Siyasi İslam'ın Savaşları(1)
Siyasi İslam kirli savaşıyor.
Dursun Ali Küçük
18.01.2014, Cts | 21:39
Siyasi İslam kirli savaşıyor. Adeta kirliliğe bakınca dudak uçuklatıyor. Görünen o ki, Ergenekonculardan hiçte geri değiller. Devleti ve Kemalizm\'i İslam kılıfı ile teslim alırlarsa sonucun böyle olacağı kaçınılmazdır.
*****
Gülen ile AKP iktidara gelince destekleyen uluslararası güçler şimdi darbeci ve Gülencilerde “paralel” devletçi oldular...
Bu tez ve düşmanlık tanımı başlı başına sakattır. AKP ve Gülen’i ABD, AB vb Ergenekoncular yani klasik Kemalistlere karşı destekleyerek iktidara taşıdı.
AKP ve Erdoğan İktidarı Gülen Cemaati ile paylaştılar. Gülen halen küresel sermayenin desteğini bir ölçüde alıyor. Ama küresel güçler hiçbir zaman Gülen ve Cemaati tek başına iktidara taşıyamazlar ve bunu yapamazlar.
Türkiye’ye İslam ülkeleri için “model” rolü verildi. Bu rol kaçırıldı. Ortadoğu projesinde Türkiye biraz gelişince kendisini şaşırmaya başladı. Uluslararası politikada Ortadoğu’dan başlayarak attığı bütün adımları boşa çıktı. Birden bire bütün komşu ülkelerle düşman oldu. Kemalizm döneminde de böyleydi. Komşular hep “düşman” idi.
AKP yeni Osmanlıcılık politikası ile kendisini bu gündem içinde buldu.
Şangay’a göz kırptı. Ortadoğu politikasında sözünü tutmadı. Destekleri alırken iyi ama kullanırken destek verenleri dışlayan bir siyaset izledi. Böylece tosladı ve yerine oturdu. Erdoğan şimdi öyle “bölgesel güç olma derdimiz yok” diyor.
ABD ve Batı AKP’ye destekte frene bastı ve denilebilir ki sundukları destek tükendi. Destek verince ve iktidarlaşırken Kemalizm\'in İslam\'casına sarılırken iyiydi, ama destekler bitince ve geri alınınca başladılar uluslararası düşman ve darbeci aramaya....
Sana destek verdiklerinde “darbe” değildi. Destekleri geri çekilince neden “darbe oluyor” Erdoağan bey?..
Gülen ve Cemaat senin yani AKP’nin iktidar ortağıydı. Birinci dereceden müttefikti. Birden bire nasıl “paralel devlet” oluyorlar. Cemaat İslamcı geçinmesine rağmen Türk milliyetçisidir. Sende devletli oldun ve Kemalistleştin, yani pratiğinizle Kemalizm zihniyeti ile aynı olduğunuzu ikinizde gösterdiniz.
AKP ve Gülen birlikte iken de bir ara gözlenen reformların hepsinde çakılıp kalındı. Çok iyi göz boyadınız. Demokrasi yok ve gelmedi. Kürdistan sorununda İran’ın yaptıklarını(bazı dil ve kültür kırıntıları) yaptınız. Buna eski Genelkurmay başkanı Başbuğ’da katılıyordu. Kaldı ki bu adım devletindi. AKP bunu açıkça yaptı. Kürdistan sorununu oldukça sömürdü.
Erdoğan bey seni ve AKP\'yi iktidara taşıyan “darbeciler” şimdi desteklerini çektiler.
Eskiden darbe tehlikesi vardı. Söylenilen tutuyordu. Şimdi cennetin bitecek diye “darbe” diyorsun. Zaten 12 Eylül anayasası ile yürüyorsun.
Benim düşünceme göre AKP kalırsa ve giderse yerine başkaları da gelse aşağı yukarı politika olarak benzer şeyler yapacaklar. Türkiye’nin resmi siyasi partilerine bakınca bunu okumak zor değil.
***
Medya ve kaset savaşları:
Dezenformasyon, kirli ve kara propaganda, teşhir, belden aşağı vurmalar, ses kayıtları, MİT belgeleri, Ömer Güney ve MİT ses kaydı, Erdoğan ve Gülen kasetleri piyasaya düştü. Bu ve benzer şeyler devam edecektir.
Gülen ve Cemaatin ataklarına karşı AKP ve Erdoğan hiçte onlardan geri kalmayan ve devletinde gücünü kullanan bir tarzda daha fazlasıyla Cemaat’ın üstüne gidiyor.
Bunu yaparken de “ aslında iyi işler yapmak istiyorduk, bu Cemaat hep frenledi” demeye getiriyor. Roboski ve Paris katliamını bile Cemaat’in üstüne atmak isteyenler vardı. Roboski\'yi tutturamazlardı ama Paris katliamında “paralel devlet” ve Cemaat açıkça suçlanınca; Onlarda alın size Ömer Güney ve MİT’in ses kaydı ve MİT ıslak belgesi dediler.
