Tarihe Adını Yazan Cesur Kürt Kadınları

Reşwan Bedirxan, 1957’de Yunanistan’a Kolonyalizm karşıtı kongresine Kürdistan Bayrağı ile katılmış ve böylece uluslararası bir toplantıda ilk defa Kürdistan Bayrağı açılmıştır.

Xezal Botani

10.05.2016, Sal | 19:25

Tarihe Adını Yazan Cesur Kürt Kadınları
Makaleyi Paylaş

Kürt Kadını deyince akla gelen ilk şey, cesur bir savaşçı ve fedakar bir anne oluşudur. Kürdistan\'ın sömürge oluşunun Kürt kadınına yüklediği en büyük misyon savaşçı ve siyasetçi kimliği oldu. Ortadoğu\'da kadın olmak çok zordur ama bir Kürt kadını için çok daha zordur, çünkü Kürt kadını vatanını cesurca korumakla mükelleftir. Kürt kadınları günümüzdeki bilinen ‘’feodal değerlere sinmiş, eve kapatılmış’’ olmanın aksine, tarihte önemli bir rol üstlenmiştir. Kürt Ulusal mücadelesinin başlangıcında ortaya çıkan değişik eğilimdeki örgütlenmelerin hepsinde kadınlar bașat rol oynamıştır. Bunların ortaya çıkışını tarihteki direnen ve ön cephelerde savaşan Kürt kadın önderleri etkiledi. 80’li yıllar içinde Batı metropollerinde yükselen demokratik kadın hareketinin ve feminist dalganın içinde yer alan Kürt kadınları, ulusal mücadelenin etkisiyle ayrıştılar. Ulusal mücadele onlara, ulusal ezilmişliği ve köken farkını ifade cesareti verdi. Kürt kadını sömürgeciliğe karşı kimlik savaşı vermekle birlikte, gerici bir zihniyete karşı da savaştı. Bugün bütün dünya Kürt kadınını cesur savaşçı özelliği ile tanıyor, bununla ne kadar onur duysak azdır. IŞİD gibi cani teröristlere karşı büyük zaferler kazanarak, tarihe adlarını bir kez daha yazdı Kürt kadınları. Geçmişten bu yana Kürt mücadelesinin içerisinde yerini alan, bütün zor koşullara rağmen sürgünlerde, savaş koşullarında bile hiç pes etmeden mücadelede yer almış birkaç Kürt kadınını hürmetle anmak istiyorum.

İlk öncelikle Pêşava Qazî Mihemed’in eşi Mîna Qazî’nin Kürdistan Cumhuriyetindeki rolüne değinmek istiyorum, Mîna hanım Kürt kadın mücadelesinde bir ilki gerçekleştirerek 1945 yılında Kürdistan Kadın Birliği’ni kurmuş ve başkanlığını yapmıştır. Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti’nde önemli görevleri omuzlamış, kadınların da cumhuriyet içerisinde aktifliklerini artırmak için elinden geleni yapmıştır.

Dönemin şartlarına rağmen çok iyi eğitim alıp kendini geliştiren, anadili dışında beş yabancı dili öğrenen Rewşen Bedirxan’ın Kürt mücadelesindeki rolü yine takdire şayandır. Eşi Mîr Celadet Bedirxan’ın çalışmalarına destek vermiş ve kendisi de bu mücadeleye büyük katkılar sunmuştur. Rewşen Bedirxan, Dr. Nuri Dersim’i, Hasan Hişyar, Haydar Haydar ve Osman Efendi ile birlikte 1956’da Halep’te “Kürt Bilim Ve Yardımlaşma” derneğini kurdular. Rewşan Bedirxan aynı zamanda Hawar dergisinin yazarlarından biri olarak, derginin redaktörlüğünü de yapmıştır. Birçok eseri ve yazısı bulunmaktadır. Reşwan Bedirxan, 1957’de Yunanistan’a Kolonyalizm karşıtı kongresine Kürdistan Bayrağı ile katılmış ve böylece uluslararası bir toplantıda ilk defa Kürdistan Bayrağı açılmıştır.

Yine Koçgiri aşiretinin reisi Alişer’in eşi Zarife Hanım da bu isimlerden biridir, cesur ve akıllı oluşu ile tarihe adını yazmıştır. Zarife Hanım silahını yanından hiç ayırmayan keskin bir nişancıdır. Eşi Alişer’in verdiği özgürlük mücadelesinde aktif bir şekilde yerini almıştır.

