Önemli siyasi olaylarda HDP adına henüz hiçbir yetkili kişi veya kurul bir açıklama yapmamışken, tavır belirlememişken, hemen müthiş bir hızla anında birkaç dakika içinde bazı sorumsuz kişiler çok ciddi bağlayıcı, yol kapatıcı zararlı açıklamalar yapmakta?
Kılıçdaroğlu ana muhalefet lideri olarak "Kürt meselesini HDP ile çözebiliriz, konuşabiliriz" diye çok net ve önemli bir açıklama yapıyor, tak! Sezai temelli anında cevap yetiştiriyor! HDP Kılıcdaroglunun yaklaşıma ne der, ne demez, muhatap alır veya almaz, belki bu yakınlaşmadan bir sonuca gitmek ister, bütün bunlar bir yana. Ama yol kesici açıklamalar ile HDP'nin manevra alanı daraltılmış oluyor. Veya ciddi bir adım ise bile ölü doğuyor!
Bu ilk defa olmuyor.
2015 Haziran seçimleri ertesinde de Başbakan Davudoğlu BDP ile koalisyon ihtimali üzerine görüşecegini söylüyor, daha hiç bir organdan veya yetkiliden bir açıklama gelmeden anında şaak diye, S. S Önder, "Davudoğlu gelir bir kaçak çayımızı içer, gider!" diyor! Adam parti başkanı degil, parti sözcüsü değil ama parti eş başkanları ve parti sözcüsünden daha çok konuşuyor. Belki de hükümet kurumları tarafından çukura yuvarlatılmaya karar verilen olumlu bir sürecin, daha hızlı yuvarlanmasına el vermiş, hizmet etmiş oluyor!
Sen seçim sathı mahalinde rakibine karşı farklı sloganlar atabilirsin, ama seçim bittikten sonra da aynı edayla, "Seni başkan yaptırmayacağız!" demeye devam edersen, TC tarihinde Kürt tarafını istemeyerek de olsa muhatap alarak görüşen bir tarafı itmiş olursun. Zaten resmi çevrelerin o yaklaşımını provake etmek isteyen bir sürü kendi cephesindeki odağa sen de hizmet etmiş olursun!
Onun için BDP'ye, HDP oy verenlere baksan, seçim kazandırana, hapiste yatana, bedel ödeyene baksan başkası, parti adına bağlayıcılığı olmadan bağlayıcı hem de yıkıcı sonuçlara yol açan bağlayıcı belirlemeler yapanlar başkası!
Tamam bir çok farklı odağın HDP'ye emir komuta ettigi veya etmek istefiği biliniyor, ama artık bu kadar bedel ödeyen HDP kendi kararlarını kendi meşru kurullarında karar süreçlerini işleterek alabilmeli ve uygulayabilmelidir.
Hangi parti HDP'nin yedigi darbeleri yese, toplu, haksız tutuklamaları, keyfi cezalarla karşı karşıya kalsa piyasada esamesi okunmazdı. Buna karşı saygı duyulacak bir direniş sergileyerek ayakta kalmayı başaran HDP artık kendisi hakkında sorumluluğu olmayan kimselerin veya odakların konuşmasına müsaade etmemelidir.
Önümüzdeki Turkiye Genel Seçimlerinde HDP ne Cumhur ve ne de Millet Ittifaklarının basit bir lokması olmamalı!
Elde edebilecegi haklar temelinde, (örnegin Genel af, Normalleşme, Kayyum atamalarına, keyfi tutuklamalara son verme, Kürtçe eğitim, bölgenin ekonomik kalkınması vb.) talepleri iceren bir siyaset izleyebilmelidir.
HDP, diger Kürt partileriyle anlaşabilirse, bu siyaseti daha etkin bir şekilde sürdürebilir. Yoksa yine ona buna çantada keklik olunur veya bu süreçte hiç bir şey elde etmeden boş bir muhaliflik sürdürülür. Bunun da hiç bir kesime bir faydası olmaz!
