Son zamanlarda özellikle Kuzey Kürdistan’da T.C. Devletinin vahşi uygulamalarına ve Kürd’lere yaşatılan acı elem dolu olaylara baktığımızda, PKK/HDP yanlış siyasetinden söz etmemek mümkün değildir. Yıllardır Kürd Halkı’nın büyük fedakârlıkları ve yiğit Kürd gençlerinin kahramanlık dolu şehadetleri üzerinden kendilerini Kemalist çevrelere pazarlamaya çalışanların siyasi öngörüden yoksun ve omurgasız siyasetleri sonucu yaşanan hezeyana baktığımızda, Kürdler adına siyasetin kimlerin elinde nasıl ucuzladığını ve yine nasıl ayağa düşürüldüğünü ibretle izlemekteyiz.
Ellerinde mevcut olan bütün güç, kudret ve avantajlarına mazlum Kürd Halkı’nın desteği ile ulaşmış olan PKK/HDP’li siyaset erbaplarının, Türk solu ve devletin derin güçleriyle birtakım kozmik merkezlerde planlayıp projelendirdikleri özünde teslimiyet ve uzlaşmacılığı içeren, Türkiyelileşme siyasetinin aslında büyük bir kandırmaca olarak Kürd insanına yutturulmaya çalışıldığını daha önce ki yazılarımda sıkça vurgulamıştım. Sadece PKK/HDP örgüt çıkarlarını önceleyen, ancak Kürd’lerin istek ve beklentilerine hiçbir şekilde cevap olmayan, ayrıca Kürd’e ve Kürdistani amaçlara hizmet etmediği bilinen bu siyaset tarzının Kürd’lere büyük yıkım ve mağduriyet getirdiği gecikmeli de olsa anlaşılmıştır.
Bu siyaset tarzının tartışmasız lideri ve ideoloğu olan Öcalan’ın dayılarının ülkesine getirildiği ve yine aynı çevrelerce sorgulandığı dönemlerde, yeni bir paradigma olarak Kürd Halkı’na ve PKK tabanına lanse edilen ve aynı dönemlerde ortaya koyduğu uzlaşmacı tutum 78’lerden itibaren ısrarla savunduğu siyaset anlayışından, sadece kendisini yaşatabilmek üzere nasılda keskin bir U dönüşü ile kırk milyon Kürd Halk’ına sırt çevirdiğini, farklı dönemlerde bazı somut bilgilerle okurlarımla paylaşmaya çalışmıştım. Kürd Halkı’nın önemli bir kesimi tarafından da anlaşılmış olan bu konuya tekrardan girmenin bir anlamı olduğuna inanmıyorum.
Öcalan’ın kendileri için tartışılmaz bir lider olduğunu ve onun her zaman izinde olduklarını her vesileyle belirten ve onun ortaya koymuş olduğu siyasi perspektifle sahada bulunanların, Kürd gençlerinin şehadetleri ve Kürdistan’ın viraneye dönüştürüldüğü bu hassas dönemde kendi vekillikleri riske girince nasıl da nasırlarına basılmış gibi büyük panik ve hezeyanla karşıladıklarını ibretle izlemekteyiz. Ayrıca birçok alanda gizli açık ilişki içerisinde oldukları ve yine birçok alanda birbirlerini tamamladıkları, CHP ve benzeri güçlerden nasıl da yalvar yakar medet beklediklerini izlemek, doğrusu birçok namuslu Kürd’ün onurunu incitmekte olduğu gibi benim de kanıma dokunmaktadır.
Kürd ulusal mücadelesinin farklı dönemlerinde uzlaşmacı ve teslimiyetçi tutumuyla, Kürd’lerin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine büyük zararlar vermiş böylesine birçok kişi ve gruplara hep rastlanmıştır. Ancak onların düşmana yaranma doğrultusunda ki tutum ve davranışları sonuçta Kürd Halkı’nın mücadelesine büyük zararlar verirken, kendilerinin de sonuçta bu uğursuz ilişkilerinden bir hayır görmedikleri bilinmektedir.
Bunu tarihte ki ibretlik bir örnekle okurlarımla paylaşmak istiyorum;
Ağrı Serhıldanı döneminde, bütün akrabaları ve aşiret mensupları Ağrı Dağı’nda Kürd’lerin özgürlük mücadelesini kanları pahasına verdiği bir dönem de, Doğubayazıt ilçesinde o dönem tüccarlık yapan ve büyük bir sermaye sahibi olan, ayrıca sömürgeci devlet ile ilişkilerinden dolayı kendisine eşraf payesi verilmiş bir şahıs, Ağrı hareketinin kanla bastırılmasından sonra, Ağrı’da ki katliamın baş aktörü olan Salih OMURTAK ismindeki general tarafından zorla Doğubayazıt merkezinde devlet tarafından düzenlenen mitingde kürsüye çıkarılır.
Doğru dürüst Türkçe bilmeyen şahsın devlete bağlılığını ve devletin büyüklüğünü belirten bir konuşma yapması istenir, şahıs konuşmaya başlar kendince devleti methederken kullandığı cümleler aynen şöyledir ;‘ Biz hepimiz Türk’üz atımız Türk, itimiz Türk hatta ve hatta ineklerimiz dahi Türk’tür’, şahıs bu sözleri üzerine tartaklanarak kürsüden hızla indirilir, daha sonra bu şahsın bizzat General Salih OMURTAK vasıtasıyla infaz edildiği yöre halkı tarafından bilinmektedir.
Düşmanlarını doğru tanıyıp, doğru bir değerlendirmeye sahip olmayanlar ve ayrıca düşmanlarıyla farklı zamanlarda, farklı karanlık ilişki içerisine girenlerin, tarihin her döneminde büyük hayal kırıklıkları yaşadıkları gibi, kendi yetmezlikleri ve uzlaşmacı tutumlarından dolayı da, adına yola çıktıkları millete büyük zararlar verdikleri ve onarılmaz mağduriyetler yaşattıkları bilinmektedir.
Bugün, sömürgecilerle bu anlayış temelinde Kürd’lerin kurtuluşunu değil de demokratik ve güçlü bir Türkiye’yi hedefleyenlerin, kendi halkına daha fazla mağduriyet yaşatmadan en kısa zamanda Kürd Halkının özgürlük mücadelesini vermek üzere kendilerini gözden geçirmelerini umut ve temenni ediyorum.
Saygılarımla,
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.