10 bine yakın İŞİD’li teröristin Arap Ezidilere komşu Arap Aşiretlerininde desteğiyle, ağır silahlarla yaptığı saldırı ile Şengal’in bir kısmını işgal etmesi PKK basınında deyim yerindeyse \"Bayram Havasında\" kutlandı.
Yaklaşık iki aydır yapılması planlanan \"Şengal\'i Özgürleştirme Operasyonu\" PKK\'nin fiili engellemeleriyle ileri bir tarihe ertelendi. Geçen yıl IŞİD\'in saldırmasıyla başlattıkları algı operasyonlarıyla, \"KDP Pêşmergeleri Ezidileri bırakıp kaçtı, 7 YPG\'li 200 bin Ezidiyi katliamdan kurtardı..\" gibi senaryoları o denli gerçekçi bir şekilde işlemişlerdi ki, kitlelerinde \'PKK\'nin olmadığı hiçbir eylemin başarılı olmayacağı, Pêşmergenin savaşmayı bilmeyen, göbekli, petrol parasıyla aldığı villasını düşünmekten savaşmaya konsantre olamadığı hikayesi\' bugün bile kabul gören bir olgu.
PKK\'nin, propaganda bakımından (KDP\'den daha kısıtlı imkânlarına rağmen) çok güçlü olduğu, istediği haberi manipüle ederek, -zaten hiçbir şeyi sorgulamamadan kabullenen- kitlesine yansıttığı bilinen bir gerçek. Şengal’de gerçekte yaşananlar ve PKK\'nin aniden depreşen bu\" Şengal Aşkı\" nın kaynağı nerden geliyor? sorularına cevap arayalım. Uzun olacağını hesaba katarak bu bölümde \"Şengal\'de yaşananları\" sonrakinde ise \"PKK\'nin neyin peşinde olduğunu\" ele alalım.
Moğollardan bu yana insanlığın tanık olmadığı kadar vahşet uygulayan terör organizasyonu IŞİD\'in, son model ağır Amerikan silahlarına sahip on binlerce Irak askerinin bulunduğu Musul\'u (o silahlar, bankalardaki paralar..vb. birlikte) birkaç saatte ele geçirmesinden sonra, Bağdat\'ta tüm siyasetçi, bürokrat ve zengin zümrenin bavullarını hazırlamış bir şekilde bekledikleri biliniyordu. Hem Irak\'ta hem batılı merkezlerde IŞİD\'in Bağdat’a saldıracağına kesin gözle bakılırken, Şengal ve Kürdistan bölgesine saldırması her kesi şaşırtmıştı.
KRG başkanı Mesud Barzani \"bu bir mezhepsel savaş ve biz bunun bir parçası olmayacağız\" diyerek çatışmaya dahil olmayacaklarını açıkça belirtmişti.
Musul işgalinden sonra, Bağdat\'la KRG arasında zaten pamuk ipliğine bağlı olan zoraki birliktelik\'in bundan böyle yürümesinin imkansız olduğunu belirten Barzani, bağımsızlık konusunda ilk kez çok kesin tavır sergilemişti.
Barzani\'nin bağımsızlık yönündeki açıklamaları ve Pêşmergeyi tartışmalı bölgelere kaydırarak Kurdistan menfaatlerini düşünmesi gibi gerekçelerle Bağdat tarafından hedef tahtasına konulmuş, \"IŞİD\'le işbirliği yapıyor\" gibi suçlamalar Bağdat basınında manşetlerde yer buluyordu.
Maliki, Hewlêr\'in teröristlerin üssü haline geldiği suçlamasını bile yapmıştı. KRG Buna, Bağdat\'taki Kürt bakanları Hewlêr\'e çağırarak karşılık vermişti.
Aynı günlerde Bağdat basınından kopyala yapıştır bir haber de, PKK\'nin Özgür Gündem gazetesinde büyük puntolar ve birinci sayfanın tamamını kaplayacak şekilde sunulmuştu. Haberde; \"ABD, İsrail, Suudi, Ürdün ve Türkiye\'nin, KDP\'ninde katıldığı bir toplantı gerçekleştirdikleri, bu toplantıda IŞİD\'in Musul\'u işgali planlandığı...\" gibi deli saçması iddialar yer alıyordu. KDP, PKK\'nin bu iftirasına; \"kimin istihbaratının emrinde oldukları belli olmayanların uydurduğu rezil, pespaye bir yalan..\" şeklinde cevap vermişti. Bu uydurma haber; PKK\'nin, KDP\'ye karşı her türlü kirli yönteme başvurabileceğini göstermesi bakımından önemli bir örnekti.
