Bağımsızlık Yolunda Petrol Savaşları

Özellikle IŞİD saldırıları sonrası Bağdat\'ın defalarca ihlal ettiği ödemeler sonucu aylarca memur maaşlarını bile ödeyemeyen KRG, 1 Temmuz 2015 itibariyle çok stratejik bir karar almıştır. Bundan böyle Bağdat’tan ekonomik bağımsızlığına kavuşacak olan Hewlêr, enerjiden kazanacağı gelirle bağımsızlık hedefine daha rahat yürüyecektir.

Kerem Bekes

17.07.2015, Cum | 18:50

Bağımsızlık Yolunda Petrol Savaşları
Makaleyi Paylaş
Bir kaç hafta önce, Federal Kurdistan Yönetimi (KRG); \"1 Temmuz 2015\'ten itibaren, Kurdistan petrollerinin Bağdat’a bağlı kalınmadan bağımsız satılması\" kararı alarak, \"Milli\'leştirilen Ordu Pêşmerge\"den sonra, bağımsızlık yolundaki en önemli aşamalardan birini daha gerçekleştirmiş oldu.

Kürdistan Federal Yönetimi\'nin kurumsallaşması, 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra başlamış; siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki yapılanması Amerika’nın 2003 Irak İşgali ile daha da hızlanmıştı. KRG, Aralık 2011’de ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinden sonra büyük ölçüde Bağdat’tan bağımsız geliştirdiği dış politikası ile petrol ve doğalgaz rezervleri ve bu rezervlerin bölgesel ve küresel dengelere etkisi nedeniyle enerji sektörünü dış politikasının temellerinden biri haline getirmişti.

Bir zamanlar Akdeniz, Basra ve Uzak Asya’ya uzanan ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan ve bölgenin en büyük ticaret merkezlerinden biri sayılan Güney Kurdistan’ın başkenti Hewlêr, yüzyıllardır süren savaş ve yoksulluk cenderesinden petrol ile çıkmaya çalışmaktadır.

KRG\'nin sahip olduğu yeraltı zenginliklerine bir bakalım;

Amerikan Enerji Enstitüsü\'nün (USC) hazırladığı rapora göre, Kurdistan bölgesi\'nin sahip olduğu petrol miktarı, Kerkük\'te hesaba katıldığında; Irak\'ın toplam rezervinin yüzde 40\'ına denk gelen rakamla 50 milyar varil. Yine aynı araştırmaya göre; Kurdistan bölgesi\'nde tespit edilen doğalgaz miktarı 3 trilyon metreküp. Bugünki en dibe vurmuş rakamlarla, bölgedeki petrolün mali değeri 3,5 trilyon, ileriki yıllarda beklenen fiyatların artmasıyla ve doğalgaz rezervleri dahil edildiğinde bunun 6 trilyon dolar\'lık bir değer olduğu öngörülüyor.

Haziran 2015 resmi rakamlarıyla KRG\'nin Ceyhan hattı üzerinden ihraç ettiği petrol miktarı 17,130,639 (günlük ortalama 571,021) varil olarak gerçekleşmiştir. IŞİD\'le süren sıcak savaş göz önunde bulundurulursa hiçte azımsanmayacak bir rakam olduğu aşikardır. Bu rakamın 2015 sonu itibariyle günlük 1, 2017 sonuna kadar 2 milyon varil olması planlanıyor. 2 milyon varillik üretimin KRG\'ye getirisi yıllık 40 milyar dolar olacak ve bu sayede Kurdistan, dünyanın en büyük 24. petrol üreticisi konumuna yükselecektir. Türkiye\'nin günlük petrol ihtiyacının 650 bin varil olduğu düşünülürse KRG\'nin sahip olduğu miktar ve üretimin ne boyutta olduğu anlaşılabilir. Sırf Tawke sondajında tespit edilen çıkarılabilir miktar 1,4 milyar varil ve sadece bu miktar Türkiye\'nin 6 yıllık ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Doğalgaz miktarı ise yine Türkiye\'nin ihtiyacıyla mukayese edilirse; 300 yıllık gereksinimini karşılayabilecek kadar büyük bir kapasitede. Sadece Miran sahasının, en muhafazakâr tahminle yaklaşık 150 bcm gaz rezervi ile Irak’ta keşfedilmiş en büyük gaz sahalarından biri olduğu tahmin edilerek, bu sahanın Türkiye’nin enerji ihtiyacını, 6-7 yıl süreyle karşılayabileceği öne sürülüyor.

Bugün KRG\'de 78 farklı ülkeden 2 bin 29 enerji firması faaliyet gösteriyor, hükümet 37 şirketle 67 anlaşmaya imza atmış durumda. Petrol aramak için şimdiye kadar firmaların harcadığı bütçenin miktarı 30 milyar dolar.

