağ'ın tutuklanmasını birilerinin dediği gibi "Büyük garabet" olarak değerlendirilemez.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Kürdler üzerinde bir tek devletin uyguladığı baskı vardı. Türk ve Kürd halkı arasında yakın tarihe kadar sokağa yansıyan sorunlar yaşanmamıştı. Son yıllarda belli odaklar tarafından beslenen ırkçılık vahim boyutlara ulaştı. Beka söylemlerinin etkisi ile sokağa yansıtıldı. Anadilinde konuşan, müzik dinleyen insanlar dövüldü, işten çıkarıldı. Bursa'da babası ile Kürdçe konuşan oğul öldürüldü, babası yaralı kurtuldu. Konya'da Kürd diye Dedeoğlu ailesinden yedi kişi komşusu tarafından vahşice katledildi. Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de Kürd komşu istemeyenlerin sayında giderek artmakta olduğu ortaya çıktı. Bu arada Türkiye'de Çinli sanılan Güney Koreli turistlerin dövülmesi gibi Trajikomik olaylar da yaşandı.
Felaket ile sonuçlanacağı belli olan ırkçılığın vardığı ve varılması istenen boyutlarının artık görülmesi gerekiyor.
Ümit Özdağ'ın tutuklama gerekçesi olan görüşleri ile partisi Belediye Başkanlığı için 2024 yılında yapılan seçimde 900.000 oy aldı.
"2025 yılında bir partinin genel başkanı bu şekilde tutuklanmamalı" deniyor. Irkçılık gibi insanlığa karşı suç işlemediği halde bu şekilde tutuklanan çok genel başkan var, Özdağ insanlık suçu islediği iddiası ile tutuklandı.
Usulüne uymayan tutuklanma biçimine hukuka aykırı diye itiraz edilmeli. Ancak bu itirazı Ümit Özdağ'ın tutuklanmasına neden olan kin ve nefret suçu iddiası görmezden gelerek değerlendirme yapılamaz.
Ümit Özdağ Nihal Atsız gibi Pantürkist'tir. Devletin uyguladığı ötekileştirme ve asimilasyon politikası ile yetinmeyen, daha fazlasının yapılmasını destekleyen düşünceyi savunuyor. Türk'ün dışında bütün halkları düşman gören, Nihal Atsız da Mustafa Kemal için yazdığı bir şiirden dolayı aldığı 14 ay hapis cezası aldı. Ayrıca arkadaşları ile birlikte yargılandığı Irkçılık ve Turancılık Davası'ndan da 10 yıla kadar hapis ve sürgün cezaları aldılar.
Irkçılığa karşı Türkiye 1949 yılında imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi çeşitli sözleşmelere imza attı. Anayasanın 10. maddesine göre de "Irk, devlet, milliyet, renk, siyasi düşünce, cinsiyet, engellilik, din veya mezhep farklılıktan kaynaklanan nefrete dayalı ayırımcılık yapılamaz." Yine aynı gerekçelerle nefrete dayalı ayırımcılık yapanlar TCK'nın 122. maddesine göre cezalandırılır. İddianamede öne sürülen gerekçeler doğruysa Irkçılık ve Turancılık Davası'nda yargılayanlar gibi Özdağ'da yargılanacak. Bu dava dokunulmayanlara dokunulacağı için hukuksal açıdan fazlasıyla önemlidir.
İddia edildiği gibi ortada bir suç varsa iktidarın niyetini okumak ile izah etmek yerine halkı kin ve nefrete yönlendirilmesine karşı açılan bir dava olarak değerlendirilmelidir.
Her zaman yaptığı gibi bu olayda da CHP "Kurtla yiyip, çoban ile ağlamak" siyasetine devam etti. Özdağ'ın gözaltına alınması ile birlikte süreci takip etsin diye genel başkan yardımcılarını görevlendirdi.
Kılıçdaroğlu seçimi kazansaydı aralarında kapalı kapılar ardında yaptıkları anlaşmaya gore Özdağ Süleyman Soylu'nun yerine İçişleri İşleri Bakanı olacaktı. Aralarında olmasa da CHP'ye oy verenler açısından
"Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak" gibi.
CHP bu tavrı ile hak-hukuk dendiğinde kimlerin savunulması, kimlerin savunulmaması gerektiğini bir kere daha gösterdi.
İnsanlığa karşı islenen suçlar zaman aşımına uğramaz. Irkçılık insanlığa karşı işlenen suçtur.