Suriye politikası değişiyor: ABD geri adım attı
Trump'ın Temsilcisi, Süveyda olaylarının ardından Şara hükümetinin ülke yönetimi için alternatifler düşünmeye ihtiyacı olduğunu söyledi.

Washington Post, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın, Şam hükümetinin, Ahmed eş-Şara'nın cumhurbaşkanlığına gelmesinin ardından Washington'ın desteklediği "merkezilik" yerine ülke için yeni bir yönetim sistemi düşünmesi gerekebileceğini söylediğini belirtti.
Amerikan gazetesine göre Barrack'ın açıklamaları, Süveyda olaylarının ve Suriye güvenlik güçleriyle bağlantılı olduğu bildirilen kişiler tarafından işlenen suçların ardından geldi.
Şam ise bir soruşturma yürütüyor ve bu kişilerin kendilerini gizlemek için resmi üniforma giydiklerine veya bireysel olarak hareket ettiklerine inanıyor.
Küçük güney şehrinde yaşananların gerçekliğinden bağımsız olarak, Süveyda'daki olaylar ve kıyı kentlerinde işlenen suçlar, ABD'yi Suriye'nin her düzeyde yönetimini üstlenecek Şam'daki merkezi bir hükümeti destekleme fikrinden geri adım atmaya yöneltti.
Barrack, merkezi sisteme net ve belirgin bir alternatif önermedi. Bunun yerine "Bu bir federasyon değil, herkesin radikallerin tehdidi olmadan onurunu, kültürünü ve dilini korumasına olanak tanıyan, ona yakın bir sistem. Herkes Suriye'yi yönetmek için daha rasyonel bir yol bulmak istiyor" ifadelerini kullandı.
Suriye hükümeti yakın zamanda, bölgeler ve kurumları üzerindeki kontrolünü korurken, şehirlerdeki yerel yönetimlere sınırlı yetkiler verecek, dolayısıyla devletin yapısına, bakanlıkların ve yasaların yetkisine herhangi müdahaleyi önleyecek bir seçenek olarak idari ademi merkeziyetçilikten bahsetti.
Demokratik Suriye Konseyi Eş Başkanlığı Danışmanı Riyad Darar'a göre sorun, Şam'ın mevcut aşamada ülkeyi yönetmenin en uygun yolunu müzakere etmek istememesi.
Federalizmi reddediyor, siyasi ademi merkeziyetçilikten korkuyor ve diğer alternatifleri tartışmak istemiyor.
Siyasi ademi merkeziyetçilik, idari çerçevenin ötesine geçerek, şehirlere kendi kaderini tayin etme ve yerel siyasi, ekonomik ve güvenlik işlerini yönetme konusunda daha geniş yetkiler veriyor.
Bu, Şam'ın artık dış ilişkilerde ve çeşitli egemenlik meselelerinde otorite olmaktan çıkması anlamına geliyor.
Darar, verdiği röportajda, ülkenin onlarca yıldır benimsediği "merkeziliğin" sorunları, bu sorunları tespit edip çözümler bulmak, daha iyi bir geleceğe doğru bunları yeni devletin yönetiminde uygulamanın en iyi yoluna ulaşmak üzerine bir diyalog başlatmayı önerdi.
Danışman, il yönetimlerinin rolünün yerel bakanlıklar haline gelecek şekilde güçlendirilmesinin uygun olabileceğine dikkat çekti.
Bunun formülü ve sınırları, devletin çatısı altında Şam'da düzenlenecek ve çeşitli bölgelerden bakanlar ve temsilcilerin katılımıyla gerçekleştirilecek ulusal bir diyalog yoluyla kararlaştırılabilir.
Darar'a göre Suriye hükümeti bu konuda kabul ettiklerini, ki bu bugüne kadar tam olarak net değil, Amerikan baskısıyla kabul etti.
Ancak bu baskı istenilen seviyeye ulaşmıyor ve Şam bu konuda kasıtlı olarak oyalanıyor ve bunun için her türlü bahaneyi kullanıyor.
Bu bağlamda Danışman, devletin anayasal ilkelerini görüşmek üzere 25 Ağustos'ta (bugün) yapılması planlanan Rakka konferansının, DSG ile Şam arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanması için yapılan müzakerelerin başarılı olması amacıyla ABD'nin talebi üzerine ertelendiğini vurguladı.
ABD'nin tutumunda bir dönüm noktası olan Süveyda'da Avukat Eymen Şihabeddin, kendi deyimiyle temmuz ayında şehrin maruz kaldığı "soykırım"ın ardından adem-i merkeziyetçiliğin de artık geçmişte kaldığını söylüyor.
Şihabeddin verdiği röportajda, şehirdeki dini mercilerin yanı sıra, siyasi ve sivil toplum gruplarının da "soykırım" öncesinde ademi merkeziyetçilik talep ettiğini belirtti.
Ancak bugün bu, Süveyda halkı için genel olarak ne popüler bir talep ne de kabul edilebilir bir çözüm.
Şihabeddin'e göre kendisi ve şehirden 14 avukat, BM'ye Süveyda için kendi kaderini tayin etme hakkı talebinde bulundu.
Bu, "şehir halkının yaşadıkları saldırı, katliam ve yakma olaylarının yanı sıra kendilerine yönelik medya ve siyasi kampanyaların ardından tek alternatif olarak gördüğü, etrafında kenetlendiği taleptir" ifadelerini kullandı.
Suriye Gözlemevi'ne göre 13 Temmuz'dan bu yana Süveyda olaylarında hayatını kaybedenlerin sayısı bin 709 kişiye ulaştı.
Bunların çoğu Dürzi ve aralarında çok sayıda kadın, çocuk ve Bedevi aşiretlerinin evlatları var. İldeki çatışmalarda hayatını kaybedenler arasında iki gazeteci de bulunuyor.
Süveyda'dan önce, mart ayında Suriye’nin kıyı şehirlerinde de benzer suçlar işlendi.
BM’ye bağlı soruşturma komitesi, ağustos ortasında olayla ilgili bir rapor yayınlayarak, burada işlenen eylemlerin savaş suçu teşkil edebileceğini belirtti.
Reuters'ın yaptığı bir araştırma, intikam cinayetlerine, güvenlik kaosuna ve Beşar Esad yönetimiyle uzun süredir bağlantılı bir dini azınlığı hedef alan yağmalara sahne olan kıyı olayları sırasında, 40 farklı noktada Alevi mezhebinden bin 479 Suriyelinin öldürüldüğünü ve onlarcası kayboldu.
Bölgede işlenen suçların ardından, Suriye ve Diaspora Alevileri Yüksek İslam Konseyi Başkanı Gazal Gazal, uluslararası topluma "Suriye’nin kıyı bölgelerinde uluslararası koruma sağlama veya özyönetim ya da federalizmi uygulamaya dayalı radikal siyasi çözümleri" destekleme çağrısı yaptı.
Gazal, "Konseyin Alevilerin kendi kaderlerini tayin etme ve mahremiyetlerine saygı hakkını teyit ederken, Alevilerin haklarını korumaya, dışlanma ve ötekileştirilmeden korunmaya yönelik barışçıl ve demokratik çözümlere olan bağlılıklarını vurguladı. Bu talepler onlar için meşru ve adil seçeneklerdir" dedi.( Baha el-Avam- Independent Arabia)
Son güncellenme: 15:38:32