Moskova’nın Güvenlik Kaygıları!

Abit Gürses

27.02.2022, Paz | 21:52

Moskova’nın Güvenlik Kaygıları!
Makaleyi Paylaş

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, "Ülkelerin güvenliklerinin, başka ülkelerin güvenliği pahasına inşa edilmemesi gerektiğini" belirterek, "Finlandiya ve Isveç'in öncelikle bir askeri blok olan NATO'ya katılımı, ülkemizin yanıt vermesini gerektirecek ciddi siyasi-askeri sonuçlara yol açacaktır." demiş!

Evet, Mariya Zaharova hiç oraya buraya kıvırtmadan, her iki ülke siyasetinin gündeminde olan NATO üyeliği konusunu, Ukrayna işgalinin başladığı günlerde bu işgali haklı gösterir mahiyette bir açıklamayla birlikte yaptı!

Aslında Zaharova, Rusya'nın, Putin'in gönlünde yatan hayali dile getiriyor!

Hazır Ukrayna işgali ve ilhakı sürerken Putin, Zahaharova, maaşlı Rus ajanları ve Rusya'nın yediği her haltı savunmayı görev telakki eden ankot komunistler güruhu Rusya'yı kıble olarak saptayarak, her devletin buna göre bir duruş sergilemesi gerektiğini yoksa, aksi davranışların kıbleye karşı gelmek olduğunu söylüyorlar!

Eğer dünyada her büyük devlet veya her güçlü devlet böyle bir yaklaşım içinde olursa, yani kendi devletini dünyanın merkezi olarak görürse, dünyanın durumu nasıl olur? Veya dünya nasıl bir yere dönüşür?

Tasavvur edebiliyor musunuz. Rusya ve sözde Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bulunan devletlere sınırdaş olan devletleri bir sayalım, Kuzey Batı'dan başlayacak olursak: Norveç, Finlandiya, Isveç, Bütün Baltık devletleri, Polonya, Ukrayna, Çekya, Romanya, Turkiye, Iran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Çin, Kore,Japonya…

Say sayabildiğin kadar, nerdeyse Dünya nüfusunun çoğunu kapsayan ve hemen hemen iki kıta Avrupa ve Asya şöyle böyle ama mutlaka Rusya'nın kendi güvenlik kaygılarına muğayyir bir yaklaşım sahibi olamazlar mış!

Böylece dünyanın yarı nüfusu ve hemen hemen oturup, yaşanabilir toprakların beşte ikisi kendi güvenliklerinden vaz geçip, Rusya ve Rusya yörüngesinde olan devletlerin güvenliklerinin icap ettirdiği bir siyasete mahkûm olmalıdır, demeye getiriyor madam Maria.

Şimdi "aç tavuk rüyasında kendisini darı ambarı görür"müş derler ya, aslında tam buraya uyuyor ama bu işin şakaya gelir tarafı yok, işte Putin ve yarattığı hayaller! Zaharova ciddi ciddi Isveç ve Finlandiya'yı tehdit ediyor, kazara Isveç'te tartışılan NATO üyeliği gündemleşir ve üye olmaya karar verilirse, Rusya bunu kendi güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüp, ona göre davranırmış! Yani Ukrayna'da olduğu gibi işgale bile sebep olabilir miş!

Peki ya yüz yıllardır kadim düşman olarak görülen Rus ayısının tehdidi altında tiril tiril titreyen Finlandiya ve Isveç gibi Rusya'ya göre küçük olan bu devletler ne yapsın? Onların güvenlik kaygıları olamaz mı? Onlar da en az Ruslar kadar kendi şeref ve onurlarına ve de bağımsızlıklarına -Rusya'dan korkmadan- sahip çıkamazlar mı?

Bu Rusya devleti adına konuşan bayanın kurduğu cümlenin açılımı çok net. Hiç oraya buraya kıvırtmaya müsaade etmeyecek kadar da sağlam.

Rusya'nın komşuları Rusya için tehlike, tehdit olarak görülen herhangi bir ittifak içine giremezler, girerler ise, bu, Rusya için siyasi, askeri bir tehdit anlamına gelir ve Rusya ona göre davranır! İşgal eder. Bêçare Finlandiya'nın Rusya karşısında askeri olarak nasıl bir şansı olabilir ki?

Hani diyelim, Rusya o barbar sömürgeci ve militarist gücünden kaynaklı yabani / hırpani diktatoryal rejimler olarak emperyalist varlığını sürdüren bir devlet yerine, batılı anlamda bir demokrasi ve militarist/kolonyalist diktatoryal bir rejim yerine çoğulcu, modern ve emperyalistliği sermayedarlığıyla denk bir devlet olsa Batı Avrupa ülkeleri olan Finlandiya ve Isveç için belki biraz daha atraktiv, çekici bir ûlke veya komşu veya partner olabilirdi! Ama hak getire!

Rusya ile tarihten gelen derin düşmanlıkları bulunan Isveç ve Finlandiya için tek gerçek dış tehdit, Rus tehdididir. Ve zaten Isveç ve Finlandiya Savunma Stratejileri yüz yıllardır Rus işgali ve tehdidine göre saptanmaktadır.

