Türkiye’de Kürt Meselesi: Tarihi Bir Uzlaşma mı, Taktiksel Bir Dönüşüm mü?

PKK, Öcalan’ın çağrısıyla 2025’te silahlı mücadelesini bitirip kendini feshetti. Temmuz’da Süleymaniye’de sembolik bir törenle silahlarını yaktı. Süreç, Türkiye, Kürt tarafları ve ABD’nin görüşmeleriyle yürütüldü. Ancak PKK’nin tamamen silahsızlanıp silahlarını saklamadığı, bazı unsurların YPG’ye geçtiği şüpheleri var. Anayasa, Öcalan’ın durumu ve Suriye boyutu gibi konular hâlâ belirsiz. Süreç umut verici ama kırılgan.

14 Temmuz 2025 - 10:49
14 Temmuz 2025 - 10:49
 0
Türkiye’de Kürt Meselesi: Tarihi Bir Uzlaşma mı, Taktiksel Bir Dönüşüm mü?

Şubat 2025’te Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla PKK, 47 yıllık silahlı mücadelesine son vererek Mart’ta ateşkes ilan etti ve Mayıs’ta kendini feshettiğini açıkladı. Temmuz’da Süleymaniye kırsalında düzenlenen törende 30 PKK’li militan silahlarını teslim edip yaktı.

Bu süreç, Ekim 2024’te MHP lideri Bahçeli’nin savaşı bitirme çağrısıyla başlamış, Türkiye, Öcalan, Kürdistan bölgesi yönetimi, Suriye’deki Kürtler ve ABD’nin dahil olduğu görüşmelerle ilerlemişti. Türkiye’nin eski Suriye Büyükelçisi Ömer Onhon Al Majalla dergisnde kaleme aldığı analizine göre, Törende güçlü sembolik mesajlar verilse de, PKK’nin hâlâ elinde silah bulundurduğu ve bazı unsurların YPG’ye katılabileceği kaygıları sürüyor.

Önhon analizinde, Türk kamuoyu karışık duygular içinde: silah bırakmayı olumlu karşılasa da, güven tam değil. Türkiye tarafı “müzakere değil, teröre karşı zafer” söylemini öne çıkarıyor. Öcalan ise “demokratik mücadeleye geçiş” vurgusu yapıyor ifadelerini kullandı.

Önhon’a göre, sürecin en kritik aşaması ise bundan sonra: Meclis’te kurulacak komisyon.

Analize göre, Erdoğan, süreci demokrasi ve “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun parçası olarak sunarken, muhalefet ve toplumun bir bölümü hükümetin otoriterleştiği ve sürecin samimiyetinin sorgulanması gerektiği görüşünde.

Süreç umut verici bir başlangıç olarak görülse de, hem taraflar arasında güven eksikliği hem de çözümün kapsamı ve içeriği üzerindeki belirsizlikler, geleceği kırılgan kılıyor.

Önhon’un  Al Majlla’da yayınlanan analizi şöyle:

Şubat 2025’te, “Kürdistan İşçi Partisi”nin (PKK) kurucusu ve lideri olan ve 1999’dan beri Türkiye’deki İmralı Adası’nda tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, partisinin silahsızlanması ve kendini feshetmesi çağrısında bulundu. Bunun üzerine, 47 yıl süren ve on binlerce kişinin hayatına mal olan silahlı mücadeleyi yürüten PKK, 1 Mart 2025 itibarıyla ateşkes ilan etti; ardından Mayıs ayında düzenlediği 12. kongresinde kendini nihai olarak feshettiğini açıkladı.

11 Temmuz 2025’te, partiden 30 kişi (15 kadın ve 15 erkek),  Süleymaniye’nin 50 kilometre batısında bulunan Casene Mağarası’na ulaştı. Burada, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin tamamen organize ettiği resmi bir tören düzenlendi.