IŞİD neden Bağdat değil de Şengal\'e saldırdı?
Şengal, IŞİD’in başkenti olarak kabul ettiği Suriye’nin Rakka kentine 250 km uzaklıktaki, örgütün Irak-Suriye geçişini sağlayan, önemli hatlardan birisi.
Bazı Ortadoğu analistleri, IŞİD\'in Bağdat yerine savaş makinasını Kurdistan\'a çevirmesinin nedeni olarak \"Bağdat ve güneyindeki Şii varlığını koruma ve Pêşmergeyi zayıflatarak KRG\'yi kendisine muhtaç etme gibi gayeler güden İran\'ın örgütle anlaşarak yönlendirmesi\" yorumlarını yapmışlardı. Bu da ayrıca irdelenmesi gereken bir konu.
Daha kabul ve karşılık gören yorumlar ise şöyleydi;
Maliki\'nin Bağdat\'taki Sünni nüfusu çeşitli operasyonlarla elimine edip, İran ve ABD desteğiyle savunmasını IŞİD\'in kıramayacağı şekilde güçlendirmesi, İŞİD’ın Bağdat saldırı planını ertelemek durumunda kalmasına yol açtı.
Diğer yandan örgüt, zengin Kürdistan petrol sahalarını ve petrol boru hatlarının kontrolünü denetim altına alarak gücüne güç katmanın hesaplarını yapıyordu.
Biraz açarsak;
Rabia\'yı (Irak-Suriye sınır kapısı) ve Şengal\'i kontrol altında tutarak Rakka-Musul ve Musul-Bağdat bağlantısını sürdürmek;
O dönem Deyr Ez Zor\'da IŞİD karşıtı ayaklanmaların olması bu güzergahı daha gerekli kılıyordu. Deyr Ez Zor\'u kaybederse Irak-Suriye bağlantısını sağlamak için ana güzergah Haseke-Musul hattı olmak zorundaydı. Bu nedenle Rabia-Şengal hattı sadece Irak\'taki dengeler açısından değil Irak-Suriye birlikte düşünüldüğünde örgüt için stratejik önemde kabul ediliyordu.
Bölgedeki demografik yapıyı değiştirmek; Nasıl Telafer\'in hedef alınmasının nedenlerinden birisi nüfusun önemli bir kısmını Şii Türkmenlerin oluşturmasıysa, Şengal\'de de bu faktör yabana atılmamalıydı. IŞİD, hedeflediği devlet sınırları içinde kendi din anlayışı dışındaki bir inanca izin vermeyeceğini göstermişti. Bu nedenle özellikle Şengal ele geçirildikten sonra insanları göç ettirmek için bilinçli olarak korku yaratmayı hedeflemekteydi.
Şengal İşgalinden Önce Yaşananlar:
Ele geçirdiği modern silahlar, cennet-huri-savaş ganimeti gibi vaatlerle motive edilmiş vahşette sınır tanımayan bir terör ordusuna karşı, KRG Pêşmergeleri, ellerindeki hafif ve eski silahlarla, Rabia\'dan Xaneqin\'e kadar Kurdistan topraklarında canla başla savaşıyorlardı. En önemlisi de Kerkük Pêşmerge denetimine geçmişti.
KRG\'nin politikası, temelde kendisi için önemli yerleri kontrol altına aldıktan sonra savunma pozisyonuna geçme yönünde idi. KRG, Musul\'da istediği ve stratejik açıdan önemli gördüğü yerleri kısa sürede kontrol altına almıştı ve ilerleme ihtiyacı duymuyordu. Bunun yanı sıra KRG\'nin stratejik olarak gördüğü alanlar ise IŞİD\'in Musul\'u ele geçirmesinin hemen ertesinde Peşmergeler tarafından kontrol altına alınmıştı. Büyük Musul Barajı zaten uzun bir süredir KRG\'nin denetimindeydi.
