Türkiye’nin dönüşümünü tamamlamış sivil görünümlü bir rejimle yönetildiğini düşünüyorum. Aslında Osmanlı ile Tekçi Türkiye’nin bir sentezi olan ve “Tekçi Osmanlı Türkiye’si” dediğim bu yeni düzene her kesim adapte edilme aşamasında görünüyor.
Kanımca, özellikle CHP bunun ayırdında ancak ilan edemiyor. Bu nedenle, yeni rejimi onayladığını düşünüyorum. Aksi halde, süreci tanımlar ve süreçle uzlaşma, mücadele etme, değiştirme arayışına giderdi. Kabullenirseniz farklı, kabullenmezseniz farklı yaklaşım ve tutum sergilersiniz. Tekçi Türkiye başka, Tekçi Osmanlı Türkiye başka olduğu için eleştirinin de, söylemin de, tarzın da farklı olması gerekir. CHP’nin yaklaşım, derinlik ve tutumundan anlaşılan ise Tekçi Osmanlı Türkiye’sini kabul ettiği ve bu rejimde kendine yer bulmaya, yer tutmaya çabaladığıdır.
CHP yaşananı tanımlamadıkça özellikle CHP seçmeninin moralinin ve desteğinin erimesi durdurulamaz. ‘Terörsüz Türkiye’ günleri başladığında tüm algılar hızla ve keskince değişebilir, CHP ana muhalefet partisi olmayı yitirebilir.
CHP’nin çağcıl dönüşümünün işareti; geçmişi kabullenmesi, uygulanmış politikaların sonuçlarını ifade etmesi, telafi programı önerisi ilanıdır.
Görünen, CHP ve diğer tüm ‘aktör ve alanlar’ gibi Kürd alanının da Tekçi Osmanlı Türkiye’sine uyumlu hale getirilme sürecidir. Osmanlı’dan ve Tekçi Osmanlı Türkiye’sinden razı Kürdler zaten dönüşümün içinde yer aldı; geçmişte çekilen ortak çileler yüzünden. MDD’nin örgütlediği ve Tekçi Türkiye’nin (bu durumda, geçmişte çekilen çileleri dile getirenleri yüzünden) doğal bileşeni olan ancak çoğulcu Türkiye’yi hedefleyen ikinci Kürd kesimi de her yanı kuşatılmış, kontrollü bir bölgede mercek altındadır. Üçüncü kesim Kürdler ise her iki kesime net mesafeli duranlardır. İlk iki kesime alenen mesafeli durmayanlar üçüncü kesime dahil değildir.
Kürdlerin her üç kesimi de sivil demokratik çağcıl tepkiyle, dirençle ‘Terörsüz Kürdistan’ı sağlayabilirdi ancak yüzlerce yılda şekillenmiş irrasyonel, güçlüye biat eden, kayıplarını önemsemeyen, ilerleme karşıtı, acımasız, hep mağduriyet sayesinde görünür olan, mağduriyeti sömüren karakter şimdilik baskın. Bu karakter toplumun hemen her kesiminde, bireyinde deşifredir, aşikardır, içselleşmiştir ve hemen herkes sebep sonuç ilişkilerinin farkındadır.
Yerinde bir amaç olan ‘Terörsüz Türkiye’ süreci fiili olarak yürümektedir, Suriye’deki gelişmelerden etkilenme olasılığı çok zayıftır. Sadece, ideolojimsi tutumlara ve Suriye’deki gelişmelere göre Türkiye kendi içine sertleşebilir ya da yumuşayabilir.
Bu süreçle uyumlu ilerleyecek benlikli, aydınlık, demokratik, kapsayıcı, katılımcı bir alan oluşturulabilir mi?
Dağınık üçüncü kesim Kürdler toparlanıp ‘çağcıl ortak değerler ve hedefler etrafında’ toplanabilir mi? Toplandığında mevcut ve önerilecek başlıklarda ‘vesayet, hiyerarşi, talimat, arka plan, istismar’ olmadan, fikri ve vicdanı olan her bireyin özgürce faaliyet yürütülebileceği bir ortam oluşturabilir mi?
Küçük Görme, Kibir, Küstahlık..
Birbirinden uzak duran, bir diğerini beğenmeyen, dinlemeyen kesim bir araya gelebilirse, doğallıkla somutlaşacak alanda düşünce ve elbirliği ile utanç verici tarihsel acizlikten, iradesizlikten, var edememekten kurtulmak için küsmeden, kaçmadan zaten var olan ortak inançla bir araya gelmeyi, güvenmeyi, birlikte ilerlemeyi ve inatla çabalamayı başarmak için deneyecek mi!
Dünyanın herhangi bir yerinde yerleşik üçüncü kesim Kürdler en az yüz yıldır yanlış yaşadığını, programlamaya dair eksikliğini, boşa kürek çektiğini, havanda su dövdüğünü, deneyimlenmediğini, harekete her geçtiğinde emeğinin yağmalanmasına ve fedakarlıklarla üretebildiği hemen her değerine el konulmasına engel olamadığını ve bu nedenle ilerlenemediğini kabullenmek ve değişmek zorundadır.