Şam ve DSG Arasında Çetin Müzakereler: Yeni Savaş mı Yaklaşıyor?

Halep’teki çatışmalar, DSG ile Şam yönetimi arasındaki gergin müzakereleri yeniden alevlendirdi. Taraflar ABD arabuluculuğunda yeniden masaya oturdu ancak anlaşma hâlâ çıkmazda.

9 Ekim 2025 - 12:05
9 Ekim 2025 - 12:05
 0
Şam ve DSG Arasında Çetin Müzakereler: Yeni Savaş mı Yaklaşıyor?

Suriye parlamento seçimlerinden bir gün sonra — DSG kontrolündeki bölgeler ve güneydeki Süveyda dahil edilmeden — ve DSG komutanı Mazlum Abdi liderliğindeki heyetin ABD aracılığıyla Şam’a varıp yeni bir müzakere turuna başlamasından saatler önce, Ekim 6’da Halep’in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde son yılların en şiddetli çatışmaları patlak verdi.

Resmi olmayan Suriye hükümeti kaynakları, DSG’nin çatışmayı başlattığını ve rejim kontrol noktalarını aşmak için kazılan bir tünelin tespit edilip patlatıldığını iddia etti. Hükümet, DSG’nin sivil kılığına girmiş militanlar göndererek güvenlik güçlerine saldırdığını ileri sürdü. Buna karşın DSG kanalları, rejimin göstericilere ateş açtığını ve geçiş noktalarını kapattığını savundu.

DSG, karşılık olarak Sayfü’l-Davla mahallesine ve çevresindeki yerleşim alanlarına havan toplarıyla saldırdı. Çatışmalar her iki taraf için de kayıplara yol açarken, sekiz sivil hastaneye kaldırıldı. Saatler süren çatışmaların ardından yerel bir ateşkes sağlandı ve hükümet yalnızca bir geçişi açarak kademeli olarak gerilimi düşürdü.

Güç Dengesi Üzerinde Kırılgan Bir İlişki

Çatışmalar her iki taraf için de hassas bir bölgede gerçekleşti. DSG, Halep’in Kürt çoğunluklu mahallelerine ikmal hatlarına sahip değilken, Şam çatışmanın genişlemesi halinde sivillerin zarar görmesinden endişe duyuyor. Bu nedenle taraflar, tırmanmayı durdurmayı kabul etti; ancak bu, her iki tarafın da askeri kapasitesini müzakere öncesi göstermesine engel olmadı.

Mazlum Abdi ile Savunma Bakanı Marhaf Abu Qasra arasındaki görüşmeler, Mart 10 anlaşmasının uygulanmasından ziyade kriz yönetimi ve ateşkes düzenlemelerine odaklandı. Abu Qasra, her iki tarafın “kuzey ve kuzeydoğu Suriye’deki tüm cephelerde kapsamlı bir ateşkes” üzerinde anlaştığını açıkladı, fakat Mart anlaşmasının fiilen uygulanması yönünde somut bir ilerleme kaydedilmedi.

Tıkanan Müzakereler ve Farklı Ajandalar

Şam’daki toplantılar, genişleyen politik boşluğu kapatmayı başaramadı. Mart anlaşmasının önemli hükümlerinin uygulanması için belirlenen süre yaklaşırken, daha geniş bir çatışma riski artıyor. Al Majalla’ya göre ABD, tarafları arabuluculukla bir araya getirmeye çalıştı, ancak görüşmeler sadece önümüzdeki haftalarda kısmi bir uygulama için geçici bir taahhütle sonuçlandı.

DSG içinde bazı gruplar siyasi çözümü desteklerken, diğerleri askeri bir müdahaleyi tercih ediyor ve bu da ilerlemeyi engelliyor. Washington ise DSG’ye esneklik göstermesi çağrısında bulunuyor — özellikle bölgede ABD-İsrail ekseni ile İran arasındaki gerilim artarken. CENTCOM Komutanı Brad Cooper ve ABD heyeti Tom Barrack, 6 Ekim’de Abdi ile görüşerek güvenlik koordinasyonu ve Fırat doğusunda istikrar için yol haritası üzerinde durdu.

ABD ayrıca IŞİD tutukluları ve El-Hol kampı sorunlarının çözümünü, yabancı uyrukluların ülkelerine geri gönderilmesini zorunlu kılıyor. Ancak DSG, bunu müzakere sürecinde uluslararası bir pazarlık aracı olarak görüyor.

DSG kaynakları, Abdi’nin heyetinin 7 Ekim’de Erbil’den Şam’a Cooper ve Barrack ile birlikte uçtuğunu belirtti. DSG, Şam ile herhangi bir anlaşmanın uygulanmasını garanti altına almak için ABD ve Fransız gözlemcilerin bölgede bulunmasını şart koşuyor ve böylece müzakere sürecini uluslararası denetim altında tutuyor.