Cesareti ile adını tarihe yazan daha birçok Kürt kadını var, Ağrı ayaklanmasının liderlerinden biri olan İzzet Beyin kız kardeşi Gülnaz Hanım, Seyit Rıza’nın eşi Besê Hanım da yürütülen Kürt özgürlük mücadelesinde cesurca yerlerini alan isimler arasındadır.

Son olarak Kürdistan tarihinin ilk şehit Kürt kadını Pêşmerge Leyla Qasim\'dan bahsetmek istiyorum, darağacına götürülürken bile düşmana karşı asla boyun eğmeyen cesur Kürt kadını. Leyla Qasim İşgalcilere karşı büyük bir mücadele yürüttü, Kürdistan\'ın üzerindeki ağır işgali ve Kürtlerin mücadelesini dünyaya duyurmak için, dört arkadaşı ile birlikte bir uçak kaçırma eyleminde bulundular, maalesef ki bu eylemde başarısız oldular ve Baas rejimi tarafından tutuklandılar. 12 Mayıs 1974\'te dört arkadaşı ile birlikte idam edildiğinde henüz 22 yaşındaydı. İdam sehpasına çıkmadan önceki son sözleriyle Kürt halkına cesurca veda etti, “Ben, halkımla ve mensubu olmakla şeref duyduğum partimin mücadelesiyle gurur duyuyorum. Tek isteğim, bana verilen görevi başaramadığım için Allah’ın beni affetmesidir. Ben ölüme hazırım. Bir cellâttan merhamet ve af dilemem.\'\' İdam sehpasında Ey Reqîb\'i okuyarak ölümsüz şehitler arasında yerini aldı.

Leyla Qasim ilk şehidimizdir ama maalesef ki son değildir. Kobane\'de destan yazan Arîn Mîrkan gibi nice cesur Kürt kadınları da Gerilla saflarında savaşarak şehit oldular, hepsini saygı ve hürmetle anıyorum. Kürt kadınlarının mücadeleci ruhu hala devam etmektedir. Kürt anneleri şehit evlatlarını kına yakarak, zılgıtlarla uğurlamaktadır, bu yüce duruş dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir gerçekliktir. Özgürlük hiçbir zaman kolay olmamıştır. Önemli olan gerçekten ne istediğini bilmek ve bu yoldan asla taviz vermemektir. Kürdistan\'ın kadın ve erkek şehitleri bir devletin nüfusunu geçmektedir, işte bu yüzdendir ki asla neden savaştığımızı unutmamalıyız.