KRG, Musul\'da temelde bir çatışmasızlık politikası izlemeye çalışsa da alandan gelen sinyaller çatışmanın kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Musul bölgesindeki ilk Pêşmerge-IŞİD çatışması 16 Haziran\'da oldu ve 2 Peşmerge subayı kaçırıldı. 23 Haziran\'da Rabia\'daki Pêşmergelere bir saldırı düzenlendi ve 10 Pêşmerge şehit oldu, 14 tanesi ise yaralandı. 26 Haziran\'da ise Karakuş\'taki bir çatışma yaşandı. Genel olarak bölge sessiz gibi görünmesine rağmen Pêşmerge, kontrolü altındaki bölgelere güvenlik hattı olarak hendek kazmaya başladı. Ancak asıl olaylar Temmuz ayının sonunda başladı.
23 Temmuz\'da IŞİD\'in Musul yakınlarındaki Baduş\'taki bir ilaç fabrikasına düzenlediği saldırıda 13 Pêşmerge şehit oldu ve bu saldırıdan sonra Peşmerge kontrol noktaları boşaltıldı. Bundan sonra 25 Temmuz\'da Rabia\'da IŞİD ile Pêşmerge arasında çatışma çıktı. Bu çatışmada 8 Pêşmerge şehit oldu, 27 Temmuz\'da ise Şengal civarında IŞİD ve peşmerge arasında çatışmalar çıktı ve bu çatışmada da 4 peşmerge hayatını kaybetti. Bu son olay, 1 Ağustos\'ta başlayacak saldırıların habercisi gibiydi. 1 Ağustos\'ta başlayan IŞİD saldırısı, öncelikle Zumar\'a yöneldi. Gece yarısı geçen sert çatışmalarda IŞİD\'liler püskürtüldü.
Ertesi gün çok kalabalık bir şekilde Arap aşiretlerinin de desteğiyle saldıran IŞİD, önce Zumar sonra Rabia\'yı ele geçirdi. Zumar ve Rabia\'da iki komutanın merkezden verilen komutu yanlış anlayıp (Hava saldırısı için alan açın emri verilmişti) geri çekilme talimatı vermesiyle genç ve deneyimsiz Pêşmergeler geri çekilmiş, tecrübeli Pêşmergeler ise son kurşunlarına kadar savaşıp şehit olmuştu. Barzani o iki komutanı kastederek: \"sorumlular cezalandırılacaktır” demişti, ayrıca Mesud Barzani’nin akrabası olan komutan Bijar savaşırken şehit olmuştu.
Pêşmerge\'nin geri çekilmesinin ardında yatan gerçekler ise şunlardı;
1) Pêşmergenin böyle bir saldırı ve baskını alabilecek istihbarata sahip olmaması.
2) IŞİD’in elindeki silah ve mühimmatın, Pêşmergeninki ile kıyaslanmayacak derecede modern ve ileri, aynı zamanda orta büyüklükteki bir orduya yetecek kadar fazla olması.
3) Bağdat\'ın tam 8 aydır Kürdistan’a düşen bütçeyi gasp etmiş olması, bu yetmiyormuş gibi Kürt hükümetinin silah ve mühimmat temin etmesinin merkezi hükümet tarafından engellenmesi ve sıkı bir ambargoya tabi tutulması.
4) Son15 yıldır fiili savaş pratiğinden uzak, daha çok saldırı konusunda eğitilmiş Pêşmergenin, belli bir alanı koruma konusundaki deneyimsizliği, motivasyon eksikliği ve komuta kademesindeki düzensizlikler.
Şengal İşgali
Ve 3 Ağustos günü etrafı savunmasız kalan Şengal düştü. Pêşmergeler Şengal\'de de son kurşunlarına kadar direnerek, halkı Şengal Dağına tahliye etti.
10 bine yakın İŞİD’li teröristin Arap Ezidilere komşu Arap Aşiretlerininde desteğiyle, ağır silahlarla yaptığı saldırı ile Şengal’in bir kısmını işgal etmesi PKK basınında deyim yerindeyse \"Bayram Havasında\" kutlandı. Sahip oldukları TV\'lerde ve sosyal medyadaki elemanlarıyla, olayın vehametinden ziyade KDP Pêşmergelerinin kaçtığı, Barzani\'nin Ezidileri IŞİD\'e bilinçli bıraktığı gibi iğrenç haber ve yorumlar montaj görüntüler eşliğinde ballandıra ballandıra anlatılıyor, 7 gerillanın 200 bin kişiyi \"Musa\'nın kızıl denizi asasıyla ikiye bölmesi gibi ilahi bir şekilde kurtardığı\" efsanesi, kitlelerine yutturulmaya çalışılıyordu.