Stratejik Öneme Sahip Deyrezzor ve Fırat Bariyeri

Washington, güven inşa etmeye yönelik kademeli bir yaklaşımı — Deyrezzor veya Rakka’dan başlatmayı — olası bir işbirliği girişimi olarak değerlendiriyor. Ancak DSG, Deyrezzor’u bırakmaya karşı çıkıyor; Fırat boyunca oluşturduğu “su bariyeri”nin yok olacağı, askeri olarak savunmasız kalacağı ve Şam’ın bölgedeki kabile desteğini arkasına alarak güç kazanacağı endişesi taşıyor.

Eylül ayında Al Majalla ile yapılan bir röportajda, Özerk Yönetim Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, ABD’nin Deyrezzor veya Rakka’nın Şam’a devredilmesini talep etmediğini doğruladı, ancak “entegrasyon mekanizmaları” ile ilgili görüşmelerin başlatıldığını söyledi.

Şam ise — Fırat doğusunu “çözmek” için hem iç hem bölgesel baskı altında — DSG üzerinde ekonomik ve güvenlik baskısı uyguluyor. Ekim başında altı geçiş noktasını kapatarak sivil ve ticari hareketi felç etti ve Deyrezzor’a takviye birlikler gönderdi; bu, müzakereler başarısız olursa tırmanmaya hazır olduklarının işareti olarak okunabilir.

Bölgesel Satranç Tahtası

Şam’ın uluslararası koalisyona katılması, diplomatik bir kazanım sağlayabilir ve meşruiyet ile etkiyi artırabilir. ABD yetkilileri bu koordinasyonu gündeme getirdi ve Suriye güvenlik kurumları Halep, İdlib ve Badiye’de koalisyon operasyonlarıyla dolaylı işbirliği yaptı. Ancak Suriye savunma yapısının bu operasyonlarda merkezi rol üstlenmeye hazır olup olmadığı halen soru işareti.

Şam-DSG gerginliği, hem siyasi hem askeri hayatta kalma mücadelesine dönüştü. Rejim, egemenliği yeniden tesis etmeyi ve gayri resmi askeri oluşumları dağıtmayı hedeflerken, DSG askeri ve idari özerkliğini korumayı ve desantralize bir model üzerinde kalmayı amaçlıyor. Çelişki derin ve zaman daralıyor.

Kontrollü veya Kontrolsüz Bir Savaş?

Başkan Ahmed Şara, müzakereler başarısız olursa “tüm seçeneklerin masada olduğunu” tekrar etti. Şam, DSG cephelerinde savaş hazırlığını artırırken, DSG de asker alımını hızlandırıyor ve eski rejim askerlerini entegre ediyor; olası bir savaşta Arap-Kürt bölünmelerine karşı önlem alıyor.

Büyük çaplı bir çatışma her iki taraf için de yıkıcı olur. DSG, iç bölünmeler ve yeniden canlanacak IŞİD tehdidiyle karşı karşıya kalacak; Şam ise insan kaynağı ve lojistik açığı, iç huzursuzluk ve ekonomik çöküş yaşayacak.

ABD ve Türkiye de muhtemelen pasif kalmayacak. Washington’un Fırat doğusundaki üsleri doğrudan tehlikeye girerken, Ankara Şam’ı destekleyecek şekilde müdahalede bulunabileceğini açıkça belirtti — bu, ulusal güvenlik gerekçesiyle meşrulaştırılıyor.

Daha Geniş Bölgesel Yangın Tehlikesi

Herhangi bir Şam-DSG savaşı, Irak ve Lübnan’da istikrarsızlığa yol açabilir, İran destekli grupları güçlendirebilir ve İsrail’i “ulusal güvenlik” gerekçesiyle hava saldırıları yapmaya sevk edebilir. Bu durum, yeniden yapılanmayı engeller, yaptırımları derinleştirir ve Suriye’yi uluslararası izolasyonda bırakır.

Özetle, Şam ile DSG arasındaki gerginlik yalnızca yerel bir durum değil; potansiyel olarak ABD, Türkiye, İran ve Rusya’yı içerecek daha geniş bir bölgesel çatışmanın kıvılcımı olabilir. Taraflar bunu fark ediyor, ancak hesap hataları veya tıkanıklıklar, kaçınılmaz bir savaşa sürükleyebilir ve bu savaşta kaybeden büyük olasılıkla bölgede yeniden güç kazanmaya çalışacak IŞİD olur.

 

Bu haber toplam 3451 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:06:26