Genel itibari ile kadın olmanın bazı zorluklarına da değinmek istiyorum, dünya bazında kadın kimliğinin nasıl dışanlandığını Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre yorumlayabiliriz;
1- Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2- Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3- Dünya\'daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
Kürdistan\'daki oranları da şu şekildedir; % 85, % 5, % 0,3
Sömürge bir millet oluşumuz Kürt kadınları açısından maalesef ki daha fazla olumsuzluğu da beraberinde getirdi, özellikle Kürt kadınının üzerindeki olumsuzluklarına değinmek istiyorum. Sürekli savaş koşulları toplumu geride bırakırken, Kürt kadınını çok daha fazla geride bıraktı, özellikle Kürt kadınlarını savaşçı olmaya itti, sürekli düşmandan koruma güdüsü Kürt milletini dünyanın en yoğun kadın savaşçıları olan milletlerden biri olmasına neden oldu, koşullarımız bu durumu övünç kaynağı haline getirirken birçok olumsuzluğu da beraberinde getirdi. Kürt kadınlarını ikiye böldü, bir kısım vatanı için savaşırken geriye kalanlar da gerici yobaz bir zihniyetle savaşmak zorunda kaldı. Toplumun geri kalmışlığına \"din, töre, örf ve adetler\" eklenince bu oran iki katına çıktı. Toplumun \"ayıp ve günah\" kavramları kadınlar üzerindeki baskıyı iyice arttırdı ve bununla birlikte okuma oranını düşürdü. Rewşan Bedirxan\'ında dediği gibi, \"Sizinde bildiğiniz gibi en büyük sorunumuz cehalettir ve cehalet bir hastalıktır. İlacıda bilmektir.\" Son süreçte bu durum biraz daha düzeldi elbette, Kürt kadınlarında ki okuma oranı arttı ama hala yoğun bir kısım bastırılmış, kapatılmış bir toplumda yaşamaktadır. Bir ülkenin, toplumun mihenk taşı kadındır, eğitimsiz kadın demek, geri kalmış, yozlaşmış bir toplum demektir, çünkü bir toplumun sağlıklı bireylerini eğitimli anneler yetiştirir. Modern toplumların gelişimini takip edersek, kadınların topumlamdaki rolünün artmasıyla paralel olarak geliştiğini görürüz. Batı ve Ortadoğu toplumlarını baz alırsak aradaki farkın kadının okuma oranı, toplumdaki rolleri ve gelişmişliğiyle direkt bağlantılı olduğunu görürüz. İleride bağımsız bir ülke olsak dahi, Kürt kadınlarının özgürleşmesi için yeterli değildir, gerici bir toplum zihniyetine sahip olduğumuz müddetçe kadın olarak yine aynı sıkıntıları yaşamaya devam edeceğiz. Bu noktada modern ve gelişmiş bir ülkenin temellerini atabilmemiz için Kürt kadınlarına çok büyük rol düşmektedir, özellikle yeni yetişen, okuyan nesil bunu kırmalıdır. Maalesef ki annelerimizin okuma oranı çok düşük ve yeterli bir bilince sahip olma şansını bulamadılar, bizlere bıraktıkları en büyük miras anadilimiz oldu. Kürt kadınları her ne kadar olumsuz koşullardan dolayı yeterli bilince sahip olamadıysalarda, bizlere en önemli olan mirası anadilimizi bıraktılar. Bu noktada ki endişelerimi dile getirmek istiyorum, peki bizler bu mirasa ne kadar sahip çıkıyoruz? Maalesef ki okuma oranı arttıkça paralel olarak dil kaybına maruz kalıyoruz, sadece eğitim almakla iş bitmiyor, çünkü bugün bizler sömürgecilerimizin dili ile eğitim alıyor, onların istediği bireylere dönüşüyoruz, her ne kadar bunu kabul etmesekte aldığımız eğitimin Türkçe oluşu ciddi bir tahribat yaratmakta ve bizleri sömürge dillere entegre etmektedir. Yani sadece mesleki kimliklere bürünmemiz kesinlikle yeterli değildir, Kürt kadınları bu noktada devreye girmeli, eğitimle birlikte öz kimliğine geri dönmelidir. Annelerimizin bize miras bıraktığı dilimize dört elle sarılmalıyız. Kürt kadınları olarak dilimizi konuşmazsak gelecek nesillere aktaracağımız en önemli mirası kaybedeceğiz. Benim insiyatiften beklentilerim de bu noktadır, Kürt kadınlarının toplumdaki rolünü arttırmak, milli bir bilinç uyandırmak, eğitim seviyesini yükseltmek ve en önemlisi bunları yaparken milli bilince sahip bir Kürt kadını olarak yapabilmektir. Yıllarca Kürt kadınları arka planda tutuldu, en başından beridir anlatmaya çalıştığım gibi, bir kısmımız savaşçı olurken geriye kalanlarımız yozlaşmış bir zihniyetle savaşmaya devam etmektedir. Bu yüzden Kürt kadınlarının gelişimi ve öz kimliğine dönmesi için çözüm önerileri ve programlar hazırlamalıdır. Kürt kadınları bilim, teknoloji, sanat her alanda yerini almalıdır. Rewşan Bedirxan\'ın Kürt kadınlarına olan mesajını da unutmamalıyız, “..Kadınlar için parayla olan yaşamın güzelliği biter. Ancak yurtseverlik ve bilgi ile olan yaşamın güzelliği bitmez.\" Kürdistan\'ın geleceğini cesur Kürt kadınları erkekleriyle birlikte inşaa edecektir.

Bu noktada inisiyatif de, yurtseverlik ve bilgi ile olan yaşama sahip çıkmak için, söylenmişleri ve arzulananı pratikleştirmek için yola çıkmalıdır.

(Bu Makale inisiyatif için yazılmıştır)

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
25209 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:37:35
x