Koskoca Ortadoğu coğrafyasında Kürdlerin 5 bin yıllık tarihlerine rağmen bu halkın bir namazlık yeri kadar toprak parçasını özgürleştirip bir Kürdistan kuramamış olmaları doğrusu hem düşündürücü hem de trajikomik bir durumdur.
Elbette ki Kürdlerin özgür bir Kürdistan’a sahip olmasını engelleyen birçok sebep vardır. Ancak son 40-50 yıllık döneme baktığımızda şahsımın da içinde olduğu hemen hemen hiçbir Kürd siyasetçisi mevcut durumun kendilerinin yetmezlikleri ya da samimiyetsizlikleriyle alakalı olduğunu kabul etmezler. Dolayısı ile en ufak bir eleştiriye karşılık hemen her siyasi kişilik veya örgüt yöneticisi kendilerine göre yarattıkları devasa ve yenilmez düşmanları anlatarak kendilerinin kusurlarını kurnazca kapatmanın yolunu izlemişlerdir.
Oysa gerçek durum hiç de onların anlattığı veya göstermeye çalıştıkları gibi değildir. Doğru siyasetin ve doğru siyasetçilerin dünya devrim tarihinde ya da milletlerin kurtuluş mücadelelerinde yapılan kavgaları birçok seferinde zaferle taçlandırdıklarını ve böylece mazlum ulus ve sınıflara büyük hizmetleri canları pahasına verdiklerini biliyoruz. Şayet bunun Kürdistan’ daki örneklerini görmek istiyorsak nihai zafere ulaşmamış olmalarına karşılık Kürd Halkını hiçbir koşulda güçlü olanlara pazarlamadan haklı mücadelelerini idam sehpalarına kadar onurları ve büyük cesaretleriyle temsil eden Sex Said, Xazi Muhammed, Mele Mustafa ve diğer yurtsever liderlerimizi rahatlıkla görebiliriz.
Bu anlamda siyasal mücadelenin başarıyla sonuçlanmasının yolunun dünyadaki gelişmeleri doğru değerlendirecek bilgi ve tecrübeye sahip olmak, uğruna mücadele edilen halkı doğru tanımak ve onların isteklerinin neler olduğunu eksiksiz bilmek, mücadele saflarında özellikle kadroların samimi ve cesur olmaları, ayrıca mücadele süreçlerinde halka yönelik hiçbir fedakârlıktan çekinmemek ve halkı her koşulda düşmanlara karşı azami ölçülerde korumaktan geçtiği bilinmelidir. Bunlardan da önemlisi Halkı yapılan mücadelenin Kürd Halkını özgür ve bağımsız bir yaşama kavuşturmaya yönelik olduğuna inandırmak olmalıdır.
Konu Kürdler olduğunda halkımızın her zaman büyük bir samimiyet, cesaret ve fedakârlıkla başlatılan tüm mücadele süreçlerini sahiplendiğine, kendilerinin göz bebeği olan evlatlarını gözlerini kırpmadan nasılda özgürlük mücadelesine kattığına ayrıca bunun dışında her türlü mağduriyete rağmen düşmana boyun eğmediğine bizler dâhil tüm dünya şahit olmuştur/olmaktadır.
Konuya bu çerçeveden baktığımızda asıl sıkıntının siyaset yapıyorum diye sahaya çıkanlarda olduğunu görmekteyiz. Çünkü eğer bahsi geçen bu siyasiler samimi, bilgili ve cesur olabilselerdi büyük resme bakarak ona göre bir strateji ve programla hareket edecek ve bu halkın kendilerine verdiği emsalsiz destekle inanılmaz başarılara imza atacak, önemli mevziler kazanabileceklerdi. Oysa mücadelenin her aşamasında kendi şahsi ve basit grup çıkarlarını önceleyerek adeta bu halkın mücadelesini ve özgürlüğe yönelik umut ve beklentilerini boşa çıkarmışlardır. Nitekim bir örnek olarak Türkiye’ de yerel seçimlerin yaklaştığı bu dönemde irili ufaklı Kürd parti ve örgütleri daha dün Kerkük ve Afrin yenilgilerinin sebeplerini analiz etmenin ihtiyacını duymadan ve büyük bir pişkinlikle 5-10 belediye başkanlığını kapmanın hesaplarını olabildiğince ateşli bir biçimde yapmaktadırlar. Kürdleri temsil ettiklerini iddia eden kimi partiler Türkiye Solu ile yaptıkları muta nikâhının gereklerine uygun davranarak Kemalizm’in değirmenine su taşırken diğer taraftan hala utanmadan ve sıkılmadan Türkiyelileşme sloganına uygun taktikler geliştirmektedirler. Kimi partilerimizin ise bir takım kişilerin egolarını tatmin etmek ya da kendi çıkarlarını önceleyerek küçük olsun benim olsun mantığıyla aynı türküyü söylemelerine rağmen hala bir araya gelmemekte büyük bir ısrara sahip olduklarını esefle izlemekteyiz.
İşte böylesine sığ ve yetmezliklerin hâkim olduğu Kürd siyaset dünyasında Kürdistan adına umut verici bir sonucun çıkarılamayacağı gün gibi açıktır. Bugün esasen üzerinde durulması ve çözüm üretilmesi gereken konular Rojava’ ya yönelik yeni bir işgalin nasıl önleneceği ve ayrıca her gün TSK tarafından bombardımana tabi tutulan Güney Kürdistan topraklarının nasıl korunacağıdır.
Şimdi buradan seslenip diyoruz ki mevcut sorunları çözme konusunda tutarlı, samimi ve inandırıcı projeleri olan birileri varsa bir adım öne çıksın, biz de görelim. Ve böylece ömrümüzün son çeyreğinde hasta yatağımızda elimizden geleni yaparak en azından vicdanımızı rahatlatalım.
Saygılarımla.
Mehmet Hüseyin TAYSUN
21/12/2018 İST.
NOT: Yazımda başlık olarak kullandığım cümle yetmişli yılarda gerçek devrimcilerin küçük hesaplar peşinde koşan sözde devrimciler için kullandıkları ciddi eleştirel bir söylemdi. Aradan 40 yıl geçtikten sonra keşke böylesi bir başlık kullanma ihtiyacı duymasaydım.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.