KRG\'nin 1 Temmuz 2015 itibari\'yle aldığı karara dönersek;

Hewlêr ile Bağdat yönetimlerinin son olarak 2 Aralık 2014’te imzaladığı anlaşma uyarınca KRG\'deki Kerkük petrolü dahil günlük 550 bin varil petrolü Irak üzerinden ihraç etmesini hükme bağlanmıştı. Anlaşmaya göre, bunun karşılığında merkezi Irak Hükümeti’nin de, Kürd yönetimine yüzde 17’lik bütçe payı ile memur maaşlarını göndermesi öngörülmüştü. KRG, Bağdat\'ın defalarca ihlal ettiği bu yükümlülükleri yerine getirmemesi üzerine, en son 10 haziran 2015\'te sert tepki göstererek, bu durumun devam etmesi halinde kendi başlarının çaresine bakacaklarını belirtmişti. KRG\'nin aldığı \"Kurdistan petrollerini bağımsız satma\" kararına Bağdat hükümeti; bunun \"Anayasa\'nın açık bir ihlali\" olduğunu belirterek, 1 Temmuz itibariyle alınan kararı ‘Irak’ın bölünmesinde ilk adım’ olarak nitelendirdi. Daha önce de KRG\'nin tek taraflı yaptığı petrol anlaşmaları nedeniyle benzer bir tutum alan Bağdat, konuyu Uluslarası kurumlara taşımış, fakat KRG\'nin karşılık olarak sunduğu gerekçelerin haklı bulunması sonucu bir sonuç alamamıştı.

Geçmişe dönersek, Bağdat yönetimi, petrol ve gaz kaynaklarına ilişkin Irak Anayasa’sındaki ilgili maddelerini hep kendi lehinde yorumladığından enerji kaynaklarının mülkiyeti, ihracı, yetki sınırları, gelirleri ve denetimi gibi bir dizi konuda anlaşmazlıklar yaşanıyordu. Bağdat, KRG ile enerji anlaşması yapan şirketleri kara listeye alarak Irak’ın bütünlüğünü sağlamaya çalıştığını ifade ederken, KRG ise Irak anayasasına göre ülkedeki eski ve mevcut kaynakların kullanımının Bağdat ile ortaklaşa; yeni petrol yataklarını idarenin ise sadece bölgesel yönetime ait olduğunu belirtmişti. Mevcut anlaşmazlığın sürdürülmesinde karşılaşılan ve tarafların hak iddialarına dayanak olarak gösterdiği 2004\'te Paul Bremer döneminde kabul edilip imzalanan Federal Irak Anayasası\' na baktığımızda çözümsüzlüğün sebepleri belirli ölçülerde görülmekteydi. KRG’nin Bağdat’tan izinsiz petrol anlaşması yapamayacağını savunan Merkezi Irak Hükümeti\'nin savunduğu maddeler ile KRG\'nin Anayasaya uygun anlaşmalar yaptığını desteklemek için işaret ettiği Irak Anayasası maddelerini incelemek gerekmektedir.

Madde 111: “Irak’ta bulunan petrol ve doğal gaz, çeşitli bölge ve vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının malıdır.”

Madde 121, fıkra 1: “Bu anayasada federal otorite görev alanı içerisine dâhil edilen konular dışında, Bölgesel otoriteler anayasaya uygun olarak yasama, yürütme ve yargı erklerini kullanma hakkına sahiptirler.”

Madde 111’e göre Bağdat, KRG\'deki enerji rezervleri dahil tüm Irak’takileri Irak halkının sayarak karar sahibi otoritenin kendisi olduğunu ve madde 121/1’e göre ise KRG\'nin, Merkezi otoritenin (Bağdat Yönetimi) görev alanı dışındaki konularda yasama, yürütme ve yargı erklerini kullanma hakkına sahip olduğunu söyleyerek KRG\'nin kendi çıkardığı petrol ve gaz yasalarını geçersiz saydığına dayanak göstermekteydi.

Madde 112, fıkra 1: Merkezi Hükümet, mevcut yataklardan çıkarılan petrol ve doğal gaz yönetimini Bölge Hükümetleri ve vilayetlerle birlikte yapar. Elde edilen gelir, ülkenin tamamında nüfus dağılımına göre adaletli bir şekilde dağıtılır. Eski rejim tarafından haksız bir şekilde mahrum bırakılarak zarara uğratılan veya sonradan zarar gören bölgelere, tüm bölgelerin de dengeli olarak kalkınmasını sağlayacak şekilde belirli bir süre için ilave pay verilir. Bu husus yasayla düzenlenir.