HDP kendisine müzmin muhalif bir parti rolü yüklemek isteyenlere karşı da uyanık olmak zorundadır! Herkese Tayyip Erdogan veya Kılıçdaroğlu'na karşı kullanılacak bir truva atı olmadığını göstermelidir!
HDP'nin misyonu müzmin muhaliflik değildir.
HDP'nin misyonu, Kürtlerin elde edilebilir hakları için mücadele olmalıdır.
Bunu yaparken de iktidar olabilecek partilere anlaşabildiği kadar yaklaşacak, anlaşamadığı kadar uzaklaşacak
Demem o ki Türkiyede iktidar mücadelesi verenlerin Kemalist, Türk islam sentezcisi, milli görüşçü, Fetö'cü, Avrassyacı, Avrupacı olduklarına bakılarak bunlara yakın ve uzak durmak önemli degil, önemli olan bu partilerden hangisi ile elde edilebilir haklar temelinde ablaşabilmektir.
Mevcut bloklaşma içinde yüzde 10 ila 18 nisbetinde bir oy potansiyeline sahip olan HDP bu milyonlarca oyun gücünün nelere kadir olduğunu sivil, meşru, barışçıl, demokratik yöntemlerle gösterebilmeli, ağırlığına, direnişçiliğine, mücadeleciliğine olduğu kadar kendi yetkili meşru kurullarından aldığî ortak aklına güvenmelidir.
Zaten devletin gerektigi zaman Imralı'da A. Öcalan ile, Qendil'deki kadrolarla görüştüğünü herkesten iyi bilen HDP yönetimidir. Devlet kurumları onlarla görüşür veya görüşmez, bu onların bilecegi, karar vereceği bir şeydir. Ama onlar vasıtasıyla, onlar üzerinden HDP'nin oy potansiyelini karşılîksız bir şekilde iktidar partisi lehine kullandırılmalarına müsaade edilmemeli. Öyle bir durum olduğunda hiç saklamadan, gizlemeden kendi tabanı ve kamuoyu ile paylaşabilmelidir.
Kısacası, HDP kapalı kapılar ardında yapılan gizli pazarlıklara alet veya angaje olmadan, kendisinden destek isteyenlerle kamuoyuna açık bir ilişki sürdürmelidir.
Kürt meseledinde hûkümet veya muhalefet partisinden atılması gereken adımları gizli, saklı, illegal istemek yanlıştır. Onun için HDP Kürt halkı için elde edilebilecek taleplerle siyasetini açık ve şeffaf olarak sürdürmelidir.
Örneğin Öcalan'a af istiyorsa, açıkça talep etmelidir. Veya Kürtçe eğitim diyorsa, bunu her şekliyle ortaya koymalıdır.
Ayrıca HDP ne kadar kendisine halkların partisi dese de, gerçekten tabanının büyük bir kısmı buna inansa da, HDP Türk ve dünya kamuoyu nezdinde Türkiye Kürtlerinin partisi olarak görülmekte, kabul görmektedir. Onun için, meşru ve haklı olarak yok sayılan Kürt kimliğine ve yasaklı diline sahip çıkmakta tereddüt etmemelidir.
Bunun adı kimlik siyaseti değildir!
Bunun adı, varlığı ve hakları yok sayılan, dili ve kimliği yasaklı milyonlarca insanın meşru davasını sahiplenmektir.
Böyle bir haklı ve meşru davanın temsilcisi olmak çok değerli bir misyondur!
HD, müzmin muhaliflerin kendilerini gürültü patırtı, taşkele, kalabalık yaratarak tatmin ettikleri bir tekya olmamalıdır! Tam aksine Kürt halkının ve ezilenlerin mücadelesini sürdüren ve çoğunluğu keyfi tutuklamalar sonucu zindanlarda rehin tutulan sabırlı, direngen, yurtsever, demokratların partisi olduğunu gösterebilmelidir artık!
HDP kendi misyonunun farkına varmak zorundadır!
Bu misyon, Kürt halkının varlığının ve kimliginin resmen tanınması, dilinin serbestleşmesidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.