Törene yaklaşık 250 davetli katıldı; Irak merkezi hükümetinden ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden yetkililer, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) temsilcileri, Türkiye’deki Kürt yanlısı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) üyeleri, ayrıca uluslararası kuruluşlar, diplomatlar ve gazeteciler de hazır bulundu.

Törende militanlar, kısa konuşmaların ardından Kalaşnikof tüfekler ve roketatarlar da dâhil olmak üzere silahlarını tören için hazırlanmış büyük bir kazan içine koyup yaktılar.

2013’te Türkiye ile PKK arasında bir barış süreci başlatılmış ancak başarısız olmuştu. Sonrasında Türk güvenlik güçleri ile PKK militanları arasında kanlı çatışmalar yaşanmış, çok sayıda DEM’li belediye başkanı terör destekçiliği suçlamasıyla görevden alınarak yerlerine kayyum atanmıştı.

Silahların teslim edilip yakılması, sembolik ve diplomatik olarak etkileyici bir manzara sunsa da, PKK hâlâ büyük bir silah cephaneliğine sahip.

Son uzlaşma süreci, Ekim 2024’te en sert PKK karşıtı partilerden biri olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin savaşı bitirme çağrısıyla başladı. Öcalan da hücresinden olumlu yanıt verdi.

Bu süreçte, Türkiye devleti, Öcalan, Suriye tarafları ve Kuzey Irak’taki Kürdistan yönetimi yetkilileri arasında açık ve gizli pek çok toplantı yapıldı. ABD’nin de sürece dâhil olduğu bildirildi. Kürt tarafında DEM’li milletvekilleri müzakerelerde yer aldı.

Cuma günü düzenlenen bu sembolik silah bırakma töreni bir son değil, bir başlangıç olarak görülüyor; çünkü süreç hâlâ birçok sınav ve zorlukla karşı karşıya. En önemlisi de, taraflar arasında güvenin henüz tam olarak kurulmamış olması. Törenin yeri bile bunu yansıtıyor: Ne Türkiye’de, ne sınırında, ne de KDP kontrolündeki bir bölgede, aksine PKK’nın geleneksel kalesi olan Kandil’e yakın Süleymaniye kırsalında, YNK’nin etkili olduğu bir alanda yapıldı.

PKK, silahlarını teslim edip yaktı ama cephaneliğinin bir kısmını güvenli noktalarda tutması ve bir kısmını YPG’ye aktarması muhtemel.

Genel Türk kamuoyu, PKK’ya karşı en sert olanlar bile, hâlâ kaygılı ve PKK’ya karşı nefret beslese de, terör tehdidi ortadan kalktığı sürece iş birliği yapmaya hazır görünüyor.

PKK kendini feshettiğini ilan etmiş olsa bile, tamamen ortadan kaybolmadı ve bir şekilde varlığını sürdürmesi muhtemel. Öcalan, esas hedef olan Kürt meselesinin tanındığını, savaş stratejisinin sona erdiğini ve artık demokratik siyasi çalışmalara geçme zamanının geldiğini açıkladı.

Sürecin en belirsiz yönlerinden biri de, Türkiye’nin PKK’nın silah bırakması ve feshedilmesi karşılığında ne vereceği. Türk yetkililer defalarca “teröristlerle müzakere edilmediğini” ve devletin temel ilkelerinin pazarlık konusu olmayacağını vurguladı.

Törenden sonra konuşan ve törende militanları yönlendiren PKK’lı lider Besê Hozat, bu aşamada en önemli şeyin anayasal ve yasal düzenlemeler olduğunu belirterek, “silahlarınızı bırakın, biz de uygulamaya hazırız” mesajını verdi.

PKK’nın beklentileri ile Türk tarafının verebilecekleri arasındaki derin uçurum ciddi sorunlara, hatta çıkmazlara yol açabilir.

Bir sonraki adım, Türk parlamentosunda bir komisyon kurulması olacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu komisyonun “sürecin yasal gerekliliklerini” çalışacağını açıkladı. Ancak muhalefet partilerinin katılıp katılmayacağı henüz belli değil.

