Türkiye’de Kürdlerin kendi gerçekliği üzerinden siyaset yapmalarını engellemek için derin güçler tarafından özel olarak görevlendirilmiş olan CHP ve Kemalist solcular 31 Mart 2024 seçimlerinde de Kürd halkının ve Kürd siyasetinin birlik olmasını engellemek üzere bir kere daha Kürd seçmenlerini kandırmak ve yanıltmak üzere sahnedeki yerlerini almışlardır.
T.C. Devleti’nin kuruluşundan günümüze kadar cumhuriyetin kurucu değerlerini esas alarak Kürd halkına düşmanlık üreten ve bu düşünceyi de kusursuz temsil etmekte olan CHP ve Kemalist Türk solcuları döneme göre ürettikleri süslü sloganlarıyla Kürdlerin önemli bir kesimini ustaca kendi düşüncelerine entegre ederek Kürdler arası gerçek birliğin gerçekleşmesini de büyük oranda engellemişlerdir.
Farklı dönemlerde bu yöntemi sinsice uygulayan Kemalist düşüncede bunun en somut örneğini Bülent Ecevit’in CHP Genel Başkanlığı yaptığı dönemde görmüş olduk. Derin Devlete bağlılığıyla ün yapmış Türk Solu tarafından o dönemde nasıl da ustaca Bülent Ecevit’in parlatılarak Kıbrıs Fatihi Emekçi Dostu olarak iktidara taşınan Bülent Ecevit’i görmüş olduk. İktidarının daha ilk aylarında Kürdlerin yaşadığı illeri sıkı yönetim ve olağanüstü hal yasalarına tabi tutarak 12 Eylül Faşist Darbesine giden yolları büyük bir ustalıkla döşediğine şahit olduk günün Kürd siyasetçileri olarak bizler çok büyük bedeller ödeyerek T.C. siyasetinin gerçeğini öğrenmiş olduk dolayısıyla o günlerden günümüze CHP ve Türk solcularında Kürdlere yönelik düşmanca zihniyetinde zerre kadar bir değişim yaşanmamıştır.
Günümüze gelirsek Kemalizmin büyük etkisinde kalan Apocuların Rojava Kantonları diye Kürd halkına yutturduğu ve yaptıkları yanlışlar nedeniyle adım adım terk ettikleri ve Kürdlere büyük bedeller ödeterek Kürdlere ait Rojava coğrafyasından kaçarak Kürdün olmadığı Rakka ve Deyrezzor bölgesindeki Arap aşiretlerine sığındıklarını da bütün Kürd insanları ibretle izlemektedir. Yeni bir Mahalli seçimlere giderken Kandil baronlarının utanmadan CHP’ye ve Türk soluna meydan açarak özünde politikasızlık örneği olan ve yine Türk solcularının üretmesi sloganlarla Kent Uzlaşması adına CHP ve Türk solcularının kuyruğuna takılmasını büyük bir üzüntü ve ibretle izlemekteyiz.
DEM Parti İzmit ilindeki adayını çekerek Kürd seçmenlerini CHP’ye oy vermeye mecbur bırakması ve ülkenin birçok yerinde aday çıkarmaması bu bilinen oyunun bir parçası olarak görülmelidir. Bir ibretlik numunesi olan ve Kürdlere düşmanlığıyla bilinen CHP İzmit adayı 2 Ocak 2018’de Afrin’in işgali sırasında CHP İzmit milletvekili olarak parlamentoda bulunduğu sırada bir Türk askerinin Kürdlere yönelik kullanılacak olan roket mermisini üzerine CHP’li Fatma Kaplan’ın ismini yazarak sosyal medya aracılığıyla Fatma Kaplan’a gönderiyor. Bu mesajı okuyan Fatma Kaplan o TSK mensubu askere cevaben kendi sosyal medya hesabından şunları paylaşıyor: Bütün hayatım boyunca beni bu kadar duygulandırıp gururlandıran bir olayı ilk defa yaşıyorum diyerek Kürdleri katletmek üzere fırlatılacak bir roketi büyük bir gururla öylece tarif ediyor. Şimdi buradan CHP ve Türk soluyla Kent Uzlaşması adı altında DEM Parti yöneticileri ve onları yönetmekte olan Kandil Baronlarına sormak istiyorum: Bu durum sizleri hiç mi utandırmıyor?
Yine aynı soruyu Kürdler adına siyaset yapan ya da yaptığını söyleyen diğer Kürd muhalif örgüt ve partilere de sormak istiyorum: Birlik olmanız için Kürd düşmanlarının daha neler yapmasını bekliyor ve daha ne kadar sabrederek Kürd sorununa çare olacak politikalar üreteceksiniz? Bütün bu olaylardan ciddi bir ders çıkarmak sizlere yetmiyor mu? Kürd yurtsever örgüt ve partilerin eli ve kolunun bağlı bir biçimde olduğu ve Kürd sorununa bir çözüm üretemedikleri bu seçim döneminde Kürdleri alternatifsiz bıraktıklarından dolayı kendilerini suçlu olarak görmüyorlar mı? Muhalif Kürd Partilerinin bu seçimlerde Kürd seçmenlerine bir adres göstermemeleri büyük bir eksiklik değil midir?
Dolayısıyla benim kişisel tavrım tüm eksik ve kusurlarına rağmen 14 yıl emek verdiğim HAKPAR’a destek olacaktır. Dolayısıyla bu tavrım düzen partilerine karşı olduğum için günahlarımı bile sistem partileriyle bir Kürd bireyi olarak hiçbir konuda uzlaşıp anlaşmayacağım anlamına gelmektedir. Umuyor ve temenni ediyorum ki muhalif Kürd Partileri de seçimlere kadar net bir tutum takınarak gerçek görüşlerini Kürd halkıyla paylaşırlar.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.