MİT “bizi deşifre ettiniz” diyor. Medyaya düşen ve yazılanlardan bazılarına bakılırsa MİT belgesi altında imzası olanların İmralı görüşmelerine katılan veya katılanlar olduğu görülüyor. En azından basında bile bu tür iddialar var.
“* Hükümet ve MİT, ses kaydı ve belgenin çözüm sürecinin sabote edilmesi ve süreci yürüten bazı kilit isimlerin doğrudan deşifre edilerek yıpratılması olduğuna inanıyor. Ortaya çıkan belgenin altındaki imzalara özellikle dikkat çekiliyor. Abdullah Öcalan ve sürecin kaderinde etkili olabilecek iç ve dış bazı odaklarla temasta aktif rol üstlenen az sayıdaki MİT personelinin özellikle hedef alındığı savunuluyor.”(1)
MİT’in katliamı yaptığı belgelenince kendini “çözüm süreci”nin mimarı ilan etti ve bundan dolayı hedef yapıldığını belirtti. Paris katliamı ve Sakinelerin MİT’in vurdurttuğu, planlayıp ve uygulandığı tartışma götürmeyecek bir şekilde kanıtlandı.
Buradan çıkan bir sonuçta Öcalan ile görüşmeleri yürütenler PKK’nin tasfiyesi içinde uğraşanlardır ve aynı zamanda Kürdistan kurtuluş mücadelesinin bağımsızlıkçı ve statü isteyen bir çizgiye gitmesini engelleyenlerdir.. Devletin ve MİT’in ayrılan ve kalan bazı PKK\'lileri infaz etme listesi vardır. Bu kara propaganda içinde kimileri de bunu “paralel” devlete havale ediyorlar. Örneğin Kurtuluş Tayiz 18 Ocak 2014 tarihli yazısında 50 kişilik liste olduğunu ve bunun “paralel devlet” elinde olduğunu belirtiyor.
Daha önceki bir makalemde liste olduğunu söylemiştim. Bu listede yer alanların bir kısmı götürüldü. Kalanlar, eklenenler ve çıkarılanlar var. Liste kesin. Yer alan bir çoğunu tahmin etmek zor değil. Ama 1990\'lardan beri bu liste gündemden düşmemiştir.
***
AKP ve Cemaatin savaşı kirlidir ve iktidar kavgasıdır. Siyasi İslam\'ın kirliliğini görmek için çok iyi bir örnektir. Örneğin MİT sözde “paralel devlet yapılanmalarına” karşı bir belge oluşturmuş. Oysa AKP diğer cemaat ve tarikatların neredeyse büyük çoğunluğunu yanına almış, herhalde bunlarda devlet ve iktidar nimetlerinden yaralanırlar.
Paralel devlet, dip devlet, derin devlet, simetrik devlet ne bileyim bir sürü şey icat edenler çıkar. Cemaat devlet ve iktidar içinde yer alan bir güç odağıdır. Kirli işleri onaylayabilir ve onaylıyor. Bundan şüphe yok.
Ama derin devlet ortaya çıkarılmadı. O sadece Ergenekoncular dan ibaret değil. AKP sadece darbecileri deşifre etti. Faili mechullar ve Kürdistan\'da yürütülen özel kirli savaş partiklerinin hiç biri yargılanmadı. Özel savaş güçleri ve çeteler Kürdistan’da yürütülen kirli savaşla güçlendiler.
Gladyo, kontrgerilla denilen güç bizzat ordu içinde örgütlendi. Genelkurmay ikinci başkanı bu güçlere bakıyordu ve bu günde devam ediyor. Kontr-gerilla daha sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak örgütlendi yani resmileştirildi. Özel Harp Dairesi denilen Genel Kurmay ikinci başkanlığına bağlıydı. Özel Kuvvetler Özel Harp Dairesine bağlılar. Diğer yandan MİT var. Oda derin devletin diğer yüzüdür. İşlevi değişmedi, eskiden ordu etkindi, şimdi Başbakan’a bağlı veya etkisi arttı. Jandarma yine öyle. JİTEM buradan örgütlendirildi. Cinayet işleme özgürlüğü kendisine verildi.
Devlet yapılanması değişmedi. Erdoğan aynı zihniyetle uzlaştı. Bu yapılanmalar olduğu gibi duruyor, kişiler belki değişmiştir, o kadar...
Kürdistan halkına karşı sürdürülen kirli savaşta bunların hepsi devrede. Hangi zaman hangi dozajda kullanılacağı gelişmelere bağlıdır.
Devam edecek: Suriye de kimyasal silahları kullanmada TC parmağı var, El kaide ve her türlü cani ve terörist, katilleri AKP Ortadoğu\'ya taşıdı, Rüşvet davası aklandı, Suriye batağı, vb. konuları ele alacağım
Dursun Ali Küçük-19.1.2014
1-Serpi Çevikcan, Paris cinayetleri ve MİT soruşturması-18.1.2014-Milliyet Gazetesi
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
9069 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:08:50:31