Kandil\'deki korunaklı sığınağında! konuya ilişkin demeç veren Cemil Bayık: \"Pêşmerge Villa derdinde olduğu için savaşmıyor..\" şeklinde sözler sarfediyordu.
O günlerde PKK medyasını dikkatli takip eden birinin şu gözlemleri dikkat çekiciydi;
\"IŞİD Şengal’e girdi, Pêşmerge halkı bırakıp kaçtı bir grup YNK Pêşmergesi kalıp YPG ile birlikte kalıp direniyorlar.” Bu haberden bir saat sonra YPG Şengal’i korumak için yola çıktı diye bir haber daha çıktı. Hani YPG Şengal’de bir grup YNK Pêşmergesi ile direniyordu. Bir saat için kendi haberlerini yalanlayan bir haber yayınladılar. Sonra “ YPG ve HPG IŞİD’le şiddetli çatışmaya girmiş” gece yarısı Murat Karayılan açıklama yaptı: “Bu gece Şengal’e müdahale edeceğiz” diye açıklama yaptı. Zaten o sırada Pêşmerge güçleri Şengal’e girmişti. Sonrasında PKK’ya bağlı TV\'ler YPG’nin Haseki’ye giriş görüntülerini, YPG’nin Şengal’e girişi diye verdiler. Zaten Şengal’de büyük çatışmalar vardı, YPG o çatışmanın ortasına zembille mi indi? Haberin aslı şu IŞİD’in Şengal üzerinden Güneybatı (Rojava) Kürdistan’a geçişini engellemek için bir grup Pêşmerge ve YPG savaşçısı ortaklaşa bir savunma hattı oluşturdular. Destek kuvvetler ve ağır silahlar gelene kadar güvenli bölgelere çekilen Pêşmerge kuvvetleri gelen takviye kuvvetlerle önce Rabia’yı geri aldılar sonra da Şengal’in birkaç köyünü teröristlerden geri aldılar..\"
Bir Pêşmerge komutanının söylediği şu sözler konunun anlaşılması bakımından çok çarpıcıydı: \"Biz Saddam\'ın Enfallerinde bile PKK\'nin Şengal konusunda iftiraları ile verdiği kadar zarar görmedik, incinmedik.\"
Diğer taraftan, Ezidilerin Şengal\'i terk etmesi, kaçırılan ve katledilenler de PKK basınının bahsettiği şekilde değildi. PKK\'nin propagandasına göre, IŞİD elini kolunu sallayarak gelmiş, PKK\'nin \'ilahi eli\'nin ulaşamadığı Ezidileri alıp kaçmıştı.
İlk günden itibaren bölgeye gidip Pêşmergeleri eğiten PKK eski Merkez Komite üyesi Sait Çürükkaya\'nın, kaçırıldıktan sonra kurtarılan kişilerle görüşüp edindiği bilgilere bakalım:
\"..Göç eden 400.000 insanın dışında toplam “5838” kişi bu dönemde DAİŞ’în eline geçiyor. Şuana kadar DAİŞ tarafından kaçırılanlardan ( KRG tarafından) kurtarılan kişi sayısı bugün itibarıyla “2200” civarındadır.