Burada söz konusu olan, Isveç ve Finlandiya tehdidi değil, Rus tehdididir. Isveç için son iki yüz yıllık, Finlandiya için ise son 80 yıllık tarih bunun ispatıdır. Finlandiya'yı muhtemel Hitler saldırılarına karşı işgal eden Stalin'dir!

Bêçare Finlandiya'nın Rusya'yı işgal diye bir derdi olamaz, o başında mütemadiyen demoklesin kılıcı gibi sallanan ciddi bir Rus tehdidi altındadır. Lenin'in Bolşevik Partisi'nin Polit Büro üyelerinin karşı çıktığı ve Lenin'in meşhur Ulusların Kaderini Tayin hakkı düşüncesini zar zor uygulatabildiği ilk ve son deney Finlandiya'nın bağımsızlığının tanınmasıdır. Zaten ondan sonra hiç bir cumhuriyet veya ülke için bu prensip uygulanmadı/uygulatılmadı. Olsaydı 1960'larda Prag'da olurdu.

Benim tarih bilgim biraz kıttır yanlışım varsa düzeltebilirsiniz. Biz Bitlis'liler Rusya'ya Urusya deriz, Rus'lara da Urus. Urus'ları, Urusya'yı hiç sevmeyiz. Bitlis'lilerin dillerindeki en ağır küfürler ve aşağılamalar Uruslar ve Ermeniler üzerinedir. Ermeni düşmanlığı içeren bütün sözlerden ta ilk gençlik yıllarımdan beri uzak durmuş ve edenleri de durdurmaya çalışmışımdır.

Ama Urus'lara karşı değil. Neden? Osmanlı propagandasından mıdır? Teşkilatı Mahsusa'nın beceri veya başarısından mıdır, bilemem ama herhalde bu faktörlerle beraber tarihi olarak Bitlis ve Bitlisli'lerin Uruslarla gerçekten kötü ve acı tecrübeler yaşamş olmalarından kaynaklanmış olacak ki ben sosyalist fikirleri savunduğumda da (Biz Bitlisliler ile, Merkez kadrolarının çoğu Rızgarici olan Muş'lular da en az Bitlisliler kadar Rus düşmanıdır) Urusya'yı ve Urus'ları sevmedim, halen de sevmiyorum.

Bu özelliğimle, ben, TC devleti ile Isveç devleti ve toplumuyla ortak bir noktada buluşuyorum. -bu arada belirtmeliyim ki Madame Zaharova'nın açıklamasına cevap niteliğindeki konudan uzaklaştığının farkındayım- Nedir bu ortak noktamız? Rus tehdidi ve Rus nefreti veya modern dille karşıtlığı.

Herhalde Osmanlı ordusu savaşa girdiğinde Kürt beylikleri de Osmanlı'dan yana kendi askerleriyle savaşa giriyorlardı. Kuşkusuz bu savaşlarda Kürtlerden ağır kayıplar oluyordu. En son ve en ağır kayıp, ise Osmanlı ordusunda asker olan Kürtlerden kurulu güçlerin Enver Paşa adlı maceracı general müsveddesinin en basit askeri komutanın bile kestirebileceği hava koşullarına karşı gelerek, yaptığı hata sonucu Allahûekber dağlarında on binlerce Kürdün donarak can vermesidir!

Bunun yanında bir de kendilerini sürgün ve katleden Ittihat Terakki hükümetinin kurumlarına, kuruluşlarına ve yandaşlarına yönelerek değil, Rus Işgalinden kaçmayan/kaçamayan Kürtlere (çoğu yaşlı erkek, kadın ve çocuklara) saldırıp, katl eden Ermeni çetelerini destekler durumdaki Çarlık ordusudur Kürd'ün yüzleştiği Rus!

Gizli Sykes-Picot Anlaşmasına sonradan gizlice dahil olan Rus ordusunun Bitlis'e kadar işgal etmesi gerekiyormuş! Onu yerine getirerek Kuzey Kurdistan'da Bitlis'e kadar, Doğu Kurdistan'da Şino'ya kadar olan bölgeleri Rus ordusu işgal ediyor! Işte Kürt toplumunun tanıdığı Rus budur. Bu bir işgal ordusudur.

Bütün bu sebeplerden dolayı, Lenin, Troçki, Stalin, Gorki, Puşkin, Tolstoy'ları okumamıza rağmen bir türlü Urıs'i sevememişiz.

Tabii ki burada Yerevan Radyosunun Kürtçe programı hariç, o yanık bilur makamlarını çok seviyorduk! Hele hele bir de Radyo Tiyatrosu Kerr U Kulilk olduğunda, anamın kısmi çevirisi ile aile boyu dinliyorduk. Özellikle kış aylarında odun sobasının yanına yumuşak halının üzerine bir kedi gibi kıvrılarak uzanır, anam ile babam sekû'de çay bardakları ellerinde, babam elma kokulu tütünûnü sarmış, kulağî radyoda derinden derine düşünerek, sigarasını tellendiriyor. Işte bizdeki Rusya'nın tek sıcak yüzü buydu. Yerevan Radyosunun Kürtçe programıydı, bu sıcak yüze gereğinden fazla itibar ediliyordu, seviliyordu.

