Ahmed el Şara ve Mazlum Abdi’nin imzaladığı anlaşma, Kürtlerin kolektif haklarını içermiyor.

11.03.2025, Sal - 20:30 [ Güncellenme: 11.03.2025, Sal - 20:33 ]

Ahmed el Şara ve Mazlum Abdi’nin imzaladığı anlaşma, Kürtlerin kolektif haklarını içermiyor.
Haberi Paylaş
10 Mart 2025 tarihinde HTŞ lideri ve yeni devlet başkanı Ahmed el Şara ile Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında 8 maddelik bir anlaşma imzalandı.
 
PKK cenahı ve onlara eklemlenmeyi marifet sanan, kimi Türk solundan ve Kürt mahallesindeki siyasetçilerden daha önce söylediklerine ve beklentilerine ters olarak bu anlaşmayı da süslemeye ve buradan bir başarı hikâyesi üretmeye çabalıyorlar.
 
Bu anlaşma da Devlet Bahçeli üzerinden Türk devletinin PKK ye dikte ettiği stratejiye paralel bir adımdan başka şey değildir.
 
Bu anlaşma Kürtlerin kolektif haklarını, kendi kendisini yönetme hakkını, (otonomi, federasyon, kanton, özerklik dahil hiçbir statüyü içermiyor.
Uzun yıllar propaganda edilen, tüm Ortadoğu’ya ‘örnek model’ olarak sunulan  ‘Rojava devrimi’, ‘özerk yönetim’, ‘kantonal sistem’ hikâye olmuş.
 
Daha önce Sayın Mesud Barzani’nin de değerli çabaları ve teşvikiyle, tüm olumsuzluklar bir yana bırakılarak yeni bir sayfa açılacağı, ENKS ve PYNK’nin ulusal bir strateji ile Şam’a ortak bir heyet olarak gidileceği de yalan olmuş…
 
Evet, SDG bir kez daha ENKS’yi dışlayarak tek başına El Şara ile anlaşma imzaladı!
‘Ahmet El Şara teröristtir’, ‘kendisini cumhurbaşkanı ilan ettiği ve Kürtlerin çağrılmadığı Konferansı tanımıyoruz’ diyenler, Şara ile el sıkışıp kameralara poz verdiler.
 
Peki, anlaşmada neler var?
 
Bir kere Kürtler bu anlaşmada da bir ‘millet’ olarak görülmüyor. Ulus olmaktan, Millet olmaktan kaynaklı kolektif hakları da görmemezlikten gelinmiş tabi.
Kürt milleti ve ya ulusu demek yerine ‘Kürt Toplumu’ denmekle yetinilmiş.
 
Anlaşmanın 2 maddesi ‘Kürt toplumu, Suriye devletinin asli bir unsuru olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakları ile anayasal hakları güvence altına alınacaktır.’ Diyerek Kürtlere millet olmaktan kaynaklı kolektif haklarının değil, sadece ‘vatandaşlık’ haklarının tanınacağı vaad edilmiş.
 
Anlaşmanın 4 maddesinde “Kuzeydoğu Suriye’deki (Rojava) tüm sivil ve askeri kurumlar, Suriye devleti yönetimi çerçevesinde entegre edilecek; sınır kapıları, havaalanları ve petrol ile gaz sahaları devlet kontrolüne alınacaktır’ vurgusu anlaşmanın temelini oluşturuyor.
 
Bu maddelere şunları da ekleyelim; 
 
6. madde de ‘Suriye devleti, Esed rejiminin kalıntılarıyla ve ülkenin güvenliği ile birliğini tehdit eden unsurlarla mücadelede desteklenecektir.’
7. maddede ise ‘Bölünmeye yönelik çağrılar, nefret söylemi ve toplumdaki ayrışmayı körükleyen girişimler reddedilecektir.’ Sözleriyle de ‘statü taleplerinin önüne geçileceği ilan edilmektedir.
 
Bu anlaşma yıllarca Kürt gençlerini Esed rejimine kurban eden, daha sonra ABD çıkarlarına göre CENTOM’a hizmet eden PYNK/SDG nin şimdi de, Kürt taleplerine sırt çevirerek HTŞ öncülüğündeki Suriye merkezi hükümetinin çıkarları doğrultusunda pozisyon alacağının bir ilanıdır.
 
Bu anlaşmadan da bir kahramanlık hikâyesi yaratmaya, süsleyip püslemeye gerek yok.
 
Bu anlaşma muazzam Kürt potansiyelinin, ağır bedellerle ortaya çıkarılan enerjinin tüm olumlu fırsatlara rağmen bir kez daha PKK ve uzantıları eliyle sömürgecilerin hizmetine sunmanın ifadesidir.
Biz HAK-PAR olarak, çok uluslu çok kültürlü Suriye’nin federal tarzda yapılanmasını öneriyoruz. Sünni Arapların, Nusayri Arapların, Dürzilerin ve Kürtlerin barış içinde bir arada yaşamalarının en makul yolu budur.  
 
Suriye’de de istikrar ve kalıcı barışın ancak Kürtlerin de meşru kolektif haklarının teslimi ile mümkün olacağını düşünüyoruz,
11 Mart 2025
 
Düzgün KAPLAN
HAK-PAR Genel Başkanı
Bu haber toplam: 4773 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:27:56
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x