Yeni hazırlanacak anayasa da sürecin önemli bir testi olacak. En tartışmalı konular arasında Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve PKK üyelerine af çıkması bulunuyor.

PKK, Türkiye, ABD ve AB’nin terör örgütleri listesinde yer alıyor. Ancak mevcut gelişmeler ışığında, yakında bu listelerden çıkarılması bekleniyor. Bu durum, başta Öcalan ve Selahattin Demirtaş (eski DEM Eş Başkanı) olmak üzere tutukluların serbest bırakılması taleplerini artıracaktır.

Suriye boyutu da kritik bir halka. Kürt meselesi, özellikle YPG ve PKK’nın Suriye ve Türkiye’deki faaliyetleri arasındaki bağlantılar çözülmeye çalışılsa da hâlâ birbirine sıkı sıkıya bağlı. Öte yandan, Şam yönetimi ile YPG arasında 10 Mart 2025’te imzalanan anlaşma hâlâ uygulanamamış durumda, bu da önceki tıkanıklığın yeniden üretilmesine yol açıyor.

Türkiye’de birçok kişi, bazı PKK militanlarının evlerine dönmek yerine silahlarıyla birlikte YPG’ye katılmasından endişe ediyor. Peki, PKK’nın feshi sorunu sona erdirir mi? Türk hükümeti, terör döneminin sona erdiğini ve kalan sorunların demokrasi güçlendirilerek çözüleceğini söylüyor.

Erdoğan, 12 Ağustos 2005’te Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada, “Kürt meselesi, ülkenin diğer meseleleri gibi daha fazla demokrasi, hukuk ve refah çerçevesinde çözülecektir” demişti. Ancak bugünün Türkiye’si bu sözlerle çelişen bir tablo çiziyor.

Türk halkının geniş bir kesimi, hükümetin politikalarının demokrasiyi içi boşaltılmış hale getirdiğine ve otoriter bir döneme zemin hazırladığına inanıyor. Bu algı, 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerde açıkça görüldü; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarihi bir oy oranıyla birinci gelerek, aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir’in de bulunduğu 81 ilin 35’ini kazandı. Bu sonuç, AK Parti için büyük bir darbe oldu.

Erdoğan, seçimlerden sonra CHP’nin kazandığı belediyeleri yönetemeyeceğini öne sürerek uyardı. Mart 2025’ten itibaren, hükümet yolsuzluk ve şantaj suçlamalarıyla, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da dâhil olmak üzere, 13 CHP’li belediye başkanı ve onlarca çalışanı tutukladı. Muhalefet, bu tutuklamaların tamamen siyasi olduğunu savundu.

Erdoğan, PKK’nın silah bırakmasının terör belasını sona erdireceğini ve Türkiye’nin enerjisini “Türkiye Yüzyılı” dediği hedeflere yönlendirebileceğini belirtti.

Cumartesi günü, AK Parti’nin yıllık istişare toplantısında yaptığı ve yardımcıları tarafından “tarihi” olarak nitelenen konuşmada Erdoğan, PKK ile uzun süren çatışmayı ve barış sürecini kendi bakış açısıyla anlattı. PKK’nın silah bırakmasının herhangi bir pazarlık veya müzakerenin sonucu olmadığını vurguladı; “al-ver” temelli bir süreç olmadığını ifade etti.

Erdoğan ayrıca Türkler, Kürtler ve Araplar arasında “tarihi kardeşlik” ve “ortak İslami kimlik” vurgusu yaptı; ancak bu ifadeler farklı siyasi ve ideolojik kesimlerce farklı yorumlandı.

Erdoğan, genel başlıklar üzerinde dururken, sürecin sonraki adımları, YPG’nin Suriye’deki geleceği ve Türkiye’deki demokratik uygulamaların durumu gibi temel konularda ayrıntılara girmedi.