Yirminci Yüzyıl başlarında birçok Kürd aydını ile karşılaşıyoruz. Bu Kürd aydınlarına rağmen, Türk siyasal hayatında önemli bir sorunun yaşandığı da dikkatlerden, gözlerden kaçmamaktadır. Bu yazıda aydınlarla birlikte bu sorun da ele alınacaktır. Kürd aydınlarını, doğum tarihlerini dikkate alarak şu şekilde gösterebiliriz:
Abdurehman Nacîm (1833-1895)
Seyid Abdülkadir (1851-1925)
Emin Ali Bedirxan (1851-1926)
Mihemed Emîn Feyzî (1862-1929)
Halil Hayali (1864-1946)
Ahmed el Xasî (1867-1951)
Mevlanzade Rifat (1869-1930)
Said Nursi (1877-1960)
Ahmed Ramiz (1878-1940)
Hasan Hayri (1881-1925)
Şükrü Mehmed Sekban (1881-1960)
Süreyya Bedirxan (1883-1938)
Mehmed Mîhrî Hîlav (1885-1957)
Memduh Selim (1887-1976)
Fehmi Bilal (1887-1967)
Dr. Fuad (1888-1925)
Nuri Dersimi (1890-1973)
Ekrem Cemil Paşa 1891-1974)
Müküslü Hamza (1892-1958)
Kadri Cemil Paşa (1893-1973)
Celadet Bedirxan (1893-1951)
Kamuran Bedirxan (1895-1978)
Osman Sabri (1905-1973)
Nadir Beg (1909-1984)
Nurettin Zaza (1920-1988)
Unutulan, gözden kaçan bazı Kürd aydınları da şüphesiz vardır. Bu yazının, daha çok Kürdistan’ın Kuzey parçasıyle ilgili olduğu unutulmamalıdır.
Seîd Veroj’un Çalışmaları
Araştırmacı yazar Seîd Veroj bu Kürd aydınları ile ilgili olarak çok önemli çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları da şu şekilde göstermek mümkündür:
Cemîyata Hêvî, ya Talabeyê Kurd (Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti) û Rojî Kürd (1913), Weşanên Dara, 2002, Diyarbekir, 338 s.
Mehmed Mîhrî Hîlav û Kovara Kürdistan, Weşanen Weqfa İsmail Besikci , Çarîya Paşîn, 2015, Stenbul, 304 s.
Mewlanzade Rifat û Serbestî, Weşanen Weqfa İsmail Beşİkci, Tîrmeha 2017, Stenbul, 320 s.
Abdurehman Nacîm, Edîb, Şaîr, Perverdekar, Hiqûqnas, , Weşanen Weqfa İsmail Beşikci, Tirmeh 2017, Stenbul, 160 s.
Du Birayên Bedixanî Celadet û Kamiran Bedirxan (1913-1923), WEşanên Dara,, Sibata 2018 Diyarbekir
Kürdîzade Ahmed Ramiz, (1878-1940), Weşangerekî Xwebexş û Aşiqê Lefzê Kurdmancî, Weşanên Sîtav, 2019 Van,
Vîr û Warê Ma (Ma Mirdasî yî) Weşanên Dara, Sibat 2019, 223 s.
Komara Kurdistanê û Mehkemekirina Pêşewa Qazî Mihemed, (Kürdistan Cumhuriyeti ve Başkan Qazi Mihemed’in Yargılanması), Weşanên Sîtav, îlon 2019, Ankara, 136 s.
Portreyeên Şophıştî- I, Weşanên Dara, İlon 2019, 376 s.
Vanlı Memduh Selim (1887-1976), 20 Yüzyıl Kürd Aydın ve Siyasetçilerinden, Weşanen Peywend, 2024 Van, 160 s.
Dr. Şükrü Mehmed Sekban (1881-1960), 20 Yüzyıl Kürd Aydın ve Siyasetçilerinden, Weşanên Peywend, 2024 Van, 128 s.
Mihemed Emîn Feyzî, Leşkerekî Dîrokzan, Şair û Felsefevan, Weşanên Peywend, 2024 Van, 202 s.
***
25 Kürd aydınından üçü idam edildi. Dr. Fuad ve Seyid Abdülkadir. Hasan Hayri. Seid Nursî, Halil Hayalî, Fehmi Bilal, Şükrü Mehmet Sekban, Nadir Beg, gibi 6-7 Kürd aydını Türkiye’de vefat etmiştir. Geriye kalan Kürd aydınları, daha çok sürgün yaşadıkları Suriye’de vefat etmişlerdir.
Temel Sorun Nedir?
