Türk devleti, Kürdlerin de devleti değildir. Türk devleti, adı üstünde Türk devletidir ve bu devlet, 101 yıl boyunca barbarlığı amaç seçen, bir Kürd düşmanlığı yapmıştır. Türk devleti, ‘’aynı şekilde Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti olarak kurulmadı’’. İlk gönden türk devleti olarak inşa edildi ve Kürdlerin yönünü; jenositlere, darağaçlarına ve zindanlara, mecburî iskanlara yönlendirdi. Kürdleri eritmek ve yok etmek için, her türlü yolu denedi.
Kürdlerin varlığını inkar etti, kürdleri yok saydı ve ‘’Kürdlerin türk olduğu“ gibi, savsata teorilerle üniversite tezleri yazdırdı.
Bu zorba ve işgalci devlete karşı Kürdler çoğaldıkça, ölüm de çoğaldı. Kürdler çoğaldıkça bu barbarlığa karşı direnişler de çoğaldı. Türk devleti Kürdleri bitirmek istedikçe, Kürdler inat diye çoğaldılar, bilinçlendiler ve direnmeye sarıldılar.
Bu tarih, koca bir 101 yılı geride bıraktı. Bu yüzyıl boyunca türk devleti; Kürdlerin varlığını inkar etme yasa ve kanunlarına rağmen, uyguladığı asimilasyona rağmen, uyguladığı barbarlıklara rağmen, Kürdler yok olmadı. 2025 yılına kendini daha bilinçli, daha güçlü ve daha haklı taşıdı.
Türk devleti güçlendikçe daha çok Kürd öldürdü, daha çok Kurdistan’ı tahrip etti, daha çok asimile olanaklarını kullanmaya çalıştı. Daha çok zindan inşa etti ve Kürd çocuklarını bu zindanlara tıkadı.
Böylesi bir tarihin hafızası, canlı olarak önümüzde dururken ve türk devleti hala tavuk hırsızları ve ırz düşmanları ile birlikte, Kurd köylerini bombalarken, Kürdlerin zaruri ihtiyaçlarını karşılayan kaynaklarına saldırırken ve anayasasında ‘’Türkiye’de yaşan herkes Türk’tür ve Türk olmak zorundadır“ maddesi dururken, Kürd sosyolog Mücahit Bilici‘nin, ‘’Türk Birliği, Kürt Birliği“ adı altında, 23.01.2025’te, (Z) adlı sayfasında bir makalesi yayınladı. Makale, döneme ilişkin, türk devletinin stratejik amaç ve hedefleri ile çakışan bir amacı gütmektedir. Anlaşılan, Kürdler arasında, yeni bir Ziya Gökalp rolünü üstlenen bir Kürd aydın ve siyasi çevre, Kürdleri tehdit mantığı ile, türk devletinin hizmetine sokma çabası içindedir. Bu kesime örnek olması açısından Mücahit Bilici’nin söyledikleri irdelemeye değer.
Ne diyor Mücahit Bilici?
‘’Türkiye’nin diğer Türki toplumlarla kardeşlik bağlarını geliştirmesi, hem Türkiye’deki insanlar hem de o devletlerdeki insanların daha güçlü bir devlet ve ittifak şemsiyesi altında yaşamalarını sağlayacak.“
Türkleri Kafkasya hayalı ile, Türklerle bunlar arasında „kardeşlik bağlarını“ geliştirme sevdası neden bir „Kürd sosyoloğa kalmış diye sorabilirsiniz! Kanımca bunun cevabı, 60-70 milyonluk devletsiz bir millet, toprakları parçalanmış ve işgal altındaki bir millet aydını olma ile alakalıdır. Bu aydın(lar) sorunludur. Kendi milletinin birleşmesini ve bir devlete sahip olmasını savunmanın yerine; „Türki toplumlarla kardeşlik bağlarını geliştirmesini amaç sayıyor ve bilgisini bu tür, düşman besleyen cephelere harcıyor olmalarındandır.
Mücahit Bilici daha da ileri giderek;
‘’Türk birliğinin iyi bir şey olduğunu, Türkiye’nin daha da güçlendiği her adımın Kürtlerin de kazanımı olduğunu düşünüyorum. Onun için bir Kürt olarak Türk Birliği’nin hem Kürtlerin hem de Türklerin menfaatine bir şey olduğunu söyleyebilirim.“
‘’Türk birliğinin, Türkler için ‘’iyi bir şey olduğu“ tartışmasızdır. Elbette Türkleri güçlendiren bir projedir. Bunu bir türk aydını söylerse anlarım. Ama zavallı bir Kürd aydını söylediği zaman, durup düşünürüm! Ayrıca başka bir şey daha ekliyor ‘’Kürd sosyolog“, Diyor ki; ‘’Türkiye’nin daha da güçlendiği her adımın Kürtlerin de kazanımı olduğunu düşünüyorum.“ Ne iyi düşünüyor değil mi, bizim sosyoloğumuz?’’ Sayın Mücahit Bilici, bunun adı, Kürdçe ata deyiminde ‘’sebi yê me ye, lê ji dijmin re dixebite“.(evlat bizim, ama düşmanın hizmetindedir.)