Benim, Bitlisli'lerin, Türklerin ve Isveçli'lerin ortak düşmanı olan Urusya’ya ve Maria Zaharova'ya yavaş yavaş dönecek olursak, bizlerin tarih kitaplarında Demirbaş Şarl olarak bildiğimiz, Isveçlilerin 'Karl den Tolfte' (Onikinci Karl) dedikleri meşhur bir kralları var. Rus ordularının nefesini kesen, bazen de Ruslara yenilen savaşçı bir kral var. Işte bu kral 1700'lerin sonunda Rus ordusuna yenildiğinde kaçıp Osmanlı Sultanına sığınıyor. Adrianapolis (Bugünkü Edirne) ve Konstantinapolis'te erkânı ile birlikte iki yıla yakın kalıyor, ama Sultanı savaşa sokmaya ikna edemiyor.

Buraya kadar uzatmamın sebebi değerli okuyucuya Rus aysının Kuzey’deki düşmanının İsveç Krallığı, Güney’deki düşmanının da Osmanlı devleti olmakla beraber fiziki komşusu Kurdistan eyaletidir! Kurdistan şehirleridir. Kürt nüfusudur. Bu şehirlerden Bitlis Beyliği’nin merkezi Bitlis şehridir. Onun için Birinci Dünya Harbinin ilk yıllarına kadar Çarlık Rusya’sının Bitlis ve Erzurum’da konsoloslukları mevcut idi. Ruslar o yıllarda Kürtlerle olan ilişkilerini bu konsolosluklar aracılığı ile sürdürmüşler.

Yüzyıllar boyu Kuzeyde İsveç Krallığı ile sorunlar, savaşlar yaşayan Rusya’nın Güneyde ise benzer sorunları yaşadığı Osmanlı devleti ve bu devletin Rusyaya komşu olan eyaleti Kurdistan beylikleri ve Kürtler Urusya devleti gibi ortak bir düşmana sahipler. Bu benzerlikler ister istemez Kürt, Türk, İsveçli, Finli ’leri ortak bir noktada birleştitriyor, Rus tehdidine karşı koyma, Rusya ne kadar güçlü ve büyük olrsa olsun onun karşısında ezilmeme, ezik durmama gibi ortak tavırlar gelişmesini sağlıyor!

Ülkeded uygulanan bürokratik tek parti rejiminin yol açtığı kişisizlik, açlık, yoksulluk, yolsuzluk ve fuhuş problemleriyle toplum çürüme noktasına geldiği için mecburen uygulanan Glasnost ve Perestroyka politiklarının sonucu biraz toparlanan Rus ayısı, yaralarını sarıp, gerçek bir demokrasiye, hukuk devletinin egemen olduğu açık bir topluma yöneleceğine / dönüşeceğine, o alanlara yatırım yapacağına Putin diktatörünün savaş / çatışma siyasetine yatırım yapmayı daha uygun bulmakla kalmamış, Rus emperyalizmine Çarlık döneminden, Sovyetler döneminden daha ağır misyonlar biçerek, hemen hemen ABD ve bir kaç Batı Avrupa devleti ile Kanada hariç, bütün diğer devletleri şöyle veya böyle etki alanına aldığını zan ediyor! Ukrayna’da karşısında Batı Avrupa veya Nato’yu görmemenin verdiği zafer sarhoşluğu ile Zaharova, kendisinin bile inanmadığı bu tehditleri savuruyor.

Dün Finlandiya ve İsveç Başbakanın belirttiği gibi ülkelerinin gündeminde Nato üyeliği olmamakla birlikte, devletlerinin güvenliğini gerektiren konulara ancak kendilerinin karar verebileceğini vurgulayarak konuya noktayı koydular. Ayrıca Rus işgaline karşı Ukrayna’nın yanında yer aldıklarını tekrar belirterek bu ülkeye savunma amaçlı silah yardımında bulunacaklarını beyan etmiş bulunuyorlar.

Moskova’yı kıble kılma meselesine dönecek olursak, her milletin, her ülkenin kendine göre önemli ve değerli olan bir takım yaklaşımları vardır. İster savunma güvenlik alanında olsun, ister sanayi, eğitim, bilim olsun, her ülke kendine göre kendi karar alma ve uygulama süreçlerini geliştirmekte özgürdür. Yeter ki komşularına ve uluslararası topluma karşı bir amaç ve içerik taşımasın. Bu anlamda bir İsveçvatandaşı olarak Isveç saldırgan Rus dış politikasına karşı Nato’ya üye olmalıdır düşüncesinde idim. Hemen hemen tek devlet iki toplum gibi yüzyıllardır beraber yaşadğı Ukrayna’ya karşı Rus emperyalizminin saldırgan uyglamalarını görünce, İsveç ve Finlandiya bir an evvel Nato’ya üye olmalıdır diye düşünüyorum.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
3764 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:41:18
x