19. yüzyılın sonlarından itibaren, Kürdledeki, Kürdistan’daki, Kürdçe’deki bu gelişmeleri, Mustafa Kemal ve arkadaşları şüphesiz görüyorlardır. Yukarıda sözü edilen Kürd aydınlarının yapıp ettiklerinin şüphesiz farkındadırlar. Durum bu kadar açıkken, Cumhuriyet’in ilanından itibaren, Kürdlerin, Kürdçe’nin reddedilmesi, inkar edilmesi, herkesin Türk sayılması, çok şaşırtıcı bir gelişmedir. 1930’lardan, Türk-Tarih Tezi ve Güneş-Dil Teorisi ianlayışlarından itibaren bu reddin ve inkarın daha sistematik ve kararlı bir şekilde yürütüldüğü bilinmektedir. ‘Tarihte, Kürd dile bir halk, Kürdçe diye bir dil yoktur. Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan herkes Türktür. Onlar da Orta Asya’dan gelmişlerdir. Dağlarda yaşadıkları için esas dillerini unutmuşladır. Bu Kürtlerin konuştuğu dil Türkçe’nin ilkel bir ağzıdır.’ Denilmektedir. Bu reddin ve inkarın imha ile birlikte yürütüldüğü de açıkça görülmektedir. . Kürd olan, Kürdleri hatırlatan herşey imha edilmektedir. Bunlara rağmen Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu kadar açık bir süreci red ve inkar cesaretini nasıl bulmuşladır?
Bu red ve inkar sürecinin başarılı olduğu da söylenebilir. Bugün 1930- 1940 doğumluların, özellikle onların çocuklarının Türk diliyle kültürüyle yetiştikleri, Kürdçe konuşmadığı, konuşamadığı açık bir gerçekliktir. Ben 1963-1964 yıllarında Bitlis’te askerlik yaptım. Bitlis’in yerli ahalisinden bazıları bana, ‘sen Çorumlusun, Türksün, biz Bitlisliler has Türküz …’ derlerdi.
Bu red ve inkar sürecinin, kamu yönetimi, özellikle Milli Eğitim tarafından, üniversiteler, basın, sivil toplum kurumları tarafından, yargı tarafından hararetli bir şekilde savunulduğu da görülmektedir. Bu görüşlere aykırı hareket edenlerinin, düşünenlerin çok ağır idari ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kaldığı da acıkça gözlenmektedir. Kanımca, üniversitelerin bu süreci savunmalarını, bilim yöntemi açısından değerlendirmek önemli olmalıdır.
Bu red ve inkar sürecinde, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını cesaretlendiren unsurlar konusunda şunları söyleyebiliriz. Her şeyden önce, bu süreci dile getirebilecek, Kürdleri, Kürdçe’yi savunbilecek, bu görüşleri eleştirebilecek, protesto edebilecek bütün Kürdler şu veya bu şekilde etkisiz bırakılmışlardır. Bir kısmı savaşlar sırasında öldürülmüş, bir kısmı, Türkiye’nin dışında sürgün yaşamaktadırlar. Onların Türkiye’ye girmemesi için çok sıkı önlemler alınmıştır. Zaten takibat altında oldukları için onlar da Türkiye’den uzak durmaktadırlar. Yukarıda sözü edilen ve daha çok Suriye’de sürgün yaşayan Kürd aydınlarının seslerinin yazılarının vs. Türkiye’ye ulaşmaması için her türlü tedbir alınmaktadır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarında Batılı devletlerin Kürdlerle, Kürdçe’yle ilgili bu yeni süreci eleştirmeyecekleri şeklinde bir kanaatı gelişdiği de anlaşılmaktadır. Bunların dışında Batılı yazarların, basının, sivil toplum kurumlarının, üniversitelerin Türkiye’de Kürdlerle, Kürdçe’yle ilgili bu yeni süreci eleştirmedikleri de görülmektedir.
Bütün bunlar bu red ve inkar konusunda Mustafa Kemal ve arkadaşlarını cesaretlendirmiş olabilir. Ama yine de, bu açıklamalar, bu red ve inkar sürecinin neden yapıldığı, nasıl geliştiği konusunda tatmin edici bulunmayabilir.
Günümüzde Kürdler artık eski Kürdler değildir. Bugünkü Kürdler artık Kürd diline daha sıkı bir şekilde sarılmaktadırlar. Kürd olmaktan. Kürd ulusu olmaktan doğan haklarını artık daha yoğun, daha bilinçli bir şekilde talep etmektedirler. Kürd dili artık, evde, çarşıda, pazarda daha yoğun bir şekilde konuşulmaktadır. Gasbedilen bu hakları geri kazanmak için, demokratik yollardan daha yoğun, daha kararlı bir mücadele yürütülmektedir. Özellikle çocukları Kürd diliyle yetiştirmek için önemli çaba harcanmaktadır.