Sayın Bilici çok net söylüyorum: Güçlü bir Türk devleti, Kürdlere daha çok asimilasyon, daha çok inkar, daha çok bomba ve daha çok katliam ve sürgün, zindan getirecektir. Bunun da diğer anlamı; Kürdlerin asimile edilerek, Türklerle ‘’bir birlik ve entegrasyonun“ bir parçası olarak yaşamayı ve kürdlerin zorunlu olarak Türkleşmeyi seçmelerini amaçlamaktadır. Burada sopa ve havuç siyasetinin „bilimsel“ yanılsaması yatıyor!
Sayın Bilici Kürd-Türk ilişkisine ilişkin de, „Kürtlerin Türklerle olan son dönemdeki problemli hukukundan söz ediyor. Hangi Kürd-Türk hukuku bay Bilici?
Bakın ne diyor; ‘’Kürtlerin Türklerle olan son dönemdeki problemli hukuku dâhil olmak üzere, Kürtlerin uzun vadeli stratejik çıkarları zayıf ve endişeli bir Türkiye’yi değil güçlü ve kendinden emin bir Türkiye’yi gerektiriyor.“ Yani, ‘’Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail‘den uzak durun, Türklerin hizmetine girin“ diyor!
El insaf Sayın Bilici: 101 yıl boyunca, Türk devletinin 10 milyonlarca Kürdün varlığını inkar etmesi, buna karşı çıkan Kürdü ölüm, sürgün, zindan ve darağacı ile tehdit etmesi ve ‘’Ya Türklüğü kabul eder mutlu yaşarsınız, ya da yok olup gideceksiniz“ uygulamasının neresinde ortak hukuk var?
Sayın sosyolog, yoksa Kürdler ve Türkler anayasal ve yasal düzenlemelerle Türk devleti bünyesinde iki milleti esas alan bir eşitlikçi hukuk vardı da biz Kürdler bilerek varlığını mı reddediyoruz? Bilim adına, bilimi zorba Türklerin hizmetine sokma hamlesi yapıyorsunuz. Bunu maddi-manevi vebalı büyüktür sayın Bilici!
Evet, ben çok net söylüyorum, ağırlıklı olarak; Kürd aydını, Kürd siyasetçisi, Kürd bilim insanı Kürd ve Kurdistan meselesi konusunda, Kuzey Kurdistan‘da kafası karışık ve sorunludur. Bakın Bilici’nin bu paragrafı buna çok net bir örnektir:
‘’Kürtlerin Türkiye’yi demokratik olarak fetihleri hem içeriden hem de dışarıdan gerçekleşecek. Kürtlerin de devleti olarak kurulan Türkiye’nin tekrar Kürtlerin de devleti haline getirilmesi hem demokrasinin gereği hem de adaletin yerini bulmasıdır. Ve bu aynı zamanda Türklerin de sadece faydasınadır.“
Şimdi kalkıp, iyi eğitim görmüş bir Kürd sosyolog ‘’kafayı sıyırmış, yazık“, sonu Ziya Gökalp’ın sonu gibi olacak desem, haksız miyim. Bu devlet, ne zaman ve nasıl, ‘’Kürtlerin de devleti olarak“ kuruldu ve nasıl ‘’kurulan Türkiye’nin tekrar Kürtlerin de devleti haline getirilmesi“ iddiası ileri sürülebilecek? Normal bir Kürt’ün ileri süreceği bir tez mı bu?
101 yıllık barbarlık tarihi önümüzde dururken, sosyolojik olarak tarihin yarattığı problemleri göz ardı ederek, fal açma metodu ile tez ileri sürmek, bilimsel değil ve sağlıklı bir kafanın da ürünü değildir. Bilici’nin aşağıdaki paragrafı ile, Bilici’yi bilime, Kürdlere, tarihe şikayet ediyorum.
‘’Türklerin menfaati Kürtlerin birleşmesini ve güçlenmesini gerektiriyor. Türkiye’de Kürt, Türk herkesin Kürt birliğini desteklemesi gerekir. Kürdistan’ın parçalarının birbirlerine entegrasyonu kaçınılmaz bir realitedir.“
Peki, Sosyolog Mücahit Bilici, Kürd milletin bölgedeki gücü ile Yeni bir Türk imparatorluğu mu planlıyorsunuz? 1.ci dünya savaşı sonunda Ziya Gökalp, o Türklük tezini beynine bir kurşun sıkarak ödedi, bu tezini sen nasıl yiyeceksin. Tarih affetmez bilirsin.