HDP/DEM Parti Amacı Nedir, Kürtlerden Ne İstiyor?

Artık hepimiz biliyoruz ki HDP Kürd halkının insanlığın ortak evrensel temel değerlerine bağlı haklı meşru ulusal değerleri olan Dil, Kültür, Tarih, Eğitim ve Statü talebini yasal ve anayasal güvence altına alınması diye bir derdi yok, Kürd milleti için ulusal yani Milli bir talebi yok.

HDP, Türkiye için Radikal Demokrasi ve halkların kardeşliğini istiyor. Diyeceksiniz ki ne var bunda, kötü bir şey mi? Düz bakarsanız bunda kötü bir şey yok, ancak insanlığın ortak evrensel temel değerlerine göre bakarsanız, dünyada Radikal Demokrasi diye bir sistemin var olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Hayali bir rejim modelidir, Amerikalı Murray Bookchin'in zırvaladığı bir tezdir, iddiadır ve dünya çapında hiçbir ülkede hayat bulmamıştır. Türk halkının da böyle bir talebi yok, Türkiye Devleti Rejim modeli için Türk halkı talep etmiyorsa o hayali rejim modeli asla gerçekleşmez. Dünya insanlık tarihi boyunca halkların kardeş olmadığını, sadece hak ve hukukta eşitlik temelinde ilişki içinde olduğunu görebilirsiniz. Yani bir halk ezen ulus ise, diğeri ezilen ulus ise bunları kardeş ilan ederseniz sizin beyninizin içinde Tilki var demektir.

Artık görüyoruz ki HDP ve türevleri Radikal Demokratik Cumhuriyet, Radikal Demokratik Türkiye için mücadele ediyorlar.

Türk halkının hayali bir rejim modeli olan radikal demokratik Türkiye diye bir talebi yok, Türk halkının böyle bir mücadelesi de yok.

Hatta HDP ve türevleri artık Kürdün adını dahi anmıyor, varsa yoksa, halklar diyor, halkların kardeşliği diyor, halkların kardeşliği kelimesi caziptir, çekicidir, böylece milletin beynini adete kilitliyorlar.

Bu sorunun çözümünü de Türkiye Büyük Millet Meclisini adres olarak gösteriyorlar.

Buraya kadar anlaşılmayacak bir şey yok, her şey açık ve ortadadır.

Gerçeğe gelelim, gerçeğe dönelim, bu sorunun muhatapları kimdir?

Kürd halkını dar radikal siyasi İdeolojik hesapları için kullanan HDP tarafında ittifak içinde olduğu ve Türk halkı nezdinde hiçbir karşılığı olmayan radikal, marjinal Türk solu var.

Masaya koydukları siyasi hedefleri Radikal Demokratik Türkiye var. Karşılarında ise İktidarı ve muhalefetiyle tüm Türkiye var. Gerçekte eğer bazı adımlar atılacaksa, Demokrasi için müzakereler yapılacaksa, HDP'nin muhatapları iktidarı oluşturan koalisyon partileri olmalıdır.

Tüm radikal ve Türk halkı nezdinde hiçbir karşılığı olmayan marjinal Türk solunu yanına alıp, ittifak edip ret inkâr ve imhacı sistemin kurucusu statükocu muhalefete Kürdleri payanda olarak kullanıp destek vererek sorunu çözemezsiniz.

Kürd halkı olarak buraya kadar ki hususları anladınız mı?

Doğru düzgün hiç bir siyaset üretmeden tüm siyasetinizi iktidar karşıtlığı, iktidar düşmanlığı üzerine şekillendirirseniz, sorunun çözümünün tüm kapılarını kapatıyorsunuz demektir.

Dünya alem bilir, beşikteki çocuğa bile sorarsanız Türkiye de ret inkâr ve imhacı sistemin kurucusu statükocu siyasi zihniyetler bir daha asla iktidara gelemeyeceğini söylerler. Durum bu kadar açık ve net iken ve eğer gerçekten amacınız sorunun çözümü ise inkâr ve imhacı sistemin kurucusu statükocu siyasi zihniyete yaptığınız yalakalığın yarısını iktidara yapsanız, en azından diyalog kapıları kapanmaz.

Ama 17 Mart 2015 tarihinden bugüne kadar bütün siyasetinizi İktidar karşıtlığı, iktidar düşmanlığı üzerine yaptınız,

Kürd halkının insanlığın ortak evrensel temel değerlerine bağlı ulusal değerleri ve ulusal taleplerini unuttunuz, yetişen Kürd gençliğine sadece iktidar düşmanlığını aşıladınız. Mücadeleyi ret inkâr ve imhacı statükocu sisteme karşı değil, iktidar karşıtlığı ile yürüttünüz.

Tabi ki bu bir derin devlet projesiydi ve bugüne kadar başarılı bir şekilde buna piyonluk yapıp sürdürdünüz.

Kürdün oyunu çöp ettiniz, diyalog kapılarını kapattırdınız, sorunu içinden çıkılmaz ve kangren haline getirdiniz.

Böylesi kirli bir siyaset ret inkâr ve imhacı statükocu zihniyet için bulunmaz bir nimettir

Bu akıl bir üst akıl değilde nedir?

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve NerinaAzad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.