Madde 112, fıkra 2: \"Merkezi Hükümet ile petrol ve gaz üreten Bölge ve Vilayet Hükümetleri bir araya gelerek, Irak milletine en fazla menfaati sağlayacak şekilde ve mevcut en ileri pazarlama ve yatırım ilkelerini ve teknolojisini kullanarak petrol ve doğal gaz yataklarını geliştirmek için gerekli strateji ve siyaseti tayin ederler.\"

Bağdat\'ın yorumlarına karşılık KRG ise 112. maddeyi referans göstererek Bağdat’ın “mevcut” petrol ve gaz rezervlerine ilişkin anlaşmaları kendisi ile birlikte yapması gerektiğini, anayasada “yeni kaynaklar”a ilişkin bir madde olmadığı için mevcut kaynaklar dışında yeni keşfedilen rezervlerin satışını kendisi yapabileceğini iddia etmekteydi. Ayrıca yine bu maddeden hareketle KRG, Saddam döneminde yapılan satışlardan elde edilen gelirler ve zarara uğrayan bölgelere verilecek payla birlikte Bağdat’tan enerji satışına ilişkin daha fazla pay istemekteydi.

KRG ve Bağdat arasındaki petrol anlaşmazlığının düğümlendiği bir nokta da Anayasa’nın 140. maddesine göre, Kerkük ve diğer anlaşmazlık bölgelerinde normalleşme, nüfus sayımı ve en geç 31 Aralık 2007’de tamamlanması gereken referandum idi.

Tartışmalı Bölgelerle İlgili Madde, Irak Anayasası, 140. madde fıkra 2: “Irak Geçici İdare Yasası’nın 58. maddesinde yer alan ve Geçiş Hükümeti’nin sorumluluğunda uygulanan hususlar, bu anayasaya uygun olarak seçilecek yürütme organı tamamı yerine getirilene değin sürdürülür. Bu çalışmalar, normalleştirme, nüfus sayımı ve sakinlerinin iradesini tespit için Kerkük’te ve diğer anlaşmazlık bölgelerinde en geç 31/12/2007 tarihinde referandum düzenlenmesi tamamlanmalıdır.”

Bu üç adım gerçekleştirilmediği için anayasanın 111. Maddesinde geçtiği gibi halka eşit oranda dağıtım konusunda sorunlar yaşanmakta idi. Irak petrollerinin azımsanmayacak bir kısmına sahip Kerkük’ün iradesinin (Resmi olarak) kimde olacağı kesin olarak belirlenmeden petrol sorunlarının çözüme kavuşması da zor görünmekteydi.

KRG Başkanı Mesud Barzani, Ekim 2004’te el-Arabiya televizyonuna verdiği demeçte şöyle demekteydi: “Biz Irak İdari Yasasını, (Paul Bremer döneminde hazırlanan Irak geçici anayasası) imzaladık. Bu anayasa, Irak ulusal servetinin tüm Irak halkına ait olduğunu söylüyor. Biz yalnızca Kerkük petrollerinde pay sahibi değiliz; tüm Irak petrollerinde pay sahibiyiz. Kerkük’ü elde etmek istememizin sebebi, bu kentte petrolün bulunması değildir. Biz, payımızı hem Kerkük petrolünden, hem Basra petrolünden hem de Irak’ın diğer yerlerindeki petrollerinden alacağız. Irak’ın petrol gelirleri tüm Irak halkına aittir.”

KRG\'nin Bağdat\'a bağlı ekonomik ilişkilerini gözden geçirmesine ve enerji politikasını değiştirmesine neden olan gelişme 2011 yılının Kasım ayında yaşanmıştı. Dünyanın en büyük petrol şirketi olarak kabul edilen ( ABD yönetimlerine bile etki edecek kadar güçlü Rotschild Ailesine ait) Exxon Mobil’in, Irak Yönetiminin tüm itirazlarına rağmen, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni muhatap alarak bir petrol anlaşması imzalaması Güney Kurdistan için için dönüm noktası olmuştu. Bağdat hükümeti bu anlaşmaya da (yasadışı diyerek) karşı çıkmıştı. Exxon Mobil CEO\'su Rex Tillerson; Bağdat\'ta Maliki, ardından Hewler\'de Barzani ile görüşüp, Bağdat\'ın tüm tehditlerine rağmen \"anlaşma\'yı geri çekmeyeceklerini, KRG Petrollerini kendileri için stratejik önemde bulduklarını ve gerekirse Bağdat\'la olan mevcut anlaşmayı feshetmeyi göze aldıklarını\" belirterek\" geri adım atmamıştı. Anlaşma; Al Qush, Baeshiqa, Pirmam, Betwata, Qara-Hanjeer ve Arbat’ı içeren 6 petrol sahasında arama ve işletme haklarını kapsıyordu.