Şengal’in 12 km güneyinde yer alan Koço köyünde yaşayan Ezidi Şeyhi Ahmet Caso’ya bağlı Dört köy bulunmaktaydı.. Ahmet Caso DAİŞ tarafından Musul İşgali gerçekleştiğinde daha önceden tanıdığı ve arkadaşı Musullu bir Arap olan Ebu Hamza’yı (Daiş’e katılmış) telefonla arayarak kendilerine yönelik bir planın olup olmadığını soruyor. Hatta kendisine “bizi öldürecek misiniz?” diye sorar. Ebu Hamza Ahmet Caso’ya garanti vererek kadim dost olduklarını ve kendilerine dokunulmayacağına garanti vererek ‘eğer biz gelirsek ki geleceğiz. Geldiğimizde herkes evlerinin üzerine Beyaz bayarak assın. Bunu yapanlara kesinlikle dokunmayacağız. Bunun üzerine Ahmet Caso kendisine bağlı olan bu köylere kaçmaları için bir gerekçe olmadığını ve kendilerine herhangi bir şekilde dokunulmayacağını ifade eder. Bu nedenle söz konusu dört köyden olanlar kaçma gereği duymamışlardır. Dört veya beş gün sonra bin civarında DAİŞ’li (Anlatıcıların hepsi gelenler içinde hiç kimsenin tanımadığı sadece iki kişi bulunduğunu belirtiyorlar) bu köylere gelir. İstenilen Altın, Para ve değerli eşyaları topladıktan sonra, kadın ve çocukları ayırıyorlar. Yaşlı kadın ve erkekler önce köylerden çıkarırlar ve bir miktar uzaklaştırıldıktan sonra topluca öldürülürler. Bulunan toplu mezarlar bu gruplara aittir. DAİŞ\'liler daha sonra Ahmet Caso’yu da köyden çıkararak öldürürler.
Kadınlar ve çocuklar otobüslere bindirilerek TelAfer’e götürülürler..
Askeri anlamda ne yapılırsa yapılsın o dört köyün korunması mümkün değildi. Çünkü 12 km Şengal’in güneyinde yer alan o dört köy Arapların içinde bulunuyordu. Askeri bir önlem stratejik olarak alınsaydı bile hat ancak Şengal şehir merkezinden oluşturulabilirdi. Olaylar sırasında Peşmerge kaçtı vb. söylemlerin merkezinde yer alan mesele o dört köyün yaşadığı trajedidir. Her türlü önleme rağmen bu dört köyün korunması o gün için mümkün değildi.
Bu trajedide de temel etken o köylerin yıllarca komşuluk ve ticaret yaptıkları tanıdıkları Araplar tarafından öldürüleceklerine ihtimal vermemeleri ve Ahmet Caso’nun, dostu DAİŞ’li Ebu Hamza’dan aldığı garanti idi. Dolayısıyla bu köyler önceden kaçma ihtiyacı duymadıkları gibi aralarındaki güven duygusu etkili olmuştur...\"
Şengal\'i Özgürleştirme Operasyonu:
Bu trajedi sonrası hatalı Pêşmergelerin yargılaması dahil özeleştiri babında her şeyi yapan KRG ve başkan Barzani, Şengal\'i bir namus meselesi haline getirmişti. Haftalarca süren ön hazırlık sonrası 16 Aralık 2014\'te, ABD\'nin Hava desteğiyle, çoğu seçkin Zerevani birliklerinden oluşan 10 binden fazla Pêşmergenin katıldığı Kürd tarihinin en büyük Operasyonu başladı.
Başkomutan Barzani, iki oğlu, Barzani ailesinden 2360 Pêşmerge dahil kendisi de bizzat cephede bulunuyordu. Operasyonu şu sözlerle başlatmıştı: \"Ben sizi savaşmaya değil ölüme yolluyorum, arkanızda tek bir asker kalmasa bile geri çekilmeyin, babanız Mustafa Barzani ve binlerce şehidimizin şanına yakışır bir şekilde savaşın, Kürdistan sizin ananız, namusunuzdur. Her ne olursa olsun bir mevziyi stratejik çekilme dışında bırakırsanız. Namusunuzu düşmana verdiniz demektir..\"
Şimşek adı verilen operasyonla, Zumar\'dan Şengal\'e kadar 100 km. uzunluğunda, 50 km. genişliğinde bir alan IŞİD\'den temizlendi.
Pêşmerge operasyonunu fırsat bilen PKK, operasyonun ilk günleri sessiz kalmış, Pêşmergenin zaferinden birkaç gün sonra kendi bayraklarıyla bir gösteri yapıp \"Şengal HPG, YPG, MLKP tarafından özgürleştirildi.\" şeklinde komik propaganda yapıyor, medyalarında çevire çevire bu haberi dönderiyorlardı.
Yine, TV\'lerinde \"YPG Şengal’e girdi” şeklinde gösterilen videonun, aslında Rojava\'da çekilmiş olduğu dikkatli gözlerden kaçmamıştı.
PKK\'nin bu tavırları diğer taraftan, Pêşmergenin Şengal merkezine yönelik operasyonunu da boşa çıkarmıştı..
devam edecek..
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.