Anlaşma töreni sonrası KRG Başbakanı Neçirvan Barzani; Kürdistan bölgesinde açılacak yeni petrol kuyularının gelirinin artık sadece Kürd halkı için harcanacağını ima etmiş, “umarım Kürdistan hükümetinin bu projesi ve diğer ekonomik faaliyetleri halkın işbirliğiyle semeresini verir ve hepimiz yurdumuzun servetlerinden yararlanırız” demişti. Exxon Mobil ile imzalanan anlaşma\'dan sonra, başta Fransız Total, Rus Gazprom gibi dev\'ler olmak üzere, diğer petrol şirketlerinin de bölgeyle ilgilenme haberleri gelmeye başlamıştı. Başlangıçta Irak Yönetiminin itirazları bazı büyük çaplı şirketlerin hareket etmemesine neden olsa da kısa sürede diğer büyük şirketlerin Exxon Mobil’i izleyeceği belli olmuştu.

Eylül 2012\'de de taraflar arasında büyük bir kriz yaşanmıştı. KRG, yüzde 17\'lik bütçe payının düzenli ödenmediği gerekçesiyle, Bağdat Hükümeti\'ne taahhüt ettiği petrolü temin etmedi, bunun ardından Merkezi Hükümet, KRG\'de petrol çıkaran şirketlere yaptığı ödemeleri kesti. Buna cevaben Hewlêr Yönetimi Ceyhan Petrol Boru Hattı\'na Bağdat adına temin ettiği petrolün vanasını kapattı. Ardından Irak Başbakanı Maliki, Irak Ordusuna bağlı birlikleri Kurdistan bölgesi\'nde konuşlandırdı ve peşmergelerle sıcak temaslar yaşanan Kriz, Bağdat\'ın paraları yatırmasıyla aşılmıştı.

Bağdat\'la sürekli tekrarlanan gerilimler sonucu KRG; Enerji alanında Bağdat’tan bağımsız hareket edebileceğini ispat etme arayışına girmişti.

8 Ocak 2013 tarihi itibarıyla KRG, Bağdat\'taki Merkezi Hükümet\'den bağımsız olarak tarihte ilk defa ham petrol ihracatını Türkiye üzerinden yapmaya başladı. Ceyhan Limanı\'na getirilen petrol, aracı bir şirket aracılığı ile dünya piyasalarına satıldı. Böylelikle KRG, resmen hem Türkiye\'ye hem de dünya piyasalarına petrol ihracına başlamış oldu.

Coğrafi olarak İran, Irak ve Türkiye arasında kalan ve denize kıyısı olmayan KRG, bölge dışı güçleri, hem kendi arasında dengelemek hem de bölge ülkelerini dengelemek için kullanmak zorundaydı. Bunu çok iyi bilmelerine rağmen, PKK çevrelerinin \"AKP- Barzani işbirliği\" diye niteleyip, hakaretvari söylemlerle eleştirdikleri bu anlaşmayla on yıllardır Arapların yediği Kürd petrollerini artık büyük oranda Kürdler yiyecekti.

Başbakan Neçirvan Barzani, bu yönlü eleştirilere Time dergisine verdiği demeçle; “Tam bağımsız bir Kürdistan için öncelikle yakınımızdaki bir ülkeyi ikna etmemiz gerekir. Bu olmadan adım atamayız. Kıyı tarafından kapalı olduğumuz için, uluslararası güçleri ikna edebilecek bölgesel bir güce ihtiyacımız var. Şu anda istediğimiz şey Irak içerisinde bağımsız bir ekonomiye sahip olmamız.” şeklinde cevap vermişti.

KRG\'nin Türkiye Cumhuriyeti ile yaptığı anlaşma, Bağdat\'ın hem Türkiye ile hem de KRG ile olan gerginliğini kriz noktasına taşımıştı. Bağdat, uçaktaki Türk Enerji Bakanı\'nın Hewlêr\'e gitmesini engelleyecek kadar tepkiliydi. Ayrıca Kasım 2012\'\'de TPAO\'nun Irak\'ın güneyinde Kuwait Energy ile ortak \"Blok 9\" petrol sahasında sahip olduğu petrol arama ruhsatı iptal edilip TPAO\'nun konsorsiyumdaki payının (yüzde 30) ortağı olan Kuwait Energy\'e devredildiği açıklandı. Bu gelişmeyle birlikte, Bağdat ile Hewlêr arasındaki kriz, şiddetini arttırmıştı.

O tarihten günümüze kadar yaşanan süreçte de benzeri birçok kriz yaşanmıştı.

Son tahlilde;

Özellikle IŞİD saldırıları sonrası Bağdat\'ın defalarca ihlal ettiği ödemeler sonucu aylarca memur maaşlarını bile ödeyemeyen KRG, 1 Temmuz 2015 itibariyle çok stratejik bir karar almıştır. Bundan böyle Bağdat’tan ekonomik bağımsızlığına kavuşacak olan Hewlêr, enerjiden kazanacağı gelirle bağımsızlık hedefine daha rahat yürüyecektir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

5599 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:48:35
x